HAKİKATİN KEŞFİ
- I
Cağfer KARADAŞ
Perde açılmadan hakikat görülmez, hakikat görülmeden de anlaşılmaz. Bu görmeyi sadece baş gözüyle görmekle de sınırlandırmamak lazım. Zira baş gözüyle gördüğün kalbin ışığıyla aydınlanır, aklın hükmüne göre anlam kazanır. Bu yüzden perdenin açılması bazen dış dünyadaki somut varlıkların beş duyuyla en, boy ve derinliklerinin kavranması anlamına gelirken bazen de kalbin, aklın, vicdanın ve fikrin imkânlarıyla varlığı, mahiyeti ve özü keşfetmektir. Bir üçüncü yol ise, ilahî kaynaktan gelen haber bilgisidir. Bu, Kitap ve Sünnet bilgisidir. Bu bilgiyle duyu ötesindeki ve zahirin arkasındaki hakikatten haberdar olunur. Çünkü duyular, şeylerin bir yönünü, bir yönden kavrarken akıl kıyasla bütününü, kalp varlığını ve varlık nedenini, ilahî haber ise varlığın hakikatini kavramamızı sağlar.
Bir de duygular var. Bizi kıpır
kıpır hale getiren, yerimizde durdurmayan, sürekli bir yerlere sürükleyen, gaz
verip tozu dumana katan… Bu duyguları akıl freniyle gerekli yerde gerektiği
kadar durdurmazsak ya yoldan çıkarız ya uçurumdan uçarız. Gerekli yerin ve
gerektiği kadarın ölçüsü ilahi haberde saklıdır. Demek ki neymiş? Duygular
harekete geçirir, duyular veri sağlar; akıl durmaya ve yürümeye karar verir;
kalp ışık tutar ve önünü aydınlatır, ilahî haber ise ölçü koyar ve istikameti
gösterir.
Duyguları öne çıkarmak kalbi
perdeler, vicdanı kör eder, aklı karıştırır, fikri işlemez hale getirir;
duyuları öne çıkarmak zahirin sığlığına mahkûm eder; aklı öne çıkarmak bencilliği,
başına buyrukluğu ve istikametsizliği özendirir; kalbi öne çıkarmak ise duygu
ve vicdan haramilerinin iştahını kabartır. Öyleyse üç temel bilgi kaynağı olan duyular,
akıl ve ilahî haber eşzamanlı birlikte kullanılmalıdır. Bunun anlamı, beş
duyunun verileri mutlaka vicdan ve akıl süzgecinden geçirilmeli, ilahî haber
ölçüsüne vurulmalıdır. Böylece hareketin ve sükûnetin dengesi bulunur,
yürümenin ve durmanın ahengi yakalanır; görev bilinir, bilinç gelişir, hedef
çizilir, istikamet üzere yola girilir; azimetle gelen desteğe güvenilir;
sonrası gözde pırıltı, kulakta müjde, kalpte sürur, her yer pür nur; ne geçmişe
üzüntü ne gelecekten ürküntü…
Yeter ki sen, umut ve kaygı
dengesini tuttur, kalbini güzelliklerle doldur, yolun ortasını buldur, emin ol varacağın
yerin nimeti boldur, sahibi senden hoşnuttur…
Bütün bu ölçüler kimseye haksızlık
yapılmasın, kimse görünene aldanmasın, görünmeyen hakkında ahkâm kesmesin;
algılar olguları şekillendirmesin, yalanlar dolaşıma girmesin, öz ile söz ayrı
düşmesin; vicdan haramileri meydanı boş bulmasın, fırsatçıya imkân doğmasın,
ortam sahtekârlar ve tamahkârlara kalmasın, hırslılar tepişip kanaatkârlar
ezilmesin; garibanlar aç ve açıkta bırakılmasın, güçsüzler haksızlığa
uğramasın, güçlüler zalim olmasın diyedir.
20 Zilkade 1442
/ 30 Haziran 2021
0 yorum:
Yorum Gönder