19 Ekim 2017 Perşembe

Göç Toplayan Şehirler ve Etkileri-II

Prof. Dr. Mehmet Azimli

Göçün Sorun Ürettiği Şehirler 

   Kufe

  Bu şehir eskiden köydü. Hz. Ömer’in garnizon şehirler kurma projesi içinde kuruldu ve fetihlere devam eden fatihler ve fethedilen İran bölgesinden getirilen mevaliler buraya yerleştirildi.[1] Bu şehre gerek Arabistan’dan gerek İran Sasani sahasından yoğun göçler oldu. Eski İran’da Sasanilerin merkezlerinden buraya yani paranın aktığı noktaya kayışlar oldu. O kadar ki Müslüman coğrafyanın en kalabalık şehri haline geldi. Bu da sorunları meydana getirdi. 
   Kufe şehrine yapılan yoğun göçler esasen çok hızlı devam eden futuhatı da durdurdu. Çünkü burada çıkan isyanlar devletin içe dönmesini ve futuhatı bırakmasını sağladı. Eski İran başkenti Medain’in yerini alan bu şehir en azından yüzyıl sürecek kargaşa merkezi olduğu gibi çok önemli isyanlara beşiklik etti. Kerbela, Muhtar, Tevvabun, Zeyd b. Ali, İbn Eşas gibi… [2] Bu isyanlar daha sonraları inanç bakış açılarının farklılaşmasının sonuçları gibi görülse de tamamiyle iktidar mücadelesidir.

   Kufe şehrindeki bu kadar isyanın esas sorunu göç ile gelen, devletleri yıkılmış, 2. Sınıf insan konumuna düşürülmüş, ve sürekli eskiye özlemle yaşayan yığınların hikayesidir.[3] Onlardaki travma göç ile gelip tutunmaya çalıştıkları bu kentte devlete karşı gelişen her isyana destek vererek kendini göstermiştir.



    Diyarbakır

  80’li yıllara kadar normal bir şehir olan Diyarbakır terörle beraber zorunlu göçün getirdiği felaketlere maruz kaldı.[4] Türk nüfusu eskiden hakim iken şimdi tamamen bitti. Hatta Kürtlerin gayri resmi başkenti ilan edildi. Herkes oraya göre pozisyon aldı. Türkiye’nin başbakanı Mesut Yılmaz “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” dedi.[5]

  Kentin esas sorunu kontrolsüz göç oldu. Devletin “teröre yardım ediyorlar” gerekçesiyle zorla köyleri boşltması sonucu şehre zorunlu göç eden köylüler köydeki daha huzurlu ve müreffeh hayatı burada bulamadılar. Örneğin köyde ağa olan kişi şehirde adeta “maraba” gibi yaşadı. 90’lı yılların ağır terör şartları içinde doğan çocuklar şu anda 20’li yaşlarda ve problemin kaynağı haline geldi. Gerek zorunlu göçten kaynaklı, gerekse de terör mağduriyeti sebebiyle annelerinin kucaklarında ağıtlarla büyüyen bu çocuklar tam bir sorun halinde ortaya çıktı. Bu şehirde ırkçı bir partinin % 80’ler civarında oy alabilmesi bununla izah edilebilir.[6] Önceleri ortak dini inanç birliği esas alınan bu şehir daha sonra etnik köken farklılığı ön plana çıkarılarak halk arasındaki ayrışma farklı boyutlara taşındı. 

    Sonuç

   Göç olgusu iyi idare edilmez ise büyük bir sorundur ve beladır. İyi idare edilirse orası için büyük bir ekonomik ve sosyal ilerleme sağlayacaktır. Burada Medine, Bağdat ve Kahire örneğinde olduğu üzere göçlerin yeni gelişen şehirler için çok önemli katkıları olabilmektedir. Ancak iyi idare edilemeyen Kufe ve Diyarbakır örneğinde olduğu gibi tam tersine büyük tarihi sorunların üretildiği merkezler haline dönüşmesi her zaman mümkündür. Asıl söylemek istediğimiz ise; bu göçlerin yapıldığı yeni yerlerde gelişecek radikal söylemlerin getireceği sonuçlar ve yeni neslin üzerindeki tesirler olacaktır.[7]












[1] Mahfuz Söylemez, Kûfe, Ankara, 2001. 


[2] Mehmet Azimli, Hz. Ali Nesli’nin İsyanları, Konya 2013. 


[3] Mehmet Azimli, Babek- Bir Direnişçi, Konya 2013. 


[4] Nejat Göyünç, “Diyarbakır””, DİA. 


[5] http://www.sabah.com.tr/siyaset/2009/08/10/ab_yolu_diyarbakirdan_gecer 


[6] http://secim.haberler.com/2015/diyarbakir-secim-sonuclari/ 


[7] Kemal Karpat, Dağı Delen Irmak, İstanbul 2015, 329. 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar