30 Ekim 2017 Pazartesi

Ebu’l-Beşer el-Ebyazî Yazdı: Ahlâk

Ebu’l-Beşer el-Ebyazi


 Sözlükte huy, seciye, tabiat, mizaç, karakter gibi anlamlara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. İnsanın fiziki yapısı için çoğunlukla halk, manevi yapısı için ise hulk kelimesi kullanılmaktadır. Bir terim olarak ise “insanın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine sebep olan mânevi vasıfları, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlarının bütününe” verilen isimdir. Ahlâk özellikleri güzel ve çirkin huylar olarak iki kısma ayrılır. İslâmî kaynaklarda da hulk ve ahlâk terimleri ge­nellikle iyi ve kötü huyları, fazilet ve reziletleri ifade etmek üzere kullanıl­mış; iyi huylar ve faziletli dav­ranışlar hüsnü'l-huluk, mehâsinü'1-ahlâk, mekârimü'l-ahlâk, el-ahlâku'l-hasene, el-ahlâku'l-hamîde, buna karşılık kötü huylar ve hareketler ise sûü'l-huluk, el-ahlâku'z-zemîme, el-ahlâku's-seyyie gibi tabirlerle karşılanmıştır. Ahlâkın yanında yeme, içme, sohbet, yolculuk gibi günlük hayatın çeşitli alanlarıyla il­gili davranış ve görgü kurallarına, terbi­yeli, kibar ve takdire değer davranış biçimlerine, bunlara dair öğüt verici kı­sa ve hikmetli sözlere ve bu sözlerin derlendiği eserlere edep veya âdâb da denilmiştir. İslâmî literatürde edep teri­mi ilk dönemlerden itibaren özel davra­nış alanları hakkında kullanılırken, ah­lâk ise daha geniş anlamda tutum ve davranışların kaynağı mahiyetindeki ruhî ve manevî meleke­leri, insanın ruhî kemalini sağlamaya yönelik bilgi ve düşünce alanını ifade etmiştir.

Ahlâkın dinle çok yakın münasebeti vardır. Hak dine bağlanan ve dayanan, bu itibarla ilahi bir mana taşıyan Ahlâk müessesesi, insanın yücelmesini sağlar. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimizin en güzel Ahlâk üzere bulunduğunu bildirmektedir. Ayrıca Allah Rasûlü (sav) kendisinin güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini bildirir.


Kur’an’da Ahlâk

Kur'an-ı Kerim' de insan davranışlarına hakim olan belirgin görünümler hakkında bilgi verilir ve değerlendirmelerde bulunulur. Özellikle yüksek Ahlâk değerlerini gerçekleştirme doğrultusunda, özünde saklı bulunan insani varlık nitelikleri uyandırılmaya çalışılır. İnsanlar bencil davranışlardan alıkonulmak üzere uyarılır. Kur'an-ı Kerim’de Ahlâki vecibeler hususunda temel alınması üzerinde durulan nokta “Allah’ın hoşnutluğunun kazanılması” esasıdır. Hz. Peygamber’in ve bütün inananların dar ve geniş anlamdaki bütün kulluk eylemleri, hayati faaliyetleri Allah içindir.

Kaynağını Kur'an-ı Kerim'den alan Ahlâk ilkeleri toplumdan topluma, çağdan çağa özü değişmeden çeşitli isimlerle karşımıza çıkar. Kur'an-ı Kerim'de ana Ahlâki vecibelerden bazıları İsra Suresi 22-37. ayetlerde özet olarak şu şekilde sıralanmıştır: 


1- Allah'tan başkasını ilah edinme, O'ndan başkasına tapma.

2- Anana, babana iyilikte bulun ve iyi davran.

3- Akrabaya, yoksula, yolda kalana hakkını ver.

4- Harcamalarında orta yolu tut, saçıp savurma.

5- Geçim kaygısı, yoksulluk korkusuyla çocuklarını öldürme.

6- Zinaya yaklaşma! Çünkü o iğrenç bir iştir.

7- Allah’ın saygın kıldığı cana kıyma, onu öldürme.

8- Yetimin malına iyilik dışında yaklaşma.

9- Verdiğin sözü yerine getir.

10- Ölçü ve tartıda hile yapma.

11- Hakkında kesin bilgin olmayan şeye uyma.

12 -Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. 


Kur'an'da bildirilen Ahlâk değerleri evrensel olup bütün insanlığa hitap eder. 


" Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide,5/8) 


Ahlâki vecibelere riayetin karşılığı olarak uhrevi mükafat vaadedilmiştir. 


“İşte ahiret yurdu. Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır. Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar.”(Kasas, 28/83-84)


Hz. Peygamber’e Göre Ahlâk

Ebu’d-Derda’(r.a.)’dan; Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

1. “Kıyamet gününde (ameller tartılırken) müminin mizanında güzel Ahlâktan daha ağır (gelecek) bir şey yoktur. Şüphesiz ki Allah Teala, kötü huylu, çirkin sözlü kimseleri sevmez” (Tirmizi, Birr, 25)

2. Ebu Zer(r.a.)’den Rasulullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdu: “Nerede olursanız olun, Allah’a karşı gelmekten sakının ve kötülüğün peşinden hemen iyiliği yetiştirin ki, onu silip yok etsin. Ayrıca insanlarla güzelce geçinin.” (Tirmizi, Birr, 25/55, (IV,355); Darimi, Rikak, 20).

3. Hz. Muâz İbnu Cebel (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v.) bana: "Ey Muâz, insanlara karşı iyi ahlâklı ol!" dedi." (Muvatta, Hüsnü'l-Hulk ,1, ) 

4. Aişe (r.a.) dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “ Mümin güzel Ahlâk sahibi olmakla gündüz oruç tutan ve gece namaz kılan kimse gibi ecir ve mükafat elde eder.” (Ebu Davud, Edeb,40) .

5. Salim (r.a.) ın babasından Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.“ (Müslim, Birr, 45) 

6. Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Bana en sevgili olanınız, kıyamet günü de bana mevkice en yakın bulunacak olanınız, ahlâkça en güzel olanlarınızdır. Bana en menfur olanınız, kıyamet günü de mevkice benden en uzak bulunacak olanınız, gevezeler, boşboğazlar ve yüksekten atanlardır." (Cemaatte bulunan bâzıları): "Ey Allah'ın Resûlü! Yüksekten atanlar kimlerdir?" diye sordular. "Onlar mütekebbir (büyüklük taslayan) kimselerdir!" cevabını verdi." (Tirmizî, Birr,25). 

7. Nevvâs İbnu Sem'an (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v.)'a iyilik (birr) ve günah hakkında sordum. Bana şu cevabı verdi: "İyilik (birr), güzel ahlâktır. Günah da içini rahatsız eden ve başkasının muttali olmasından korktuğun şeydir." (Müslim, Birr,45). 


SONUÇ

İslâm ahlâkının kaynağı Kur’an ve sünnettir. Bu iki kaynak dînî ve dünyevî hayatın genel çerçevesini çizmiş, ameli kurallarını ortaya koymuş, başta fakihler ve muhaddisler olmak üzere kelamcılar, mutasavvıflar ve filozoflar tarafından geliştirilen ahlâk anlayışının temellerini oluşturmuştur. Allah insanı en güzel bir biçimde (kıvamda) yaratmış, ona kendi ruhundan üflemiştir. Bu sebepledir ki, Allâh’ın emriyle melekler, insanlığın atası olan Hz. Adem (a.s) karşısında saygı ile eğilmişlerdir. 

Müslümanlar için hadislerden ve Hz. Peygamber’in (sav) uygulamalarından genel olarak çıkarılabilecek Ahlâki vecibeler şu şekilde özetlenebilir: Kendisi için istediğini başkası için de istemek, kendisi için arzulamadığını başkaları için de arzulamamak, olduğu gibi görünmek ya da göründüğü gibi olmak, küçüklere sevgi büyüklere saygı, affetmek, hoşgörülü davranmak, başkalarının kusurlarını araştırmamak, öfkeye hakim olmak, sözünde durmak, ahde vefa göstermek, doğruluk ve dürüstlükten taviz vermemek, güvenilir olmak, kibirden gururdan sakınmak mütevazî olmak, cimrilikten, tamahtan uzak durmak, cömert olmak, her hususta sabırlı olmak, asla adaletten ayrılmamak, maddi ve manevi temizliğe riayet etmek, Allah’ın kendisine verdiği sağlığına ve sıhhatine çok dikkat etmek, vaktini hayırlı işlerde değerlendirmektir.



















































































0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar