9 Kasım 2021 Salı

Beni Anlamıyorsun

 

Ebû Ömer b. Dâvud

Bireysel ve toplumsal hayatımızda değişim kaçınılmaz bir şey… Sadece biyolojik ve fiziksel değişimden değil, kültürel değişimden de söz ediyorum.

Bugün dün olmadığı gibi yarın da bugün olmayacak. Nereden mi biliyorum? Yaşadıklarımız yaşanacakların teminatıdır.


Bunu herkes biliyor, dediğinizi duyar gibiyim. Bildiğinizden emin olduğum başka bir konuya giriş sadedinde bunları yazdım.

Değişim, gençlerin hayatında başka, bizimkinde ise başka tezahürlerle kendisini hissettiriyor. Belki biz biraz daha ağır değişiyoruz, bu sebeple evlatlarımızla aramızda dünyaya bakışta farklılıklar var. Son zamanlarda bu farklılık daha çok dikkat çekiyor.

Aslında değişim ve kuşaklararası çatışma geçmişte de vardı. Eskiden toplumlar birkaç nesilde bir değişiyorlardı, şimdi ise her nesil yeni bir toplum neredeyse… Çünkü değişim hızlandı son yıllarda…

Geçenlerde bir gençle sohbet ederken bu ülkede bir şey yapmak istemediğini, fırsat bulsa hemen yurtdışına gideceğini söyledi. Doğal olarak yurtdışından kastı batıydı. İlmi saikler hariç doğudaki ülkelere gideyim diye hayal eden pek yok.

Düşündüm de benim gençlik yıllarımda yurtdışına gitme imkânımız daha çoktu. Bizim kuşaktan çalışmak amacıyla yurtdışına gitmek isteyen, hatta yurtdışına giden çoktu. Ama hepimizin ortak bir düşüncesi vardı. O da dünyayı buradayken değiştirmek… Nitekim yurtdışına çıkmak zorunda olan birçok kişi, fırsat ortaya çıktığında ya buraya döndüler ya da yatırım yaptılar. Buna imkân bulamayanlar ise memleket hasretini ifade ettiler her zaman… Bu aidiyet bugün gençlerin çoğunda yok. Bizi iyiydik de şimdiki gençler kötü, demek istemiyorum. Gençleri kendi değerlerimle ölçmek için söylemiyorum bunları… Değişimin boyutuna işaret etmek istiyorum.

Çocuklarımız kendileri için ülkemizde bir gelecek görmüyorlar, kendilerini buraya ait hissetmiyorlar. Ait olmak istedikleri bünye ise onları kabul etmiyor.

Bir yönüyle çocuklarımızın ülkeye olan güvenlerinin kaybolmasında karşı karşıya olduğumuz ekonomik sorunlar etkili oluyor. Ama tek sorun bu değil. Ülkeye olan inanç ve güvenin kaybolmasının yanında aidiyet bağları zayıflamış ya da ortadan kalkmış.

Öte yandan çocuklarımız aslında dünyada mevcut olmayan bir cennet hayal ediyorlar. Burasını da genellikle Batı ülkeleri olarak düşünüyorlar. Burası söz konusu olduğunda sadece kötülükleri ve çirkinlikleri, orası söz konusu olduğunda ise sadece iyilikleri ve güzellikleri görüyorlar. Maruz kaldığımız propagandanın bunda etkili olduğu muhakkak…

İşte yukarıda değinmeye çalıştığım algı sonucu çocuklarımız burada efendi olmaya değil orada köle olmaya talipler… Bu çok ciddi bir sorun… Bana göre tabii… Çünkü efendilik ve kölelik tanımı da göreceli…

Bu günün dünyasının insanı dünün insanından farklı bir adeseden bakıyor dünyaya… Böyle böyle değerler değişecek, insanlar yeni bir dünyaya başka aidiyetler oluşturarak devam edecekler. Sanırım biz yeterince farkında değiliz. Farkında olduğunu düşünenlerin de buyurgan ve dışlayıcı tavırlarla sorunu anlayabileceklerini beklemek safdillik olur. Sorununun çözümüne yaklaşmak ise mümkün olmaz.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar