Prof. Dr. Şaban Öz
İlmin tabana yayılması projesine şiddetle karşı çıkan biriyim. Daha Kur’ân’ı yüzünden okumasını dahi bilmeyenlere tarihsellik-evrensellik konuları; daha ravi nedir, metin nedir bilmeyenlere uydurma hadis-sahih hadis konuları; daha hadisle ayet arasındaki farkı bilmeyenlere fıkhî ihtilaflardan bahsetmekten şimdiye kadar kimse bir şey kazanmadı; bundan sonra da kazanmayacak!
O yüzden inat ve ısrarla üç konu haricinde dinî tartışmalardan milleti uzak tutmanın gerektiğini savunuyorum: Tevhid, ibadet ve ahlak. Gerisi “sana ne?”! Efendim bu din ilahiyatçıların mıymış, efendim kullanmak istiyorlar, efendim ortaçağ kilise kafası! Bu cesur ve atarlı ve dinî bilgi zeminlerinin takvim yaprağı arkası olan “ergen”lere herhangi bir konuyu anlatmak, izah etmek ise…
Belki çok iddialı olacak ama bu takvim yaprağı ulemasının bilgi zeminini test etmek için herhangi bir ayeti “hadis” diye yazıp görüşünü sormanız fazlasıyla yeterli olacaktır… Uzatmayalım; usûl yok, dil yok, metin yok, bilgi yok, sormak yok, anlamaya çalışmak yok… Ama her türlü hadsizlik, saygısızlık, her türlü hakaret her türlü ayar istemediğin kadar…
Bir görüş paylaşırsınız… “La hoca bu ayet var nasıl yazarsın” Sahi, doğru ya o ayeti sadece sen biliyordun, sağol hocan da öğrendi!
Bir tespitini yazarsın… “Sen ne biçim hocasın, işimiz sana mı kaldı, milleti ifsat etme” Doğru ya, hem nasıl hocalığını çözdü hem de millet hassasiyeti…
Bir uyarı yaparsın, aldanmayın inanmayın dersin… “Senin gibi adamlar yüzünden bu haldeyiz. Sen onun kadar ne yaptın? Sen onun kadar öğrenci mi yetiştirdin”
Susarsın… “Bu hocalar bizi niye uyarmadılar! Yazıklar olsun! Biz ne bilelim uyarsalardı ya!”
Had yok, saygı yok, edep zinhar yok!
Aynı adamlar… Aynı zihin dünyası…
Hocaefendilerinin karşısında… Şıhlarının karşısında… Keşke aynı cesaret aynı duruş onlara da sergilense… Ama… Onlar cennet vaat ediyor değil mi? Hele bir de bilmem ne kolunu tutturup aynı çizgiye gelmişsen…
Kurduğunuz en yalın cümle dahi bunların elinde cinayet sebebi haline dönüşüyor maalesef… Laf anlatmak, söz anlatmak, doğrusunu izah etmek… Ben şimdiye kadar şahit olmadım!
Çözüm!
Bu sefer bir çözüm önerim var gibi: Aile terbiyesi!
Düşünsenize bunlara aileden saygı, edep, terbiye, soru sormak, anlamadan dinlemeden konuşmamak, sevgi, ilme değer vermek, kaba ve çirkin söz kullanmamak vs. vs. öğretilmiş olsaydı yine bunlar böyle mi olurdu?
Bu satırları yazarken aklıma gelen ise; bir sonraki neslin çocukları? Babasının yazdığı hakaretleri, küfürleri gören çocuk… Allah muhafaza…
Örnek vermeyeceğim, sanırım kastım da anlaşılmıştır…
Ve’l-hâsıl; Edep yâ Hû!
Malefe hocam. Bir söz var hani; "delik demir çıktı mertlik bozuldu" diye. Bu internet çıktı, hele de akıllı telefonlar çıktı, herkes söz söyleme hakkı kazandı. Bilen de bilmeyen de yazıyor. Naçizane altmıș yașındayım, emekli imamım, hala öğrenmeye çalıșıyorum. Sayfamda ki ilahiyat hocalarının sayı arttıkça (ki istifade etmek için arttırmaya çalıșıyorum), haddimi așmamak için yazmıyorum artık. Nadiren özelden iletișim kuruyorum. Allah akıl versin cümlemize.
YanıtlaSilDoğru söze ne denir?
YanıtlaSilİlla edeb!
Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olan bir toplum.
Herkesin herşeyi bildiği ve yapmaktan imtina etmedigi bir toplum.
Böyle bir toplumda hiç birşey tam olarak yapılmadığı gibi, bu toplum yersiz tartismalarla güç kaybettigiden bulunduğu noktadan bir adım ileri gidemez.
Kaleminize sağlık Hocam.