17 Aralık 2023 Pazar

Otuz Üç Yıl Sonraya Mektup


OTUZ ÜÇ YIL SONRAYA MEKTUP

Şaban Öz

17.12.1991

Mektubunu okudum. Ne hale dönüşmüşüm diyerek açıkçası kendimden korktum. Yükseklikten korkmasam bir daha teşebbüs ederdim sana ulaşmadan hayatımı sonlandırmaya ama sonra fark ettim, seni yok etmek benim elimde…

İnatçıymışım, laftan anlamıyormuşum, dik başlıymış! Diyene bakar mısın, iki satır aşağıda “iş inada bindi” diyor. Kaç yaşına gelmiş adamsın benimle inatlaşıyorsun. Neymiş efendim, diyecekmişim ki, “senin doğrularını yaşamaktansa…”, doğrunun seninle birlikte olduğuna kim karar verdi? Ne güzel bir kafaya ulaşmışım ben: “doğru olan benimle olandır!” Yaşlı başlı adamsın, seninle polemiğe girecek değilim! Ama emin ol, doğrunun senin yanında olduğu sadece sana ait bir iddia! Sana ait bir iddiayı da doğru kabul edip gün sonunda kendimi sana göre şekillendirecek değilim!  Bu dik başlılık mı şimdi?

Tabi bütün anlattıklarının ilahiyatı bırakamadığımın sonuçları olduğunu tahmin edebiliyorum. Yanlış zamanda yanlış otobüse binince bunlar oldu. Ama bak hakkını teslim etmeliyim mektubunda sevindiğimi tek şey ayrı yazılması gereken “de”yi öğrendiğimi fark ettim.

Babamı ihmal etme demişsin… Nasihate bak! Ne sanıyordun, sonsuza kadar beraber olmayı mı? Elbette biliyorum bir gün vefat edeceğini, bir gün ayrılacağımızı. Mesele onun ayrılacağı değil, ayrıldığı zaman benden razı olup olmayacağı. Onunla yaşadıklarımız, sohbetlerimiz, güzel günlerimiz… Geriye baktığımda onunla hatıralarımdan mutlu oluyorsam, geriye kalan ömrümde de bu yetmez mi? İki gün kal demiş de kalmamışsın… Daha dün konuştuk, senden söz ettim, “bir şey olmaz, sıkma canını” dedi. Dedim “ben neye dönüşmüşüm” … Güldü, “her yazana inanmayacaktın oysa” dedi… Kendi acılarını bana dayatmaya kalkma e mi?

Sınavlara girme, şunlara başvurma falan diye çiziktirmişsin! O sınavlara girmeseydim, o yarışmalara başvurmasaydım o cümleyi nasıl kuracaktın acaba gerçekten çok merak ediyorum? Benim yaşadıklarımı alıp üzerine tecrübe inşa etmiş; geri dönmüş bana satmaya kalkıyorsun! Ben ise sadece kaderime inanmaya ve kaderimi yaşamaya devam edeceğim!

İnsanlara güvenmeme meselesi… Birilerinin ihaneti, saygısızlığı, terbiyesizliği… Ne büyük meselelermiş! Harbiden bak, kendini ne sanıyorsun ki? Yaratıcılarına, peygamberlerine ihanet eden insanlar sana niye etmesinler ki? Vefasızlık, nankörlükmüş! Ne yaptığını bilmiyorum ama yaptıklarını Allah için mi yaptın yoksa sana vefalı olsunlar, sana minnet duysunlar diye mi yaptın? Allah için yaptı isen susacaksın! Yok kendin için yaptı isen almışsın işte karşılığını yine susacaksın! Ben “insanlara inanmaya devam edeceğim” derken onların yapıp etme potansiyellerini unutacağım, görmezden geleceğim anlamında demeyeceğim ki! Daha bu yaşımda bile insanların ne kadar iki yüzlü olduğunu görebiliyorum. Sen unutmuşsan ve kırılmışsan… Yani kusura bakma ama oldukça safsın demektir!

Gelecekteki aileme dair söylediklerin… Ne güzel değil mi, oradan çocuklarımın adına bile karar vermişsin! Sırf senin yüzünden ikisinin de adını değiştireceğim! Yok, yok şaka yapıyorum, isimlerini sevdim, beni de yükten kurtarmış oldun! Yalnız yazmışsın ki onları ihmal etmişmişim… Onlar senin yaşında kendileri için yaptıklarını anlamıyorlarsa, iyi bir eğitim verememişsin demektir! Ne yaptın ihmal ettin de gezmeye tozmaya mı çıktın? Yoksa oturup inancın için, inandığın için çalıştın mı? Ürettin mi? Şayet inandığın şey uğruna onları ihmal ettiysen anlayacaklardır seni… Hatta bu çalışmalarında katkıları olduğu için sevinecekler, bunun bir parçası oldukları için mutlu olacaklardır. Hiç oturup onlarla bunu konuştun mu? Sor bakalım ne diyecekler, bir şikayetleri var mı? Yoksa seninle gurur mu duyuyorlar? Ona göre bunu dert edin veya edinme değil mi? Ne günlere kaldık ya Rabbim! Kalkmış 50 yaşındaki adama akıl veriyorum… Eşimin kıymetini bilmek… Bunu tartışmaya bile gerek yok. Kimle evleneceğimi bilmiyorum ama sonuçta eşim olmuşsa konu kapanmıştır!

Dostluklar, Fenerbahçe kısmını ise geçiyorum. Zaten burada Fenerbahçe’yi izleyemiyorum acayip sinir olmuş durumdaydım o yüzden hiç sana laf yetiştirmekle uğraşmayacağım...  

Efendim, bir kamyon dolusu bana laf saymışsın ben de sana izninle bazı şeyleri hatırlatayım olur mu?

Bir iki veya çok fazla insan sana yamuk yaptı diye, bir iki insan bir iki öğrenci karaktersiz çıktı diye inandığından vazgeçme olur mu? İnandığın yolda tek mi kaldın… Yürü la, yürü! Niye sağına soluna bakıyorsun ki? Niye yanında birilerini arıyorsun ki? Seninle yürümediler diye veya seninle yola çıkanlar yolda seni taşlamaya başladılar diye vaz mı geçtin? Ne ucuz bir vazgeçiş! Ucuz insanlar için nelerden yüz çevirdiğinin farkında mısın?

Şehir seni kabul etmediyse ülkede şehir mi bitti? Bir yayınevi kabul etmediyse ülkede yayınevi mi bitti? Tamam zorlamayayım, olmuyorsa bırakalım da… Geçen hafta Yoldaki İşaretler’i okudum. Diyordu ki, “ayağına diken batsa da yürüyeceklerin yoludur!”  Bak anladığım kadarıyla etrafında çok güzel insanlar da var. Niye bir iki tanesine takılıp kalıyorsun da onlarcasını görmezden geliyorsun? İnanıyorum ki, senin zamanında da seninle yürüyecek, yürümek isteyecek gençler olacaktır. Niye bu vazgeçiş? Niye bu teslimiyet? Yapma bunu… Sonra vazgeçip ne yapacaksın ki? Öldükten sonra mesela Resulullah’a ne diyeceksin? Bir iki tane terbiyesiz yüzünden, bir iki olumsuzluk yüzünden vazgeçtim mi? Resulullah’ın yüzüne nasıl bakacaksın? Hallettin mi aklındakileri, bitirdin mi projeleri? Kafana sok, her vazgeçiş bal gibi yenilgidir, kaçıştır! Bencilliktir! Ve hatta ihanettir! Evet kaybettiğin zaman kazanırsın da ama kaybettiğinde vazgeçmezsin. Neydi o ergen sözü; “bir daha yenil ama daha iyi yenil!” Şimdi kalk ve ne yapman gerekiyorsa dünden daha iyi yap! Veya dünden daha kötü yap ki, senden sonra kimse o kadar kötüsünü yapamasın!

Açıkçası seni pek sevdiğimi söyleyemem. Muhtemelen kendi döneminde de pek sevilmiyorsundur! Ama sana saygı duyuyorum!

O yüzden hürmetlerimle

33 Yıl Önceki Sen

 

  

 

 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar