2 Şubat 2023 Perşembe

Adil Hayvan


ADİL HAYVAN

İbrahim BARCA

Yakında ülkemizde genel seçimler gerçekleşecektir. İktidarı, muhalefetiyle tüm siyasi taraflar adaylarını belirleyecekler. Kendi belirledikleri adayların kazanmasını sağlamak, yönetilenleri ikna etmek ve etkilemek için iktidar ve muhalefetiyle her parti ve eğilim değişik şekillerde propaganda faaliyetlerini gerçekleştirecektir. Tarih ve ilahiyat üzerine düşünen, çalışan bir akademisyen ve vatandaş olarak beni etkileyecek ve ikna edecek unsurun ön eki ve/veya son eki ne olursa olsun adalet olduğunu yazımın hemen başında belirteyim. Geleneksel, modern ve nispeten postmodern dönemlerin iç içe geçtiği ve yaşandığı ülkemizde, hala adaletin tüm dünyada olduğu gibi en öncelikli mesele olduğu kanısındayım.  Yazımın devamında hayvanlar aleminin adalet bağlamındaki yeri ve önemine dair paylaştığım düşüncelerimden dolayı benim oyum, benim ve diğer insanların hayvanlara bakışımızı, onlarla ilişkimizi olumlu değiştirebilen ve geliştirebilen adaylara ve partileredir. Çünkü bana göre hayvani adalet, insani ve ilahi adaleti geliştirmekte ve hatta belirlemektedir.

İnsanların adalete bakış açıları, düşünceleri ve pratikleri; hayvanlarla olan ilişkileri, onlara karşı tavır ve tutumları ve hayvanlar âlemine ait algıları ile yakın bir ilişki içindedir.  Bu ilişki ve algının nasıllığı insanların kendileri ile ilgili algılarını ve birbirleri ile olan ilişkilerini de etkilemektedir ve hatta belirlemektedir. Bizzarure tarih boyunca insanın ortaya koyduğu adalet ve/veya adaletsizlikler de genel manada buna göre şekillenmektedir.

İnsanlar aleminde insana ait olmayan asıl adaletin sadece öte dünyada mutlaka gerçekleşeceğine inanan birçok dindar bulunmaktadır.  Bunlar bu dünyada insani adalet hususunda kendileri ile ilgili hiçbir görev ve sorumluluk görmemekte ve düşünmemektedirler. Gördükleri veya göremedikleri, anladıkları veya anlamadıkları tüm insani ve hayvani adaletsizlikleri ilahi adalete havale etmektedirler ve bunun en doğrusu olduğuna inanmaktadırlar. Ayrıca bu türden insanlara göre tüm hayvanlar, belli bir akıl ve duygu sahibi olsalar da ya kendileri için yaratılmıştır yani sadece onların dünyevi-uhrevi maslahat ve menfaatleri için mevcuttur ya da sadece insan için var olan doğanın devamlılığı için var edilmiş ve bizatihi hiç bir anlam ve görevleri olmayan, düşünemeyen varlıklardır. Hayvanlar alemine dair böylesi sorunlu bir bakış ve inanç aslında bu türden insanların da hayvanlar aleminden olduğunu bizzarure ispat etmektedir. Bu algı ve inanç devam ettikçe de tarih boyunca bu insanların kendi elleri ile meydana gelen insani ve hayvani adaletsizlikler, sürgit devam edecektir.

Bu guruba karşılık, dünyanın sadece bu dünyadan ibaret olduğuna ve hayvani adalet de dahil adaletin sadece insani adaletten ibaret olduğuna inanan birçok dindar ve dindar olmayan insan türü de mevcuttur. Bu insanlar insani ve hayvani adalet konusunda, kendilerinin tek sorumlu olduklarına inanmaktadırlar. Önceden belirtildiği üzere bu türden insanların da hayvanlarla olan ilişkileri, onlara karşı tavır ve tutumları,  hayvanlar âlemine ait algıları kendileri ile ilgili algılarını ve birbirleri ile olan ilişkilerini görünen ve bilinen şekilde etkilemiş ve belirlemiştir. Adalet noktasında bu insanların yönetimlerine ve tasarruflarına bakıldığında cevher bakımından diğer taraftakilerden pek bir farkları olduğu görülmemektedir. Bu türden insanlar da sahip oldukları evrimsel ve yaratılmış akıl sayesinde kendilerini hayvanların ve hatta kendileri gibi olan öteki insanların dahil olduğu doğanın doğal efendileri olarak görmektedirler. İnsanlardan ve hayvanlardan ruh ve duygularını tamamen arındırmış olan bu gurubun adalet anlayışları ise salt kendilerinin konfor, rahatlığı ve özgürlükleri bağlamında şekillenmiştir. Adalet ve adaletsizlikler sadece onlar söz konusu olduğunda ve onlar var olduğunda ortaya çıkan unsurlardır. Onların olmadığı dünya boş ve anlamsızdır. 

Dini, coğrafi, tarihi, sosyal ve/veya etnik nedenlerden dolayı yukarıda zikri geçen her iki gurup içinden olan ve onlarla görünen veya yaşayan ancak hayvanlarla ilişkilerini ve onlara yönelik algılarını her daim olumlu manada değiştirebilen, geliştiren ve ilerleten ve akıl sahibi olma dışında onları da kendileri gibi gören insanlar da bulunmaktadır. Aslında tarih boyunca hem insanlara hem de hayvanlara yönelik adalet bağlamındaki tüm gelişme ve ilerlemeler bu türden insanların eliyle olmuştur denilebilir.

Sonuç olarak varlığın en zayıf halkası olan hayvanlar bağlamındaki düşünsel ve pratik adalet; varlığın diğer halkalarına yönelik adalet düşüncesini ve pratiğini geliştirecektir. Nitekim bir hadiste de bu gerçek şu şekilde vurgulanmıştır: “Yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündeki de size merhamet etsin.”

 

 

 


 

1 yorum:

  1. Gerçekten bu konuda haklısınız bu güzel yazınızdan dolayı da teşekkür ederim

    YanıtlaSil

Yazarlar