5 Ocak 2018 Cuma

Silvanlı Zehebi-III

Prof. Dr. Mehmet Azimli
Zehebî’nin Tarih Tenkid Metodu Ve Tarihçiliği
İslam Tarihçileri arasında olayların toplanmasında gösterdiği dikkat ve özenle tanınan Zehebî, kendini özellikle tarih ve hadis öğrenimine vermiştir. Zehebî’nin fikirlerini selefleri ve çağdaşı olanlarıyla karşılaştırdığımızda onun ilmi şahsiyeti apaçık ortaya çıkar. Meğazi, siyer ve genel tarihle ilgili birçok kitap okumuş, mu’cemleri ve teracim kitaplarını gözden geçirmiştir. Geride bıraktığı kıymetli eserler, onun ilmi kişiliğinin en açık delili oluşturur.
Zehebî’nin ihtisarları da sıradan ihtisarlar değildir. İhtisar ettiği bazı kitapları tanzim, bazılarını da tasnif etmiştir. O, ihtisar yoluyla kitaplarının yazılışındaki eksiklikleri görme fırsatı buldu. Hemen her kitabını, ihtisardan sonra genel bir değerlendirmeye tabi tuttu. Raviler ve rivayetleri hakkında görüş belirtti, onları cerh ve ta’dil etti. Sonuçta, yaptığı ihtisarlarla tenkit ve tahkik ehlinden oldu ve bu yönleriyle ün yaptı; eleştirel yaklaşımlarını ihtisar ettiği hadis kitapları üzerinde yoğunlaştırdı. Birçok hadis kitabını sened ve metin yönlerinden esaslı bir şekilde eleştirdi. Ayrıca bir çok alimin hal tercümelerini ekledi.

Zehebî, daha sonra Hatib el-Bağdadi (v.463)‘nin “Tarihu Bağdad”‘ı ile İbnu’s-Sem’ani’nin (v.643) “Tarih-u Mısr”, Ebu Abdulah en-Neysaburi’nin (v.405) “Tarih-u Neysaburi”, İbn Arslan el-Havarizmi’nin  (v.568) “Tarih-u Havarizm” adlarındaki mahalli tarih kitaplarını ihtisar etti. Zehebî, bunlardan başka el-Hakimü’l-Neysaburi’nin (v.988) Kitabü’l-Künna’sını alfabetik olarak yeniden tertipledi ve İbnü’d-Dubeysi’nin (v.1239) Tarih-u Bağdat’ını da ihtisar etti. Zehebî Zekiyyuddin el-Munziri’nin (v.656) “et-Tekmile li’l-Vefayati’n-Nakale”sı gibi “Vefayat” kitapları ile Ebu Sa’d es-Sem’ani‘nin (v.562) “Kitabu’l-Ensab”ı gibi soy bilimi kaynaklarını, İbnu’l-Esir’in  (v.630) “Usdu’l-Gabe”si ve Ebü’l-Haccac el-Mizzi’nin (v.742) “Tehzibu’l-Kemal Fi Ma’rifeti’r-Rical”’ı gibi rical kitaplarını da ihtisar etti.
Hadisle yakından ilgilenmesi, onu geleneksel hadisçilerin anlayışında bırakmadı. Hadisleri metin ve sened yönünden inceleyen Zehebî, hadisi veya ravisini neticede cerh ya da ta’dil etti. Bu özellikleri onu, yaşadığı çağın en büyük hadisçi mertebesine çıkardı. Öğrencilerinden Selahattin es-Safedi (v.764) onun hadisçiliğini şöyle ifade eder; “Ben onda hadisçilerin donukluğunu ve nakilcilerin ezberciliğini görmedim. Tersine o, düşünen bir insandı. İnsanların görüşleri, önceki hadis bilginlerinin ve fikir erbabının düşünceleri hakkında söz sahibiydi. Hayranlığımı celbeden yönlerinden birisi de onun hadis tasnifçiliğidir. O, her hadisin sıhhat durumu ve güvenlik derecesini açıklardı. Senedini, ravilerinin durumlarını ve rivayet şeklini ortaya koyardı. Ondan başkasının bu konulara eğildiğini görmedim.”[1]
Zehebî’nin tarihçiliği büyük ölçüde bu düzeydeki hadis bilgisine bağlıdır. O, hadis ilmi ile tarih ilimlerini bir bakıma birleştirmiş durumdadır. Bu durum onun rical kitaplarında da açıkça görülür.[2] Zehebî’nin rical ve teracim ilmine fazlasıyla önem vermesinin en önemli sebebi, ravilerin bilinip zaptedilmesidir. Çalışmalarının ağırlık noktasını bu yönünün oluşturması, onun ünlü bir tarihçi olmasında büyük rol oynadı.  Onu birçok konuda eleştiren öğrencisi Taceddin es-Subki’nin (v.777) tabiriyle “O, cerh ve ta’dil ilmi ile biyografi ilminin üstadı idi.” “Mizanu’l-İtidal Fi Nakdir-Rical” gibi eleştirileriyle meşhur kitapları bunun açık delilleridir. Ayrıca o, “Zikru men yu’temen kavluhu Fi’t-ta’dil” adlı eserinde eleştiri metodlarından, eleştirici bilginlerin tabakatından ve onların görüşlerinin alınışı keyfiyetinden söz eder. O, bu teorilerini yazdığı kitaplarında uygulama imkanı bulmuştur. Zehebî’nin tenkitçi fikirleri sonraki tarihçiler ve teracim erbabı için uyulan bir esas oldu. Onların kitaplarında birer değer ölçüsü olarak yer aldı. Mesela ünlü hadisçi İbn Hacer el-Askalani onun yolunda yürüdü ve görüşlerini eserlerine aldı.
Ünlü eleştiri tarihçisi Zehebî’nin üzerinde ısrarla durduğu noktalardan biri de kaynak eleştirisidir. Kaynak eleştirisinde o, sadece yanlışlıklar veya eserin eksik yönleri üzerinde durmaz, aynı zamanda iyi ve belirgin özelliklerini, yararlı yönlerini de belirtir. Yani o, eseri hem cerh eder hem de ta’dil eder. Zaten kendisi cerh ve ta’dil şeyhi, eleştiri üstadı olarak tanınmıştır. Gerek etüd ettiği,  gerekse ihtisar ettiği kaynakları eleştiriye tabi tutar. Mesela O, İbnu’l-Cevzi‘nin (v.597) “ed-Duafa” adlı kitabını ihtisar etmiş ve ona bir de zeyl yazıp eleştirmiştir. O, eserlerinde delil ve ikna metodu üzere, ilmi anlayışla araştırma yapar. Başkalarının konuyla ilgili görüşlerini çeşitli yönlerden ele alır, tartışır ve eleştirir.[3] Onun eleştiriciliğine bir örnek vermek istiyoruz; meşhur Bahira olayına en esaslı tenkitleri Zehebî yapmıştır. Zehebî, olayı anlatmak için attığı başlığın yanına: -in sahha- (eğer doğruysa) ifadesini koyarak işe başlamış ve rivayetin cidden münker bir hadis olduğu belirttikten sonra tenkitlerini şu şekilde sıralamıştır: “ Ebû Talib Hz. Peygamber’i Ebûbekir ve Bilal ile nasıl geri gönderebilir? Ebûbekir, Hz. Peygamber’den iki yaş küçüktür, Bilal ise henüz doğmamıştır. Sonra bulutların gölgelediği bu şahsa doğru ağaçların gölgeleri nasıl sünebilir, uzanabilir? Bulutun gölgelemesi sebebiyle ağacın gölgesinin olması mümkün değildir. Ayrıca peygamberlik geldikten sonra bu olaydan ne Ebû Talib, ne Kureyşliler ne de Hz. Peygamber bahsetmişlerdir. (Bu olay) gerçek olsaydı muhakkak bahsederlerdi. Yine diğer bir nokta da bu olay gerçekse, bundan Hz. Peygamber’in peygamber olmadan önce peygamber olacağını bildiği anlaşılır. Bu durumda Hz. Peygamber, Hira Mağarası’nda ilk vahiy geldiğinde niye çok korkmuştur. Hatta ilk vahiy sonrası şaşkınlıktan intihar etmeyi bile düşünmüştür. Bir diğer problem de şayet Rahip Bahira’nın dediği gibi bu çocuğun Şam bölgesindeki Yahudiler tarafından öldürülmesi tehlikesi varsa, onun üzerine çok titreyen ve bu konuda çok hassas olan Ebu Talip, yirmili yaşlarında iken Hz. Peygamber’i Hatice’nin kervanının başında ikinci kere Şam bölgesine nasıl gönderebilmiştir?[4]
Zehebi’nin sadece eserlerinin ismini saysak sayfalar tutan uzun bir liste oluşur. Böyle bir alime sahip olmakla Diyarbakırlılar-Silvanlılar ne kadar övünse azdır. Bu mümbit topraklardan nice Zehebîler yetişmesi dileğiyle.






[1] Zehebî, I, 70.
[2] Hizmetli, 77,78.
[3] Hizmetli, 80,81.
[4] Zehebî, I, 57.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar