Kaynaklarımızda
tarihî olarak Hz. Peygamber’le (sas) görüşmesi mümkün olmayan bazı
kişilerin sahabî olduklarını iddia ettiklerine şahit oluyoruz. Aşağıdaki
hikâye de İbn Hacer’in (ö. 852/1449) el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe adlı
eserinde yer almaktadır.
eş-Şerîf Muvaffakuddîn Ali b. Muhammed el-Horasânî anlatıyor:
Cemaziyelevvel
601’de (1205) Hind’e gittim. Bana, Delî (Delhi) şehrine bağlı bir köyde
yaşayan ve Hz. Peygamber dönemini idrak etmiş çok yaşlı bir adamdan
bahsettiler. Bir Mağribliyle birlikte kendisini ziyarete gittik. Yanına
ulaşınca ona selam verdik. Bana nereli olduğumu sordu. Kendisine Hüseyin
b. Ali’nin evlâdından Horasanlı, Herât’tan bir Şerif olduğumu,
arkadaşımın ise Mağribli olduğunu söyledim.
-Hayret! Ben deden Allah Resûlünü taşıdım, dedi.
-Kaç yaşındasın,” diye sordum. 700 yaşında olduğunu söyledi. Ona,
-Ey Şeyh! Peygamber zamanından yaşlı mısın, diye sordum.
-Evet! Ben İsa’nın kavmindenim. Peygamber’i, daha küçük bir çocuk iken, nübüvvetten önce kucağımda taşıdım, dedi.
Ona bunun nasıl olduğunu sorunca anlattı:
-Peygamberlerin
sonuncusu Muhammed’in Hicâz’da olduğunu duydum. Oraya gitmek için üç
defa gemiye bindim; ama gemimiz her defasında parçalandı. Dördüncü defa
bindiğim gemiyle Cidde’ye gittim. Cidde ile Mekke arasında bir yerde
iken yağmur yağdı ve vadiyi sel bastı. Beraberinde develer olan bir
çocukla karşılaştım; develer selden kurtulmayı başarmış; ancak çocuk
kurtulamamıştı. Onu taşıyarak sel sularını geçtim. Bana üç defa, “Allah
ömrünü bereketli kılsın.” dedi. Mekke’ye giderek orada bir süre kaldım;
ancak Peygamber hakkında herhangi bir bilgiye muttali olamadım. Tekrar
memleketime döndüm ve orada 30 ya da 41 yıl kaldıktan sonra
Peygamber’den ve Medine’ye gittiğinden haberdar oldum. Beşinci kez deniz
yolculuğu yaparak Medine’ye gidip mescide girdim. Peygamber’i mihrapta
otururken gördüm; ona selam vererek oturdum. Bana, “Nerelisin, ey Şeyh?”
diye sordu. “Hindliyim.” dedim. “Sen, yanımda develer olduğu sırada
beni Cidde ile Mekke arasında taşıyan kişi misin?” dedi. “Evet!” diye
cevap verdim. Resûlullah, “Allah ömrünü bereketli kılsın!” buyurdu.
Müslüman oldum ve onun yanında 12 gün kaldım; onunla birlikte yemek
yedim. Tekrar memleketime döndüm ve bu ağacın altında yaşadım.” Altında
oturduğu ağaç, ḳavḳal ağacıydı. Sonra bize yemek getirilmesini emretti
ve bizimle üç lokmacık yedi.
(İbn Hacer, İsâbe, II, 534-535)