1 Mayıs 2024 Çarşamba

Transhümanizm: Eski Vesvese Çağdaş Ütopya


TRANSHÜMANİZM: ESKİ VESVESE ÇAĞDAŞ ÜTOPYA

Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ


فَوَسْوَسَ اِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يا اٰدَمُ هَلْ اَدُلُّكَ عَلٰى شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلٰى

“Derken, şeytan ona şöyle bir vesvese verdi: “Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacının ve son bulmayacak bir hükümranlığın yolunu göstereyim mi?”[1]

Ölümsüzlük arayışına Kur’an’ın birçok suresinde ilk insanlar olan Hz. Âdem Hz. Havvâ üzerinden değinilmektedir. İblis “Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî yaşayanlardan olursunuz diye yasakladı”[2] diyerek Hz. Âdem ve Hz. Havva’yı “ölümsüzleşmek, melekleşmek ve güç sahibi olmak” vesvesesiyle kandırmıştı.

Onların buna bir an inanmaları ve konulan yasağı çiğnemeleri, vehmedilen emellerine ulaşmak bir yana ellerinde olanın da kaçırılmasına sebebiyet vermişti.

“Ağacın meyvesini tattıklarında mahrem yerleri kendilerine görününce, cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Sonuçta bulundukları yerden çıkarıldılar ve belli bir süre yaşamak üzere yeryüzüne indirildiler.”[3]

Meğer İblisin hayat ağacı (şeceretü’l-huld) diye fısıldadığı şey kandırmaca ve aldatmacadan başka bir şey değilmiş.

İnsanoğlunun içinde ebedileşmek yani ölümsüzleşmek, bitmeyecek bir güç ve imkâna sahip olmak hep var olagelmiştir. Bu onun hem aldatılması noktasından zayıf tarafı hem de gelecekte erişeceği ebedî cennet yurduna ulaşmada umut kaynağı olan güçlü yanıdır. O yüzden dünyada ölümsüzlük istemek yersizdir, onun yeri öte dünyadır.

 İnsanoğlu, ilk insanlar Hz. Âdem ve Hz. Havvâ’da görüldüğü gibi bazen bu zayıf tarafından yakalanır, aldatılır ve aldanır. İnsanın bu aldanmasında birincisi şeytanın dürtüsü, ikincisi eşyada güç arama merakı, üçüncüsü ise kendi yaptığına hayranlık duyup tapınması şeklinde üç faktör bulunur.

Hz. Âdem örneğinde şeytanın dürtüsü ve eşyada güç vehmetme faktörleri aynı anda etkili olmuştur. Samiri örneğinde ise kendi yaptığına tapma sarhoşluğu temel etkendir.

1900’lü yıllarda makinenin icadıyla insanoğlunun başı döndü adeta. Ona bakarak ve kıyaslayarak evreni hiç bozulmayacak ebedî bir yapı olarak görmeye başladılar. Sonra evrende bozulmanın muhtemel ve son bulmanın mümkün olduğunu gördüklerinde paralel evrenler hikayesine sarıldılar. Paralel kafa, paralel yapı ve paralel güç arayışı hiç bitmedi.

Bugünün insanının ise teknoloji başını döndürdü. Teknoloji sayesinde bütün hastalıkların ortadan kaldırılacağı ve ölümsüzlüğe çare bulunacağı vehmine kapıldı çağdaş insan. Binlerce insanın yok olmasına sebep olan koronavirüsün hala ilacını bulamadığını unuttu. İnsanın bir üst versiyona taşınması hayalini kurdu, Üstadın tabiriyle “bir adam yaratma” sevdasına kapıldı. Adına da Transhümanizm dedi. Transhümanizm, hümanizm hevesinin bir üst versiyonu olabilir de human yani insanın bir üst sürümünü üretebilir mi?

Transhümanizm, trans ve hümanizm kelimelerinin birleşmesinden oluşan bir kavramdır. Hümanizm insanı merkeze alan ve onu her şeyin ölçütü haline getiren modern zaman felsefesinin adı. Buna trans kavramının eklenmesiyle transhümanizm insanın yeni imkânlarla, kendi doğasını aşması veya bir üst versiyona geçmesi iddiasıdır. Bir diğer deyişle Transhümanizm modern bilim ve teknolojik araçlar vasıtasıyla insanların evrimin getirdiği mevcut biyolojik, psikolojik ve bilişsel kabiliyetini daha üst düzeyde geliştirilebileceğine ve yetkinleştirilebileceğine inanan ve geliştirdiği teknolojilerle bunları hayata geçirmeye çalışan hareket.

Transhümanizmin amaçları arasında insanları adeta yetenekli robot haline getirmek, savaş terminolojisinde onları robot askerlere dönüştürmek, hastalıkları ortadan kaldırmak, ömrü uzatmak, daha iyi ve gelişmiş yaşam biçimleri ve alanları oluşturmak vardır. Bir diğer deyişle bu hareket, insan biyolojisini ve bilgisayar teknolojisini birleştirerek, mevcut yetenek ve kapasiteyi güçlendirerek ölümsüzlük dâhil beşerî eksiklik olarak görülen bütün olumsuzlukları ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.

Hastalıktan, yaşlılıktan, güçsüzlükten ve ölümden arındırılmış tanrı benzeri bir insan arayışı aslında insanlığın tarihi kadar eskidir. Eski efsanelerin temel ögelerinden olan gençlik iksiri, hayat suyu (âb-ı hayat); şeytanın vesvesesindeki hayat ağacı (seceretü’l-huld), Samiri’nin iddiasındaki hayat atı (feresü’l-hayat) gibi geçmiş aldatma ögelerinin yerine konulmaya çalışılan yapay zekâ çalışmaları çağdaş insan için sanki yeni bir umut kapısıdır.

Bir başka yönüyle Transhümanizm hırs, merak ve haz arayışı içinde olan insanın mitolojiyle teknolojinin birlikteliğinden doğmasını umut ettiği doğaya aykırı fantezi çocuğudur. Hıristiyanlığın baskılarına tepki olarak Tanrı’nın yerinden edilip insanın merkeze alınma girişimi olan hümanizm sevdasının bir devamı ve bir üst versiyon arayışıdır.

Samirî’nin yaptığına taptığı gibi geliştirdiği teknolojinin sarhoşluğuna kapılan ve adeta büyülenen liberal-kapitalist zihniyetin bir yansımasıdır. Transhümanistler gelecek tasarımcılığı ve hayalperestlikle (fütüristik ve ütopyacı) yeni bir insan ve yeni bir toplum inşa etme hevesine kapılmışlardır; insanî olandan ve dinî-ahlakî değerlerden arındırılmış, yapay ve kurgusal bir dünyanın peşindedirler. Zihni ele geçirilmiş, programlanmış ve kendi adına yapay zekanın karar verdiği yarı insanlar için teknolojik hapishane olacaktır artık dünya.

Halbuki bir robot ne düzeyde otonom ise o ölçüde vicdan ve merhametten yoksundur, her an acımasız bir savaş makinesine dönme imkân ve ihtimali taşır. Bu yaklaşımla üretilecek yarı makine konumundaki insan, çağdaş mankurt örneği ve versiyonu olmaya adaydır.

Gene de umutsuz olmamak gerekir. Zira ilmi, kudreti ve iradesi bütün bir evreni kuşatan Yüce Allah’a inananlar bulunduğu sürece bu tür hayalperest girişimlerin etkisinin sınırlı kalacağı muhakkaktır.

İnsanoğlu fıtratını ve inancını koruduğu takdirde, dijital çağda karşılaştığı sorunlar aşılamayacak ve çözüme kavuşturulmayacak cinsten değildir. Çünkü Yüce Allah insanı bütün bunları aşabilecek bir donanımda yaratmıştır. Bu yaratılışın doğallığı korunduğu, insanın ruh-beden bütünlüğün muhafaza edildiği, akıl ve iradenin çağın değersizlik anaforuna kapılmadığı bilakis ilahî bildirimlerle çizilen fıtrat çizgisine uyulduğu takdirde bir çıkış yolu bulunur ve sahil-i selamete erilir.

Bu dünya bir yarış alanı olduğuna göre her dönemde farklı sorunlarla ve engellerle karşılaşılması zaten beklenen bir durumdur. Bugünün belki de en temel sorunu gelişen iletişim araçlarıyla herkesin her gelişmeden ve sorundan haberdar olması, her durumdan etkilenmesi, teknolojinin dışında veya uzağında kaldığında eksik olacağı psikolojisine girmesi ve hatta kendi dışında oluşan sorunların parçası haline geldiği duygusuna kapılmasıdır.

Aslında insan başta akıl olmak üzere verilen imkânları kullanır, yaşanan tecrübeleri dikkate alır ve Yüce Allah’ın ilahî bildirimlerine tutunursa dijital çağın olumsuzlarından büyük ölçüde korunmuş olur. Gelişen teknolojiyi de emrine veya yedeğine alıp faydasına kullanabilir. Bunun için lazım olan sağlam inanç, fıtrî irade ve istikamet üzere bir yaşantıdır.

     Geniş okuma için bakınız:


· Ahmet Dağ, İnsansız Dünya Transhümanizm, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2020.

· Editöryal Çalışma, Transhümanizm”, Yapay Zekâ Transhümanizm ve Din, edit. Muhammed Kızılgeçit vd., Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2022.

· Seyithan Can, “Transhümanizmin Ölümsüzlük İddiasının Kelâm İlminin Varlık Anlayışı Çerçevesinde Kritiği”, Kader 20/2 (Aralık 2022).

21 Şevval 1445 / 30 Nisan 2024



[1] Tâhâ, 20/120.

[2] A’râf , 7/20.

[3] A’râf, 7/19-22.


 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar