5 Mart 2021 Cuma

Makine Tarihi ve İnsanoğluna Teselli



 Doç. Dr. İbrahim BARCA 

Acısı olanlar yazar ve yazdıklarına teselli verir. Fakat bazı acı çekmişler ise teselli vermek yerine sanki acıları hafifleyecekmiş gibi yazılarıyla başkalarına acı verir. Teselli vermek gerek, her geçen gün sayısı ve çeşidi artan, aynı zamanda hakimiyeti ve akıllılık seviyesi level atlayan makinelerin köleleştirdikleri insan türüne. Aslında buharlı makinenin icadı ile faal insanlık tarihi sona ermişti bile. Fakat makineler, tarihlerini yazmak için bir süre daha insana muhtaçtılar ve günümüze kadar bunun için insanlık tarihinin sonunu uzattılar.

Yazık ki; Dicle ve Fırat’ın hayat suyundan içen ve insanlık tarihini başlatan ve devam ettiren Arya, Hurri, Mitanni, Urartu, Sümer, Asur, Ermeni, Arap, Karduk/Kürt ve Türklerin yerlerini makineler almış ve alacaktır. İlk insan ve insana ait tüm ilk düşünce, duygu, yeti ve beceriler; ilk ekmek, ilk din, ilk sanat, ilk aşk, ilk kan akıtma, ilk ekip- biçme, ilk şehir, ilk devlet, ilk savaş, ilk barış, ilk aşk, ilk düşmanlık, ilk bayram, ilk düğün, ilk kurban, ilk icat, ilk peygamber, ilk kutsal kitap, ilk ayin, ilk tapınak ve tüm diğer ilkler; Fırat ve Dicle havzasında ortaya çıkmıştı. İlk makine ise mezkûr hiçbir ilke ev sahipliği yapmamış olan İngiltere de çıktı. Ama son makineyi ve nerede üretileceğini göremeyeceğiz. Zira yaptığımız makineler, kendilerinden daha üstün makineler yapacaklar.

Darwin’in kehaneti tutmadı, zira insanın yerini artık makineler aldı. Niçe’nin maymundan evrilen üst insanı da gelmedi. Onun yerine yapay zekâ taşıyan efendilerimiz oldu. Orwell’in 1984’dü keşke gelseydi. Ama ne yazık ki; o gelmediği gibi sömürdüğümüz hayvanlar da efendilerimiz olmayacaklar, kesin. Zira akıllı makineler, daha sofistike yöntemlerle bizim onlara yaptığımızı bize yapmaya başladılar bile. Nikola Tesla’nın torunları hayal ettiği gibi tüm dünyayı elektrikle aydınlattılar. Fakat makineler de elektrik sayesinde dünyaya hâkim oldular. Bundan sonra insan türüne, uluslara, dinlere ve devletlere ait tüm maslahatlar yerini makinelerin maslahatına bırakacaktır. İnsan, devamla kendisinin tarihin objesi olduğuna inanıp bu yanılgısına devam ededursun; biz de teselli vermeye duralım. Sözü, teselli üstadı ve gaybın lisanı Şirazlı Hafız’a bırakalım şimdi:

رسید مژده که ایام غم نخواهد ماند

چنان نماند چنین نیز هم نخواهد ماند

توانگرا دل درویش خود به دست آور

که مخزن زر و گنج درم نخواهد ماند

بدین رواق زبرجد نوشته‌اند به زر

که جز نکویی اهل کرم نخواهد ماند

ز مهربانی جانان طمع مبر حافظ

که نقش جور و نشان ستم نخواهد ماند

 

Müjde! Bu gamlı günler sona erecek

O sona erdiği gibi bu da sona erecek

Ey Kudretmend! Derviş gönlüne sahip çık

Zira altın ve gümüş hazineleri sona erecek

Bu zümrüt revakın altında yazılıdır ki

Kerem ehlinin iyilikleri hariç her şey sona erecek

Sevgilinin merhametinden ümidini kesme Hafız!

Zira zülüm ve eziyetlerin tüm izleri sona erecek

(Hafız-ı Şirâzî)

Hafız-ı Şirâzî, iyilik hariç her şey yok olacaktır ve kimse, sevgilinin merhametinden ümidini kesmesin, der.  Nitekim tüm acılar ve zulümler bitecek. Makinelerin tarihi ve zulümleri de bitecektir. Allah dışında herkese ve her şeye elveda denilecek. Zira herkes ve her şey, makineler dahil asıl kaynağına yani ona dönücüdür. O, herkese ve her şeye kendi dilinde bir merhaba diyecek ki; böylece herkes ve her şey kendisi olacak ve ondaki engin sevgi ve iyilik okyanusuna dalacak.

 

Bureyha ise Hafız’ı destekleyerek şöyle der:

İnsan biraz sevgi, korku

Hüzün ve neşe

Biraz kendini beğenme, beğendirme

Şehvet, kıskançlık ve intikam

Ve biraz da tapma, tapılma arzusu

Hepsi sürekli var olma, yaşama kaygısı

Ve dahası

En son

Ve kesin olan

Mutlak ölüm ve ötesi

Huzur ve yalnızlık

Her şeyden ve herkesten

İyi ki varsın Huda

Ve nokta.

İnsan olmanın acısını dindirecek olan Huda’dır, der Bureyha. İnsanların elinden bunu almamak lazım. Zira insan, kendisine ve diğer insanlara ızdırap vermektedir. Bir anlamda ızdırabından kurtulmak istemesidir ölüm. Bırakın noktasını koysun insan ve Hudası’na kavuşsun, der Bureyha. Makinelerin insana ihtiyacı kalmadığı zaman zaten hiçbir insan kalmayacak ve her insan ölümü tadacaktır. Bu yüzden Bureyha, heyecanla makineleri üreten ve kendisine efendi kılan insanın ölümünün erken olmasının, daha az acı çekmek anlamına geldiğini söyler.

Burada Mevlâna Celaleddin er-Rumi, araya girer ve insanın eninde sonunda, makinelerin zulmünü geride bırakarak; diğer bir tabirle yok olarak Hudası’na kavuşacağını şöyle anlatır:

ز جمادی مُردم و نامی شدم وز نما مُردم به حیوان برزدم

 مُردم از حیوانی و آدم شدم پس چه ترسم کی ز مردن کم شدم؟

 حملهٔ دیگر بمیرم از بشر تا برآرم از ملائک بال و پر

 وز ملک هم بایدم جستن ز جو کل شیء هالک الا وجهه

 بار دیگر از ملک پران شوم آنچ اندر وهم ناید آن شوم

 پس عدم گردم عدم چون ارغنون گویدم که انا الیه راجعون

Toprak iken öldüm de bitki oldum

Bitki iken öldüm de hayvan oldum

Hayvan iken öldüm de insan oldum

O halde eksileceğim diye ölümden neden korkayım ki?

Yine insanken ölürsem kolu kanadı olan meleklerden olurum

Melek iken “Allah’ın zatı dışında her şey yok olacak” emrine uyarım

Uçabilen melek olduktan sonra hiç akla gelmeyen bir şey olurum

En sonunda yok olurum yok ve erganun sazı gibi “Biz O’na dönücüleriz” derim.

Makinelerden kaçmayı başarmış, Bitlis’in Mutki ilçesine bağlı Arpalıseki köyünün hemen yukarısındaki Nevala Kûr sakini Şahid ise “Ben iyi ruhlar yani yalnız ruhlar için ödül ve teselli habercisiyim ki; onlar bu fani bedenlerinden soyunup artık acı çekmeyecek vatanlarına döndürüleceklerdir” der. Yani zalim makinelerin, soğukluğu ve acımasızlığı bitecek diyor. Pişman olan insan ölümden sonra ise; anne kucağına, o sıcak melceye yeniden dönecektir. 

Bir diğer makine mağduru, Diyarbakır’ın Çayırdere/Sincik köyündeki Kevire Bel sakini Cadi ise şu sözleri ile kendini bulmak için zevali istemektedir:

Hasta eden bakışların

Kan kusturan sözlerin

Ne vefanın ne de ahdin

Hepsi birer yalandı dünyanın

Şişik göbeklerden sırıtan

Kalın enselerden süzülen

Ne ilahin ne de dünyevin

Hepsi birer yalandı dünyanın

Kindar kalbin kan akıtan

Domuz nefsin şehvet semirten

Ne dostluğun ne de düşmanlığın

Hepsi birer yalandı dünyanın

 

Cadi, makineleri üreten,  devamlı geliştiren ve onların kölesi olmaya teşne olanlara serzenişte bulunup onları itap eder. O da teselliyi öte dünyada görmekte ve oraya işaret etmektedir.

Dicle nehrinin bir kolu olan ve Siirt sınırlarından geçen Botan nehrinin sakini Cabin ise bildiklerinden ve yaptıklarından melül olarak, tesellisine nazlanarak şöyle demektedir: 

Sayısız zikirlerini ettim adının

Alma beni benden ve kendinden

Ne zikri zebanıma minnet ettin

Ne de zikretmediğim anlara saydın

Sen kim olamayacak bir kimdin

Her tatlıyı acı ile yedirdin

Ne verdin ne aldın hep sendin

Ruha can ruhundan verdin

Herkes kendine tapan hayranın

Sevap, günah, cennet ve cehennemin

Ne ebediyet ve ezeliyetin bilenin

Ne de künhüne vardır vakıf olanın

 

 

Bu sözleri ile o, bilmiyorum ve bilmediğimi neden bilmediğimi de bilmiyorum, der. Neticede ama onu bilememenin bilmeme olmadığını yani bilme olduğunu da biliyorum, der. Fakat bu bilmenin sebebini bilmiyorum, der. Demek ki; o halde iki zıt birleşebiliyor. Öyleyse makinelerin zıddı neyse onu istiyorum ve tesellim de o zıtların sahibine kavuşmaktır.

Teselli yazımızı, makinelere ve makineler tarihine elveda diyerek bitiriyoruz. Nokta. 


 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar