www.ilahiyatbildirisi.com sitesinde
darbeyi ve darbecileri kınayan ve bir daha böyle kalkışmaların
yaşanmaması için doğru din algısının tesisinde ilahiyat fakültelerinin
önemine vurgu yapan bir bildiri imzaya açıldı. "Müslüman Islah Eder İfsat Etmez" başlığıyla imzaya açılan bildirinin metni aşağıdadır.
Müslüman Islah Eder İfsat Etmez
Yıllardır
milletimizin maddi-manevi birikimlerini her türlü din ve ahlak dışı
yolları işleterek grup menfaatleri uğruna sömürmek suretiyle
devletimizin çeşitli kademelerinde önemli ölçüde güce kavuşmuş bulunan
dini kisveli paralel örgüt, uluslararası odakların da desteği ile
sonunda millet varlığımızı ortadan kaldırmaya yönelmiştir. Yüce Allah’ın
lütuf ve inayeti, dirayetli ve basiretli liderlik ve tam bir millet
dayanışmasıyla bastırılan hain darbe kalkışması hiç şüphesiz insanımıza
ve ülkemize ağır zararlar vermiş, yüzlerce insanımız şehit olurken
binlercesi gazi olmuştur. Masum dinî bir hizmet hareketi görüntüsü
vermeye çalışan ve sonunda vahşetle gerçek hüviyetini açığa vuran bu
yapı, en büyük hasarı İslam ve Müslümanlık algısına vermiştir.
Dini-milli değerlerimizi kirleten ve Müslüman şahsiyetine,
“güvenilmezlik, fırsat kollayıcılık, hıyanet, dostunu ve milletini
satmak, dehşet ve vahşet saçmak” gibi sıfatların yakıştırılmasına sebep
olan bu ifsat hareketenin; milletten darbe yemeleriyle sonuçlanan son
kalkışmaları üzerine, aşağıda imzaları bulunan İlahiyat/İslami İlimler
Fakültesi akademisyenleri olarak aşağıdaki hususları kamuoyuyla
paylaşmak isteriz.
1.
Yüce dinimiz İslam, insanlık ailesinin tamamı için baştan sona
rahmettir. İnsanı her bakımdan diriltmeyi ve yaşatmayı gaye edinen
rahmet dini İslam’ın, amacı ne olursa olsun bombalarla, tanklarla,
tüfeklerle insan katliamına cevaz vermesi asla düşünülemez. Böyle bir
kabul ve algı, dinimize karşı işlenmiş en ağır cinayettir. Ayrıca
belirtilmelidir ki, Kur’an ve Sünnet verilerinin ve başta sahabe olmak
üzere ilk neslin İslam algı ve pratiğinin tikel ve ezoterik yorumlarla
kişi ve grup menfaatlerine araç kılındığı oluşumlar, İslam’dan açık bir
sapma oluşturur. Kur’an ve Sünnet’in açık hükümleri ve Müslümanların
ortak kabulleri bir kenara bırakılarak, rüya, menkıbe gibi nesnel bilgi
kaynağı olmaktan uzak gizemli açıklamaları temel dini hareket noktası
kabul eden bir İslam anlatısına ve buna dayalı oluşumlara milletimiz
asla itibar etmemelidir.
2.
Müslüman, Hz. Peygamber’in (s.a.) şahsında somutlaşan İslam ahlak
ilkelerini kuşanmış, açık ya da gizli şirk unsurlarının bulaşmadığı saf
tevhid akidesini benimsemiş; yalnızca Allah’a kullukta bulunan; emanet,
mahremiyet, sadakat, doğruluk erdemlerine bağlı şahsiyet abidesi güven
duyulan kişidir. Hiç kimse yaşanılan ağır travmanın etkisiyle, alnı açık
başı dik onurlu Müslüman milletimizi ve onun şerefli evlatlarını; asla
gerçek kimliği ile var olamayan, sürekli kendisini gizleyen, iradesi
esir alınmış silik tiplerle bir tutma yanlışlığına düşmemelidir. Nitekim
son darbe kalkışması esnasında canı pahasına sergilediği kahramanca
mücadele ve direniş ile Müslüman milletimiz, omurgasının ve ana
gövdesinin ne denli sağlam olduğunu bütün dünyaya açık bir şekilde
göstermiştir.
3.
Başta İlahiyat/İslami İlimler Fakülteleri olmak üzere ülkemizin dini
eğitim-öğretim yapılan kurumlarına haşhaşi unsurlar istedikleri oranda
bir sızıntı gerçekleştirememişlerdir. Bunun başta gelen sebebi,
fakültelerimizde, Hz. Peygamber’den (s.a.) bu yana süregelen bilgi ve
kabul çerçevesinde takiyye gibi batınî/haşhaşî yaklaşımların kabul
görmemesi; bilakis akademik süreçlerin tamamında açık toplum, hür
düşünce, eleştirel bakış ile hareket edilmesidir. Devletimizin bütün
kademelerine olduğu gibi fakültelerimize de sızmış birkaç kişi, bütün
içerisinde asla farklı bir ton oluşturacak düzeyde değildir,
olamamıştır. Nitekim bu haşhaşi örgütlenme ilkokuldan üniversiteye kadar
resmi eğitim kurumlarında nitelik ve nicelik bakımından arzuladığı
insan unsurunu bulamayacağını fark etmiş ve her kademede paralel eğitim
kurumları oluşturma yolunu seçmiştir.
4.
Son olarak belirtmek isteriz ki, iradeyi körelten ve insanı adeta köle
haline getiren benzer paralel yapıların oluşmaması ve toplumsal destek
görmemesi için tabandan tavana toplumun bütün kesimlerinin
bilinçlendirilmesi ve sorumlu davranması gerekmektedir. Bu noktada
İlahiyat/İslami İlimler Fakülteleri, bu yapılara izin vermeyen
anlayışını güçlendirecek, ilmi-sosyal faaliyetlerini ve programlarını
çeşitlendirecek, paydaşlarıyla işbirliğini geliştirecek, hak ve hakikate
işaret eden daha yoğun çalışmalarıyla insanımıza rehberlik etme
sorumluluğunu eksiksiz yerine getirme çabası içerisinde olacaktır.
Milletimiz İlahiyat/İslami İlimler Fakültelerinin, sahih İslami bilgi ve
uygulama konusunda sadece Anadolu toprakları için değil bütün İslam
coğrafyası hatta insanlık ailesi için en büyük güvencelerden birisi
olduğundan asla şüphe duymamalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.