16 Şubat 2023 Perşembe

“Ve İnsan ‘Buna ne oluyor’ dediği zaman” (Zilzâl, 3)

“Ve İnsan ‘Buna ne oluyor’ dediği zaman”

(Zilzâl, 3)

Prof. Dr. Şaban ÖZ

Bir cebriden beklenilmeyecek düzeyde hatta hastalık derecesinde planlı yaşayan biriyimdir. Yıllık, aylık, haftalık, günlük planlamalardan söz etmiyorum; saatlik dakikalık planlamalardan… Bildiğiniz boş adam işi işte!

Pazartesi sabah namazından sonra telefonu şarja takacağım… Köşedeki benzinlikten, benzin ve gaz alacağım… Üngüt ptt kargodan iki atama raporunu Malatya ve Hatay’a göndereceğim… Okulda kahvaltı… Gün içerisinde “Hz. Peygamber Dönemi Yahudilerin İslam Çağrısına Tepkileri” başlıklı tebliğin son okumasını yapıp düzenleme kuruluna göndereceğim… Vakit kalırsa “Hz. Peygamber ve Yoksullar” kitabının çıktı okumasını yapacağım… Saat 16.00’da İstanbul’dan gelen eşimi ve Ömer Asım’ı alacağım… Dönüşte markete uğrayıp meyve-sebze alışverişi…

İnşallah!

Sabah namazı diye uyanıp saate baktım… 04.15!

Deprem!

Geçer!

Geçecek!

Eşhedü en lâ…

Geçmedi…

Duracak!

Durmadı…

Yatakta oturup dolapların avizenin sallanmasını izledim…

Sahi çömelip elimizi başımıza koyacaktık değil mi? Yok, kelime-i şehadeti getirip yatakta oturdum.

Bu sefer aklıma kitaplarım gelmedi. “63 yaşında öleceğim iddiası çöktü ya la” dedim kendi kendime… Daha 14 yılım vardı… Gel de şimdi bunu millete anlat bile dedim…

Şokta mıydım belki. Yok, öyle ölümden korkmam falan ayaklarına girecek değilim, her fani ve mücrim gibi ben de korkuyorum! Ama o ân gelmedi işte… Doğanyol depreminde kitaplarım gelmişti aklıma şimdi öleceğimi tahmin ettiğim yaştan önce ölecek olmam! 

Dolabın devrilmesiyle sarsıntılar bitti… Yoksa sarsıntıların bitmesiyle dolap mı devrildi… Bilmiyorum!

Hemen anama koştum!

Şükür… Çocukların devrilen dolapları üzerinden ulaştım, iyiydi…

Hazırlan hemen çıkıyoruz dedim.

Çıkacak mıyız dedi, daha önce çıkmamıştık! Çıkacağız dedim.

Telefondan eşimi aradım… Maraş yıkıldı, biz iyiyiz, gelmeyin!

Sonra arkadaşlar…

Giyinip eve bakmaya çalıştım…

Çalışma odası açılmıyor… Kitaplarım…

Anacığımın “Allah Allah” zikri arasında dışarı çıktık!

Zikri hafiye geçmeye ikna edip indirmem uzun sürmedi…

On bir kat!

Kaç gündür yağmayan kar ve yağmur…

Arkadaşların iyi olduğu haberini alınca güzergâh da belirlenmiş oldu, ilahiyatın bahçesi!

Deprem miydiler artçı mıydılar…

On gibi tekrar eve döndüm! Anamın ilaçları…

Bir ekmek, bir poşet dolusu elma…

Ne tuhaf koca evde alıp götürecek yiyecek bulamadım!

İkinci deprem!

Fakültede İbrahim Çetintaş Hocanın odasında yakalandık…

Artçı sandık…

Ama bu seferki daha bir başkaydı…

Odama uğradım… Birincide sadece dosyaları indirmişti, şimdi dolaplar da gitmişti… Orayı da kilitledim!

Kar, soğuk…

Bilmezlik…

Habersizlik!

Halit Çil Hocanın ikinci kattan girip gençlik merkezini açması…

Hiç bitmeyen sallanmalar… artçılar…

Akşam karanlığında açık bulduğum şehrin dışındaki tek marketten su ve yenilebilecek ne kalmışsa alırken “9-12 arası dikkatli olun çok büyük deprem olacak, bacanağım söyledi” diye bağıran adama “Bacanağın Allah ile mi konuştu?” demem, kısa süreli gerilim… İnsanların araya girmesi…

İkinci gün tek konu vardı; ne yapacağız?

Kayseri yolu; kar, tipi…

Osmaniye yolu; trafik tıkalı…

Yakıt yok…

İlgisizlik…

Unutulmuşluk…

Tövbe haşa sizler tarafından değil! Kendime ölürsem arkamdan bir Fatiha okuyan çıkar mı acaba diyordum… Utandırdınız beni… Ben bile inanamadım ne kadar sevenim olduğuna… Hocalarım, dostlarım, arkadaşlarım, öğrencilerim… Beni tanıyanlar, bilenler…

Sahi iyi ki varsınız biliyor musunuz? O sıkıntılı anlarda telefonda isminiz yazsın yazmasın hani aranmak, sorulmak…

Bir sesin insanı bu kadar mutlu edeceğini hiç düşünmezdim… “Nasılsın” “Ne yapalım” “Buraya gel” “Ne lazım” …

İkinci gün ayrılık kararı… Hızla alınan bir iki parça kıyafet, kurtarılan bilgisayar… En sevindiğim Siyer notlarım…

12 gibi Kahramanmaraş’tan ayrıldık. Nurdağı’na ulaşmamız 8 saat sürdü…

Yeğenim Mustafa’nın Ankara’dan getirdiği benzinle yola devam…

Otobanda sabahlamak…

Ankara ve bir gün sonra İstanbul…

Öğrencilerim…

İnsanlarımız…

Hepsine rahmet olsun…

İyiyim demeye utanmak duygusu!

Rabbim milletimizin yardımcısı olsun…

Zor zamanlar…

Ama aşacağız işte bir şekilde…

Unutacağız ve yaşayacağız hiç yaşamamış gibi!

 

[Not-1: Bu arada hâlâ raporları gönderemedim, on şehre kargo dağıtımı yapılmıyormuş]

[Not-2: Tebliği bugün teslim edebildim]

 

  


 

6 yorum:

  1. Geçmiş olsun hocam Rabbım güç kuvvet versin ölenlere rahmet eylesin mekanlari cennet olsun Başınız sağ olsun Rabbım sabır versin .Kalanlara sağlık sıhhat afiyet versin...

    YanıtlaSil
  2. Çok geçmiş olsun…

    YanıtlaSil
  3. Allah bir daha yaşatmasın Çok Geçmiş Olsun

    YanıtlaSil
  4. Allah bir daha yaşatmasın🤲

    YanıtlaSil
  5. Şaban hocam geçmiş olsun, Rabbim cümlemizi korusun, kollasın.

    YanıtlaSil
  6. Allah'ım esirgesin... Beterinden de tekrarından da benzerinden de korusun 🤲🏻🤲🏻🤲🏻

    YanıtlaSil

Yazarlar