29 Nisan 2021 Perşembe

TARİHÎ SÜREÇ İÇERİSİNDE ERMENİLER VE ERMENİ MESELESİ- III

 


TARİHÎ SÜREÇ İÇERİSİNDE ERMENİLER VE ERMENİ MESELESİ- III

- HAYK’IN ÇOCUKLARI VE İSLAM TARİHİ KAYNAKLARINDA ERMENİLER –

 

Doç. Dr. Cahit KÜLEKÇİ

Ermenilerin ve Ermeni yurdunun isimlendirilmesi konusunda yaşanan karmaşaya bir önceki yazımızda temas etmiştik. Ermenilerin millî tarih yazarlarından 410-490 yılları arasında yaşadığı ifade edilen Moses Chorenensis, Ermenilerin kökenlerini Nuh peygambere ulaşacak bir zincirle açıklamaya çalışarak Ermenilere özgün bir etnik geçmiş ihdas edebilmiştir: Japhethus [Yafes], Gamerus, Thiras, Thorgomus [Togorma], Haicus, Armenacus, Aramæis, Amafia, Gelamius, Harma, Aramus.

Aktardığımız bu zincirde Togorma’nın oğlu olan Hayk, günümüzde Ermeniler olarak bilinen milletin atası konumundadır. Hayk’ın Ermenilerin atası sayılması ise şu şekilde hikâye edilmektedir: ‘Hayk, Ermenilerin tarihini Yâfes’e bağlayan bir temsilcidir. Ve hiç şüphesiz Ermenilerin babası sayılmaktadır. Hayk kendi milletinden olanları topladı ve 300 kadar kişiyi Babilion’da bıraktı ve kendisi Ararat Dağı’na devam etti. Bu göç tahminen M.Ö. 2107 ya da 2607 yıllarında gerçekleşti. Oraya vardığında aralarına orada oturan bölge halkından da bir kısım insan katıldı. Bu insanlar Ararat’ta bulunan ve gözlerden uzak bir medeniyete sahip insanlardı. Herhangi bir devletleri olmayıp, Nuh peygamberin dilini konuşuyorlardı. Bunlar Hâm’ın neslinden gelenler olduğu tahmin ediliyor. Hayk’ın önderliğinde gelen topluluğun Ermenistan’a yerleşmesinden sonra da komşulukları devam etti. Şayet bu doğru ise Hâm ile Yâfes’in neslinden gelenler ikinci kez karşılaşmış oldular. Hayk kısa bir süre bu bölgede kaldıktan sonra büyük torunu Cadmus’u orada, Ararat’ın yakınlarında bırakıp batıya doğru hareket etti. Birkaç gün süren yolculuğundan sonra Hayk geniş bir düzlüğe ulaştı ve buraya Hayc adını verdi. Kendisinden sonraki nesiller de bu ismi daima akıllarında tuttular ki Ermenistan’ın kurucusu Togorma’nın soyundan gelmekteydi.’

Buradaki bilgiler Hayk’ın Ermenistan bölgesine göç etmesi ve göç ettiği bölgeye kendi ismini vererek, bölgenin Ermenilere özel kılınması ile ilgilidir. Burada anlatılanların tamamının doğru olduğu bir an için kabul edilse de esâs mesele, Hayk’ın Babilion Bölgesi’ne nasıl geldiğidir.

Antik kaynaklarda rastladığımız ve ‘Aram’ ile başlayan, Ermenilere nispet edilen kelimelerin neredeyse tamamının kökenini teşkil eden Aram’ın öyküsü Mikael Chamich’in (1738-1823) kitabında geniş şekilde anlatılmıştır. M. Chamich Ermenilerin millî kimliklerini oluşturma aşamasına Aram’ın Anushavan saltanatı ile başlamaktadır: ‘Aram, kendisinden önce tahtta bulunan hükümdarın vefatından sonra oun vasiyeti doğrultusunda tahta çıkmıştır. Ermeniler, bu hükümdarın rehberliğinde Kafkasya’dan Taurus’a kadar olan bölgede millî güç olarak varlıklarını korumuşlardır.’

M. Chamich’in Ermenilerin millî kimliklerinin oluşumuna dair verdiği bu ilk bilgilerden sonra Med kralı Neuchar’ın Ermenilerden askerî yardım istemesi ve bu yardım isteği karşısında Aram’ın 50.000 kişilik bir orduyla Medlere yardım etmesi Ermenilerin gerçekten de henüz erken sayılabilecek bir dönemde ciddi güç haline geldiklerini göstermektedir. Nitekim Aram’ın Medlere yaptığı bu yardım sonrasında Medler’den bir parça toprak aldığı ve sonrasında artan gücüne paralel olarak Babilion kralının davetiyle Kapadokya bölgesine doğru kaydığı da öykülenmektedir.

M. Chamich, verdiği bilgilerin devamında Kapadokya bölgesinin Ermenilerin yerleştiği ilk bölgelerden birisi olduğunu izah ettikten sonra Ermenistan’ın birkaç taksimâtından bahseder ve Hayk’ı da bu taksimâtlardan birisinin lideri konumuna getirir. Hayk’ın liderliğindeki Büyük Ermenistan’dır.  Böylelikle Ermeni tarihçileri tarafından da Ermeni isminin Aram’dan geldiği kabul edilmekte, Aram pek çok askerî zaferlere imza atmakta, Hayk da Aram’ın kurduğu sistem içerisinde yer alan ve Ermenilerin atası olan bir kişilik olarak değerlendirilmektedir.

İslam Tarihi Kaynaklarında Ermeniler

İslam tarihi kaynaklarında da Ermenilerin erken tarihlerine ilişkin pek bilgi bulunmamaktadır. Az da olsa aktarılan bilgilerin çoğunda ise yukarıda bahsettiğimiz mitolojik unsurlar yer almaktadır. Bu bağlam İslam tarihçileri bir dönemde Ermenileri de, farklı mezhepten olsalar da Hristiyanlık temelinde Rumların içinde değerlendirdikleri gibi bir sonuç çıkarabilmekteyiz. Kaynaklarda daha çok coğrâfî bölge olarak Ermeniyye ya da İrminiyye tabirleri geçer ki, bu bölgelerden de kasıt, temel manada bugünkü Doğu Anadolu bölgesidir. Aksi halde İslam tarihçileri bu bölgeyi Ermeni halkının yaşadığı bölge, anlamında kullanmamışlardır.

Müslümanların Hz. Ömer döneminden itibaren Ermeniyye bölgesine yaptıkları akınlar sebebiyle, Ermenilerle henüz erken denebilecek bir dönemde karşılaşmış olabileceklerini düşünmekle beraber, doğrudan Ermeni halkını hedefe alarak hareket ettiklerini söylememiz mümkün değildir. Hz. Ömer dönemi de dâhil olmak üzere, Müslümanlar her dönemde Ermeniyye olarak adlandırdıkları bölgeye askerî seferlerini esâsen Bizans’a kısmen de Sasaniler’e karşı düzenlemekteydi.

Ermeni kaynaklarında geçen, Ermenilerin Hz. Nûh’a bağlandıkları Yâfes’in soyunu burada tekrar zikrederek İslâm tarihi kaynaklarına dönmek istiyoruz: Japhethus [Yafes], Gamerus (Gomer), Thiras, Thorgomus, Haicus (Hay, Hayk), Armenacus, Aramæis, Amafia, Gelamius, Harma, Aramus.  Ermeni tarihçi M. Chorenensis’in Ermenilerin soyunu bu şekilde Hz. Nûh’a kadar götürmesi ne Tevrat’a ne de İslâm tarihi kaynaklarına uymaktadır. Tevrat’ta Yâfes’in oğulları şu şekildedir: Gomer, Magog, Meday, Yâvan, Tuval, Meşek, Tiras. Yine Tevrat’a göre Ermenilerin atası sayılan Hayk’ın babası Togorma da Gomer’in oğullarındandır. M. Chorenensis’in ifade ettiği gibi Hayk ismi Tevrat’ta geçmemekte ve hatta M. Chorenensis’in vermiş olduğu neseb zinciri Gomer’den sonra farklılaşmaktadır. Zira Gomer’in de Togorma’dan başka iki oğlu daha vardır ve onların da isimleri Rifat ve Aşkenaz’dır, Togorma değildir.  Üstelik yine Ermenilerin atası sayılan ve Ermeni isminin türetildiği kök isim olduğu ileri sürülen ‘Aram’ da Tevrat’a göre Yâfes’in değil Sâm’ın oğludur: Elam, Asur, Arpakşat, Lud, Aram. Aram’ın oğulları da Ûs, Hul, Geter ve Maş’tır.

İslâm tarihi kaynaklarında ise ‘Aram’ hakkında verilen bilgilerde farklılıklar bulunmaktadır. İbn İshâk Hz. Nûh ve oğlu Sâm’ın neseb zincirini şu şekilde ifade etmiştir: Nûh’un oğlu Sâm, onun oğlu Arfahşad, onun oğlu Şâleh ya da Şâlih, onun oğlu Ayber, onun oğlu Fâlih ya da Fâleh.  İbn İshâk, Hz. Nûh’un diğer oğullarıyla ilgili bilgi vermezken, Sâm’ın oğulları da Tevrat’takinden farklıdır.

İbn Hişâm da İbn İshâk’ın verdiği nesebi vermekle yetinmiştir.  Ancak İbn Hişâm’ın İbn İshâk kaynaklı başka bir yerde verdiği bilgide Sâm’ın İrem (Aram) isimli bir başka oğlundan daha bahsedilmektedir.  Nitekim İbn İshâk da Arapların soylarını izâh ederken Âd kavminin Sâm’ın diğer oğlu olan ‘İrem’ ya da ‘Aram’dan türediğini ifade etmiştir.  Fakat bu neseb zinciri de Tevrat’ta yer alan neseb zincirinden farklıdır ama Ermenilerin ısrarla Yâfes’e bağladıkları Aram, her iki kaynakta da Sâm’a bağlanmaktadır.

Muahhar İslâm tarihi kaynaklarında da durum çok farklı değildir. İbn Esîr’de geçen Hz. Nûh’un neseb zinciri de İbn İshâk’ın verdiği bilgilere dayandığından, İbn İshâk ve İbn Hişâm’da geçen zincirden farklı değildir. Ancak İbn Esîr’de verilen neseb zincirleri çok daha fazla ayrıntı içermekte, Hz. Nûh’un oğullarından türeyen kavimler hakkında da bilgi verilmektedir.

Buna göre Hind ve Sindler, Tekvîn b. Yaktın b. Gabir b. Salih b. Erfahşed b. Sam b. Nûh şeklinde bir nesebe sahip iken Sâm’ın Aram ya da İrem adındaki oğlundan Avs, onun oğlundan da Âd kavmi türemiştir. Hz. Nûh’un Yâfes isimli oğlundan ise Câmir, Muâ’, Mûrek, Buvân, Fubâ, Mâşic ve Tireş isimlerinde oğulları olmuştur. Tireş’in çocuklarından Türkler ve Hazarlar; Câmir’in evladından da Farslılar türemiştir. İbn Esîr’in vermiş olduğu bu neseb bilgisi, Tevrat’ta verilen neseb bilgisiyle yakınlık arz etmektedir.

Görüldüğü üzere ne antik Yunan, Roma ne Pers ve ne de İslam tarihi kaynaklarında Ermenilerin etnik kimlikleri ve antik tarihleri ile ilgili olarak çok fazla anlatı yer almamaktadır. Bu durumun temel sebebi Ermenilerin siyasî bir güce sahip olamamalarıdır. Öyle ki Ermeniler, İstanbul’un fethine kadar belirli coğrafyalarda ve dağınık biçimde yaşarlarken, ancak fetihle ve fetihten sonra İstanbul patrikhanesinin kurulmasıyla birlikte çok daha belirgin bir toplum haline gelmiştir.


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar