13 Mayıs 2023 Cumartesi

Yüce Allah’ın Kurduğu Yapıya Saygı


YÜCE ALLAH’IN KURDUĞU YAPIYA SAYGI

Cağfer KARADAŞ

Yüce Allah evreni yaratmış, orada belli yapılar ve ilişki ağları oluşturmuştur. Evren içerisinde akıllı ve iradeli yarattığı insanı erkek ve kadın cinsiyeti olarak belirlemiş, aralarında tesis edilen evlilik bağıyla insanlığın varlığını ve sürekliliğini sağlamayı murat etmiştir. Diğer bir deyişle Yüce Allah insanı bir kadın ve bir erkek olarak yaratmış, insan neslinin bu iki zıt cinsiyetin hukuk çerçevesinde birlikteliğinden doğacak çocuklarla devam etmesini dilemiştir.

Erkekle kadının bir araya gelmesi aileyi, ailelerin bir araya gelmesi de kabileleri ve milletleri oluşturmuştur. Bu topluluklar ve kurumsal yapılar, insan neslinin hem varlığının hem de sürdürebilirliğinin sebebi ve güvencesi kılınmıştır. Nitekim “İnsanı sudan/nutfeden yaratan, onun için akraba ve hısımlık bağı kuran Yüce Allah’tır. Senin Rabbin her şeye güç yetirendir”[1] ayetinde insanın yaratılışı ve etrafında oluşan akrabalık ve hısımlık bağları ifade edilmektedir. Bu bağlarla oluşan birlikteliğin doğal sonucu olarak başta aile olmak üzere diğer toplumsal yapıların meydana gelir.

Buna göre toplumun en küçük yapı taşı olan aile kurumunun amacı erkekle kadını sadece cinsel bir amaçla birleştirmek değil, bilakis insanlığın devamını sağlamak ve doğacak çocukların bakım ve güvenliğini temin etmektir. Bu güvenliğin sağlanmasında bazen aile de yeterli olmamakta bu yüzden ailelerin bir araya gelmesiyle oluşan akraba topluluklarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu topluluklara Araplar kabile derken Türkler boy ifadesini kullanmışlardır. Kabile/boy, dayanışma ve yardımlaşma kültürünün oluştuğu ve sürdürüldüğü bir yapının adıdır. İslam’da bu yapının korunması, akrabalık bağlarının canlı tutulması anlamına gelen sıla-i rahim kavramıyla ifade edilir. Bu bağları kesenler veya ihmal edenler şiddetli bir şekilde kınanır.[2] Çünkü akrabalık ilişkisi kan bağına göre oluştuğundan bu yapıyı kuran bizzat Yüce Allah’tır. Bu bağın kesilmesi, O’nun iradesine ve takdir ettiği fıtratına aykırı davranmak anlamına gelir.

Öte yandan insanın güvenliği hususunda bazen kabile birlikteliği bile yeterli olmamakta, milletler ve devletler şeklinde daha büyük organizasyonlara ihtiyaç duyulmaktadır. Nitekim “Ey insanlar! Sizi bir erkek ve kadından yarattık, tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, ona itaatsizlikten en çok sakınanızdır (أتقىكم). Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir ve her şeyden haberdardır”[3] ayetinde kadın ve erkekten oluşan aile ve onların bir üst kurumsal yapısı olan kabile ve millet ifade edilmektedir. Kur’an’da liteârafû (لتعارفوا) olarak geçen ve “tanışasınız diye” tercüme edilen kavram sadece kuru bir tanışma değil; Allah’ın kurduğu nesep ilişkisini bilme ve dikkate almanın yanında maruf yani iyilik üzere yardımlaşma ve dayanışmaya işaret eder. Ayetin sonundaki takva vurgusu ise bu şekilde verilmiş anne, baba, aile, kabile ve millet gibi biyolojik bağlar üzerinden övünç ve üstünlük çıkartılamayacağını ifade eder. Çünkü Allah katında üstünlük ancak takvayla yani Allah’a itaatsizlikten sakınma ve buyruklarını gözetmekle gerçekleşir.[4]

Demek oluyor ki bütün bu yapılar insanlığın devamı için Yüce Allah’ın takdir ettiği hem başlangıç noktası hem de güvenlik şemsiyesidir. Bu konum veya yapılar kişilerin kazandığı değil, hazır bulduğu ortam, imkân ve şartlardır. Bunlar üzerinden bir üstünlük iddiası da doğru değildir, çünkü bu yapıların içinde bulunmak Allah’ın takdiriyledir. Bir insanın doğarken anne, baba, aile, kabile ve milletini seçmesi söz konusu değildir; dolayısıyla kendi katkısı veya etkisi bulunmayan bir yapıyı övünç veya üstünlük malzemesi yapması, anlamsız ve beyhude bir gayrettir. Ancak Allah’ın iradesiyle oluşmuş olmaları dolayısıyla bu yapılara saygı duyulur ve varlıklarının korunmasına özen gösterilir.

Anılan yapılar aynı zamanda fertler ve gruplar arasında sağlıklı ve dengeli bir işleyişi sağlamak için hiyerarşi, kanun, kural, gelenek ve görenek gibi düzenlemelere ihtiyaç duyar. Çünkü toplum içerisinde ilişkileri düzenleyen ve sınırları tayin eden diğer bir deyişle hak ve sorumlulukları belirleyen kurallar olmadan insanların bir arada yaşaması ve sürdürülebilir bir iletişim zemini oluşturması mümkün değildir. Çünkü her toplumda doğal olarak bir yardımlaşma ve çatışma ikilemi bulunmaktadır. Bu gerçek doğrultusunda Yüce Allah peygamberler göndererek söz konusu yardımlaşma ve çatışma ikileminin adalet ve hakkaniyet çerçevesinde düzenlenmesini bildirmiştir.[5]

Nitekim “otorite, kanun ve nizam olmadan insanların bir arada yaşaması mümkündür” şeklindeki anarşistlerin iddiaları ütopik bir söylemden öteye geçememiştir. Zira bugün dahi bu toplumsal yapıların ve kuralların önemi zihinlerdeki yerini korumakta ve hayattaki işlevsel değerini sürdürmektedir.

Bu gerçeği kavrayamayan bazı toplumlar, toplumun en küçük yapı taşı olan ailenin çözülmesi sonucu nasıl vahim sonuçların doğduğu, nüfus artışının eksiye düştüğü, ölenlerin sayısının doğanlardan fazla olduğu acı gerçeğiyle yüzleşmektedirler. Sözgelimi “AB üyesi 28 ülkede 2018 yılında ölümlerin sayısı doğumları geçmiştir. AB’de bu dönemde toplam 5,3 milyon ölüm, 5 milyon doğum gerçekleşmiştir. AB'nin nüfus artışı yaklaşık 1,1 milyon göçmenden kaynaklanmıştır.”[6]

11 Şevval 1444 / 1 Mayıs 2023



[1] Furkân 25/54.

[2] Bakara 2/27; Nisâ 4/1.

[3] Hucurât 49/13.

[4] Matüridî, Te’vilâtü’l-Kur’ân, Mizan Yayınları, XIV, 76-77; Zemahşerî, el-Keşşâf, el-Mektebetü’t-Tevfikiyye, IV, 407; Safedî, Keşfu’l-esrâr, İSAM, IV, 132; Razî, et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’Turasi’l-Arabî, XXVIII, 128.

[5] Şehristanî, Nihâyetü’l-ikdâm, s. 238.

[6] bk. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abnin-nufusu-513-5-milyon-oldu/1527828; 19.04.2023; 15:02.



 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar