4 Aralık 2021 Cumartesi

Allah İçin Küfretmek (!)


ALLAH İÇİN KÜFRETMEK (!)

Prof. Dr. Şaban ÖZ

Seksenli ve hatta doksanlı yıllarda minibüslerin şoför koltuğunun hemen üstünde “janjanlı” kağıtlara “besmele”nin hemen yanı başına “Bugün Allah için ne yaptın” cümlesi iliştirilirdi. Taksilerde de tam yolcunun önüne gelecek şekilde aynı cümle yazardı. Hatırlıyorum ağabeyimin gidip odanın bana kalmasından sonra her tarafını Fenerbahçe bayrak ve çıkartmalarıyla doldurduğum odamda dolabın üstüne de o janjanlı kağıtlardan bir tane de ben yapıştırmıştım. Bugün Allah için ne yapmıştım? Öyle böyle değil neredeyse her akşam küçük çaplı bir nefis muhasebesine bile dalıyordum; ne yaptım sahi diyerekten… 

Zaman değişti, ülke değişti, Müslümanlar değişti…

İran Irak savaşı bitti… Mücahitler Sovyetleri kovdu…

Yok, yok o kadar geriye gidip sosyolojik, psikolojik tahliller yapmayalım. Konuya doğrudan girelim!

Bir minicik soru; Hz. Peygamber’in müşrik, münafık, Hristiyan, Yahudi vs. herhangi bir inanmayanına, düşmanına karşı küfrettiğine hakaret ettiğine dair bir rivayet okudunuz, duydunuz gördünüz mü? Hatta bırakalım inanç boyutunu bireysel anlamda mesela eşine iftira atanlara, amcasına müsle yapanlara karşı tövbe haşa küfrettiğine, hakaret ettiğine dair bir minicik rivayet kırıntısı gördünüz, okudunuz mu?

Hâşâ!  Bilakis yanında sövüldüğü zaman yüzünü çevirdiğine veya sövene karşı “çirkin/kötü konuştun” deyip yüzünü çevirdiğine dair elimizde rivayetler var…

Sahi o Peygamber idi ve “maalesef” birilerini bağlamıyor değil mi?

Tamam, soruyu değiştirelim; sahabeleri de geçelim… İmamlarımızdan, âlimlerimizden, İslam’ı bir şekilde anlatan, öğreten birilerinin herhangi bir karşı gruba küfürler hakaretler yağdırdığını hiç gördünüz mü?

Bu zamana kadar!

Hâşâ!

Gelelim bugünkü ülkemizdeki “din diline”!

Beğenmediğin, görüşlerine katılmadığın ve hatta inancına doğrudan saldırı olarak düşündüğün bir görüş ve o görüş sahibi hakkında ne yapılır?

Reddiye yazarsın! Konuşmuşsa konuşur; yazmışsa yazarsın!

Buyur gözüm cevabın dersin! 

Öyle gizli kapaklı da değil ha! Yüreğin yetiyorsa; çıkarsın çatır çatır yazarsın veya konuşursun!

Ama küfretmek!

Hakaret etmek!

Üstelik bunu İslam adına yaptığını iddia etmek!

Tövbe! Hâşâ!

Daha açık yazayım; İslam sizin o kokuşmuş pis ağzınızın savunusuna kalmadı!

Nasıl bir zavallılık nasıl bir sefalet nasıl bir utanmazlıktır ki, güya bu dille İslam inancı hatta ve hatta ehl-i sünnet inancı savunuluyor!

Allah billah aşkına İslam’ın, İslam düşüncesinin savunusu sosyal medyanın karanlığının arkasına sığınarak ona buna küfreden “lağım ağızlılara” mı kaldı?

Burada bir parantez açayım; ağzı bozukluk anlamında okumuş okumamış, unvanlı unvansız vs. ayrımı da yapmıyorum. Geçenlerde e-posta/mail arşivimi kurcalarken denk geldim; linçe uğramakla prim kasan hocalardan birinin bana yarım sayfa küfrettiği maili… Gülümsedim aradan geçen yıllar… 

Hanımlar, beyler ve dahi ergenler!

Bir daha söyleyeyim; İslam’ın, Ehl-i Sünnet’in, İslam düşüncesinin, âlimlerimizin küfürle hakaretle savunulmaya ihtiyacı yok!

Her kim bu şekilde İslam’ı savunduğunu söylüyorsa bilin ki, doğrudan İslam’a saldırıyor demektir! 

Allah billah aşkına nedir bu ya?

 Son dönemlerde iyice “azıtmış” olan bu ahlaksızları ciddiye almak tabi ki söz konusu değil. Ancak hukukun görevi vatandaşının onurunu, şerefini de korumak değil midir? İnsanlığını kaybetmiş bu İslam ve Peygamber düşmanlarının o kokuşmuş pis nefesleriyle, ahlaksızlıklarıyla, birilerinin şahsına veya ailesine hele hele anne gibi “kutsal” bir varlığa küfretmelerine adalet sistemi nasıl sesiz kalabilir? 

 

 

 


 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar