4 Şubat 2020 Salı

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma Yazdı: Mamé Bıro

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma 
Mamé Bıro[1]
Onu son gördüğümde yüz beş yaşlarındaydı ve Pervari’nin en yaşlısıydı.
Meş’um tek partili döneminin son kalıntılarından, fakat asla o dönemin İslâm düşmanı despot ve iğrenç tasarruflarına baş eğmemiş, iki metreye yaklaşan heybetli cüssesi gibi yiğit bir adamdı Mamé Bıro…  Uzun, fakat uzun olmasına rağmen endamına yakışan bembeyaz bir sakalı vardı. Yaz-kış, gömleğinin göğüs düğmeleri daima açık; kış günlerinde dahi kaçırmadığı cemaat namazları için camiye gittiğinde, lapa lapa yağan karın, sakalı ve beyaz göğüs kılları üzerinde biriktiğini hâlâ görür gibiyim. 

Mamé Bıro’nun, eski Pervari-Siirt katır yolunun dağ yamacında, kaza merkezine beş km. uzaklıkta bir bahçesi vardı. Karlar erimeye başlayıp, dağların zirvelerine doğru tırmanmaya başlamasıyla birlikte, Mamé Bıro’nun da bahçesine gidiş-geliş serüveni başlardı. Sabahları, Pervari’ye nazaran yokuş sayılan yoldan, o görkemli bastonuna dayana dayana çıkar, akşam karanlığı çökmeden de, aynı yoldan evine dönerdi. Azığı, sadece bir ekmek ile yazın başlamasıyla birlikte kızaran, Pervari’nin o nefis kokulu domatesi ve de salatalığıydı. O zamanlar “hormon” diye bir zehir icat edilmemiş, meyve ve sebzenin tadı kaçırılmamıştı. Baharın ilk ayında ise, Mamé Bıro’nun, kendisiyle beraber bahçeye giden kız ve erkek torunları ona eşlik eder; kızlar dağ yamaçlarından kenger, erkekler de çiğdem çıkarıp hem yerler, hem de dedelerine ikram ederlerdi. Yaz gelince de, bazen domates ve salatalığın yerini üzüm ve bahçe havuzunun kenarında yetişen değişik otlar alırdı. 
Mamé Bıro yiğit ve cesur bir insandı. Çocukluğumda, onu anlatan yaşlılardan dinlemiştim:
“…CHP’nin zulüm yıllarını yaşıyorduk.  Bir gün Mamé Bıro’yu karakola götürdüklerini duyduk. Hiç kimse onun neden karakola götürüldüğünü bilmiyordu. Neden sonra anladık ki, Mamé Bıro, sarığını çıkarıp, onun yerine şapka takmadığı için karakola götürülmüş ve kendisine işkence yapılmıştı. Mamé Bıro, kendisine yapılan işkenceden öyle yaralar almıştı ki, günlerce evinde hasta yattı. Hatta çoğu kimse korkularından onu sormaya bile gidemiyordu. Onun suçu, herkesin kendisine ait olan giyim-kuşam tarzını değiştirip, CHP iktidarının emrettiği/dayattığı şekilde uygulamamasıydı. Böylece aylar geçti; fakat CHP sultasının arzuladığı sonuç gelmedi! Mamé Bıro iyileşti ve camiye gitmek için evinden çıktığında, yine bastonu elinde, sarığı başındaydı. Herkes “Mamé Bıro yine sarığını sarmış, camiye öyle gidiyor; kim bilir bu sefer ona ne yapacaklar?” diye mırıldanıyorlardı…  Fakat hiç kimse Mamé Bıro’nun sarığına dokunmadı; onu gören jandarmalar da, yüzlerini çevirip geçtiler! Herkes ne olacağını merak ediyordu. Fısıltı gazetesinde dolaşan rivayete göreyse, Mamé Bıro, bu sefer sarığına ilişecek birisi olursa, bastonuyla kafasını ikiye ayıracağı rivayeti dolaşıyordu… İşte bu, CHP’nin tek parti diktatoryasının yaşandığı dönemdeki zulmünden sadece bir tanesiydi”…
Zaman zaman ülkemizde şahit olduğumuz askeri vesayet diktalarından bir tanesinin, Fetullah Gülen’le iltisaklı olarak geliştiği bir dönemde, o meş’ȗm hareketin başlarında, fıkıhçı bir Prof/Şeyh’in fetvasıyla Sakarya’daki görevimize son verildiğinden Viyana’da bulunuyordum. İşte o gurbet yıllarında Mamé Bıro’nun vefat ettiği haberini aldım ve gurbet rüzgârlarıyla ona bir Fatiha gönderdim.
Nur içinde yat kahraman Mamé Bıro…



[1]Bizim oralarda “Bıro”, İbrahim’in yöredeki telaffuzudur.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar