MEMLÜKLER
Mustafa AK
Galat-ı meşhur, Lügat-ı fasihten evladır demişler. İslam tarihinde Türk devleti ismini kullanan ve Mısır’da kurulan devlete yukarıda bahsettiğim söze örnek teşkil edecek şekilde “Memlük” diye anılmaktadır. Memlük Devleti, kendini ed- Devletü’t – Türkiyye ismiyle tanımlamaktadır. İşte size günümüzde sekiz asır önce “Türkiye” ismini kullanan devlet. Mısır merkezli ve Suriye başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu, Adana, Mersin, Gaziantep ve Maraş havalisini de içine alan geniş bir devlet. Osmanlı devleti kuruluş döneminin süper gücü olan bir devlettir. Memlük ifadesi, Abbasiler döneminden itibaren devletin önemli merkezlerine çocuk yaşta alınan ve asker olarak yetiştirilen insanları ifade eder. Memlükler’in çoğunluğu kadim Türk coğrafyaları olan Kafkasya, Horasan ve Maveraünnehir bölgelerinden getirilmişlerdir. Geldikleri yerlerde askeri alanda ilerleyerek devlet yönetimine gelmişlerdir. Bu şekilde İslam’a hizmet eden bu insanların tarihteki rollerini aşağıda inceleyeceğiz.
ANADOLU SEFERİ
Memlükler’in Haçlı kalıntılarını İslam dünyasından temizlemelerin
ardından 1260 yılında Ayn-ı Calut bölgesinde Moğolları da mağlup etmişlerdir. O
güne kadar yenilmeyen Moğolların Filistin coğrafyasında ilk kez yenilmeleri Memlük
hükümdarı Baybars’ın İslam dünyasındaki saygınlığı artırmıştı. Moğolların,
Türkiye Selçuklularına karşı hücumlarından dolayı Selçuklular, Baybars’tan
yardım istemişlerdir. Selçuklular ve Memlükler tek Millettir anlayışı ile
yardıma giden Baybars, 1277 yılında Elbistan yakınlarında Moğol ordusunu tekrar
mağlup etmeyi başarmıştır. Fakat Selçuklu veziri Süleyman Pervane’nin olumsuz
tutumu nedeniyle Baybars Mısır’a geri dönmüştür. Baybars’ın yardım etmesi İslam
kardeşliği düşüncesine uygundur. Selçukluya yönelik işgal amacı gütmemektedir.
İstese Selçukluları yenip Anadolu’yu kendine bağlı bir yönetim haline
getirebilirdi. Neticesinde Moğollar bu iş birliğini karşılıksız bırakmamışlar
ve Selçuklu devletini yıkmışlardır.
KÜLTÜR VE
MEDENİYET
Memlük devleti, diğer Türk devletlerinden farklı olarak her
saltanat sisteminin olmadığını görüyoruz. Türkistan bozkırlarından getirilen ve
asker olarak yetiştirilen gençlerin, kardeşlik anlayışı ile birbirlerine
üstünlük kurmadan yetiştiklerini görürüz. Bu nedenle belli bir hanedan anlayışı
yoktu. Hükümdarlık babadan oğluna geçmezdi. Hükümdarı “Baba” gibi görürlerdi. Her hükümdar kendi iktidarında kendi
emirlerini de yanında getirirdi. Bu sayede devlet içerisinde herhangi bir
siyasi yozlaşma olursa mevcut hükümdar tasfiye edilip başka bir kadro yönetimde
etkili olabiliyordu. Bu sistem istikrarsızlık doğursa da kendi içinde bir
dinamizm oluşturuyordu. Bunun haricinde sistem Abbasiler ve Selçuklulardan
alınmaydı. Memlük devrinde pek çok tarihçi yetişmiştir. Biz Osmanlı’nın ilk
yüzyılını bilmezken Memlükler’de daha işin başında onlarca tarih kitabı
yazılabilmiştir. İsim vermek gerekirse İbn-i İyas, İbn-i Tağrıberdi (isminden
de anlaşılacağı üzere bu kişi Türk’tür). Mimari, alanda ise Kalavun Küllyesi,
Zahir Barkuk camii ve Barsbay Camii başta olmak üzere pek çok eser Memlük devri
imzasını taşımaktadır. Memlük devri
eserlerine Suriye, Mısır, Anadolu ve Filistin bölgesinde de rastlanılmaktadır.
Mustafa AK
Seydişehir AİHL Tarih öğretmeni, mstfknyali@gmail.com
0 yorum:
Yorum Gönder