6 Haziran 2020 Cumartesi

Ama Ben Böyle Bilmiyordum

Prof. Dr. Adnan Demircan
Hem kendi çocuklarımdan hem de çevremde gelişimlerini izlediğim onlarca çocuktan biliyorum: İnsan etrafına bakmaya başladığı andan itibaren dünyayı anlamaya ve anlamlandırmaya başlıyor. Bunu bilgiden daha çok zanla yapıyor. Daha doğrusu bilgisi bazı şeyleri anlamaya yetmese de yargıda bulunuyor. Doğal olarak insanların anlayışları ve görüşleri de zaman içinde değişiyor. İnsanların çoğu bunu inkâr etse de gerçek bu…

Hayatımızda ilk karşılaştığımız insanlar ve şahit olduklarımız hakkındaki yargılarımız zamanla değişiyor. Mesela bir dönem anne babamızı her şeyi bilen insanlar olarak görürken hayatımızın bir döneminde hiçbir şey bilmediklerini ve bizi anlamadıklarını düşünebiliyoruz. Bir zaman sonra ise ne kadar arif olduklarını ve derin düşünceye sahip olduklarını söyleyebiliyoruz.
Bunların hepsi doğal… Bundan dolayı kimseyi eleştirecek değiliz. Ancak bu yargı düzeyinde kalmak kötü… Olgunlaştıkça hayata daha etraflıca bakmak kesin ve keskin yargılardan kaçınmamız gerekmez mi?
İnsanlar yargılarını mutlak doğrular olarak görmeye başlayınca, yargılarına aykırı her şeyi yanlış zannediyorlar.
Konuyu kendi alanıma, geçmişte meydana gelen olaylarla ilgili yargılarımıza getireceğim.
Derslerde, popüler programlarda ya da bilimsel etkinliklerde bizi dinleyen bazı insanlardan karşılaştığımız tepkilerden biri, “Bunu bugüne kadar duymamıştım” ya da “Bugüne kadar öğrendiklerimden farklı şeyler söylüyorsunuz” şeklindedir.
Bilgilenme, öğrenme, anlama ve derinleşme insanın bildiğini sorgulamasıyla olur. Fikr-i sabit olmak, söylenen ne olursa olsun fikrinde ısrar etmem marazi bir durum ve saygı duyulacak bir tarafı yok.
Şimdi arkamıza yaslanalım ve düşünelim…
İç dünyamıza dönerek kendimizi sorgularsak, acaba çocukluğumuzdan beri bilgimizde, dünyaya bakışımızda, anlayışımızda aynı yerde kaldığımızı söyleyebilir miyiz? Öğrendiklerimiz bizim hayata bakışımızı değiştirmedi mi? Değiştirmeye de devam etmiyor mu? İnsanlar hakkındaki yargılarımız, kanaatlerimiz değişmiyor mu? O halde inançlarımız ve bildiklerimiz konusunda dünyaya tek bir yerden bakmamız doğru olamaz. Esasen gerçekte böyle bir şey mümkün de değil. Değişmediğimizi iddia etsek de hayatımızda değişen birçok şey gibi fikirlerimiz ve düşüncelerimiz de değişiyor. Sık sık dillendirilen biri ifadeyle söylersek: Değişmeyen tek şey değişimdir…
Önemli olan yeni bilgiler edindiğimizde hakikatin hatırını âli tutarak inandıklarımızı ve bildiklerimizi kritik etmek ve yol haritamızı sürekli güncellemeye açık tutmak
Ben bunu bilmiyordum, o halde bu doğru değil, yaklaşımının nesnel olarak kabulü mümkün değil. Bildiğimiz doğru olsa bile duruş yanlış… Oysa olması gereken, eleştirel bakabilmektir. Yeniden, yeniden bildiklerimizi anlatılanlarla sorgulamaktır.
Anlatılanları kabul etmesek de bunu kendi inançlarımızı ve kabullerimizi merkeze oturtarak değil, sorgulayıcı bir tutumla bilgiye ve öğrenmeye açık olmak, bildiklerimizi değerli hale getirir.
Kuşkusuz bir insanın yanıldığını kabul etmesi güç bir şey… Hele bu, yıllarca savunduğu kabullerle ilgiliyse iş daha da zorlaşıyor. Ancak bundan çıkmanın kolay bir yolu var. Bildiklerimiz ve inandıklarımız gerçekten araştırma ürünü mü yoksa geçmişten intikal eden basmakalıp ifadeler mi?
Gerek kişisel deneyimim gerekse gözlemlerim, esasında bildiklerimizin büyük bir kısmının sorgulanmadan kabul edilmiş basmakalıp cümlelerden ibaret olduğunu söylüyor bana. Onun için bildiklerimizden farklı yeni bir şeyle karşılaştığımızda “olamaz” tepkisi yerine “acaba” demek daha sağlıklı değil mi? Acaba şimdiye kadar doğru bildiklerim ne kadar doğru?
Bazılarımızın doğruları hayatta bulunduğumuz kopartman sebebiyle öğrendiğimiz sloganlardan ibaret… Bir kısmı ise bize inanç olarak belletilmiş. İnandıklarımızı sorgulasak sanırım iç dünyamızda büyük bir yıkımın meydana geleceğini düşünüyoruz. Bu sebeple etrafımızdaki surları tahkim etmeye ve kabullerimizin dışındaki her sözü düşman olarak görmeye hazırız. Ancak bu tercih, bilinçli değil genellikle… Yine zamanla oluşan yargılarımızın bir ürünü…
Vücudumuz, kişiliğimiz değişiyor ve gelişiyor… Aslında kabullenmesek de algımız ve hayata bakışımız da değişiyor. Bunu neden kabul etmiyoruz? Çünkü herhangi bir konuda yanıldığımızı kabul etmek çok zor geliyor bize…
Yaş ilerledikçe bu daha da zorlaşıyor.
Zor bir şey ama sorgulamanın ve yeni şeyler öğrenmenin zevkine varmak lazım.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar