4 Haziran 2020 Perşembe

Peygamberlik ve Mesihlik İddiaları ya da Uçurumun Kenarında Dolaşmak

Prof. Dr. Adnan Demircan
Tarih boyunca sıra dışı iddialar iler sürenler, bu iddiaları için insanları ikna etmeye çalışanlar olmuştur. Dünyevi işlerde bu insanlarla karşılaştığımız gibi dini alanda da sık sık bu iddiaların muhatabı oluruz. Nitekim tarih boyunca mehdilerin, mesihlerin sonu gelmemiştir. Sanırım kıyamete kadar de sonları gelmeyecek. Dünyevi işlerde insanları kandıranlar ya hastadır ya da çoğu zaman hak etmediği çıkarı elde etmeye çalışan sahtekârlardır. Dini işlerde öyledir. Bu alanla kafayı bozan insanlar olduğu gibi bundan nemalanmaya çalışan birçok sahtekârın olduğu da bir gerçektir. Elbette tarihi derinliği olan bu alanın literatüre yansıyan boyutlarının olması kaçınılmazdır.

Tarihte peygamberlik iddiasında bulunan insanlar ilginç bir araştırma konusu olurdu. Hz. Peygamber’in (sas) son zamanlarında ortaya çıkan mütenebbiler üzerine bazı çalışmalar var. Ama sonraki dönemler hakkında pek çalışma yok. Size erken dönemde ortaya çıkan iki sahte peygamberden bahsedeyim.
Bunlardan biri Emevi halifesi Abdülmelik b. Mervan döneminde ortaya çıkıyor. Allah Elçisi’nin vefatından yaklaşık yarım asır sonra… Hâlid adında biri…
Abdülmelik onun durumuna vakıf olunca sağ olarak asılmasını emrediyor.
Bunun üzerine adam, “Rabbim Allah’tır, diyen bir adamı öldürecek misiniz?” (Mümin (Gâfir), 40/28) dedi. Allah’ın kitabına sığınarak kendisini kurtarmaya çalıştı, ama faydası olmadı.
Bir adam ona kısa mızrağı sapladı; fakat mızrak eğilip büküldü. Bunun üzerine sahte peygamberin adamları secdeye kapandılar. Abdülmelik “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir” (Ahzâb, 33/40) ayetini okudu. Sonra, “Ey Ebû Zür‘a! Sol tarafına sapla. Çünkü şeytan onu sağ taraftan savunuyor” dedi. Bunun üzerine mızrağı böğrüne vurdu; mızrağın ucu adamın sırtından çıktı. Abdülmelik, “Hak geldi, batıl zâil oldu” (İsrâ, 17/81) dedi (Belazüri, Ensab, VII, 262).
Emevi halifelerinen Hişam b. Abdülmelik döneminde Hâlid b. Abdullah el-Kasri’nin Irak valiliği sırasında Kûfe’de bir adam peygamberlik iddiasında bulundu. Kur’an’a benzetmek suretiyle bir şeyler okuyor, bunların vahiy olduğunu iddia ediyordu. Adam kendisine bir Kur’an nazil olduğunu söylüyordu. Bunun üzerine Hâlid ona “Sana inen Kur’an nasıl bir şeydir?” diye sordu.
O da Kevser Suresi’ne nazire yaparak şöyle bir şey okudu:
“İnna a‘taynâke’l-kâhir, fe-salli li-Rabbike ve câhir ve lâ tuti külle fâcir, muğterr billahi kâfir”
إنا أعطيناك القاهر، فصل لربك وجاهر، ولا تطع كل فاجر، مغتر بالله كافر
“Biz sana karşı konulmaz bir güç verdik. O halde Rabbin için namaz kıl ve bunu yüksek sesle yap! Hiçbir günahkâra itaat etme! Allah’ın rahmeti ile aldanıp inkâr etmiş kişiye de itaat etme!”
Hâlid hemen emir verdi. Onun emriyle bu yalancı peygamber, çok kötü bir şekilde dövüldü. Sonra onun asılmasını emretti. Darağacına çekilirken görevli onun uydurduklarına nazire yaparak şöyle dedi:
“İnna a‘taynâke’l-amûd, fe-atıl aleyhi’r-rukûd ve salli li-Rabbike ala ûd ve ene zâmin ellâ te‘ûd”
إنا أعطيناك العمود، فأطل عليه الركود، وصلّ لربك على عود، وأنا ضامن ألا تعود
“Biz sana direği verdik. Sen uzun süre onun üzerinde kıpırdamadan sakin bir şekilde kal! Dal üzerinde Rabbin için namaz kıl! Ben senin [bir daha dünyaya] geri dönmeyeceğini garanti ederim.”
Adam asılır asılmaz hemen öldü (Belazüri, Ensab, IX, 89).
Dini değerlerin istismarı dinlerin tarihi kadar eskidir. Peygamberlik, Mesihlik ve mehdilik iddiaları bunların bir kısmıdır.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar