Dr.
Celal EMANET
Ebû Ukbe Hemmâm b. Münebbih b.
Kâmil es-San‘ânî 40/660 yılında Yemen’de doğduğu tahmin edilmektedir. Bazı
kaynaklarda babası Münebbih’in, Yemenli Seyf b. Zûyezen’in Habeşliler’e karşı
yardım istemesi üzerine İran Kisrâsı I. Hüsrev tarafından gönderilen askerlerle
birlikte Yemen’e gidip oraya yerleştiği kaydedilmektedir.[1] Bu sebeple
Hemmâm, aslen İranlı olup daha sonra Yemen’e yerleşenlerin torunları için
kullanılan Ebnâvî nisbesiyle de anılır. Babası Münebbih, Hz. Peygamber (sav) zamanında
Müslüman oldu.
Hemmâm b. Münebbih İslâmî
ilimlerle ilgilenen bir aileye mensuptur. Ağabeyi Vehb b. Münebbih (114/732) ile
onun oğulları Abdullah ve Abdurrahman, kardeşi Ma‘kîl’in oğulları Abdüssamed ve
Akîl hadis okumuş ve okutmuşlardır. Kendisi de gençliğinde Medine’ye giderek
Ebû Hüreyre’den hadis öğrendi ve bu hadisleri es-Sahîfetu’s-Sahîha adlı bir mecmuada topladı. Ayrıca Muâviye b.
Ebû Süfyân, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Ömer gibi
sahâbîlerden rivayetlerde bulundu.[2] Kendisinden de
ağabeyi Vehb, kardeşinin oğulları Akîl ile Ma’kîl ve Ma’mer b. Râşid gibi
âlimler hadis rivayet ettiler. Hemmâm San‘a’da vefat etti. Ölüm tarihiyle
alakalı kaynaklarda 101, 102 ve 131 şeklinde farklı tarihler verilmektedir.
İbn Sa’d, Hemmâm’ın 101 veya 102 senelerinde vefat ettiğini ifade eder.[3] Buhârî,
başta olmak üzere sonraki kaynaklar ise ölüm tarihini 132 olarak vermektedirler.
Buhârî, Ali b. el-Medîni’den naklettiğine göre “Hemmâm’ı gören ve ondan
hadis yazan birine Hemmâm’ın ne zaman öldüğünü sordum. Bana 132 senesinde
dedi.” şeklinde bir kayıt düşer.[4] Cenaze namazını
San‘a Valisi Ömer b. Abdülhamid kıldırdı.
Es-Sahîfetu’s-Sahîha
Hemmâm b. Munebbih
(ö.132/750), sahabe içerisinde en çok hadis rivayet eden Ebû Hureyre’nin
seçkin talebelerinden birisidir. Ebû Hureyre ile hangi tarihte görüştüğüne dair net
bir tarih yoktur. Ancak Medine’de görüştükleri kesindir. Bir rivayette Hemmâm
b. Münebbih, Ebû Hureyre ile tanışmalarını şöyle anlatmaktadır: Medine’ye
gittim ve Nebî (sav)’nin minberinin yanında bir halka gördüm. (Etrafında halka
olunan zatın kim olduğunu) sordum, bana Ebû Hureyre olduğunu söylediler. (Ona
soru) sordum, bana “Sen kimlerdensin?” diye sordu. “Yemen halkındanım” dedim.[5] Hemmâm b.
Münebbih’in Ebû Hureyre’nin yanında ne kadar kaldığına dair bir bilgi
bulunmamaktadır.
Bütün
kaynakların güvenilir bir muhaddis olduğu hususunda birleştikleri Hemmâm’ın
naklettiği rivayetler Aḥmed b. Ḥanbel’in Müsned’inde, Kütüb-i Sitte’de ve
diğer hadis kitaplarında yer almıştır. Bize kadar ulaşan ilk yazılı hadis
vesikası olarak takdim edilen Saḥîfe, Hemmâm b. Munebbih’in hocası Ebû
Hureyre’den yazmış olduğu 138 hadisi ihtiva etmektedir.[6] Ebû Hureyre’den
dinlediği hadisleri “Bu, Ebû Hureyre’den dinlediklerimdendir...” şeklinde bir
girişle nakletmektedir. Rivâyetleri imandan
ibadete, ahlaktan muamelâta, tarihten kültüre, kıyâmet alâmetlerinden âhiret
ahvâline dair çeşitli konuları içermektedir. Bu sebeple Sahîfe, Buhârî ve
Müslim’in Sahih’lerinin âdeta bir özeti ve hadis külliyatının genel
karakteristiğini yansıtan küçük bir eser olarak değerlendirilmiştir.[7]
Es-Sahîfe es-Sâdıka, yani bugün daha çok bilinen ismiyle Sahîfe-i Hemmâm, Hemmâm b. Münebbih’in
aracılığıyla gelecek nesillere aktarılan ve eksiksiz olarak bize ulaşan,
şimdiye kadar tarif edilen hadis koleksiyonlarının en eskisidir. Gerçek tarihi
bilinmese de sahifenin, Ebû Hureyre’nin vefatı hicri 58 tarihinden önce
talebesi Hemmâm’ın eline geçtiği kesindir. Hemmâm b. Münebbih’den sonra ise
sırayla Ma’mer b. Raşid[8], Abdurezzak b.
Hemmâm[9] tarafından ayrı
bir kitap olarak muhafaza edilen eser, Abdurrezzak’ın öğrencileri arasında
temayüz eden iki isim Ahmed b. Hanbel ve Ebû’l-Hasen Ahmed b. Yusuf
es-Sülemî’ye ulaştı. Ahmed b. Hanbel, sahifeye “Ebû Hureyre’nin rivayetleri”
adlı bölümle Müsned’inde yer vererek Müsned var olduğu müddetçe onun da devam
etmesini sağladı. es-Sülemî ise sahifeyi yine ayrı olarak derslerinde
işleyerek nesilden nesile aktarılmasını sağladı. Bugün Sahife-i Hemmâm’ın Berlin ve Şam’da bulunan elyazmaları es-Sülemî
kanalından gelmiştir.
Es-Sahîfetu’s-Sahîha, ilk defa Muhammed Hamidullah tarafından iki
farklı nüshasına dayanılarak neşre hazırlanmış ve ilk baskısı 1953 yılında Şam’da
yapılmıştır.[10]
Daha sonra Rıfat Fevzi Abdulmuttalib de bu eseri Sahîfetu Hemmâm b. Munebbih adıyla yeniden tahkik ederek, tahric ve
şerhiyle birlikte 1985 yılında Kahire’de neşretmiştir. İslam dünyasında
oldukça ilgi gören Sahîfe, Fransızca, İngilizce ve Urduca gibi muhtelif
dillere de çevrilerek neşredilmiştir.[11] Aynı sıcak
ilgiye ülkemizde de mazhar olan Sahîfe’nin
1966-1967 yıllarında üç farklı çevirisi yayınlanmıştır.[12]
Yukarıdaki bilgilerden
anlaşıldığına göre eser, hem ayrı bir kitap olarak hem de kısmen ya da
tamamen daha sonraki muhaddislerin kitapları içerisinde yer alarak günümüze
kadar ulaşmıştır. Bu da elyazmaları ve Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inin ilgili
kısmının karşılıklı olarak doğrulanması fırsatını vermektedir. Ayrıca
Hemmâm’ın sahifesindeki hadisler Ma’mer, Abdurrezzak, Buharî ve Müslim gibi
diğer hadisçilerin kitaplarında, bunlar konularına göre tasnif edildiği için
dağınık olarak yer almaktadır. Fakat dağınık olmasına rağmen onların
rivayetleri de kontrol edildiğinde görülecektir ki kaynakları Hemmâm b.
Münebbih’dir. Dikkati çeken en önemli husus ise Hemmâm’ın sahifesi ile bu
rivayetler arasında bir nokta farkı bile söz konusu değildir. Zira Muhammed Hamidullah,
Sahife-i Hemmâm’ı Buharî ve Müslim’in
eserleri ile karşılaştırarak, aralarındaki onca zaman farkı ve ravi zincirine
rağmen hadislerden hiçbirisinin tek kelimesinin dahi değişmemiş olmamasına
yönelik hayranlığını dile getirmiştir. Çünkü eserler arasındaki bu örtüşme,
oryantalistler ve bazı hadis inkarcıları tarafından hilekarlık isnad edilen
Buharî ve Müslim gibi önemli şahsiyetlerin eserlerinin doğruluğunu da ispat
etmektedir.
Hamidullah, Hemmâm'ın Sahîfe’sinin elyazmalarındaki
isnadlarını incelediğinde arada bir kişinin isminin atlandığını tespit
etmiştir. Şam’daki elyazmasının isnadı şu şekildedir: Muhammed b.
Abdurrahman el-Bendehî – Muhammed b. Ahmed el-İsfahanî – Abdulvehhab b.
Muhammed b. Mende – babası Muhammed b. İshak b. Mende – Muhammed b. el-Hüseyin
el-Kattan – Ahmed b. Yusuf es-Sülemî – Abdurrezzak b. Hemmâm b. Nâfi’ – Ma’mer
b. Râşid – Hemmâm b. Münebbih – Ebû Hureyre – Rasûlullah (sav). Bütün bu ravi
zinciri, 575 senelik bir devir üzerinde uzanmaktadır.
Muhammed Hamidullah burada
müstensihin dikkatsizliği sonucu bir ismin unutulduğunu tahmin etmektedir. O
da Muhammed b. İshak b. Mende’nin, eseri Muhammed b. el-Hüseyin el-Kattan’dan
dinlemiş gibi gösterilmesidir. Fakat İbn Mende h.310/m.922’de doğmuş, isnada
göre hocası olarak gözüken el-Kattan ise h.302/m.914’de ölmüştür. Yani
birbirleri ile görüşme imkanları kesinlikle yoktur. Buradaki atlanan ravi
büyük ihtimalle es-Sem’ânî’nin Kitab-ı
Ensâb adlı eserinde Kattan maddesindeki açıklamaya göre el-Kattan’ın oğlu
Ebû İshak İbrahim b. Muhammed b. el-Hüseyin el-Kattan’dır. Aynı hata
Berlin’deki nüshada da bulunmaktadır. Dolayısıyla elyazması Abdulvehhab b.
Mende için yazıldığı sırada bu hatanın işlenmiş olabileceği kanaatindedir.
Bununla birlikte Hamidullah bunu, formaliteye ilişkin bir hata olarak gördüğü
için metnin aslının bundan etkilenmediğini zikretmektedir. Çünkü hatanın
işlenmesinden 200 yıl önce, metni tamamen muhafaza eden Ahmed b. Hanbel’in
Müsned’i ile bu elyazmaları karşılaştırıldığında birbirinin aynı olduğu
görülmektedir.
Buna göre, eserin 1953’te
neşredilmesine kadar geçen 13 asırlık süre zarfına rağmen sahifenin metnine
bir tek değişiklik sızmadığına göre şu sonucu çıkarmak mümkündür: Bu
sözler, Hz. Peygamberin ağzından işitildiği zamanla Ebû Hureyre tarafından
yazılması arasındaki kısa süre arasında da bir değişikliğe uğramamıştır.
Onun da ötesinde hadisler sadece Ebû Hureyre tarafından değil, başka
sahabiler tarafından da rivayet edilmiştir. Yani Ebû Hureyre tarafından
metinde herhangi bir değişiklik yapılmış olması ihtimali de kesinlikle
olamaz. Aynı şekilde bu hadisler Kütüb-i Sitte yazarları ve diğerleri
tarafından da uydurulmuş olamaz. Belki onlar da bunları, ilk zamandan itibaren
güven ve sadakatle nesilden nesile aktarıldığına kâni olduklarında ancak kendi
kitaplarına dahil etmişlerdir. Kısaca tüm bu veriler bir araştırmacı üzerinde
olumlu etkiler bırakarak, hadis kitaplarına olan güveni pekiştirmektedir.[13]
Hicretin I. asrının ortalarında
meydana çıkan bu hadis koleksiyonu, tarihi değeri bakımından kıymetli bir
vesika teşkil etmektedir. Günümüzde Rasûlullah (sav)’in hadislerinin, onun
ölümünden iki veya üç yüz sene sonra yazılmağa başlandığını iddia eden
kimseler vardır; ve bu tahmine istinaden, İbn Hanbel, Buhâri, Muslim ve Tirmizi
gibi şahsiyetleri sahtekârlıkla itham etmekte tereddüt göstermemektedirler.
Bunlar, delillerini daha ziyade Hz. Peygamber (sav) veya ashab zamanında yazılı
hadislerin bulunmadığı tahmini üzerine kurgulamaktadırlar. Fakat dikkatle
mukayese ve mukabele edildiği zaman, İbn Hanbel, Buhârİ, Muslim gibi daha
sonraki müellifler, Hz. Peygamberin hadislerinin umumi manâsı şöyle dursun,
bir kelimesini ve hatta bir harfini bile değiştirmemişlerdir. Hemmâm'ın Sahîfe’sinde yer alan her bir hadis,
yalnız Ebû Hureyre’nin rivayeti olarak altı sahih kitapta kelimesi kelimesine
bulunmakla kalmamış, aynı zamanda Rasûlullah (sav)’in bu sözlerinden her biri,
manâ itibariyle diğer sahabilerden de rivayet edilmiştir; bu sûretle onların,
Hz. Peygambere (sav) isnadlarının ne hayali ve ne de asılsız, olmadıklarma
mükemmel bir delil teşkil etmişlerdir.
[1] İbn Kuteybe, el-Maârif,
Beyrut, 1970, s. 459; Buhârî, et-Târihu’l-Kebîr,
Dâru’l-Fikr, Beyrut, ts, VIII, s.236.
[4] Buhârî, et-Târîhu’l-Kebîr,
VIII, s. 236; İbn Hibbân, Sikât, V,
510.
[6] Zehebî, Siyer,
V, 311; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzib, XI, 67; Rıf’at Fevzî Abdulmuttalib, Sahîfetu Hemmâm b. Münebbih an Ebî Hureyre, Mektebetü’l-Hancı,
Kahire, 1985, s. 5.
[7] Bünyamin Erul, Hadislerin
Dili, İlk Hadis Belgesi Hemmâm’ın Sahîfesi, -Tertip, Terceme, Yorum-, TDV Yayınları, Ankara, 2009. s. 9.
[8] Ebû Urve Ma’mer İbn Râşid (153/770) yalnız Hemmâm’ın
Sahife’sini muhafaza
etmekle kalmamış, aynı zamanda el-Câmi` isimli mühim bir hadis kitabı
da telif etmiştir. Eserin isminden anlaşılacağı gibi, bir çok şeyhlerden
işitmiş ve yazmış olduğu Hz. Peygambere (sav) ait bütün hadisleri bu kitapta
toplamıştır. Eserin bir nüshası Ankara Üniversitesi Dil-Târih ve Coğrafya
Fakültesi Kütüphanesi (İsmail Sâib Koleksiyonu No. 2164)’nde bulunmaktadır.
Nüsha noksan olmakla beraber çok eskidir ve hicri 364/974 tarihlidir; Tuleytula
(Toledo-İspanya)’da istinsah edilmiştir. Aynı eserin diğer bir nüshası tamam
olup İstanbul'da Feyzullah Efendi Kütüphanesi No. 541’de bulunmaktadır. Bu
nüsha hicri 606/1209 tarihini taşır.
[9] Abdurezzak b. Hemmâm, San’â’nın temayüz
etmiş âlimlerinden biridir (h.
126-211/743-826). Hadise ait iki büyük cilt halinde meşhur bir eser, yazmıştır; bu eserin ismi el-Musannaf’tır. Tetkiklerini yalnız Ma’mer ibn Râşid’in değil, aynı zamanda devrin pek çok hadis
âlimleri yanında ilerletmiştir.
Malumatını bir çok çeşitli kaynaklardan toplayarak
seleflerinkinden daha mükemmel bir eser meydana getirmiştir. Musannaf’ının başlıca yazma nüshaları İstanbul ve San’â’da bulunmaktadır. Medine, Rabat, Tonk, Haydarabad-Sind ve
Haydarabad-Dekkan’da eserinden muhtelif parçalar mevcuttur.
[10] Şam Nüshası, Hicrî VI. asra ait, muhtelif
hocaların da derslerinde kullanmış oldukları icazetli bir nüsha olup,
Zâhiriye Kütüphanesi’ndeki bir mecmuada yer almaktadır. Berlin Nüshası ise,
İbrahim b. Suleyman tarafından Hicrî 1100 senesinde, İsmail b. İbrahim b.
Cemâ’nın 856 tarihli metninden kopya edilmiş olup halen Tubingen’dedir. Bkz.
Muhammed Hamidullah, Muhtasar Hadis
Tarihi, trc. Kemal Kuşçu, Beyan Yay. İstanbul, 2004, ss.92-95.
[11] Kemal Sandıkçı, “Hemmâm b. Münebbih,” Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. XVII,
s.189.
[12] Kemal Kuşçu’nun çevirisinden başka, Mehmed Ragıb
İmamoğlu, İlk Hadis Mecmualarından Hemmam b. Münebbih’in Hadîs Mecmuası
(Ankara, 1966) ve Talat Koçyiğit, Hemmâm ibn Munebbih’in Sahîfesi (Ankara,
1967). Ancak bu çevirilerin, gerek dil ve üslup açısından, gerekse isabetli
çeviri açısından yeterli oldukları söylenemez. Üç çeviride de önemli
maddi hatalara ve anlaşılmaz çeviri örneklerine rastlanmaktadır.
[13] Hamidullah, Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemmam İbn
Münebbih, ss. 70-92.
Dipnotta "Şam Nüshası, Hicrî VI. asra ait," deniyor. Ebu Hureyra'nın ve Hemmâm'ın vefatından çok sonra. O tarihe kadar ilave veya tahrifat yapılmadığı nereden anlaşılabilir? En eski tam Buharî nüshası da aynı asırdan kalma. Bu sahîfedeki hadisleri ihtiva ettiği söylenen eserlerin tarihi eski gözükse de tek tek eldeki en eski nüshanın istinsah tarihine bakılsa acaba kaçıncı yüzyıla kadar gider?
YanıtlaSilElde en eski tam kuran nüshası kaçıncı yüzyıla gider?
Sil