8 Ekim 2021 Cuma

Tarih Din Değildir

 

Ebû Ömer b. Dâvud

 

Her inancın bir geçmişi var. Geçmişi yoksa ona bir geçmiş hazırlanır. Bu sebeple geçmiş ile inanç arasında sürekli bir ilişki olması anlaşılabilir bir durum…


Dinle tarih birbirlerini inşa ederler. Bazen din tarihî gelişmelerle şekil alır, bazen de tarihe inanç ve kanaatlere göre ayar verilir.

Geçmişte meşruiyet arayışı, bir anlatının hoşa gitmemesi, küçük ya da büyük rötuşlarla olanı olması gerektiği gibi gösterme, dini tercihlerin sonuçlarından bir kısmıdır. Bu yaklaşım sebebiyle tarihçiden beklenen olanı değil, olması gerekeni anlatmasıdır. Bu da yetmez, anlattığına inanması yani kurgusal ve manipüle edilmiş ilmiyle âmil olması gerekir.

Dinin geçmişte meydana gelen olaylar gibi tarihin konusu olması kaçınılmaz… En azından kişi ile Allah arasında öznel ve içsel ilişkinin dışında kalan boyutu için durum bu… Hatta öznel olanın dışa yansıması da tarihin konusu...

Buraya kadar sorun yok.

Asıl sıkıntı tarihte olan bazı gelişmeleri, insanların kişisel tercihlerini, tutum ve davranışlarını, çoğu zaman iradi olmayan içinde bulundukları olayları din zannetmek…

Geçmişte vuku bulan olayların kendi koşulları içinde anlamı ve etkisi varken sonraki dönemler için tarihi bir olay olmanın ötesinde bir anlam ve önemi yok.

Tarih açısından saat hiçbir zaman durmaz.

O zaman neden gönüllü olarak saat durmuş gibi yaşayalım?

Başkasının iradi ya da gayri iradi yaşadıklarını neden kendimize din olarak kabul edelim?

Hataları yok sayarak, tevil ederek, doğruları abartarak kendimizi neden kandıralım?

Tarihi tarih olarak, dini metinleri kendi evrenini dikkate alarak okuyalım. Onun da tarihle ilişkisini göz ardı etmeden… O zaman tarih okurken tüylerimiz diken diken olmaz, insanı insan olarak okumuş oluruz.

Bir insanı canavar, bir diğerini melek olarak gösterme yanılgısına gönüllü olmaya gerek var mı?

Aklımızı teslim etmeden ve meseleyi iman konusuna çevirmeden hakikatin peşindeki tarihçinin anlattıklarına kulak verirsek tarihi bize din diye yutturan insanların sihrinden kurtulur, irademizi başkasının eline koymayız.

Esaret zincirlerinden kurtulmanın yolu, bize sunulan, sorgulanamaz olduğu iddia edilen perspektifle değil, akıl ve muhakemeyle, tefekkür ve teenniyle, serinkanlılıkla ve sükûnetle geçmişi anlamak, bugünü yaşamak ve geleceği planlamaktan geçer.

Bizi akletmeye çağıranlar değil, körü körüne inanmaya davet edenler daha çok yanıltır.

Tarihi bize din dine anlatanlar, mezhebin görüşüne göre tarih diye bir hakikat olduğunu zannedenler yanılgılarına bizi ortak etmek isteyebilirler. Bunlar çoğu zaman yanılgı içinde olduklarını bilmezler, düşünmezler, kendilerine ihsas ettirildiğinde ise savunmaya geçerek kabul etmezler.

Mezhebin görüşüne göre tarih olmaz, mezhebin görüşüne göre yorum olur, o da çoğu zaman yönlendirici, bazen de yanıltıcı olur.

Gelin tarihe din olarak inanmaktan vazgeçelim.

Gelin tarihin ve dinin yakasından düşelim.

Hem tarih ve din rahatlasın hem de biz rahatlayalım.

 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar