24 Haziran 2020 Çarşamba

Tur Abdin


Prof. Dr. Adnan Demircan
Cezire’den bahsettikten sonra Tur Abdin’den bahsetmemek olmaz. Müslümanların hâkimiyetinden sonra zamanla Cezire, bu bölgede hâkim olan Arap kabilelerinin kökenine nispetle üç bölgeye ayrıldı. Bir bölgesi Diyaru Mudar olarak isimlendirildi. Bu bölgenin merkezi Harran’dı. Şimdi Şanlıurfa’ya bağlı tarihi bir ilçe… Maalesef hoyratça tahrip edilen ve edilmekte devam eden bir tarih var orada… Kısaca bir hazine… Ancak insanların çoğu bunun farkında değil. Çocuğundan büyüğüne insanları bu konuda bilinçlendirmek, yaşadıkları evlerin basit evler, gezdikleri sokakların herhangi bir sokak olmadığını öğretmen, kısaca üzerinde gezdikleri tarihin farkında olmalarını sağlamak lazım… Diyaru Mudar’da yaşayan Araplar, geleneksel Arap kabile tasnifinde Kuzey Araplarının önemli bir kolunu oluşturuyor. Kaysiler diye isimlendirilen ve Kelbilerle rekabet ve mücadeleleri olan Araplar Mudar’ın bir kolu…

İkinci bölge Diyaru Rebia olarak isimlendiriliyor. Merkezi Nusaybin. Musuldan başlayarak kuzey batıya doğru uzanıyor. Bu bölgede Rebia’nın önemli kollarından biri olan Tağlib hâkim… Tağlib kabilesi içinde Hristiyanlık İslam’dan önce epeyce yayılmış. Müslümanlar buralara hâkim olduktan sonra bir kısmı Müslüman olmuşsa da bir kısmı varlıklarını günümüze kadar devam ettirdiler. Mardin’deki Hristiyanların bir kısmı Süryani, bir kısmı Arap, bir kısmı da Ermeni kökenlidir.
Diyaru Bekr ise Tağlib kabilesiyle akraba olan ancak aralarında düşmanlık ve kan davası bulunan bir kabile olan Bekroğullarının hâkim oldukları bir bölge… Mardin ovasının kuzeyindeki dağlık bölgeden başlayıp Ahlat’a kadar uzanan geniş bir bölgedir. Bölgenin adı olan Diyaru Bekr, Osmanlı döneminde bölgenin en önemli şehirlerinden biri olan Amid’e isim olarak Diyar Bekir şeklinde kullanılmaya başlanmış. Cumhuriyet döneminde ise ismi tarihinden koparan bir açıklamayla Diyarbakır şekline dönüşmüş. Güya bu isim bölgede bakır madenleri olduğu için verilmişmiş. Doğrusu ise Bekr b. Vail kabilesine nispetle ismin ortaya çıktığıdır.
Aslında Bekroğulları da Rebia’nın bir kolu… Ancak amcaoğulları olan Tağliboğullarıyla rekabet içinde uzun asırlar burada nüfuz arayışı içinde olmuşlar. Hamdani hâkimiyeti önemli… Tağlib kabilesine mensuplar ve 905-1004 yılları arasında siyasi arenada varlık göstermişler.
983-1085 yılları arasında varlığını devam ettiren Mervanilerin ve 1040-1308 yılları arasında farklı bölgelerde etkin olan Selçukluların nüfuz alanı olmuş bölge… Artukluların, Karakoyunluların ve Akkoyunluların varlığı da zikredilmeli… Memluk, ardından Osmanlı hâkimiyeti bölgenin siyasi, demografik ve kültürel yapısı üzerinde etkili olmuş.
Tur Abdin, Diyaru Bekr’in içinde önemli bir bölge… Mardin’den başlayıp Midyat’a kadar uzanan bu bölgenin adı Süryaniceden geliyor. Arapça olduğunu söyleyenler de var, ama kökenin Arapça olmaması lazım. Esasında Süryanice ile Arapça aynı kökten geldikleri için telaffuzun birbirine yakın olması kaçınılmaz. Araplar buraya isim vermiş olsalardı Turu’l-Âbidîn demeleri gerekirdi. Oysa Arapça kaynaklarda dahi Tûr Abdîn şeklinde zikrediliyor. Âbidler Dağı demek… İsim muhtemelen bölgedeki manastırlardan ve kendilerini ibadete vermiş olan manastırdaki rahiplerden esinlenerek verilmiş. Deyru’l-Umur (Mor Gabriel) ve Deyru’z-Zaferan, ayakta kalmış manastırlardan ikisi… Bölgede harap olmuş ya da ihya edilmeyi bekleyen birçok manastır var. Bunlara deyr deniyor ki, şimdi manastır kalmamışsa da bu isimle anılan birçok yer var.
Tur Abdin, kültürel olarak çok canlı bir bölge… Burada Süryani ve Ermeni Gregoryen mezhepleriyle Hristiyanlar uzun yıllar önemli bir unsur olarak yaşadılar. Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecinde bölgeye gelen misyonerler marifetiyle Katoliklik ve Protestanlık da bu Hristiyanlar arasında yayıldı. Muhafazakâr Hristiyanlar çocuklarının bu nevzuhur mezheplere girmelerinden pek hoşlanmadılar, ama bunu da tam olarak engelleyemediler. Bu dönemde sayıları çok olmasa da Katolik ve Protestanlar görülüyor.
Müslümanlar ise ağırlıklı olarak taşrada Şafii ve şehirlerde Hanefiler… Hanefiliğin Türk dönemi hâkimiyetinin etkisiyle yerleştiği anlaşılıyor. Ancak bölgede daha önce Hanbelilik ve Şiilik de var. Ama ayrı zikredilmesi gereken bir mezhep Haricilik… Haricilik, Bekroğullarının Şeybanoğulları kolu arasında epey taraftar bulmuş ve bölgede etkili olmuş bir mezhep… Ancak sert tutumları, tabanda yerleşmesine izin vermemiş. Bununla birlikte bölgedeki varlıkları uzu süre devam etmiş.
Etnik açıdan da çok zengin bir bölge… Süryani, Arap, Kürt, Türk ve Ermenilerin yanı sıra başka milletlere mensup kişiler ve aileler de var. Bunların hepsi birbirine karışmış gibi görünüyor, ancak hangi ailenin hangi etnik kökene mensup olduğunu ahali biliyor. Dışarıdan hepsi Arap gibi görünse de sahaya indiğinizde farklı köken ve kültürlere sahip olduklarını anlarsınız. Hatta biraz dikkat ederseniz konuşmaları arasında fark olduğunu görürsünüz.
İşte bu zengin bölgede dünyaya geldim.
Ne yazık ki bu zenginlik hovardaca harcandı. Modern dönemin getirdiği ideolojiler tek tipleştirme iddiasıyla bütün bu zenginliği ve farklılıkları yok saydı. Hatta kimlikleri tamamen görmezden geldi.
Sonuç?
Bir medeniyetin ölümüdür.





0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar