ZİRVEDEN DRAMATİK SONA
MÜSLÜMAN SULTANLAR
Editör : Mehmet AZİMLİ
Mana Yayınları / İstanbul 2020, 1. Baskı
Tanıtım: Edip AKYOL[1]
“Düşüşü
görmeyen kimse izzeti ne bilsin”
İbn Hazm
Prof. Dr. Mehmet AZİMLİ’nin editörlüğünde ve alanında uzman kişilerin kaleme aldığı elimizdeki bu eser daha önce yayınlanmış ve okuyucunun büyük ilgisini çekmiş olan Müslümanların Engizisyonu 1-2 kitaplarının tamamlayıcısı niteliğindedir. Müslümanların Engizisyonu kitaplarında iktidarla veya hâkim güç ile bir şekilde çatışmış alimlerin hazin öyküleri ele alınmışken bu çalışmada ise iktidarda/zirvede olanların düşüşü ve hazin sonu ele alınmıştır.
Eserdeki yazılar ansiklopedilerde yer aldığı gibi kısa ve öz olarak
iktidar sahibinin “Hayatı, Yönetim ve Hakimiyeti, Ölümü” şeklinde kısa
bölümlerden oluşmaktadır. Böylece okuyucuda kişilerle ilgili merak
uyandırmakta, araştırmacılara ise kapı aralamaktadır.
Kitabın adından da anlaşılacağı üzere eserde, bir dönem sultan
olmuş, bir ülkenin veya imparatorluğun en tepe noktasında iken bir şekilde
iktidardan düşürülmüş ve dramatik bir sonla terk-i diyar eyleyen Müslüman
Sultanlar anlatılmaktadır. Bu sultanların yükseliş ve düşüş öykülerini hüzünle
ve ibretle okuyacaksınız.
Kitapta konu edinen şahsiyetlerden Hz. Osman ve son dönemdeki
bazıları hariç genel olarak saltanatla iktidara gelmiş ve bir şekilde iktidarı
elinden alınmış ve cezalandırılmış şahsiyetlerdir. Burada editörün altını
çizdiği husus şudur: “Hiçbiri öncesinden ibret almamış ve aynı hataları
tekrarlamıştır”
İslam toplumlarındaki 1400 yıllık iktidar serüvenini, benzer
sahnelerden oluşan ve tekrar eden hızlandırılmış bir film şeridi gibi
izleyeceksiniz. Sadece isimler ve unvanların, coğrafyalar ve sarayların
değiştiğini, ama aynı hikâyenin devam ettiğini göreceksiniz.
Hz. Ömer’den hilafeti devralmış, muazzam toprakların hâkimi, Resulullah’ın
(s) kızları Rukiyye ve Ümmü Gülsüm ile sırayla evlendiği için kendisine
‘Zü’n-Nureyn’ denilen ve cömertliği ile ün salan halife Hz. Osman’ın bir Yahudi
mezarlığında sona eren hazin hikayesini okuyacaksınız.
Tunus’tan Fransa’ya kadar olan toprakların fatihi ve hâkimi olan,
askeri kabiliyetleri sebebiyle tarihin en önemli komutanlarından biri addedilen
tabiinden Musa b. Nusayr’ın, ölüm döşeğinde olan halife Velid b. Abdülmelik’in
isteğini yerine getirmesinden dolayı, adı geçen halifenin yerine geçen oğlu
Süleyman b. Abdülmelik’in gazabına nasıl uğradığını ve acı sonunu,
Henüz on üç yaşında bir çocukken, Abbasi devletinde Halifelik
makamında vezir ve saray ileri gelenlerinin etkisiyle veliaht tayin edilen, her
ne kadar ismi Muktedir olsa da iktidarda kalmış olduğu dönem boyunca hiç de
muktedir olamamış ve çeyrek asırlık bir iktidarın sonunda üzerindeki elbiseleri
ve parmaklarındaki yüzükleri bile alınmış başsız ve kefensiz çıplak bedeniyle
ortada kalan Halife Muktedir Billah’ı,
Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Kutalmışoğlu, Anadolu
fatihi Süleyman Şah’ın intiharla biten hayat serüvenini,
Yirmi sekizinci Abbasi halifesi Müstazhir Billah’ın oğlu olarak
dünyaya gelen, Abbasi hilafetini dünyevileştirme arzusuyla imparatorluk hayali
kurarken Batıniler’in keskin hançerine takılan, acınası bir halde cesedi ortada
bırakılan halife Müsterşid Billah,
Osmanlı Devleti kurucusu Osman Gazi’nin torunu, I. Murad’ın oğlu
olarak dünyaya gelen, ele avuca sığmayan, yerinde duramayan, Roma İmparatoru ve
pek çok Hıristiyan kralını emri altında tutan “Sultan’ul-İklimi’l-Rum” olan
Yıldırım Bayezid’in zincirlere bağlı demir kafes içinde ve perişan bir halde
hayata veda edişini,
Moğol atları altında
çiğnenen beş asırlık Abbasiler’in son halifesi Mustasım’ı,
Kudretli Eyyübiler’in
ok tahtası yapılan Sultanı Selahattin Yusuf’u,
Oğlu IV. Mehmet
tarafından boğdurulan Osmanlı Sultanı İbrahim’i,
Dünyaya meydan okurken
bir çukurda yakalanarak idam edilen Saddam’ı,
Halk devrimcisi
iddiasındayken halk tarafından canlı yayında linç edilen Kaddafi’yi,
Ve daha nicelerinin
hazin dolu öyküsünü ve “Ne oldum dememeli ne olacağım demeli” ata sözünün vücut
bulmuş halini okuyacaksınız...
Sonuç Olarak eserde,
kaleme alınan Sultanların veya iktidar sahiplerinin yaşam öyküleri okunduğunda;
İslam tarihinin edata Müslüman liderlerin birbiriyle mücadele tarihi olduğunu,
özellikle gücü elinde bulunduranların, otoriteleri tehdit edildiğinde veya
kendilerine muhalif bir güç oluştuğunda tepkilerini çok sert bir şekilde ortaya
koymaktan çekinmedikleri ve söz konusu tepkilerini meşrulaştırmak için nassın
kullanılmasından da kaçınmadıkları görülmektedir.
Keşke her iktidar sahibi, üstlendiği vazifenin, hesabı verilebilen en zor sorumlulukların başında yer aldığının idrakinde olabilseydi! Keşke tüm tahtlar; Şura, adalet/hukuk, hikmet, mağfiret temelleri üzerine kurulabilse! Keşke her iktidara gelen öncesinden ibret almış ve aynı hataları tekrarlamamış olsaydı! Bizler de bu öyküleri bugün daha farklı anlatsaydık!
"Geçmişten adam hisse kaparmış. Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?.."
Mehmet Akif ERSOY
0 yorum:
Yorum Gönder