Doç. Dr. İbrahim BARCA
Bugüne kadar adalet üzerine yapılan felsefi düşünce ameliyeleri,
adaletin görece olduğunu sonucunu vermektedir. Fakat biz adaletin değişmeyen
ilahi bir özünün de var olduğuna inanmaktayız. Bu özün bilinmesi ve her devirde
farklı tezahürleri ile yeniden ortaya çıkarılması ve anlaşılması gerektiğini
düşünmekteyiz. Bu meyanda geçen yazımızda adaletin üç sütunu diye sevgi,
merhamet ve hoş olmayı öfke, şehvet ve hırsın karşısına konumlandırmıştık.
Bugünkü yazımızda günümüzde her geçen sayısı artan intihar olaylarını bu
bağlamda yani adaletsizlikler bağlamında anlamaya çalışacağız. Zira insanların
birbirlerine zulüm yapmalarının altında öfke, şehvet ve hırs gibi duyguların
olduğu izahtan varestedir. Bunlar
sonucunda meydana gelen zulümler, birçok mağdur yaratmaktadır. Bu mağdurların
karşısında ise -adalete olan inançları yoksa ve adalet konusunda beklentilerini
yitirmişlerse; adalet konusunda kendilerine yardım edecek kişi ve mercilerden
ümitlerini kesmişlerse- üç seçenek belirmektedir. Ya kendisi de bu duygularla
hareket edip, kendisine zulmedenlerden intikam alacak. Ya kendisine yapılanları
içine atmaya çalışacak ve bu şekilde, nasıl yaşanacaksa, yaşamaya devam edecek
ve yahut da nefret ettiği insanları görmemek ve onlara katlanmamak için intihar
etmeyi seçecektir. Belki de böylece onları, herkesi ve/veya kendisini cezalandıracaktır.
Son günlerde ülkemizde değişik sebeplerle intihar edenlerin
sayısının artığını gözlemlemekteyiz. Şimdi sizlere yakın dönemde yaşanan bazı
intihar vakalarına haberleri paylaşalım: “Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi'nde kalp damar cerrahı olarak çalışan M. Y., arkasında 6
sayfalık bir mektup bırakarak serum ile intihar etti”, “İstanbul'da ekonomik
sıkıntılarla boğuşan 20'li yaşlardaki E. ve E. D. çifti, ekonomik sıkıntılardan
dolayı 1.5 yaşındaki çocuklarını bir yakınlarına bırakarak hayatlarına son
verdi”, “E. Ş. adlı polis Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü otoparkında memuru
tabancasıyla kendisini vurarak intihar etti”, “Özel bir kargo firma çalışan 18 yaşındaki Furkan Celep, 3
sayfalık bir intihar notu bırakarak gece geç saatlerde Darıca Yelkenkaya’daki kayalıklardan atlayarak
intihar etti”, “Özel bir okulda matematik öğretmenliği yapan İ. A. intihar
etti. A, bir gün önce sosyal medyaya yüklediği videoda “Çok mücadele ettim”
diyerek eğitim sistemini ve fazla mesai saatlerini eleştirmişti.” Bu ve benzeri
intihar haberlerinde intihar edenlerin daha çok adaletsizlikler sebebi ile
intihar ettikleri ortadadır. Bu sebeplere bakıldığında ya işyerinde çalışan
astlara yönelik mobbing yani bezdirme, atamalar ve görevlendirmelerde yaşanan torpil
ve adam kayırma, ekonomik gelirlerin adil olmayan bir şekilde dağılımı, bazı
sektör ve kurumlarda bazı kişilere özel ağır ve yoğun iş koşulları gibi
hususların öne çıktığı tespit edilmektedir. Ülkemizde yaşanan tüm
intihar olayları ele alındığında ise intiharların sebepleri arasında istismar,
evlilik dışı ilişki, eşcinsellik, hastalık, ailede yaşanan geçimsizlik, geçim
zorluğu, hissi ilişki ve istediği ile
evlenememe, ticari başarısızlık öğrenim başarısızlığı gibi sebepler yer
almaktadır. Tabi bu sebepler tek başına intihara neden olmamaktadır. İstatiksel
ve alan çalışmalarında öne çıkan sebepler genelde bunlar olsa da, ülkenin
siyasası, adalet ve hukuk sistemi, ülke gelirlerinin ekonomik dağılımı, popüler
kültür, kişinin genetiği, sosyal çevresi ve ilişkileri, eğitim düzeyi, yaşanmışlıkları,
cinsiyeti, dini inancı veya inançsızlığı, gelenekleri, o anki ve/veya genel psikolojik
durumu ve hatta içinde bulunulan iklimsel şartlar ve hava durumu bile intihar düşüncesini
olumlu ve olumsuz şekilde etkilemektedir. Özellikle pandemi döneminde
insanların her açıdan daha çok yalnız kalması ve kendilerini oldukça yalnız
hissetmeye başlamaları var olan sıkıntılarının çözümsüzlüğünü artırmış ve
umutsuzluk beraberinde intihar olaylarının artmasına da neden olmuştur,
denilebilir.
Mezkur intihar vakalarına bakıldığında, intihar eyleminde bulunan
insanların genelinin, bir mektup ile veya sosyal medya hesapları aracılığıyla
diğer insanlara intiharlarına neden olan sebepleri açıkladıklarına şahit
olmaktayız. Sebeplerin altında ise az önce de belirtildiği üzere
adaletsizlikler yer almaktadır. Yani intihar edenler, adil bir dünyada
yaşamadıklarını düşünmüşler; adaletin gerçekleşeceğinden de ümitlerini
yitirince çareyi intihar etmede bulmuşlardır.
Büyük İslam hukukçusu ve siyaset teorisyeni el-Maverdi, “İnsanlar
insanlara yardım edicidirler”, der. Aslında insanlar yaşamak için daima
birilerinin yardımına muhtaçtırlar. Zaten bu durum, toplumu, ekonomiyi,
sanayiyi, devleti, hukuku, kısaca insan türünün meydana getirdiği tüm medeniyeti
meydana getirmiştir. Yardım, tüm insanların hatta tüm hayvanların da yaşayabilmesi
içindir. el-Maverdi’nin sözlerinden ilhamla insanın insana yardım etmesi, onun
yaşaması için gereklidir, dedik. Aksi de aksidir. Fakat yanı başımızda birbirlerine
yardım edemeyen hayvan türünün yaşaması için de yine insanın yardımı
gereklidir. Ve insanların öldürdükleri hayvanlar ayrı bir yazı konusu olmakla
beraber, insanların yardım etmemesi için zorunlu olarak bilinçsizce intihar
eden hayvanlar da, aynen bazı intihar eden insanlar gibi, insanların
adaletsizliklerinden olumsuz bir şekilde etkilenmiştir, denilebilir.
Bazı insanlar, bazı dönemlerde veya hayatlarının tüm dönemlerinde
diğerlerinden daha çok yardıma muhtaçtırlar. Bunun için ülkemizde ve dünyada
olduğu gibi sosyal yardımlaşama kurumları, dernekleri ve vakıfları mevcuttur. Fakat
bu yetmemektedir. Her bireyin diğer bireylere yardım etmeleri gerektiğini,
toplumun tüm bireylerine aşılamak gerekir. Bunun için de başta her kademedeki
yöneticilere ve toplumdaki saygın kişilere büyük iş düşmekte ve örneklik
rollerini gereğince yerine getirmeleri gerekmektedir. İnsanlardan bazıları
şereflice ve rahat yaşamayı sadece kendileri ve sevdikleri için bir hak olarak
görürlerse kendilerinden başkalarını göremezler, onlardan haberleri olmaz veya
başkalarını görmek istemezler. Diğer insanların varlığını onlara göstermenin
yolu, diğer bir tabirle diğer insanları da görmelerini sağlamak için gerekli
çalışmalar ve düzenlemeler yapılmalıdır, bu denilenler hayvan türü için de
geçerli kabul edilsin ve uyarlansın. Bu yöndeki çalışma ve düzenlemeler için benim
önerim başta hukukçuların ve siyasetçilerin alması gereken adalet eğitimi
dersidir. Önerim adalet eğitimi dersinin, Atatürk İlke ve İnkılapları, Yabancı
Dil ve Türk Dili dersleri gibi her seviyedeki eğitim ve öğretim kurumlarında
zorunlu ders yapılmasıdır. “Adalet Tarihi” diye bir ders ise hukuk tarihinden
ayrı bir içerik ile hukuk fakültelerinde, Adalet Meslek yüksekokullarında ve
Adalet Liselerinde okutulmalıdır. “Adalet Tarihi” dersi diğer eğitim
kurumlarında ise seçmeli bir ders olarak okutulabilir. İlginçtir ama adaletin
tesisi için nitelikli insanları yetiştirmek için var olan hukuk fakültelerimizde,
adalet meslek yüksekokulları ve adalet
liselerinde bile adalet eğitimi dersi bulunmamaktadır. “Adalet Eğitimi”, insan
hakları ve demokrasi dersinden ayrı bir derstir. Zira adalet ile insan hakları
ve demokrasi adalet arasında umum husus ilişkisi bulunsa da birbirlerinden
farklıdırlar. Ayrıca değişik öğretim kademelerinde bu dersleri vermiş birisi
olarak tecrübelerime dayanarak çekinmeden diyebilirim ki; değerler eğitimi, hayat
bilgisi, sosyal bilgiler, din kültürü ve ahlak bilgisi, felsefe grubu dersleri,
edebiyat ve tarih dersleri de adalet eğitimini vermekten uzaktır. Nitekim dünyanın hemen hemen her devletinde
bir hukuk sistemi ve buna bağlı olarak hukuk kuralları bulunmaktadır. Hukuk
sistemleri ve kuralları bulunan, demokrasi ile yönetilen ve uluslararası insan
hakları sözleşmelerini kabul eden birçok devletin de adalet sorunu devam
etmektedir. Bence adalet üzerine kafa yoranlar şimdiden adalet eğitimi ve
adalet tarihi üzerine kafa yormalılar ve çalışmaya başlamalılar. İnternette
Türkçe arama yaptığımda adalet eğitimi ve adalet tarihi ile ilgili Türkçe
herhangi bir çalışmaya rastlayamadım. İlgililere duyurulur.
Bu dersin ünitelerini ve konularını hazırlayacak olsaydım “Adalet
Kavramı ve Geçirdiği Aşamalar” başlığını ilk ünite olarak belirler ve bu
ünitnin ilk konusunda Adalet nedir? Sorusunu cevaplamaya çalışırdım. Konunu
başında ise ilk yapacağım iş, “adaletin herkese hakkının vermek olmadığını” ve
“adaletin iyilik yapana iyilik yapmak olmadığını” vurgulamak olacaktır. Nitekim
bugün ve tarihte görülen adaletsizliklerin temelinde zahiren doğru gibi görünen
ama realitede birçok insanı ve insan toplumlarını mutlak sınırsız göreceli
adalet ve/veya adaletsizlikler çukurlarına hapseden bu iki önerme yatmaktadır.
Kaynaklar:
Burcu Özcan,
Sevcan Şenkaya, Yasemin Özdin, Ayşegül Dinç,
“Türkiye’deki İntihar Vakalarının Çeşitli Kriterlere Göre İstatistiksel
Olarak İncelenmesi”, Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi Yıl: 18 Sayı: 40
Tarih: Ocak - Haziran 2018 Ss: 11-34 Issn: 2148-9424.
Pınar Harmancı,
Dünya'daki ve Türkiye'deki İntihar Vakalarının Sosyodemografik Özellikler
Açısından İncelenmesi, Hacettepe University Faculty of Health Sciences Journal,
1. Uusal Sağlık Bilimleri Kongre Kitabı, 2015.
Hans
Kelsen, Adalet Nedir? What Is Justıce?,
Çeviren: Ali Acar, TBB Dergisi 2013 (107).
https://www.dw.com/tr/d%C3%BCnyada-40-saniyede-bir-ki%C5%9Fi-intihar-ediyor. Erişim
23/02/2021.
0 yorum:
Yorum Gönder