Prof. Dr. Adnan Demircan
Cezire’den bahsettikten sonra Tur Abdin’den bahsetmemek olmaz.
Müslümanların hâkimiyetinden sonra zamanla Cezire, bu bölgede hâkim olan Arap
kabilelerinin kökenine nispetle üç bölgeye ayrıldı. Bir bölgesi Diyaru Mudar
olarak isimlendirildi. Bu bölgenin merkezi Harran’dı. Şimdi Şanlıurfa’ya bağlı
tarihi bir ilçe… Maalesef hoyratça tahrip edilen ve edilmekte devam eden bir
tarih var orada… Kısaca bir hazine… Ancak insanların çoğu bunun farkında değil.
Çocuğundan büyüğüne insanları bu konuda bilinçlendirmek, yaşadıkları evlerin
basit evler, gezdikleri sokakların herhangi bir sokak olmadığını öğretmen,
kısaca üzerinde gezdikleri tarihin farkında olmalarını sağlamak lazım… Diyaru
Mudar’da yaşayan Araplar, geleneksel Arap kabile tasnifinde Kuzey Araplarının
önemli bir kolunu oluşturuyor. Kaysiler diye isimlendirilen ve Kelbilerle
rekabet ve mücadeleleri olan Araplar Mudar’ın bir kolu…
İkinci bölge Diyaru Rebia olarak isimlendiriliyor. Merkezi
Nusaybin. Musuldan başlayarak kuzey batıya doğru uzanıyor. Bu bölgede Rebia’nın
önemli kollarından biri olan Tağlib hâkim… Tağlib kabilesi içinde Hristiyanlık
İslam’dan önce epeyce yayılmış. Müslümanlar buralara hâkim olduktan sonra bir
kısmı Müslüman olmuşsa da bir kısmı varlıklarını günümüze kadar devam
ettirdiler. Mardin’deki Hristiyanların bir kısmı Süryani, bir kısmı Arap, bir
kısmı da Ermeni kökenlidir.
Diyaru Bekr ise Tağlib kabilesiyle akraba olan ancak aralarında
düşmanlık ve kan davası bulunan bir kabile olan Bekroğullarının hâkim oldukları
bir bölge… Mardin ovasının kuzeyindeki dağlık bölgeden başlayıp Ahlat’a kadar
uzanan geniş bir bölgedir. Bölgenin adı olan Diyaru Bekr, Osmanlı döneminde
bölgenin en önemli şehirlerinden biri olan Amid’e isim olarak Diyar Bekir
şeklinde kullanılmaya başlanmış. Cumhuriyet döneminde ise ismi tarihinden
koparan bir açıklamayla Diyarbakır şekline dönüşmüş. Güya bu isim bölgede bakır
madenleri olduğu için verilmişmiş. Doğrusu ise Bekr b. Vail kabilesine nispetle
ismin ortaya çıktığıdır.
Aslında Bekroğulları da Rebia’nın bir kolu… Ancak amcaoğulları olan
Tağliboğullarıyla rekabet içinde uzun asırlar burada nüfuz arayışı içinde
olmuşlar. Hamdani hâkimiyeti önemli… Tağlib kabilesine mensuplar ve 905-1004
yılları arasında siyasi arenada varlık göstermişler.
983-1085 yılları arasında varlığını devam ettiren Mervanilerin ve 1040-1308
yılları arasında farklı bölgelerde etkin olan Selçukluların nüfuz alanı olmuş
bölge… Artukluların, Karakoyunluların ve Akkoyunluların varlığı da
zikredilmeli… Memluk, ardından Osmanlı hâkimiyeti bölgenin siyasi, demografik
ve kültürel yapısı üzerinde etkili olmuş.
Tur Abdin, Diyaru Bekr’in içinde önemli bir bölge… Mardin’den
başlayıp Midyat’a kadar uzanan bu bölgenin adı Süryaniceden geliyor. Arapça
olduğunu söyleyenler de var, ama kökenin Arapça olmaması lazım. Esasında
Süryanice ile Arapça aynı kökten geldikleri için telaffuzun birbirine yakın
olması kaçınılmaz. Araplar buraya isim vermiş olsalardı Turu’l-Âbidîn demeleri
gerekirdi. Oysa Arapça kaynaklarda dahi Tûr Abdîn şeklinde zikrediliyor.
Âbidler Dağı demek… İsim muhtemelen bölgedeki manastırlardan ve kendilerini
ibadete vermiş olan manastırdaki rahiplerden esinlenerek verilmiş. Deyru’l-Umur
(Mor Gabriel) ve Deyru’z-Zaferan, ayakta kalmış manastırlardan ikisi… Bölgede
harap olmuş ya da ihya edilmeyi bekleyen birçok manastır var. Bunlara deyr
deniyor ki, şimdi manastır kalmamışsa da bu isimle anılan birçok yer var.
Tur Abdin, kültürel olarak çok canlı bir bölge… Burada Süryani ve
Ermeni Gregoryen mezhepleriyle Hristiyanlar uzun yıllar önemli bir unsur olarak
yaşadılar. Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecinde bölgeye gelen misyonerler
marifetiyle Katoliklik ve Protestanlık da bu Hristiyanlar arasında yayıldı.
Muhafazakâr Hristiyanlar çocuklarının bu nevzuhur mezheplere girmelerinden pek
hoşlanmadılar, ama bunu da tam olarak engelleyemediler. Bu dönemde sayıları çok
olmasa da Katolik ve Protestanlar görülüyor.
Müslümanlar ise ağırlıklı olarak taşrada Şafii ve şehirlerde
Hanefiler… Hanefiliğin Türk dönemi hâkimiyetinin etkisiyle yerleştiği
anlaşılıyor. Ancak bölgede daha önce Hanbelilik ve Şiilik de var. Ama ayrı
zikredilmesi gereken bir mezhep Haricilik… Haricilik, Bekroğullarının
Şeybanoğulları kolu arasında epey taraftar bulmuş ve bölgede etkili olmuş bir
mezhep… Ancak sert tutumları, tabanda yerleşmesine izin vermemiş. Bununla
birlikte bölgedeki varlıkları uzu süre devam etmiş.
Etnik açıdan da çok zengin bir bölge… Süryani, Arap, Kürt, Türk ve
Ermenilerin yanı sıra başka milletlere mensup kişiler ve aileler de var.
Bunların hepsi birbirine karışmış gibi görünüyor, ancak hangi ailenin hangi
etnik kökene mensup olduğunu ahali biliyor. Dışarıdan hepsi Arap gibi görünse
de sahaya indiğinizde farklı köken ve kültürlere sahip olduklarını anlarsınız.
Hatta biraz dikkat ederseniz konuşmaları arasında fark olduğunu görürsünüz.
İşte bu zengin bölgede dünyaya geldim.
Ne yazık ki bu zenginlik hovardaca harcandı. Modern dönemin
getirdiği ideolojiler tek tipleştirme iddiasıyla bütün bu zenginliği ve
farklılıkları yok saydı. Hatta kimlikleri tamamen görmezden geldi.
Sonuç?
Bir medeniyetin ölümüdür.
0 yorum:
Yorum Gönder