17 Mayıs 2021 Pazartesi

Ebedî Aydınlığa Giden Çocuk

 


EBEDÎ AYDINLIĞA GİDEN ÇOCUK

Cağfer Karadaş

أعوذ برب الفلق

ق۪يلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَۜ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْم۪ي يَعْلَمُونَۙ. بِمَا غَفَرَ ل۪ي رَبّ۪ي وَجَعَلَن۪ي مِنَ الْمُكْرَم۪ينَ

Sabahın Aydınlığının Rabbine sığınırım!

“Ona, “Cennete gir” denildi. “Rabbimin beni bağışladığını ve ikrama nail olanlardan kıldığını keşke kavmim bilseydi!” dedi.”

(Yâsîn 26-27)

*

Çocuktum, henüz küçücüktüm; Gazze sokaklarında koşar oynardım, kimsenin tavuğuna kış demişliğim, horozuna taş atmışlığım yoktu.

Bir gece oldu ne olduysa. Karanlıktı her taraf, tepeme bir ateş düştü. Işıdı bir an her yer, sonra karanlığa gömüldü, binalar çöktü, herkesler öldü. Enkazın altında yumdum gözlerimi, kırarak dizlerimi, söyledim en son sözlerimi…

Açtığımda gözlerimi, aydınlıktı her yanım. Önce ateşin aydınlığı sandım. Gözlerimi kapattım, tekrar açtım. Gene aydınlıktı, hem de pırıl pırıl, sular akıyordu şırıl şırıl. Bir bahçenin tam ortasında, bir havuzun en serin kenarında, buldum kendimi Rahman’ın ebedî aydınlık ortamında.

Sizler küçük ışıkların insanları. Vahşetinizle kıskandırdınız vahşi hayvanları. Onlar sizin yanınızda o kadar masum ki; işleyemezler asla böyle bir cinayeti. Bu vahşetinizle celladınız olan Hitleri, yakalarısınız en kısa zamanda belki. Hatta onu da geçersiniz sanki. Ama akıbetiniz Nazilerin akıbeti illaki.

Benim ışığımı söndürdüğünüzü, sandınız küçük ateşinizle. Gözünüzde büyüttüğünüz bombalarınızla, mermilerinizle. Bizi üzeceğinizi sandınız dam başında oynak halinizle. Hadi dünyayı kandırdınız diyelim ikiyüzlülüğünüzle. Yarın hesap günü ne diyeceksiniz? Kanlı elleriniz, herkesi sokan dilleriniz, kin nefret dolu kalpleriniz… Cehennemin dibine gireceksiniz.

 Bir de susanlar, köşe bucak pusanlar, zorda kaçanlar, fırsat kollayanlar, ucuz kahramanlar… Hele o Nazi artıkları, çekmişler gönderlerine zalim bayrakları; unutturacaklarını zannediyorlar gaz odalarını, Holokost zindanlarını, dünya harbi katliamlarını…

Ama o çırpınanlar, sesleriyle, sözleriyle destek çıkanlar, gönülden duaya duranlar, uykusunu bölüp teheccüde kalkanlar, kunut dualarıyla Rahman’a el açanlar… Bunlar işte bir gün benim aydınlığıma katılacaklar.

Değil bu aydınlık, öyle bir yanan bir sönen, sabah doğup akşam batan, gece görünüp gündüz kaybolan… Bunu anlayamaz gözünü kapatmış, kulağını tıkamış olan; kalbi katılaşmış, vicdanı kararmış, içi zift kaplamış...

Şehit düşenin aydınlığıdır bu. Yüce Rabbimin muştusu, şehidin çoşkusu: “Keşke bilseydi kavmim diyordu, nasıl bağışlanıp ikrama kavuştuğumu”

Sizin olsun geçici ışıklarınız ey kâfirler! Anlık aydınlığa sevinen ebedî müflisler, bir durup bir yürüyenler, korkudan dizleri titreyenler, sefih akıllarının ardından gidenler, buz kesmiş vicdanlarını gizleyenler, kalplerini günah karası bürüyenler, mazluma diklenip zalimin önünde sürünenler, Aksa’nın duvarının dibinde görünenler, kanlı ellerini mabede sürenler, rahatları bozulmasın diye iki yüzlerini aynı anda sergileyenler!    

 Benim aydınlığım bana yeter! Rabbimin ikramıdır bu. Ne kaybolur ne söner, ne azalır ne biter, her yana erer, herkese yeter… Yeter ki kul istesin, iman etsin, hidayete ersin.

Buradayım kardeşlerim. Sizin de geleceğiniz yerde. Bekliyorum sizi, eninde sonunda gelmenizi, benim gibi gülmenizi, görmek istiyorum yüzünüzdeki sevincinizi.

Sakın ha üzülmeyin, hatta sevinin! İmanınız kalbinizde, ikrarınız dilinizde, azminiz olduğu sürece, sağlam iradenizle, kale gibi bedeninizle; siz adeta Bedir’in cengâverleri, Talût’un yılmaz erleri. Allah’a dayanın, kopmaz ipine sarılın, sağlam kulpuna tutunun, ya şehit ya gazi, nasip olsun yeter ki, imanla vermek son nefesi.

Gelin, rahmete gelin, cennete girin, rızaya erin!

Eninde sonunda olacak olan budur, sakın ha üzülmeyin!

*

Bakın hele! Ne güzel demiş diyen, müminin iki haline de sevinen:

“Sevinin Mehmedim başlar yüksekte

Ölsek de sevinin eve dönsek de

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte

Yarın elbet bizim elbet bizimdir

Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir.” (Necip Fazıl)

3 Şevval 1442 / 15 Mayıs 2021


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar