2 Ocak 2018 Salı

Ebû Ömer b. Dâvûd Yazdı: Kumar

Ebû Ömer b. Dâvûd
Her yıl Ramazan ayında sakızın orucu bozup bozmadığını, son yıllarda imsak vaktinin ne zaman girdiğini tartıştığımız gibi miladî yılbaşı geldiğinde Milli Piyango’nun kumar olup olmadığını tartışıyoruz. Aslında Milli Piyango İdaresi, yıl boyunca bu çekilişleri yapıyor, yani bu oyunu oynatıyor; ama bizim gündemimize ikramiyenin fazlalığı ve ilginin yoğunluğu sebebiyle yılbaşlarında geliyor.
İlginç bir şekilde eskiden dindar insanlar bilet alsın ya da almasın Milli Piyango’yu meşru görmez, hatta bir çeşit kumar olarak değerlendirirdi. Bu genel yargının dışında kalan bazı kişiler de vardı. Sanırım görüşlerini ifade edebilecek yeterli platformlar bulamıyorlardı. Şimdi önüne gelen kılıcını çekip sosyal medyada sağa sola sallayabiliyor. Henüz bu kişilere dur diyecek bir sistem de yok maalesef…

Son zamanlarda piyangonun Kur’ân-ı Kerim’de haram kılınan meysirden (Mâide 5/90-91) farklı olduğu, dolayısıyla haram olduğunun söylenemeyeceğini savunan kişiler ortaya çıktı. Sosyal medyada yazıp çizilenlerin arka planını ölçme yazanların ilmî birikimleri hakkında bilgi sahibi olma imkânımız yok. Bir zanda da bulunmak istemem. Ancak şunu söyleyebilirim: Her önüne gelenin görüş beyan ettiği bir sistemde medeniyetten değil, kaostan söz edilebilir.
Efendim, bir şeyin haram olup olmadığına karar verme hakkı Allah’a aitmiş. O halde Kur’ân’da ismen zikredilmeyen hiçbir şeyin haram olduğu söylenemezmiş. Tarihî tecrübemize baktığımız zaman -bazı istisnalar hariç- Allah Resûlü döneminden modern döneme kadar Müslümanlar dinleriyle ilişkilerini böyle kurmamışlar.
Aklıma öğrencilik döneminden bir hatıra geldi. Yurtta bekçilik yapan, içki içtiğini duyduğum, hatta “Pek ayık gezmez” diye öğrenciler arasında konuşulan biri vardı. Bir gün turnikeden geçerken Erzurum ağzıyla, “Ḫoca nerde oḳirsen?” diye sordu. “İlahiyat Fakültesi’nde” dedim. “Elhamdülillah biz de Müslümanız. İçki içirem ama şarabi ağzima sürmirem” dedi. “Ne içiyorsun?” dedim. “Raḳi içirem” dedi. “Şaraptan ne farkı var?” dedim. “Olir mi Ḫoca? Şarabi Allah Ḳur’an’da ismen zikretmiş. Allah’ın ismen haram ettiği bir şeyi içecek değilim herhalde. Belçi Allah raḳi içeni affeder” dedi.
Bu mantığa göre Allah uyuşturucu Kur’an’da zikredilmediği için haram olmamalı. Şimdi bir çıkıp eroinin haram olduğu söylenemez, derse ne olacak?
Kur’an’da belirtilen haramların yanında Hz. Peygamber’in emir ve yasakları vardı. Dahası bu kaynakları kullanarak sonraki asırlarda karşılaşılan sorunları çözmek üzere yeni kararlar alınmıştır. Eğer bu yapılmazsa insanlar yine de sorunlarını Kur’ân’ı hayatın dışında tutarak çözmeye çalışacaklardır.
Tabii insanların içtihatları kabul görürse kıyamet ifade der. Kabul görmeyen içtihadın yaşama şansı olmaz. Bir de içtihadın otorite tarafından uygulanması da önemli.
Piyangoya gelirsek piyango, kumar çeşitlerinden biridir. Bunu tüzel ya da gerçek bir kişinin yapması arasında fark yoktur. Kumar, insanların emek harcamadan kazanç elde etme yollarından biridir. Bu yolun bütün çeşitleri haramdır. En azından ben böyle anlıyorum. Yoksa Kur’an’da sözü edilen meysir, zaten şimdi uygulanan bir kumar değildir.
İnsanın fıtratında çok yorulmadan, emek harcamadan zengin olma duygusu vardır. Din, gelenek ve kanun, bu duyguyu meşru zeminde tutmaya çalışır. Haksız kazancın iyi bir şey olmadığını anlatır, hatta dünyevî ve din tarafından uhrevî müeyyideler koyar.
İşin kötü tarafı kumarın yasak olduğu bir ülkede şans oyunları adı altında bazı oyunların oynatılmasıdır. Devlet, birkaç günlük hayalde sonra büyük bir hayal kırıklığına sebep olacak bir işi yapmakta, dahası kumarda olduğu gibi hep oynatan kazanmaktadır.
Şimdi iyi tarafından bakarsanız çekiliş yapılıncaya kadar on binlerce insan zenginlik hayalleri kurar. Hayal kurmayı parayla satan devlet kurumu bu arada binlerce kişiye istihdam sağlıyor. Sonra kazanan kişi bir anda gördüğü para karşısında kafayı yemezse bir süreliğine zengin olarak yaşıyor. Peki, bunun kötü tarafı ne? İnsanların zaaflarını kazanç yolu olarak görmek, devletin bireye karşı olan sorumluluğunu yerine getirmemesi, ruh sağlığına zarar vererek suç işlenmesi…
Kumar kanunen yasak olmasına rağmen bunun bir çeşidi olan piyango ve tahmin oyunlarının serbest olması anlaşılır bir şey değil. Devletin bu işlere alet edilmesi daha da kötü… Bir dönem devlet içki üretiyordu. Ama aynı devlet, Yeşilay adıyla bir dernek kurarak alkolle mücadele ediyordu.
Bence devlet, vatandaşına zarar verecek herhangi bir icraata imza atma hakkına sahip olmamalı. En azından bunu bilerek yapmamalı…
Devlet, bir ara askere giden bu milletin çocuklarına ayda otuz paket sigara vererek ülkemizin sigara kartellerinin pazarı olmasını sağlamıştır. Subay ve astsubaylar daha kaliteli sigara içsinler diye onlara Silahlı Kuvvetler markalı filtresiz ya da filtreli sigara üretim hizmet etmiştir. Devletin Tekel sigara fabrikalarında yıllarca sigara üretilmiş; sigaranın yaygınlaşması için bütün yollar kullanılmıştır. Peki, bir devlet vatandaşının kanser olmasını ister mi? Maalesef bizim devletimiz bir ara buna aracı olmuştur.
Devletin vatandaşın ruh sağlığını düşünme zorunluluğu vardır. Bunu yapmazsa vatandaş olarak bizim hatırlatmamız, bunu istememiz gerekir. Devletin görevlerini hatırlatmalı ve yetkilileri uyarmalıyız. Evet, bir vatandaş olarak devletin bu fitne ve belaya el atmasını istiyor ve bekliyorum.


ebuomerbindavud@gmail.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar