24 Şubat 2021 Çarşamba

Adalet Eğitimi ve Adalet Tarihi Dersleri

 


Doç. Dr. İbrahim BARCA

Bugüne kadar adalet üzerine yapılan felsefi düşünce ameliyeleri, adaletin görece olduğunu sonucunu vermektedir. Fakat biz adaletin değişmeyen ilahi bir özünün de var olduğuna inanmaktayız. Bu özün bilinmesi ve her devirde farklı tezahürleri ile yeniden ortaya çıkarılması ve anlaşılması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu meyanda geçen yazımızda adaletin üç sütunu diye sevgi, merhamet ve hoş olmayı öfke, şehvet ve hırsın karşısına konumlandırmıştık. Bugünkü yazımızda günümüzde her geçen sayısı artan intihar olaylarını bu bağlamda yani adaletsizlikler bağlamında anlamaya çalışacağız. Zira insanların birbirlerine zulüm yapmalarının altında öfke, şehvet ve hırs gibi duyguların olduğu izahtan varestedir.  Bunlar sonucunda meydana gelen zulümler, birçok mağdur yaratmaktadır. Bu mağdurların karşısında ise -adalete olan inançları yoksa ve adalet konusunda beklentilerini yitirmişlerse; adalet konusunda kendilerine yardım edecek kişi ve mercilerden ümitlerini kesmişlerse- üç seçenek belirmektedir. Ya kendisi de bu duygularla hareket edip, kendisine zulmedenlerden intikam alacak. Ya kendisine yapılanları içine atmaya çalışacak ve bu şekilde, nasıl yaşanacaksa, yaşamaya devam edecek ve yahut da nefret ettiği insanları görmemek ve onlara katlanmamak için intihar etmeyi seçecektir. Belki de böylece onları, herkesi ve/veya kendisini cezalandıracaktır.

Son günlerde ülkemizde değişik sebeplerle intihar edenlerin sayısının artığını gözlemlemekteyiz. Şimdi sizlere yakın dönemde yaşanan bazı intihar vakalarına haberleri paylaşalım: “Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde kalp damar cerrahı olarak çalışan M. Y., arkasında 6 sayfalık bir mektup bırakarak serum ile intihar etti”, “İstanbul'da ekonomik sıkıntılarla boğuşan 20'li yaşlardaki E. ve E. D. çifti, ekonomik sıkıntılardan dolayı 1.5 yaşındaki çocuklarını bir yakınlarına bırakarak hayatlarına son verdi”, “E. Ş. adlı polis Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü otoparkında memuru tabancasıyla kendisini vurarak intihar etti”, “Özel bir kargo firma çalışan 18 yaşındaki Furkan Celep, 3 sayfalık bir intihar notu bırakarak gece geç saatlerde Darıca Yelkenkaya’daki kayalıklardan atlayarak intihar etti”, “Özel bir okulda matematik öğretmenliği yapan İ. A. intihar etti. A, bir gün önce sosyal medyaya yüklediği videoda “Çok mücadele ettim” diyerek eğitim sistemini ve fazla mesai saatlerini eleştirmişti.” Bu ve benzeri intihar haberlerinde intihar edenlerin daha çok adaletsizlikler sebebi ile intihar ettikleri ortadadır. Bu sebeplere bakıldığında ya işyerinde çalışan astlara yönelik mobbing yani bezdirme,  atamalar ve görevlendirmelerde yaşanan torpil ve adam kayırma, ekonomik gelirlerin adil olmayan bir şekilde dağılımı, bazı sektör ve kurumlarda bazı kişilere özel ağır ve yoğun iş koşulları gibi hususların öne çıktığı tespit edilmektedir. Ülkemizde yaşanan tüm intihar olayları ele alındığında ise intiharların sebepleri arasında istismar, evlilik dışı ilişki, eşcinsellik, hastalık, ailede yaşanan geçimsizlik, geçim zorluğu,  hissi ilişki ve istediği ile evlenememe, ticari başarısızlık öğrenim başarısızlığı gibi sebepler yer almaktadır. Tabi bu sebepler tek başına intihara neden olmamaktadır. İstatiksel ve alan çalışmalarında öne çıkan sebepler genelde bunlar olsa da, ülkenin siyasası, adalet ve hukuk sistemi, ülke gelirlerinin ekonomik dağılımı, popüler kültür, kişinin genetiği, sosyal çevresi ve ilişkileri, eğitim düzeyi, yaşanmışlıkları, cinsiyeti, dini inancı veya inançsızlığı,  gelenekleri, o anki ve/veya genel psikolojik durumu ve hatta içinde bulunulan iklimsel şartlar ve hava durumu bile intihar düşüncesini olumlu ve olumsuz şekilde etkilemektedir. Özellikle pandemi döneminde insanların her açıdan daha çok yalnız kalması ve kendilerini oldukça yalnız hissetmeye başlamaları var olan sıkıntılarının çözümsüzlüğünü artırmış ve umutsuzluk beraberinde intihar olaylarının artmasına da neden olmuştur, denilebilir.

Mezkur intihar vakalarına bakıldığında, intihar eyleminde bulunan insanların genelinin, bir mektup ile veya sosyal medya hesapları aracılığıyla diğer insanlara intiharlarına neden olan sebepleri açıkladıklarına şahit olmaktayız. Sebeplerin altında ise az önce de belirtildiği üzere adaletsizlikler yer almaktadır. Yani intihar edenler, adil bir dünyada yaşamadıklarını düşünmüşler; adaletin gerçekleşeceğinden de ümitlerini yitirince çareyi intihar etmede bulmuşlardır.

Büyük İslam hukukçusu ve siyaset teorisyeni el-Maverdi, “İnsanlar insanlara yardım edicidirler”, der. Aslında insanlar yaşamak için daima birilerinin yardımına muhtaçtırlar. Zaten bu durum, toplumu, ekonomiyi, sanayiyi, devleti, hukuku, kısaca insan türünün meydana getirdiği tüm medeniyeti meydana getirmiştir. Yardım, tüm insanların hatta tüm hayvanların da yaşayabilmesi içindir. el-Maverdi’nin sözlerinden ilhamla insanın insana yardım etmesi, onun yaşaması için gereklidir, dedik. Aksi de aksidir. Fakat yanı başımızda birbirlerine yardım edemeyen hayvan türünün yaşaması için de yine insanın yardımı gereklidir. Ve insanların öldürdükleri hayvanlar ayrı bir yazı konusu olmakla beraber, insanların yardım etmemesi için zorunlu olarak bilinçsizce intihar eden hayvanlar da, aynen bazı intihar eden insanlar gibi, insanların adaletsizliklerinden olumsuz bir şekilde etkilenmiştir, denilebilir. 

Bazı insanlar, bazı dönemlerde veya hayatlarının tüm dönemlerinde diğerlerinden daha çok yardıma muhtaçtırlar. Bunun için ülkemizde ve dünyada olduğu gibi sosyal yardımlaşama kurumları, dernekleri ve vakıfları mevcuttur. Fakat bu yetmemektedir. Her bireyin diğer bireylere yardım etmeleri gerektiğini, toplumun tüm bireylerine aşılamak gerekir. Bunun için de başta her kademedeki yöneticilere ve toplumdaki saygın kişilere büyük iş düşmekte ve örneklik rollerini gereğince yerine getirmeleri gerekmektedir. İnsanlardan bazıları şereflice ve rahat yaşamayı sadece kendileri ve sevdikleri için bir hak olarak görürlerse kendilerinden başkalarını göremezler, onlardan haberleri olmaz veya başkalarını görmek istemezler. Diğer insanların varlığını onlara göstermenin yolu, diğer bir tabirle diğer insanları da görmelerini sağlamak için gerekli çalışmalar ve düzenlemeler yapılmalıdır, bu denilenler hayvan türü için de geçerli kabul edilsin ve uyarlansın. Bu yöndeki çalışma ve düzenlemeler için benim önerim başta hukukçuların ve siyasetçilerin alması gereken adalet eğitimi dersidir. Önerim adalet eğitimi dersinin, Atatürk İlke ve İnkılapları, Yabancı Dil ve Türk Dili dersleri gibi her seviyedeki eğitim ve öğretim kurumlarında zorunlu ders yapılmasıdır. “Adalet Tarihi” diye bir ders ise hukuk tarihinden ayrı bir içerik ile hukuk fakültelerinde, Adalet Meslek yüksekokullarında ve Adalet Liselerinde okutulmalıdır. “Adalet Tarihi” dersi diğer eğitim kurumlarında ise seçmeli bir ders olarak okutulabilir. İlginçtir ama adaletin tesisi için nitelikli insanları yetiştirmek için var olan hukuk fakültelerimizde,  adalet meslek yüksekokulları ve adalet liselerinde bile adalet eğitimi dersi bulunmamaktadır. “Adalet Eğitimi”, insan hakları ve demokrasi dersinden ayrı bir derstir. Zira adalet ile insan hakları ve demokrasi adalet arasında umum husus ilişkisi bulunsa da birbirlerinden farklıdırlar. Ayrıca değişik öğretim kademelerinde bu dersleri vermiş birisi olarak tecrübelerime dayanarak çekinmeden diyebilirim ki; değerler eğitimi, hayat bilgisi, sosyal bilgiler, din kültürü ve ahlak bilgisi, felsefe grubu dersleri, edebiyat ve tarih dersleri de adalet eğitimini vermekten uzaktır.  Nitekim dünyanın hemen hemen her devletinde bir hukuk sistemi ve buna bağlı olarak hukuk kuralları bulunmaktadır. Hukuk sistemleri ve kuralları bulunan, demokrasi ile yönetilen ve uluslararası insan hakları sözleşmelerini kabul eden birçok devletin de adalet sorunu devam etmektedir. Bence adalet üzerine kafa yoranlar şimdiden adalet eğitimi ve adalet tarihi üzerine kafa yormalılar ve çalışmaya başlamalılar. İnternette Türkçe arama yaptığımda adalet eğitimi ve adalet tarihi ile ilgili Türkçe herhangi bir çalışmaya rastlayamadım. İlgililere duyurulur.

Bu dersin ünitelerini ve konularını hazırlayacak olsaydım “Adalet Kavramı ve Geçirdiği Aşamalar” başlığını ilk ünite olarak belirler ve bu ünitnin ilk konusunda Adalet nedir? Sorusunu cevaplamaya çalışırdım. Konunu başında ise ilk yapacağım iş, “adaletin herkese hakkının vermek olmadığını” ve “adaletin iyilik yapana iyilik yapmak olmadığını” vurgulamak olacaktır. Nitekim bugün ve tarihte görülen adaletsizliklerin temelinde zahiren doğru gibi görünen ama realitede birçok insanı ve insan toplumlarını mutlak sınırsız göreceli adalet ve/veya adaletsizlikler çukurlarına hapseden bu iki önerme yatmaktadır.  

Kaynaklar:

Burcu Özcan, Sevcan Şenkaya, Yasemin Özdin, Ayşegül Dinç,  “Türkiye’deki İntihar Vakalarının Çeşitli Kriterlere Göre İstatistiksel Olarak İncelenmesi”, Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi Yıl: 18 Sayı: 40 Tarih: Ocak - Haziran 2018 Ss: 11-34 Issn: 2148-9424.

Pınar Harmancı, Dünya'daki ve Türkiye'deki İntihar Vakalarının Sosyodemografik Özellikler Açısından İncelenmesi, Hacettepe University Faculty of Health Sciences Journal, 1. Uusal Sağlık Bilimleri Kongre Kitabı, 2015.

Hans Kelsen,  Adalet Nedir? What Is Justıce?, Çeviren: Ali Acar, TBB Dergisi 2013 (107).

https://www.dw.com/tr/d%C3%BCnyada-40-saniyede-bir-ki%C5%9Fi-intihar-ediyor. Erişim 23/02/2021.

 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar