5 Ağustos 2017 Cumartesi

Allah’ın Dilemesi mi İnsanın İcraatı mı?-II

Prof. Dr. Mehmet Azimli
Kur’an’dan Örnekler
Hz. Peygamber’le ilgili bu üç örnekten sonra Kur’an’da geçen Allah’ın onun hayatına müdahale ettiği şeklindeki anlatımları da bu kategoride değerlendirmek gerekir. Bazı ayetleri örnek olarak vermek istiyoruz: Aşağıdaki ayetler genel olarak Allah’ın ilahi yardımı kategorisinde değerlendirilmiştir.
(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.[1]
Tabii ki evrensel güç ve kuvvet onundur (La havle vela kuvvete illa billah). Ancak şurası kesindir ki; savaş sırasında Allah ne ok atmıştır ne de öldürmüştür. Bütün bunları Hz. Peygamber ve sahabiler yapmıştır. Yani fail insandır. Ancak onlara o gücü, imanı ve kabiliyeti veren ise Allah’tır.[2] Bu sebeple Allah böyle bir ifade kullanmıştır. Bu, Kur’an’ın üslubu ve ifade tarzıdır.
Benzer ayetlerde de bu durum vurgulanır: “Nitekim Rabbin seni hak uğrunda evinden savaş için çıkarmıştı, oysa Müslümanların birtakımı bundan hoşlanmamıştı.”[3] Müslümanları Bedir savaşına çıkaran Allah değildir. Müslümanlar kervanı ele geçirmek için kendileri çıkmışlar ve daha sonra Mekke ordusunun geldiğini öğrenince istişare ederek savaşa yönelmişlerdi. Bu ayet burada bütün işlerin Allah’ın izni ve gözetiminde olduğuna vurgu yapmak istemektedir. Burada Kur’an’ın üslubunu ve dilini iyi anlamak gerekir.
Uhut Savaşı ile ilgili olarak şöyle bir ifade kullanılır:
Eğer siz (Uhut’ta) bir yara almışsanız, (size düşman olan) o topluluk da (Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. Böylece biz, Allah’ın gerçek müminleri ortaya çıkarması ve içinizden şahitler edinmesi için, bu günleri bazen lehe, bazen de aleyhe döndürüp duruyoruz.[4]
Allah bu ayetlerde dünyadaki savaş düzenine değinmekte, bazen birileri galip gelirken bazen de diğerlerinin galip gelebileceğini belirtmektedir. Bu anlamda kim savaş yasalarına uygun davranırsa o galip gelecektir. Nitekim Uhut’ta Müslümanlar savaş yasalarına uygun davranmayıp ganimete koştukları ve liderlerine tabi olmadıkları için mağlup olmuşlardır. Bu yasaları koyan da Allah olduğu için Allah böyle bir ifade kullanmaktadır. Yoksa o Bedir’de müşriklerin mağlup olmasını Uhut’ta da Müslümanların mağlup olmasını dilememiştir. Böyle bir takdir de yapmamıştır.[5]
Yine Ahzab suresinde geçen bir ayette Kureyza Yahudilerini kastederek:
Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.[6]
Bu ayetteki ifade de anlatılanın tersine, aslında fiilen Allah’ın yaptığı bir şey yoktur. Onları kalelerinden indirmemiştir. Buradaki Yahudilerin kalbine korku düşüren ve onları kalelerinden indiren Müslümanlardır.[7] Ancak bütün bunların olmasına ve gerçekleşmesine imkan veren ise Allah’tır.
Olaylar Allah’ın Dilemesinin Tersine Gelişebilir mi?
Yeryüzündeki sistemi yaratan ve düzene koyan Allah’tır. Ancak dünyadaki her an gelişen olaylar Allah’ın müdahalesi ile bir yöne gitmemektedir. Allah tarafından bir dileme (meşiet) mümkündür. Ancak müdahil olup olayları yönetme onun koyduğu sünnetullaha terstir. Allah’ın bir müdahalesi olmadığını, onun meşieti ile olayların yön değiştirmediğini göstermesi açısından şu ayete bakmak gerekir:
(Savaşta) Kafirlerle karşılaştığınız zaman, onları yere serinceye kadar boyunlarını vurun. Sonra (aldığınız esirlerin) bağını sıkı tutun. Daha sonra onları karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakın. O savaş, ağırlıklarını bırakıncaya kadar bu böyle gitsin… (Muhammed 47/4).
Allah’ın isteği budur, ancak Bedir’de bu emre uygun davranılmamış, düşmanın çekilmesi fırsat bilinerek birkaç esir ve ganimetle geri dönülmüştü. Bunun üzerine şu ayetler inmişti:
Hiçbir peygamber, savaş meydanında ağırlığını iyice koyuncaya kadar esir alma hakkına sahip değildir. Siz dünya malını istersiniz. Allah ise sizin için ahireti ister. Allah güçlüdür, doğru karar verir. Allah tarafından yazılmış bir yazı (bu yazı kader değil emre uymadığınız için ceza verme uygulaması olsaydı anlamındadır. Ancak böyle bir uygulama hiçbir zaman olmamıştır. Yani olaylara müdahale etmeme kuralı-sünnetullah) olmasaydı aldığınız (o esirlerden) dolayı sizi ağır bir azap yakalayacaktı.[8]
Halbuki “Allah da kendi sözleri gereği hakkı ortaya çıkarmak ve o kâfirlerin kökünü kazımak istiyordu.”[9] Allah’ın dileği budur, ancak işler Müslümanların yanlışı sebebiyle onun dilediği (meşieti) gibi olmamıştır.
Müslümanlar bu savaşta eğer düşmanı takip etselerdi müşriklerin kökleri kazınacak, belki de Uhut ve Hendek savaşlarına gerek kalmayacaktı. Ama yapmadılar ve olaylar bu şekilde cereyan etti. Burada Allah’ın bir yazısı, takdiri söz konusu değildir. Suç varsa insanlardadır, fail insanlardır. Zafer varsa o da insanların gayretiyle olacaktır, zaferin faili de insanlardır. Allah’ın insanlara karşı tavrının ne olacağını ve Allah’ın yasaları gereği nasıl davrandığını, Türkçedeki bir deyim çok güzel açıklamaktadır: “Allah’ın parmağı var da göz mü çıkaracak?”
Kur’an Üslubu
Kur’an’ın genel üslubu böyledir. Buna “din dili” de diyebiliriz. Tevhit dininin genel ilkeleri de bunu gerektirir. İslam dininin ve onun kutsal kitabı Kur’an’ın, söylem olarak Allah merkezli (Teosentrik) olması, üslubunun da normal olarak bu şekilde olmasını gerektirmiştir. Bu bir söylem tarzıdır. Bu türden ayetleri bu formatta anlamak lazımdır. Kur’an üslubu bunu böyle izah etmektedir.
Olayları Cebriyeci bir mantıkla izah etmek de mümkündür. Aslında bu kolaycılıktır. Ancak bu durumda imtihan alanındaki insanı saf dışı eden bir mantıkla karşı karşıya kalırız ki; bu düşünce insanın yeryüzüne iniş mantığını, insanın Allah karşısındaki durumunu ve imtihan sebebini izah edemez. İnsan yeryüzünde bırakılmış robot misali bir varlık değil, aksine eylemlerinden sorumlu olan, başarılarını kendi gayretiyle elde eden konumdadır.





[1]       Enfal-17.

[2]       Bkz, Taberi, Camiu’l-Beyan, Enfal Suresi 17. ayet tefsiri.

[3]       Enfal, 5.

[4]       Ali İmran, 140.

[5]       Ali Murat Daryal’ın ifadelerine göre Uhut’taki mağlubiyet (İslam’ın) Allah’ın bir arzusuydu. Çünkü Müşriklerin içindeki kinin boşaltılması gerekiyordu. Bunu da Uhut savaşı sağladı. Yani Allah Müslümanların mağlup olmasını istedi. Halbuki bu Kur’an’da geçen Allah’ın Müslümanların galip gelmesini arzuladığı şeklindeki ayetlere terstir. Enfal, 7-8, Bkz. Ali Murat Daryal, İslamın Doğuşu ve İlk Yayılışının Psiko Sosyal Açıdan Tahlili, İstanbul, 1989, 66. Mağlubiyetin Allah’tan olmadığını şu ayet anlatır; “Başkalarını iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca mı: “Bu nereden?” dersiniz? De ki: “O, kendi tarafınızdandır”. Doğrusu Allah her şeye Kadir’dir.”, Ali İmran, 165.

[6]       Ahzab, 26.

[7]       Zaten yaptıkları ihanetin cezasını çekeceklerinden dolayı korkuyorlardı.

[8]       Enfal, 67–68.

[9]       Enfal, 7.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar