BİYOGRAFİ VE TARİH
Yazar: Barbara
CAINE
(Çev. Müge
SÖZEN)
Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2019
1. Baskı, Sayfa
Sayısı: 196
Mehmet Salih Gündüz·
1948 yılında Güney Afrika'nın Johannesburg şehrinde dünyaya gelen ardından ailesiyle birlikte 1960 yılında Avustralya'ya yerleşen Barbara Caine, 2015'ten beri Sidney Üniversitesi'nde Felsefi ve Tarihsel Araştırma Okulu Başkanı olarak görev yapmaktadır. İngiliz ve Avustralya kadın tarihi üzerine kapsamlı yazılar yazan Caine, birçok tarihi şahsiyetin biyografisini de yazmıştır. Bu yazımızda onun önemli çalışmaları arasında yer alan “Biyografi ve Tarih” isimli kitabı tanıtılacaktır.
Kitap, biyografi ile
tarih arasındaki değişen ilişkiler konusunda, gerek tarihçilerin gerek geçmiş
yaşamlarla ilgilenen başkalarının biyografi yazımına yaklaşımlarının nasıl
değiştiğine dair soruları ele almaktadır. Biyografi yazarlığı ve onun tarihle
ilişkisi hakkındaki tartışmalar Klasik Dönem’e kadar gitmesine karşın bu kitap,
esas olarak 17. yüzyıl sonlarından günümüze kadar olan döneme odaklanmıştır. Kitap,
hem modern biyografinin bir tarihini, hem de biyografi ile tarih arasındaki
ilişkiye dair farklı düşünce ve kavrayış biçimlerinin analizini sunmayı
amaçlamaktadır. Bireyciliğin doğuşunu ve 17. yüzyıl sonlarındaki dinî ve siyasî
çalkantılarla ilişkili olarak yaşam öyküsü yazmaya karşı oluşan yeni ilgiyi
başlangıç noktası kabul eden bu kitap, yaşam öykülerinin nasıl yazılıp
anlaşılması gerektiğine dair kapsamlı yeni bir tartışmanın yanı sıra, bu
dönemde ortaya çıkan biyografik konuların genişleyen yelpazesini de
incelemektedir.
Elimizdeki bu çalışma; bir
ana giriş, altı ana bölüm ve sonuç kısmından meydana gelmektedir. Ayrıca kitabın
sonunda ek olarak, “Sözlükçe” başlığı altında, kitapta geçen bazı önemli
kavramların anlamlarının yer aldığı alfabetik olarak sıralanmış bir liste ve “Ek
Okumalar” başlığı altında, kitapta geçen konu başlıklarıyla ilgili olarak daha
ayrıntılı okumalar yapmak isteyen okuyucular için her bölüm için ayrı olarak
hazırlanmış bir okuma listesi yer almaktadır.
Giriş kısmında (s.
1-8); kitabın konusunun, kapsamının ve
amacının ne olduğunu açıklayan yazar, daha sonra kitaptaki bölümlerde ele
alacağı konulara kısa bir şekilde değinmiştir.
Tarih Yazarları ve Biyografi
Sorunu (s. 9-34) isimli birinci bölüm; giriş ile
birlikte yedi başlıktan (17. ve 18. Yüzyıllarda Biyografi ve Tarih Yazımı,
Thomas Carlyle ve Tarih Olarak Biyografi Düşüncesi, Tarihin Profesyonelleşmesi,
Marksist Tarih ve Biyografi Sorunu, 20. Yüzyılda Biyografi ve Tarih, Tarihte
Biyografinin Rolü Hakkında Değişen Düşünceler) meydana gelmektedir.
Bu bölümde yazar, biyografi
ile ilgili farklı tarihçilerin dile getirdiği fikirler ve biyografi ile tarih
arasındaki ilişki hakkında uzun süredir devam eden tartışmaları konu
edinmiştir. 17. ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkan ve kitabın geri kalanı için
çerçeve oluşturan değişiklikleri göstermek maksadıyla bu bölümde, biyografi ve
tarih arasındaki ilişkiye dair Klasik Dönem’de ve Ortaçağ’da belirgin hale gelmiş
fikirlerle ilgili tartışmaları ele alan ve tarih yazımı ve biyografi arasındaki
son üç yüzyıllık ilişkiye dair bu tartışmayı inceleyen yazar, bu ilişkinin;
tarihin konusu, yöntemi ve yaklaşımıyla ilgili fikirlerdeki değişimi nasıl
yansıttığına işaret etmiştir.
Bir Biyografi Tarihi
(s. 35-60) adını taşıyan ikinci bölümde;
giriş ile birlikte altı başlık (Bir Biyografi Tarihi, Modern Biyografinin
Ortaya Çıkışı, “İngiliz Biyografisi Ne Kadar Hassas, Ne Kadar Edepli; İki
Yüzlülüğü Çok Yaşasın!”: 19. Yüzyılda Değişen Biyografi biçimi, 20. Yüzyılın Başlarında “Yeni” Biyografi ve İç Yaşam, Biyografi ve
Anlayış Arayışı, Feminist Dürtüler) yer almaktadır.
Değişen biyografi
pratiklerine odaklanan bu bölümde yazar, biyografi yazma pratiğinin ve bu
pratik için uygun görülen yaşamların kimi boyutların nasıl değiştiğini
incelemiştir. Özel yaşamın nasıl tasvir edildiği ve karakterin nasıl ortaya
çıkarıldığıyla ilgili sorulara özellikle dikkat edilen bu bölümde, modern
biyografinin tarihine temas edilmiştir. Ayrıca biyografilerin 20. yüzyıl
boyunca genişleyen konu yelpazesinde belirgin hale gelen kimi yeni yaklaşımlara
da değinilmiştir.
Kolektif Biyografi
(s. 61-85) başlıklı üçüncü bölümde; giriş
ile beraber sekiz başlık (Ansiklopediler ve Evrensel Biyografi, 19. Yüzyılda
Ulusal Biyografi, Kadınlar ve Kolektif Biyografi, Prozopografi, Çağdaş
Biyografi Ansiklopedileri, Kollektif Biyografiden Grup Biyografisine, Grup
Biyografisi) bulunmaktadır.
Yazar, bu bölümde,
bireylerin yaşamlarından, 17. yüzyıldan bu yana çok önem kazanan kolektif
biyografileri ve günümüzde çok yaygın hale gelen grup biyografilerini ele
almıştır. Yazar burada, önce geçmişte, özellikle 18. yüzyıldan bu yana bulunan
farklı toplu yaşam biçimlerinin, sonra da 20. yüzyılda grup biyografisinin
ortaya çıkışı ve ona yönelik artan ilginin izini sürmüştür. Ayrıca, bu
çalışmalar için uygun özneler olarak görülen kişi tipleri konusundaki aşikar
değişimlere ve yazarlarının çoğunun kendi biyografik çalışmaları aracılığıyla
inşa etmek istedikleri tarih türlerine de değinmiştir.
Oto/biyografi ve
Yaşamöyküsü Yazımı (s. 87-111) isimli
dördüncü bölüm; giriş ile beraber beş başlıktan (Yaşam Yazımı,
Oto/biyografi, Tarih ve Otobiyografi, Tarihçilerin Otobiyografileri) meydana
gelmektedir.
Kitabın geri kalan
bölümlerinde, biyografi yazarlığındaki bazı çağdaş gelişmeleri tartışan yazar,
dördüncü bölümde, son dönemde yaşamöykülerinin yazılmasına yönelik yeni ilgiyi;
otobiyografi ve biyografiyi de bunun içine katma eğilimini ve ayrıca bunun
tarihçiler tarafından ele alınma biçimlerini araştırmıştır. Bu bölümde yazar,
tarihçilerin otobiyografi hakkındaki değişen düşünme tarzlarını daha detaylı
biçimde ele almadan önce, yeni terimler olan “yaşam yazımı” ve
“oto/biyografinin” ortaya çıkışını ve bunların tarihçiler açısından önemini
incelemiştir.
Yaşamların
Yorumlanması ve İnşası (s. 113-136) adını taşıyan beşinci bölümde;
giriş ile beraber dört başlık (Biyografi Yazarının Ustalığı, Biyografi ve
Psikanaliz, Metinler ve Performanslar) yer almaktadır.
Bu bölümde
biyografiye farklı yaklaşımları ele almak amacıyla tarihin de ötesine geçen
yazar, biyografiye bir edebiyat biçimi olarak yaklaşanların düşüncelerini,
biyografi içinde psikanalizin önemi hakkındaki argümanları ve bazı yeni
biyografi yazarlarının metinlere ve performans konusuna duydukları ilgiyi incelemiştir.
Bu bölümde, biyografi hakkında son zamanlardaki bazı edebi tartışmalar, psikanaliz
ve biyografi meselesi ve bazı çağdaş biyografi yazarlarının edebiyat ve
toplumsal cinsiyet çalışmalarından türetilen son kuramsal yaklaşımları kendi
biyografik yazılarıyla birleştirme tarzları ele alınmıştır.
Değişen Biyografi
Pratikleri (s. 137-162) başlıklı altıncı bölümde; giriş ile
birlikte dört başlıktan (Biyografinin Toplumsal cinsiyeti, Yeni Biyografi
Özneleri, Birey ve Dış Dünya) meydana gelmektedir.
Yazar, bu bölümde
özellikle toplumsal cinsiyetle ilgili meselelere ve bireyin içinde yaşadığı
toplumla ilişkisine dair yeni düşünme tarzlarına odaklanarak, son yirmi otuz
yıldır tarihçiler arasında yaygınlaşan bazı yeni biyografi pratiklerini
incelemiştir. Caine bölüme, biyografinin toplumsal cinsiyetlendirilmesine ve
kadınların mevzuya dahil olmasının geleneksel varsayım ve düşüncelere önemli
meydan okuma biçimlerine bakarak başlamıştır. Daha sonra, yaşamları uzun
süredir gizli kalmış ya da unutulmuş olan yeni biyografi öznelerinin mevzuya dâhil
olmaları sonucu gelişen, değişen bazı biyografi pratiklerini incelemekle devam
etmiştir. Son zamanlardaki bazı biyografi çalışmalarında kişilerin geniş dünyayla
ilişkisini yeni görme ve anlama biçimlerine dair bir tartışmayla bölüme son
vermiştir.
Sonuç olarak;
kadın tarihi, biyografi ve yaşam yazısı alanlarında araştırmalar yapan ve bu
konularda eserler kaleme alan Barbara Caine,
bu kitapta, biyografi ve tarih arasındaki ilişkinin değişen doğasını
inceleyerek, bu ilişkiyi hem tarihteki gelişmelere hem de değişen biyografi
yaklaşımlarıyla ve pratiğiyle ilintilendirmek istemeye çalışmıştır. Ayrıca yazar,
bu süreçte muğlak olan bazı noktaları da açıklığa kavuşturmuştur. Bunlardan
biri biyografi ve tarih arasındaki ilişkinin yüzyıllar boyunca ne ölçüde ilgi
ve bazen de merak konusu olduğudur. Diğeri de biyografinin tarihsel olarak
nasıl görülüp anlaşıldığı konusunda oldukça yakın zamanda meydana gelen dikkate
değer değişimdir. Biyografi ve tarih arasındaki ilişkiye dair olan bu çalışma,
aynı zamanda biyografinin hem sıradan hem de akademik okurlar arasında son
derece popüler olduğunu ortaya çıkarmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder