23 Ekim 2022 Pazar

Tercüme Sorunumuz ve Er-Rahîku’l-Mahtûm Adlı Eserin Tercümesi Üzerine Birkaç Not


TERCÜME SORUNUMUZ VE ER-RAHÎKU’L-MAHTÛM ADLI ESERİN TERCÜMESİ ÜZERİNE BİRKAÇ NOT

Prof. Dr. Mehmet Salih ARI

Türkiye’de yıllardan beri “Doğu”dan ve “Batı”dan kitaplar tercüme edilmektedir. Düşünce dünyamızı neredeyse tercüme eserler belirlemektedir denilebilir. Ancak bazı istisnalar hariç gerek mütercimler gerekse bu kitapları yayınlayanların çeviri konusunda yeterince titiz davrandıkları söylenemez. Bu nedenle yapılan tercümelerde ciddi hatalara rastlanılmaktadır. Tercüme hatalarının yanında baskı hataları da eklenince kitap okunamaz hale gelmektedir. Stefan Zweig Dünün Dünyası adlı kitabında Almanya’da bulunan ciddi bir yayınevinden söz ederken şöyle demektedir: “Otuz yılda hiçbir kitabımda tek bir baskı yanlışına ya da mektuplarda düzeltilmiş bir satıra rastlamadığımı söylemeliyim. En küçük ayrıntılara kadar her şey, özenli bir örnekti.”[1] Türkiye’de işini bu titizlikte yapan bir yayınevi var mı?

Tercüme zor ve meşakkatli bir iştir. Bir dilden başka bir dile gerçek anlamda çeviri yapılırsa neredeyse telif kadar zaman alır. Tercüme için dil bilmenin ötesinde alan uzmanı olmak da gerekmektedir. Dil bilmek ne kadar önemli ise tercüme edilen eserin alan uzmanı olmak da en az o kadar önemlidir. Orijinal metin yazarının yazdıkları, iki dile iyi bir şekilde vakıf olan bir uzman tarafından titiz bir şekilde tercüme edilmedikçe bu hataların olması kaçınılmazdır. Genellikle alanın uzmanı olmayan mütercimler daha çok çeviri hatası yapmaktadırlar.

Ünlü mütercimlerimizden bazılarının ses kayıtları ile orijinal metni okuyup tercüme ettikleri böylece yayınevlerine gönderdikleri ve bir daha gözden geçirmedikleri bu işlerin erbabı tarafından bilinmektedir. Kamuslara müracaat etmeksizin tekrar kontrol edilmeden piyasaya sürülen bu çeviriler hiç sağlıklı değillerdir. Bazı çevirilerde atlatılan ve tercüme edilmeyen cümleler, paragraflar ve sayfalar olabilmektedir. Bir defasında birkaç kitap tercüme eden bir mütercime tercüme yöntemini sordum. Mütercim bana şöyle cevap verdi: “Kitabın bir sayfasını veya paragrafını okur, hatırımda ne kalıyorsa onu Türkçeye aktarıyorum.” Aldığım bu cevap beni şaşırtmıştı. Ayrıca birçok kitapta zor olan metinlerin tercüme edilmeden atlatıldığı defalarca tespit edilmiştir. Halbuki tercüme edilmeyen/edilemeyen cümle ve paragraflar en azından belirtilmelidir.

Bazı yayınevleri de okuyucular tepki gösterecek ve kitap çok satılamayacak diye mütercimi haberdar ederek veya etmeyerek çevrilen eserden bazı pasajları çıkarmaktadırlar. Bu durum ise bazı yazarların Türkiye’de yanlış anlaşılmasına sebep olmaktadır. Söz gelimi meşhur İranlı düşünür ve sosyolog Ali Şeriati Türkiye’de yanlış bilinmektedir. Kimi çevreler onu bir Şiî olmadığını iddia etmektedirler. Zira onun Şiîlik ile ilgili düşünceleri pek fazla tercüme edilmemekte veya bu konular bilinçli bir şekilde kitaplarından çıkarılmaktadır.

Bunun yanında klasik olarak görülen her eserin de tercüme edilmemesi gerekir. Çok teknik konular içeren ve gerek özgün hali gerekse de çevirisi alan uzmanları dışında başka okuyucular tarafından anlaşılmayan eserleri tercüme etmeye gerek yoktur. Ayrıca ilmi değeri olmayan başta Resûlullah (s.a.s.) olmak üzere Raşid Halifelere, Müslümanlara ve İslâmî değerlere her türlü saldırı ve hakaretin yapıldığı eserleri tercüme etmek ise faydadan çok zarar getirmektedir.

Önümde Dünya Siret Ödülünü alan er-Rahîku’l-Mahtum[2] adlı bir siyer kitabının tercümesi var. Daha önce Arapçasını okumuştum. Bu yıl öğrencilerime bu kitabı takip edeceğimizi söyledim. Ben de kitabın Türkçesini okuyup sayfalarını karıştırmaya başladım. Ancak baştan itibaren çok sayıda isim, kavram ve tercüme hataları ile karşılaştım. Bu hataları görünce tamamen bilimsel kaygılarla bu konuda bir yazı yazmak istedim. Bu kitap aracılığıyla genel anlamda tercüme sorunumuz özel anlamda ise İslâm Tarihi alanında yapılan tercümelere dikkat çekmek istedim. Yanlış anlaşılmamasını temenni ederim. Çevirilerdeki dil sorunu ise başka bir yazının konusudur.

Piyasada tercüme edilen kaynak eserlerde de zaman zaman fahiş denilebilecek tercüme hatalarına rastlanılmaktadır. Yeri geldiğinde bu tercüme hatalarına da değinmek yararlı olacaktır. Siyer konusunda yazılan bir eserden söz ettiğimizden dolayı şunları söyleyebiliriz: Siyer ve İslâm Tarihi alanı ile ilgili eserler, ya iyi dil bilgisine sahip İslâm tarihçileri tarafından tercüme edilmeli ya da tercüme edildikten sonra alan uzmanları tarafından dikkatlice okunmalı ve gerekli tashihler yapılmalıdır.

Burada er-Rahiku’l-Mahtûm adlı eserin tercümesinde tespit ettiğim bazı tercüme hataları, yanlış yazılan bazı kavram, şahıs, yer ve kabile isimleri üzerinde durmak istiyorum. Doğru olarak kabul ettiğim bu okunuşların ve önerilerin yüzde yüz doğru olduğunu iddia etmiyorum. Bunların kabul gören yaygın kullanımının bu şekilde olduğunu biliyorum. Bu nedenle yapılacak eleştirilere açık olduğumu belirtmeliyim. Mesele üzüm yemektir asla bağcıyı dövmek değildir. Ne mutlu işini düzgün yapıp insanlara yararlı hizmet sunanlara.  

İkinci dipnotta belirtilen kitabın baskıları esas alınarak Türkçe olan kitabın sayfa numarası verilerek yanlış okunan kelimeler yazıldıktan sonra parantez içerisinde doğrusu veya yaygın olarak kabul edilen alternatif kelime veya cümleler yazılacaktır.

s. 24: Muzhac       (Doğrusu: Mezhic), Sekasek (Sekasik), Cüfneoğulları (Cefneoğulları)

s. 25: Ur beldesi (bazı yerlerde “Er” bazı yerlerde “Ur” şeklinde yazılmıştır; Cüfne b. Amr (Cefne b. Amr).

s. 27: Batra (Petra şeklinde yazılması daha uygun)

s. 28: Raiba (Rabia), Tağleb (Tağlib), Kays Iylan (Kays Aylan)

s. 29: Hanefioğulları (Hanifeoğulları); Tağleb Fıkat yarımadasına (Tağlib Fırat adasına).

s.30: Sarvah (Sirvah); Me’rab (Me’rib); Ridan (Reydan)

s. 31: Büyük Kurûş (Büyük Kiros)

s.32: İyas b. Kubeysa (İyas b. Kabîsa)

s. 35: Halil b. Habaşe (Huleyl b. Hubşa); Hubey (Hubba)

s. 38: Işnak (Eşnak); Ikab (Ukab)

s. 49: Zıbyan (Zübyan); Tağlab (Tağlib)

s. 50: Micenne (Mecenne)

s. 53: Mırre (Mürre. Bazı yerlere Mırre bazı yerlerde Mürre yazılmıştır.)

s. 62: Şeyma’nın asıl adı Hazafe yahut Cezame olup (Huzafe yahut Cüzame daha uygundur. Cüdame diye bir isimden de söz edilebilir.)

s. 65: Rahib Buhayra (Rahib Bahîra)

s. 67: Tercüme hatası:

أن الروايات توالت أنه كان يرعى غنمًا، رعاها في بني سعد، وفي مكة لأهلها على قراريط[3]

Tercümede yukarıdaki metin şu şekilde tercüme edilmiştir: “Ancak rivayetler Sa’doğulları diyarında ve Mekke’de Kararit denilen yerde koyun güttüğünü belirtmektedirler.”

(Doğrusu: “Ancak O’nun Sa’doğulları diyarında ve Mekkelilere Kırat karşılığında koyun güttüğü hakkında çok sayıda rivayet bulunmaktadır.”

Burada önemli olan bu eserde ve başka birçok kaynakta geçen Karârît kelimesinin yer adı olarak kabul edilip edilmemesidir. Tercümede Karârît kelimesi bir yer olarak ele alınmıştır. Karârît kîrât'ın çoğuludur. Kırat kuruş gibi bir para birimidir. Mekke civarında Kırat veya Karârît diye bir yer veya bölge adına rastlanılmadığı belirtilmektedir. Buna rağmen Karârît kelimesini Ciyad gibi yer ismi olarak da kabul edenler olmuştur.[4] Yer ismi olarak belirtilse bile yukarıdaki açıklamaların dipnotta belirtilmesi daha uygundur.

s.67: Nefise bt. Meniyye (kitaba göre Nefise bint Münye’dir. Ancak genelde bu isim Nefise bint Ümeyye olarak geçmektedir.)

s. 68: Efendimiz (s.a.) Hatice’ye mihir olarak 20 bekra vermişti. (Türkçe’de bekra diye bir kelime bilinmemektedir. Bekra dişi deve demektir. Ayrıca mihir değil mehir diye yazmak daha uygundur. Doğru tercümesi şu şekildedir: Hz. Peygamber (s.a.) Hatice’ye 20 dişi deve mehir olarak verdi.)

Söz konusu kitapta bazı ifadeler tercüme edilmemiştir. Mesela kitabın Arapça baskısının 69. sayfasında yer alan (أسفل من غضروف كتفه مثل التفاحة) ifadesi tercüme edilmemiştir.

Kitabın yetmiş sayfasını okuduğumuzda bu kadar tercüme hataları gözümüze ilişmektedir. Kitap aslı ile karşılaştırıp dikkatlice okunduğunda bu hatalar daha da artacaktır. Dünya Siret Ödülünü alan bir eser daha titiz bir şekilde tercüme edilmeliydi. Bu eleştiriler göz önünde bulundurularak eserin yeniden gözden geçirilip yayınlanmasını ümit ederiz.

Yukarıda sözü edilen tercüme konusundaki genel sorunlar dikkate alınarak tercüme edilmesi gereken eserlerin çevirilerinde daha ihtiyatlı davranılmasını tavsiye eder, işini ciddiye alan mütercim ve yayınevlerini tebrik ederiz.



[1] Stefan Zweig, Dünün Dünyası, (Türkçesi: Burhan Arpad), İstanbul 1985, s. 160.

[2] Safiyyürrahman Mübarekfuri, er-Rahiku’l-Mahtum, Rabıtatü’l-Alemi’l-İslâmî, Mekke 1988. (Türkçesi: Peygamberimizin Hayatı ve Daveti, (çev. H. İbrahim Kutlay), Risale Yayınevi, İstanbul 2017.)

[3] Mübarekfurî, er-Rahiku’l-Mahtûm, s. 50 (Türkçesi s. 67).

[4] Bu konudaki tartışmalar için bkz. İbn Ḥacer el-ʿAsḳalânî, Ebû'l-Faḍl Aḥmed b. ʿAlî el-ʿAsḳalânî, Fetḥu'l-Bârî Şerḥu Saḥîḥ el-Buhârî (nşr. Muḥibbuddîn el-Haṭîb), I-XIII, Dâru'l-Maʿrife, Beyrut 1379/1959, IV, 441.

 

1 yorum:

  1. Muhterem hocam, eline emeğine sağlık. Selam ve hürmetlerimle...

    YanıtlaSil

Yazarlar