“Tarihi değiştirebilenler, ancak ve ancak insanın kendisi hakkındaki düşüncesini değiştirmeyi başarabilmiş olanladır.”
Dr. Celal EMANET
ABD topraklarında İslam aslında birkaç asırlık geçmişe sahip yeni bir din değildir. Bu hakikati tarihi vesikalar üzerine son yıllarda yapılan çalışmalar da ortaya koymaktadır. Abdullah Hakim Quick, Sulayman Nyang (Howard University), Barry Fell (Harvard University) gibi ilim adamları; İspanya ve Batı Afrikalı Müslümanların Amerika kıtasına Columbus’dan en az beş asır önce ulaştıklarını gösteren bazı delillere ulaşmışlardır. İlim adamları, o dönemin yerli dillerinde Arapça öğelere işaret eden kitabelerini, sanatsal ve kültürel çalışmalarını inceleyerek böyle bir sonuca varmışlardır. Mesela elbise modellerini göz önünde bulundurarak Batı Afrikalı Müslümanlarla Kuzey ve Güney ABD’nin yerli halkı arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmışlardır.
Geçmiş kavimlerin kitabeleri üzerine çalışmalar yapan Prof. Barry Fell, Saga America–1980adlı kitabında Kuzey ve Batı Afrika’dan Müslümanların Columbus’dan önce ABD’ye ulaştıklarına dair maddî olarak bilimsel deliller bulduklarını iddia etmektedir. Dr. Fell, Robert F. Heizer ve Martin A.Baumhoff yaptıkları arkeolojik kazıların neticesinde Nevada, Colorado, New Mexico ve Indiana eyaletlerinde VIII. yüzyıla ait Müslüman okullarından bazı kalıntılara göre buralarda İslamî ilimlerle birlikte denizcilik derslerinin okutulduğunu ifade etmektedirler.
Yüzyıllar boyunca ABD’de Hıristiyanlık ve ona bağlı (Katolik, Ortodoks, Protestan, Presbiteryen, Baptist) mezhepler çok seslilik göstermesine rağmen diğer dinlere mensup insanların fazla etkin olmadıkları görülür. XIX. Yüzyılın sonundan itibaren dünyanın değişik bölgelerinden farklı milletlere (Ortadoğu ve Uzakdoğu başta olmak üzere) ve dinlere mensup insanların ABD’ye göç etmesiyle birlikte Amerikan toplumu Hıristiyanlık haricindeki dinleri de yakından tanımaya başladı. Bu ülkeye İslam’ın gelişinde rol oynayan faktörlerin başında Müslüman ülkelerden aldığı göçler gelmektedir. Bunların bidayeti ve en önemlisi 1783 yılında Amerika’yı ilk tanıyan ülke olan Fas Krallığı’ndan yapılan göçlerdir. XIX. Yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti’ne ait topraklardan Suriye, Lübnan, Filistin, Yemen, Arnavut, Yugoslavya’dan ayrıca Türkistan, Kafkasya, Afganistan, İran, Pakistan, Hindistan’dan Müslümanlar toplu halde ABD’ye göç etmişlerdir. Bunlar genellikle doğu kıyılarına yakın Fall River ve Quincy, Massachusetts, Michigan, Indiana, ABD’nin en büyük Arap Müslüman yerleşme merkezi olan Detroit, Biddefort, Maine, New Jersey, California gibi yerlere yerleşmişler ve buralarda camilerin yanı sıra, çeşitli İslamî dernekler ve vakıflar kurmuşlardır.
THE NATION OF ISLAM
The Nation of Islam, 20. yüzyılın başında Wallace Fard Muhammad (1877-1934?) tarafından Detroit’te kurulur. Tamamıyla siyah hareketi olan The Nation of Islam’ın kurucusu Wallace Fard aslında siyah değildir. Onun geçmişine dair her şey ve 1934’te aniden ortadan kayboluşu bir sır olarak örtülü kalır.
Wallace Fard, kendisinin Arabistan’dan Amerika’ya peygamber olarak geldiğini iddia ediyordu. Ve zencilerin dünyada hak ettikleri yerlerini yeniden almaları ve ruhen yeniden doğuşlarını sembolize etmeleri için ya İslami isimleri benimsemeleri veya isim olarak X harfini kullanmalarını istiyordu. Fard’a göre; Afro-Amerikalılar ‘Asya’nın zenci halkı olan Shabazz Kabilesi neslinden yani Afro-Asya milletindendir. Onlar beyazlar tarafından köleleştirildikleri için hem milletlerini hem de asıl dinleri İslam’ı kaybetmişlerdir. Beyaz insanın şeytanın bir türü olduğunu düşünen Fard; ABD’de sürgünde olan zenci halkın öz kimliklerine yeniden dönmeleri gerektiğini, tarihini bilmeyen bir milletin gelecekten de mahrum olacakları iddiasındadır. Hıristiyanlık, insanları köleleştiren beyazların dinidir. Onların zulümleri neticesinde zenci halk geçmişlerini inkâr eder hale gelmişlerdir. Düşüncesini ‘İslam, zenci halklara özgüdür’ tarzında ırkçı bir anlayış üzerine bina edilen The Nation of Islam hareketi; Yahudilik ve Hıristiyanlık dinlerinin tahrif edildiğini Allah’ın gönderdiği doğru mesajın İslam’da olduğunu beyan eder. Bu yüzden Fard’ın takipçileri İngilizce isimler yerine Arapça isimler kullanmayı tercih ederler. The Nation of Islam, Wallace Fard’ın doğum günü kabul ettikleri 26 Şubat tarihini Saviour’s Day (Kurtarıcı Günü) olarak kutlamaktadırlar.
Fard’dan sonra The Nation of Islam’da en önemli ikinci isim Elijah Muhammed’dir. Kendisi 1923 yılında Detroit’e göç eder. Takriben 1930 yılında Fard'ın yardımcısı olur. 1934'te Fard’ın gizemli bir şekilde ortadan kaybolması üzerine hareketin başına geçer. Fard’in öğretilerini ve kendi düşüncesini İslam’ın bazı uygulamalarıyla harmanlayarak insanlara aktarır. Malcom X’e göre; ‘Elijah Muhammed, Müslüman değildir. O, kendi kafasından uydurduğu inanç ve itikatları insanlara İslam diye anlatan bir adamdır.’ The Nation of Islam’ın başına geçtikten sonra Elijah Muhammed; kendisinin peygamber olduğunu empoze etmeye başlar. İnsanların eşit olmadıklarını, ırk bakımından siyahların üstün olduklarını ve zinanın günah olmadığını savunur. Zencilere ilişkin Allah adına, lütuflar dağıtan Elijah Muhammed takipçilerine “Siz zenciler çok güçlü, çok güzel ve en akıllısınız” diyordu. Mesajını yaymak için şehir şehir dolaşan ve bu dönemde 4 yıl hapiste yatan Elijah davasına bağlılığını ispatladığından peygamber olarak anılmaya başlanır. Hapisten çıktıktan sonra hareketin hedef kitlesi olarak işsiz, güçsüz, suç işlemiş, kötü yollara düşmüş, uyuşturucu bağımlılarını belirleyen Elijah Muhammed; 1940’larda birkaç bin üyesi olan hareketi, 1950’lerde üye sayısını 80.000’e çıkarmayı başarır.
1942 yılından itibaren The Nation of Islam hareketi Amerikan hükümetince yakın takibe alınır. Özellikle FBI, zenci Müslümanların evlerine ve camilerine baskınlar düzenler. The Nation of Islam, FBI ve CIA’nın acımasız işkenceleri altında yılmadan ayakta kalmayı başarır ve Afro-Amerikalılara pozitif kimliklere sahip olmalarında yardımcı olmak için bazı şeyler öğretme girişimlerinde bulunur. 1950’li yıllardan itibaren hareket, ABD’nin tamamına yayılarak ülkede İslam’ın sesi olur. Hareketin mensupları tarafından ulusal ticaret ağları ve Clara Muhammad Schools adıyla bilinen okullar zinciri kurulur.
The Nation of Islam’ın adının uluslararası platformda duyulmasında en önemli rolü Malcolm X oynar. O, Müslüman olduktan sonra yaklaşık 15 yıl The Nation of Islam’ın görünen yüzü olur. Onun sayesinde Afro-Amerikalılar dünyada emperyalizm karşıtı özgürlük mücadeleleri veren diğer halklarla ilişkiler kurarlar. Malcolm X veya hayatının son zamanlarında bilinen diğer ismiyle Mâlik el-Şahbaz pek çok kimsenin İslam’ı benimsemesinde ilham kaynağı olur. Kendisi 1964 yılında Nation of Islam’la olan tüm bağlarını kopararak Sünnî İslam’ı benimser.
1975 yılında Elijah Muhammed’in ölümüyle oğlu Varisuddin Muhammed, The Nation of Islam’ın başına geçer. O, The Nation of Islam’ın ilahiyat anlayışını yürürlükten kaldırarak Sünni İslam’ın usulünü benimseme sürecini başlatır. Organizasyon birkaç farklı isimleri resmen kabul etmiştir. ‘The World Community of al-Islam in The West’ ile başlayan bu isim değiştirmeler ‘The American Society of Muslims’ şeklinde bir ismi tercih etmeleriyle birlikte son bulur.
Elijah Muhammed’in kardeşi John Muhammed ise The World Community of Islam’ı kabul etmeyerek kendisini The Nation of Islam’ın en yüksek başkanı ilan eder. Kardeşi Elijah Muhammed’in öğretilerini vazetmeye devam eder.
1978 yılında Louis Farrakhan, The World Community of Islam’dan ayrılarak The Nation of Islam’ı yeniden kurduğunu bildirir. Son yıllarda Farrakhan ve Varisuddin her ikisi de toplantılar da bir arada görünmektedirler ve gruplar arasında barış ve uzlaşıdan bahsetmektedirler. Her iki grup dünyadaki Müslümanlarla yakın ilişkiler içerisinde bağlarını muhafaza etmektedirler.
MALCOLM X (EL-HÂC MÂLİK EŞ-ŞAHBÂZ)
19 Mayıs 1925’te Omaha’da (Nebraska) doğdu. Asıl adı Malcolm Little’dir. Zencilerin ABD’de özgürlüklerine kavuşamayacaklarına ve dolayısıyla Afrika’ya geri dönmeleri gerektiğine inanan Earl Little adlı bir Baptist rahibinin oğludur. Irkçılığın had safhada yaşandığı o günlere dair Malcolm henüz 4 yaşındayken hiç unutamadığı anısını şu şekilde aktarır: “Bir gece yarısı kendimizi tabanca seslerinin, çığlıkların, duman ve alevlerin ortasında bulduk. Korkumuzdan neye uğradığımızı şaşırmıştık. Babam evimizi kundakladıktan sonra kaçmaya çalışan beyazların arkasından ateş açmaya çalışıyordu. Alevler içinde yanan ev üstümüze çökecekti, Annem kucağında yeni doğmuş bebeğiyle kendisini henüz dışarı atmıştı ki; ev etrafa kıvılcımlar saçarak, büyük bir gürültüyle çöktü. Gecenin yarısında dışarıda kalışımızı, feryatlar içinde dövünmemizi hiç unutamıyorum. Olay yerine gelen polis ve itfaiyeciler de etrafımıza dizilip evimizin sonuna kadar yanıp kül olmasını bizimle birlikte seyrettiler.”
Bu hadiseden sonra aile doğu Lansing’de kenar mahallelerden birine taşınır, fakat burada da rahat yüzü görmezler. 1931 yılında bir gece Malcolm’un babası ve annesiyle tartıştıktan sonra, evi terk eder. Annesi arkasından seslenir ancak babası onu dinlemez. Babası o gece bir suikasta uğrar, adamlar ölünceye kadar dövdükten sonra, gelip geçen arabalar ezsin diye yolun ortasına atarlar. Polisler, babasının vücudunu yarısı ezik, bazı kemikleri kırılmış, ölü vaziyette bulurlar. Netice de Malcolm ve bir kısmı üvey olan yedi kardeşi çeşitli ailelerin yanına yerleştirilir, annesi de akıl hastanesine yatırılır. Michigan’da ilköğretimine başlayan Malcolm, Junior High School’da önemli başarılar kaydederek okulun gözde öğrencisi olur. Malcolm sınıfta tek siyah öğrencidir. Bir gün baş başa kaldığında çok sevdiği İngilizce öğretmeni: “Artık büyüyorsun, ne olmak istersin?” şeklinde bir soru sorar. Malcolm bunu daha önce hiç düşünmemiştir. Birden “Avukat olmak istiyorum” deyince İngilizce öğretmeni şaşırır. Malcolm’a: “Biraz gerçekçi olmalısın, sen bir zencisin. Bunun için doğru düşünmen lazım. Niçin bir marangoz olmayı düşünmüyorsun?” şeklinde cevap verir.
Malcolm istediği hedefe beyazların uygun gördüğü işler dışında ulaşamayacağını anladığından ve okulda kendisini hedef alan aleni sözel tacizler dolayısıyla okul hayatına devam edemez ve 1941’de Boston’da yaşayan üvey ablasının yanına taşınır. Bu dönemde Malcolm konser salonlarında ayakkabı boyacılığı, müşterileri zenci olan bir lokantada garsonluk yapar. On altı yaşında Boston-New York arasında çalışan trenlerde sandviç satmaya başlar; New York’a gidip geldikçe zencilerin yaşadığı Harlem’i tanır. Uyuşturucu, kadın ticareti ve antika eşya hırsızlığı gibi pek çok kirli işe bulaşan Malcolm, 12 Ocak 1946’da hırsızlıktan dolayı yakalanır.27 Şubat 1946’da arkadaşı Shorty ile birlikte, mahkeme kararıyla, bileklerine kelepçe vurulduktan sonra, Charlestown eyalet hapishanesine havale edildiler. Çevresine karşı devamlı isyankâr tavırlar içinde olan Malcolm cezaevinde de aynı tavırlar içerisinde bulunmasından, İncil’e ve Tanrı’ya lanet okumasından dolayı kendisine “satan” (şeytan) lakabına sahip verilir.
1948 yılında Malcolm, Concord Hapishanesine nakledilir. Burası eski yerine göre daha iyi şartlara sahiptir. İşte bu günlerde küçük ağabeyi Philibert’ten bir mektup alır. Mektupta; “Siyah adamın doğal dinini keşfettiğini ve İslam cemaati diye bir cemaate katıldığını” ifade etmektedir. Ayrıca kurtuluşa ermesi için Allah’a dua etmesini istemektedir. Sonra kardeşi Reginald’dan da benzer içerikli bir mektup alır.
Bu dönemde zenci milliyetçiliğini savunan ve hatta Tanrı’nın da zenci olduğunu söyleyen Elijah Muhammed’in görüşlerini benimseyerek 1948’in sonlarında nakledildiği Norfolk Hapishanesi’nde kardeşi Philbert aracılığıyla Elijah Muhammed’le mektuplaşmaya başlar. Hıristiyanlık’tan başka din tanımayan ve beyaz adamın dini olarak gördüğü bu dinden nefret eden Malcolm’un beyaz adama duyduğu kin ve düşmanlık onun Elijah’nın görüşlerini benimsemesini kolaylaştırır. Malcolm, hapishanede kaldığı 7 yıl boyunca bol bol düşünür, okur. ”Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa, üniversiteden sonra hapishanedir” sözleri onun hapishane hayatının güzel bir değerlendirmesidir.
Malcolm 1952’de hapisten çıkınca Elijah Muhammed’in kurduğu Nation of Islam hareketine katılır. Enerjisi, teşkilâtçılığı ve harekete bağlılığı ile dikkat çekince Elijah onu teşkilât faaliyetleri için çeşitli yerlerde, son olarak da Harlem’de görevlendirir. 1952 yılına kadar Little, bu tarihten itibaren davasının isimsiz bir hizmetkârı olduğunu simgeleyen X soyadını kullanmaya başlayan Malcolm zenci ırkçılığına dayanan hareketin etkin bir savunucusu olur. Malcolm X’in üstün gayretleri neticesinde Nation of Islam’a katılımlar artar. Ayrıca hareket, sadece Chicago’da değeri yarım milyon doları bulan gayr-ı menkullere sahip hale gelmiştir. Yine bu dönemde Malcolm X’in yönetiminde tirajı 500.000’i bulan haftalık Muhammed Speaksdergisinin yayınına başlanır. Ocak 1958’deMalcolm X kendisi gibi Nation of Islam’a bağlı olan hemşire Betty ile evlenir. Bu evlilikten Atilla, Kubilay, İlyas, Cemile ve Melike adlı çocukları dünyaya gelir.
Malcolm X ile Elijah arasındaki sıcak ilişki sonraki yıllarda giderek bozulmaya başlar. Malcolm’un yükselen grafiği Elijah Muhammed’i korkutur. Örgütün üst düzey yöneticileri arasında da ciddi manada güç savaşı yaşanmaya başlar. Liderliğe talip olan bazı kimseler Malcolm X’in sesini hareket içerisinde kısılmasına yönelik girişimlerde bulunurlar. Buna istinaden Muhammed Speaksdergisinin editörlüğü Malcolm X’den alındığı gibi, Elijah Muhammed’ in oğlu Herbert, Malcolm’un aktivitelerine ait haberlere de kısıtlama getirir. Fakat Malcolm X ile Elijah Muhammed’le bağlarının kopmasına sebep olan hadise 1963’te meydana gelir. Elijah Muhammed’in 20 yaşlarındaki iki eski sekreteri mahkemeye müracaat ederek sahip oldukları 4 çocuğun, babalarının Elijah Muhammed olduğunu ve babalığın tescil edilmesini isterler. Buna inanamayan Malcolm X, Elijah Muhammed ile konuştuğunda şaşkına döner. Çünkü Elijah Muhammed iddiaları reddetmez, tarihte bazı önemli kişilerin de ahlaki zaaf gösterdiklerini gerekçe göstererek kendini savunur. Hâlbuki Malcolm X hapisteyken kendisinin Nation of Islam’a girmesini sağlayan kardeşinin bir süre sonra örgütten başka bir kadınla gayr-ı meşru ilişkisi tespit edildiğinde örgütten atıldığını duyunca, Elijah Muhammed’e mektup yazarak bir yanlışlık olabileceğini dile getirdiğinde Elijah, ona “Gerçeklerden şüphe etmek için zaafının dışında ne var? Bir zamanlar inandığın gerçeklerden şimdi şüphe etmeye başladınsa bu demektir ki başlangıçta o gerçeklere inanmadın “diyor ve kardeşi hakkında doğru bir karar verildiğini ifade eder.
Elijah Muhammed’e karşı inancı kaybolan Malcolm X kendisini siyah ırkçılığa adar. 28 Ağustos 1963 tarihinde 25.000 zenci M. Luther King başkanlığında Washington’a yürüdüğünde Malcolm bu olayı şöyle karşılar: ”Sadece şarkı söyleyerek bu meseleyi halledebileceğimizi zannetmiyorum. Eğer hem şarkı söyler hem de 45 kalibre bir silah alırsan seninle beraberim.”
Davasına tek başına da olsa devam etmekte ısrarlı olan Malcolm X öteden beri aklında olan Afrika ile köklerin korunmasını, ilişkilerin canlı tutulmasını savunan Afro-Amerikan tezini canlandırmak ve hacca gitmek amacıyla Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine seyahate çıkar. Mekke’de dünyanın her tarafından gelen farklı ırklardan Müslümanlarla tanışır. Mekke’den hanımına; “İnanamayacaksın ama tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeştik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ırkçılığı yasaklamıştır.” sözleriyle yazdığı mektup ondaki değişimin boyutunu gözler önüne sermektedir. O artık el-Hâc Mâlik eş-Şahbâz’dır.
Kâbe’de bütün insanların renk farkı olmaksızın birlikte hareket ettiğini, aynı ideal için yüreklerinin çarptığını, aralarındaki kardeşlik bağını, ırk ayrımının zerresinin bulunmadığını görür ve bundan oldukça etkilenir. Malcolm’un beyaz adam hakkındaki olumsuz düşünceleri değişmiştir. Suud’da Kral Faysal ile görüşür devlet konuğu olarak karşılanır. Siyah tenli birinin gördüğü bu ilgi onu gerçekten şaşırtmıştır. Malcolm daha sonra Nijerya, Gana, Fas ve Cezayir’i de ziyaret eder. Gittiği her yerde Amerikalı bir Müslüman olarak oldukça fazla ilgiyle karşılanır. Amerika’ya döndüğünde İslam’ı ve izlenimlerini medyaya ve Amerikan halkına:“Amerika, İslâm’ı tanımalı, anlamalı ve bilmelidir. Çünkü sadece bu din toplumdaki ırk, renk, insanlar arasındaki ayırımı kökten reddetmektedir. İslâm ülkelerine yaptığım gezilerde konuştuğum insanlar ve hatta beraber yemek yediğim beyaz Amerikalılar kafalarındaki beyaz ayırımcılığın İslâm ile tanıştıktan sonra yok olduğu ifade ettiler. Ben ırkçıydım ve İslâmiyet’i ancak o şekilde benimsemiştim. Fakat Hz. Muhammed (s.a.v) ve Hz. İbrahim (a.s.)’in yaşadıkları kutsal ülkeleri ziyaret ettikten sonra şimdi gerçek bir Müslüman oldum. Artık eski ırkçı değilim.”
Malcolm X gazetecilerin hac dönüşünde beyazların çalışmalarında yer alıp almayacağı dair soruya şekilde cevap verir: “Bağımsızlık mücadelesine katılan siyah-beyazın bir arada olduğu grupların göze çarpan özellikleri uysallıkları olagelmiştir. Siyahların yararlanacağı her harekete beyazlar şiddet karşıtı, uysal bir yaklaşım kazandırıyorlar. Siyah halkın tereddütte kalmasının sebebi budur. Hâlihazırda dövüşmeye hazır gruplar içine beyazların karışmadığı, entegre olmadığı gruplardır bunlar. Söyleyeceğimiz şey; yeteri kadar beklediğimizi sanıyoruz. Oturup, ağlayıp, dua edip dilenerek kayda değer bir sonuç alabileceğimize inanmıyoruz.” Malcolm X, beyaz adamdan beklentilerine dair şunları söyler: “Afrika ülkelerine yaptığım gezi bütün insanların -siyah ya da beyaz- birleşmelerinin ne kadar önemli olduğun gösterdi bana. Fakat böyle bir birliğe ulaşmanın yolu da önce siyahların bir birlik oluşturmasından geçiyor. O yardım etmek isteyen beyazlar da mücadeleye katılıp mücadeleyi yönetmekle yardım edemezler bize, geçmişte denedikleri gibi. Eğer beyaz adam siyah halkın özgür olmasına gerçekten ilgi duyuyorsa onun bize koltuk değneği vermesi gerekmez. Siyah adam nasıl özgür olabileceğini gördü. Beyaz adam samimi ise siyahların verdiği her kararı desteklesin yeter.”
İslam dininin belki de ilk olarak, Amerikan basınında evrensel ve geniş boyutlarda yer bulması Malcolm X sayesinde olmuştur. Ne var ki onun, ırkçılığı bırakması Elijah Muhammed ve çeşitli siyah kuruluşlar tarafından doğru bulunmaz, kendisine ve ailesine yönelik tehditler almaya başlar ve evi kundaklanır. Şiddetli bir patlamayla birlikte tüm evi alev ve duman kaplar. Malcolm X kendisini, eşini ve çocuklarını zorlukla dışarı atabilmiştir. Bu gelişmelerden fazla yaşatılmayacağını hisseden Malcolm X, o sıralarda kendisiyle sürekli görüşerek biyografisini yazmaya çalışan Alex Haley’e kitabı yayımlanmış olarak okumaya ömrünün yetmeyeceğini ifade eder. Hatta şehadetinden iki gün önce: “zaman şehitlik zamanıdır ve ben şehit olacaksam, bu kardeşlik uğruna olacaktır. Bu ülkeyi kurtaracak tek şey budur.”
Evinin kundaklanmasının ertesi günü Malcolm X, Manhattan’da Audubon Balo salonunda konuşma yaparken bir kişi “Zenci, ellerini cebimden çek!” (Nigger, get your hand outta my pocket!) şeklinde bağırır. Bu bağırma üzerine korumalar adama yönelirken, bu kişi daha hızlı davranır ve namlusu kesilmiş tüfekle Malcolm X’i göğsünden vurur. Başka yere konuşlanmış diğer iki arkadaşı ile birlikte Malcolm X’i 16 kez vurdular. Salonda bulunanlar suikastçıların bir tanesini yakalayıp darp ettilerse de diğer ikisi profesyonelce olay yerinden kaçtı. Malcolm X, aldığı yaralarla uzun sürmeden şehid oldu. Suikast bir muamma olarak kalmakla birlikte üzerinde en fazla konuşulan ihtimal Elijah Muhammed ve FBI iş birliğiyle gerçekleştirilmiş olduğudur. Vefat haberi The New York Times gazetesine “Nefret Havarisi Öldürüldü” şeklinde yansır.
Malcolm X’in düşünce dünyası ve hayata bakış felsefesi, farklı safhalardan geçse de, değişmeyen temel bir özelliğe sahiptir: “Haksızlığa karşı sessiz kalmamak.” Bu sebeple o, hak bildiği doğruların arkasında durmayı kendisine düstur edinmiştir. Bunun en güzel örneğini de Elijah Muhammed tarafından Nation of Islam’dan ihraç edildikten sonra Suudi Arabistan olmak üzere çeşitli Orta doğu ülkelerine geziler düzenleyerek göstermiştir. Zira gittiği bu ülkelerde İslam’da sınıf veya ırk ayrımının olmadığını Nation of Islam’ın öğretilerinin İslam’la alakası olmadığına şahit olmuştur. Bundan dolayı ABD’ye döndükten sonra Elijah Muhammed’in oğlu Wallace D. Muhammed ile Amerikan İslam Misyonu adlı örgütü kurmuştur. Malcolm X’in ölümünden sonra W. D. Muhammed liderliğindeki örgüt daha sonraları diğer İslam ülkelerindeki örgütlerle birleştiler. Kısa sürede ABD’deki en büyük İslam cemaati haline geldi. Diplomaları devlet tarafından tanınan okullar açtılar, Kur’ân-ı Kerîm ve Arapça eğitimi sağladılar. 1985 yılından sonra dünya üzerindeki Müslümanlarla sağlanması amaçlanan entegrasyonun son aşamasını da yerine getirip Amerikan İslam Misyonunun kapatıldığını ilan ettiler.
Kaynakça
Abdülbaki Keskin, Siyahların Dramı, TDV Yayınları, Ankara 1998.
Akbar Muhammad, “Malcolm X”, The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World(ed. J. L. Esposito), vol. III, Oxford 1995.
Alex Haley, The Autobiography of Malcolm X: As Told to Alex Haley, New York: Ballantine Books; Reissue edition, 1987.
Ali Köse, “Malcolm X,” DİA, c. 27, İstanbul 2003.
Bruce Perry, Malcolm: The Life of The Man Who Changed Black America, New York: Station Hill Press, 1992.
George Breitman,Malcolm X: The Man and His Ideas, New York: Pathfinder, 1965.
J. Gordon Melton, “The Nation of Islam”, Encyclopedia of American Religions, 1st Edition, Supplement, Detroit: Gale Research Co., 1985.
Paul A. Djupe and Laura R. Olson, Encyclopedia of American Religion and Politics, New York: Facts on File, Inc., 2003.
Recep Şentürk, Malcolm X, İlke Yayıncılık, İstanbul 2010.
Richard Brand Turner, Islam in the African-American Experience, Bloomington: Indiana University Press, 1997.
Yahya Monastra, “The Name Shabazz: Where Did It Come From?” Islamic Studies, XXXII/1, Spring 1993.
bu makaleyi kaynakça nasıl gösterebilirim?
YanıtlaSil