30 Mayıs 2020 Cumartesi

Muaviye Ama Hangisi

Prof. Dr. Adnan Demircan
Tarihte yaşamış liderlerin sevenlerinin ve nefret edenlerinin olması kaçınılmaz bir gerçek… Bu durum âlimler ve tarikat ya da cemaat liderleri için de söz konusu…
Muaviye de yaşadığı dönemin önemli siyasi şahsiyetlerinden biri… Gerek Hz. Ali’ye biat etmeyi reddederek onunla Sıffin’de savaşması, gerekse yirmi yıl devam eden iktidarı dönemindeki bazı icraatları sebebiyle vefatından sonra övenleri olduğu gibi eleştirenleri de olan bir lider…

Eleştirilerin dozajı tekfire kadar varabiliyor. Övgülerin son durağı ise cennet…
Günümüzde dahi aradan geçen bu kadar zamana ve mevcut rivayetler hususundaki bilgisizliklerine rağmen onu tekfir etmekten geri durmayan ya da cennet biletini eline peşin veren insanlar var. Doğal olarak bu cephenin neferleri adı zikredildiğinde “Hazret” dememeyi saygısızlık ve hatta büyük bir günah olarak görüyorlar.
Kaynaklara bakarsanız iki taraf da kendilerini haklı gösterecek veriler bulmakta zorlanmaz. Sağ olsunlar ulemamız iki tarafın elinde delile dönüşen epey rivayet naklederler.
Bu da doğal değil mi?
Sevenleri ve düşmanları olan her insan için iki yaklaşımı yansıtan anlayışın kaynaklarda yer alması anlaşılır bir durum…
Esasen bu rivayetler ya anlam giydirilerek ya da üretilerek sonraki nesillere aktarılmış. Ancak bunların aktarılmış olması, ele alınan şahsiyet etrafında farklı görüşlerin ortaya çıktığını göstermesi bakımından önemli…
Aynı kişi için hem cennetlik hem de cehennemlik olduğuna dair rivayetler naklediliyorsa bundan o kişi etrafında tartışmalar olduğunu anlamak için uzman olmaya gerek yok.
Buraya kadar her şey kontrol altında… Asıl sorun bu rivayetlerden seçme yaparak seçilenleri sahih, diğerlerini uydurma kabul etmek suretiyle tartışmayı bugüne ideolojik tercihler çerçevesinde taşımak…
Oysa bu rivayetler aynı kaynaklarda yer alabiliyor. Birisini seçerken diğerini neden reddettiğini açıklamadan tarafgirlikle geçmişi anlamak sorunlu bir anlayış… Ancak ne yazık ki günümüzün yaygın ve hâkim anlayışı bu…
İki farklı Muaviye portresi çizen rivayetleri kitabına alan müelliflerden biri Belazüri… Hicri 279 yılında vefat etmiş, dönemin önemli kaynakları arasında zikredilen eserler yazmış. Bunlardan biri Ensabü’l-Eşraf…
Belazüri, Abbasiler döneminde yaşamış. Ancak Emeviler hakkında çok önemli bilgiler veriyor. Muaviye’yi ve dönemini ayrıntılı sayılabilecek bir şekilde anlatırken aşağıdaki rivayetleri de naklediyor:
Abdullah b. Abbâs dedi ki: Ben çocuklarla beraber oynarken Resûlullah (sas) bize uğrayınca kapının arkasına saklandım. Beni çağırıp, yatırarak sırtımı sıvazladıktan sonra Muaviye’nin yanına gönderdi. Ben de, Resûlullah’ın (sas) yanına döndüğümde, onun yemek yemekte olduğunu söyledim. Beni tekrar gönderdi. Dönüp onun hala yemek yemekte olduğunu söyledim. Üçüncü sefer gönderdi. Yine onun yemek yemekte olduğunu söyleyince Resûlullah (sas), “Allah onun karnını doyurmasın!”dedi. Böylece bundan sonra Muaviye’nin karnı doymaz oldu.
Belazüri’nin naklettiği başka bir rivayet, Abdullah b. Ömer’den… Abdullah şöyle diyor: Ben Resûlullah’ın (sas) yanında otururken, “Şu anda yolda gelmekte olan cennet ehli bir adam gözüktü” buyurdu. O sırada da, Muaviye çıkageldi. Ben de, “Bu, o mudur?” dedim; o da “Evet, bu odur”buyurdu. Bu rivayetle koruma altına alınan bir insanın herhangi bir icraatı eleştirilebilir mi? Ama rivayetler bunlardan ibaret değil…
Abdullah b. Amr b. el-Âs’tan nakledilen rivayet şöyle: Ben Nebî’nin (sas) yanındayken, “Şu an da yoldan gelmekte olup size gözükecek bir adam var. O adam, yolumun dışındaki bir yolda ölecektir”buyurdu. Ben de bu sırada babamın abdest suyunu hazırlamış onu bekliyordum. Sıkışıp da idrarını tutmaya çalışan bir adamın durumu gibi, gelecek olan adamın babam olacağından korkmuştum. O sırada Muaviye’nin çıkageldiğini gören Resûlullah, “İşte bu, odur!” buyurdu.
Başka bir rivayette Muaviye Allah Elçisi’nin duasına mazhar olmaktadır. Resûlullah (sas) onun dua ederek, “Allah’ım, ona hidayet ver ve onun vasıtasıyla insanları hidayete erdir. Ona kitap ve hesabı öğret ve onu azaptan koru!” buyurmuştur.
Ebû Hüreyre’den nakledilen bir rivayet ise şöyledir: Resûlullah (sas) şöyle dedi: “Bana Cibril gelerek, ‘Ey Muhammed (sas), Allah’ın vahyi konusunda bana güven, ben de sana ve Muaviye b. Ebû Süfyân’a güvenirim’ dedi.
Abdullah b. Ömer’ nakledilen bir rivayete göre Cafer b. Ebû Tâlib, Resûlullah’a (sas) dört adet ayva hediye etti; Resûlullah (sas) da, onlardan üç tanesini Muaviye’ye vererek, “Bunlarla beraber Cennette bana kavuşasın!” buyurdu.
Ebû Hüreyre’nin şöyle dediği rivayet edilir: Resûlullah’ın (sas) yanına geldiğimde, Muaviye’nin onun eline su döktüğünü gördüm. Resûlullah (sas) abdestini aldıktan sonra, avucuna su alıp Muaviye’nin yüzüne serperek, “Ey Ebû Süfyân’ın oğlu! Ben sanki seninle Cennette bulunmaktayım” buyurdu.
Hz. Âişe’den (ra) nakledilen rivayet şöyle: Resûlullah (sas), Ümmü Habîbe’nin evindeyken yanına gittiğimde kapı çaldı. O sırada Muaviye’nin geldiği anlaşılınca, girmesine izin verildi. Kulağıyla kafası arasında henüz kullanılmamış bir kalem vardı. Nebî (sas) “Kulağının arasındaki nedir?” diye sordu. O da “Allah ve Resûlü için hazırlamış olduğum bir kalemdir” deyince Resûlullah, “O, Nebî’sinden dolayı Allah’ın sana vermiş olduğu bir mükâfattır. Yemin ederim ki semadan bana bir vahiy gelmedikçe, onunla sana bir şey yazdırmak istemem” buyurdu.
Hasan-ı Basrî’ye nispet edilen bir rivayete göre Resûlullah (sas), “Muaviye’yi minberimin üzerinde gördüğünüzde onu öldürün” buyurdu. Ancak onlar onu öldürmedikleri için ne iflah oldular, ne de başarılı oldular.
Sâlim b. Ebü’l-Caʻd’tan nakledilen bir rivayete göre Resûlullah (sas), “Muaviye, Cehennemde kilitli bir tabut içinde bulunacaktır!” buyurdu.
Ebû Saîd el-Hudrî’ye nispet edilen rivayet şöyle: Ensâr’dan olan bir adam Muaviye’yi öldürmek istediğinde biz, “Ömer dönemindeyiz, ona mektup yazarak izin almadan onu öldürme!” dedik. O da “Ben Resûlullah’tan (sas), ‘Muaviye’yi sırıklardan yapılmış bir kürsü üzerinde konuşma yaptığını gördüğünüzde onu öldürün!’ dediğini duydum” dedi. Onlar da, “Biz de aynısını duyduk ama yine de Ömer’e mektup yazmadan yapmayalım” dediler. Bunun üzerine Ömer’e (ra) mektup yazmalarına rağmen vefat edinceye kadar ondan buna dair bir cevap alamadılar. 
Ümmü Seleme’nin mevlası Sefîne’den nakledilen rivayet ise şöyle: Resûlullah (sas) bir gün otururken Ebû Süfyân, yanında Muaviye ve bir kardeşiyle bir deve üzerinde Resûlullah’a uğradı. Bunlardan birisi deveyi sürerken, diğeri de onu yönlendiriyordu. Resûlullah, “Allah bu deveye binene de, onu sürene de, yönlendirene de lânet etsin!” dedi.
Bu rivayetler, Belazüri’nin kitabında peş peşe yer alıyor. Biri cennete gönderiyor, diğer cehenneme…
Abbasiler döneminde yaşayan Belazüri’nin iktidara yakınlaşmak için sadece Muaviye’yi yeren rivayetleri nakletmesi mümkündü. Ancak o böyle yapmamış, iki görüşün ürettiği rivayetleri de kitabına almış. Onun hicri III. asırda yaşadığını hesaba katarsak Muaviye hakkındaki görüş ayrılıklarının çok erken ortaya çıktığını anlarız. Bu da doğal… Çünkü tartışılan, siyasi bir duruşa ve icraatlara sahip bir lider… Kavgaların tarafı olmuş bir siyasetçi...
Muaviye mezhebi bakışla ele alındığında mezhep mensubu yukarıda naklettiğimiz rivayetlerden ya da benzerlerinden seçme yaparak kendi mezhebinin görüşünü temellendirmeye çalışacak. Mezhep görüşünden değil de tarihi bir olgu olarak konuyu ele aldığımızda söz konusu rivayetler, bize Muaviye’nin tartışmalı bir kişilik olduğunu gösterecek.
Rivayetler böyle…
Tarihi tarihçinin perspektifinden değil, mezhep sözcülerinin anlattıklarından okuyacaksanız buyurun size uygun olan Muaviye’yi seçin… Tercih sizin…
Ha şunu da söyleyeyim: Tarihçinin adesesinden bakacaksanız insanları cennete ya da cehenneme göndermekten vazgeçeceksiniz.

(Rivayetler için bk. Belazüri, Ensabü’l-Eşraf, V, 133-136)

6 yorum:

  1. ibn Asakir; el-Huseyn Bin Ali Bin el-Esved el-İclî - İbn Numeyr - el- A’meş - Mucahid isnadıyla rivayet ediyor; “Şayet Muaviye’yi görseydiniz “Bu Mehdî’dir” derdiniz.” İbn Asakir Tarihu Dımeşk(59/172) Hallal es-Sunne(669) aynısını Katade’den;(668) El-Huseyn el-Iclî’nin rivayetinin mutabisi vardır. İbn Asakir; Osman Bin Ebi Şeybe - Ebu Bekir Bin Ayyaş - Ebu İshak isnadıyla rivayet ediyor; “Muaviye’den sonra onun gibisini görmedim.”

    YanıtlaSil
  2. Kıymetli hocam, kaleminize,dilinize ve yüreğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  3. rivayetlere değil gerçeğe bakılsa daha mantıklı olur muaviye seçilmiş halife hz Ali ye karşı çıkıyor basradaki isyanı körüklüyor osmanın kanı diye sonra sıffin savaşı daha sonra hz hasanı karısının eliyle şama gelin yapacağım diye şehit ettiriyor ölmeden ayyaş oğlu yeziti tahta geçirip gidiyor ... hiçbir rivayet onun yaptıklarını aklayamaz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 14 asır önce meydana gelen olaylarla ilgili olarak buradan gerçekleri nasıl bulacağız? Rivayetler olmadan ele aldığımız kişilerin tarihi varlıkları dahi kuşkulu olur. Sizin baktığınız yer gerçekler değil, inançlarınız ve kabullerinizdir. Bir daha inandıklarınızın gerçekliğini düşünmenizi öneririm.

      Sil
  4. 1000 tane oğlum olsa bir tanesine onun ismini vermem..! Zaten ümmet, çocuklarına onun adını vermemekle ona notunu vermiştir..!

    YanıtlaSil
  5. "Onlar, gelip geçmiş bir ümmettir, onların kazandıkları onlara sizin kazandıklarınız sizedir." Ben, biz bugün ne yapıyoruz asıl mesele budur diye düşünüyorum, hakikati (tevhid ve adaleti) kuran ve resûlun örnek hayatını ne kadar öğrendik ne kadar yaşıyoruz, günümüzün zalimlerine karşı nasıl bir eylem ortaya koyuyoruz o önemli. Selamlar

    YanıtlaSil

Yazarlar