3 Ağustos 2017 Perşembe

Allah’ın Dilemesi mi İnsanın İcraatı mı?-I

Prof. Dr. Mehmet Azimli 
Allah’ın meşieti (dilemesi) konusunda Cebriyeci mantığa uygun olarak Allah’ın Hz. Peygamber’in hayatına müdahalesi ile ilgili örnekler, siyer kaynaklarında bol miktarda görülmektedir. Siyerciler onun hayatını anlatırken onun her anının Allah tarafından takip edilip korunduğunu, Allah’ın onu her durumda tehlikeden bertaraf ettiğini belirtirler. Böylece, Hz. Peygamber’in her anına rabbani irade karışmakta ve onu korumaktadır (!)[1] Bu siyer anlatımlarına göre; karşımıza kendi iradesi ile hareket etmeyen, bütün işleri Allah tarafından organize edilen ve adeta uzaktan kumanda ile yönetilen bir robot gibi davranan bir insan profili sunulmaktadır.
Siyerciler, bu şekilde resmettikleri Hz. Peygamber’in hayatı konusunda bazı ayetleri de bağlamından koparıp delil aldıkları gibi, bunları izah gerekçesi olarak da ilahi dinin yok olmaması için böyle vakaların mümkün olabileceğini belirtirler.[2] Dahası ona gelen olağanüstü yardım ve müdahaleler konusunda “Allah isterse olmaz mı?” gibi savunma anlayışı içerisindedirler. Tabiî ki bu tür bir soru ile her şeyin mümkünatı olacaktır ki o zaman bunun sonu gelmeyecektir.[3]
Allah isterse tabiî ki her şey olur. Ancak Allah böyle bir müdahale tarzını acaba dilemekte midir, irade etmekte midir? Bu, onun yeryüzünde koyduğu sünnetullaha uyar mı? Eğer her şey Allah’ın meşieti ve bunun sonucu olarak müdahalesi çerçevesinde Cebriyeci bir mantık içerisinde gerçekleşecek ise yeryüzündeki imtihanın değeri ne olacaktır?
Esasen hayatı bizim için örnek olduğu Kur’an’da[4] anlatılan (“üsve-i hasene” en güzel örnek) Hz. Peygamber’in bu şekildeki anlatımlarla bize örnek olması mümkün değildir. Çünkü insanlar bu tür ilahi yardımları alamayacakları için Hz. Peygamber örnek alınacak konumdan, örnek alınamayacak bir konuma çıkmış olmaktadır. Meselenin önemli olan yönü, davetini ilahi yardım ve müdahaleler sayesinde yayan bir peygamberin örnekliği söz konusu olamaz. Zaten eğer böyle ilahi yardımlarla tebliğini yayan bir peygambere, insanların ilk itirazı “o peygamberdir bize örnek olamaz” sözü olacaktır.
Hz. Peygamber de hayatı boyunca bu tür yardımlarla görevini yapmaktan ziyade, her olaya kendisi müdahil olmuştur. O, her olay karşısında gerekli istişareleri yapmış, doğru olduğunu kabul ettiği kararları da azimle uygulamış ve bunun sonucunda başarılı olmuştur. Kendisine yapılan suikastlara karşı kendini korumayı bilmiş ve birçok suikast olayında aldığı tedbirler sayesinde kurtulmuştur. O bu yönüyle bize örnektir.
Siyerden Örnekler
Hz. Peygamber’e yapılan birçok suikast olayı vardır ki siyerciler, onun bu olaylardan Allah’ın müdahalesi sonucu kurtulduğunu yazarlar. Halbuki bu olaylarla ilgili değişik rivayetlerde bunun böyle olmadığı ortadadır. Bu suikast olaylarından bazılarına temas edip meseleyi izah etmek istiyoruz:
Hicret Sırasında Suikast
Rivayetlere göre; hicret öncesi Daru’n-Nedve’de alınan suikast kararı, Cebrail tarafından[5] Hz. Peygamber’e derhal haber verilerek (yani ilahi bir müdahale ile) yatağında yatmaması konusunda tembih edildi.[6] Bunun üzerine o da tedbirini alarak[7] hicret hazırlığına girişti.[8] Siyerciler konuyu genel olarak böyle anlatırlar.
Ancak suikast haberinin Hz. Peygamber’e ulaştırılması konusunda İbn Sad’da geçen başka bir rivayet bulunmaktadır. Bu rivayete göre; gizli planı öğrenen birisi meseleyi Hz. Peygamber’e ulaştırmıştır. Hz. Peygamber’in büyük halası Rukayka bint Sayfi b. Haşim, -muhtemelen dedikoducu komşularından duyup-[9] Kureyş’in toplandığını ve o gece kendisine suikast yapacaklarını Hz. Peygamber’e bildirdi. Resulullah da yatağına Hz. Ali’yi bırakıp evden ayrıldı.[10] Bu aktarıma göre; Allah’ın bir müdahalesi söz konusu olmamaktadır ve bu rivayet Hz. Peygamber’in yaşantısı, örnekliği açısından daha makul görünmektedir. Sonuç olarak Hz. Peygamber Kur’an’da da bahsedilen bu suikast olayından aldığı tedbir ile kurtulmuştur.[11]
Ancak nedense kaynaklar ilk rivayeti ön plana almışlardır. İkinci rivayet, siyercilerimiz tarafından çok itibar görmez. Çünkü Müslümanlarda hakim olan olayları cebriyeci bir mantıkla veya kader çerçevesinde yorumlama temayülü sebebiyle olsa gerek bu rivayet değil de ilk rivayet siyer kitaplarında ön plana alınmıştır.
Ben-i Nadir Suikastı
Medine’de Ben-i Nadirlilerin sürgününe sebep olan Hz. Peygamber’e suikast yapacakları haberinin, Cebrail tarafından Hz. Peygamber’e bildirildiği şeklinde bir rivayet aktarılmaktadır.[12] Siyer kitapları Ben-i Nadirliler olayını anlatırken ağırlıklı olarak bu rivayeti ön plana almışlardır.
Ancak bu rivayetin tersine; Ben-i Nadirlilerden biriyle evli olan Ensar’dan bir kadının Hz. Peygamber’e bu haberi ulaştırdığı şeklinde bir kısım hadisçi ve siyercilerin daha sahih kabul ettiği ikinci bir rivayet bulunmaktadır.[13] Bu rivayet genelde siyerciler tarafından tercih edilmeyerek İbn Hacer el-Askalani’nin tabiri ile; isnat açısından daha zayıf olduğu halde belki de daha gizemli olduğu için ilk rivayet ön plana alınmış ve siyer kitapları genelde bunu anlatmışlardır.[14] Böylece Hz. Peygamber’in hayat hikâyesine bir gizem daha katılmış olmaktadır. Esasen ikinci rivayetin daha sahih olması bir yana Hz. Peygamber’in hayat hikayesinin örnekliği açısından da bizim için çok önemlidir. Siyerciler bu olayları da Kur’an’dan bazı ayetler bağlamında açıklamaya çalışırlar.[15]
Hayber Suikasti
Anlatımlara göre; Hz. Peygamber, Yahudi bir kadının suikast yapmak üzere hazırlayıp sunduğu zehirli yemeği tatmışken Cebrail’in bildirmesi sonucu yememiş, bu yemekten bir lokma yutan sahabeden Bişr b. Bera ise zehirlenip şehit olmuştur.[16]
Rivayetler tetkik edilirse Hz. Peygamber ağzına aldığı ve zehirli olması sebebiyle çıkardığı lokma sebebiyle zehirlenmiştir. Nitekim Hz. Peygamber, üç yıl sonraki vefatı sırasındaki hastalığında “damarlarımda o zehrin acısını duyuyorum” demiştir. Ayrıca bu zehiri vücudundan atabilmek için bu zehirlenme sebebiyle kendisine hacamat yaptırmıştır. Bu sebeple bir kısım alimlerce şehit sayılmaktadır. Bu durumda onu suikastten kurtarmak için Cebrail tehlikeyi bildirmesi gerekiyorsa biraz geç kalmış gözükmektedir (!) Cebrail, böyle bir uyarı yapacak ise Hz. Peygamber zehiri ağzına almadan bildirmeliydi. Hz. Peygamber zehirlendikten sonra bildirmesinin ne anlamı olabilir?[17] Doğrusu bu olayda da Cebrail’in bir müdahalesi olmaksızın Hz. Peygamber zehirlenmiş ancak erken fark ederek kurtulmuştur.
Meseleyi izah ettiğimiz bağlamda anlarsak onun örnekliği daha kolay anlaşılacaktır. Değilse başka bir örnek üzerinden gidersek; hicret boyunca sürekli kollanan, zor anlarında müdahale edilen bir peygamber örnek alınamayacaktır. Bu tür bir izah onun hicret sırasında ne tür zorluklar çektiğini, aç kalarak, gizlenerek, gizli yollardan giderek, mağarada saklanarak yaptığı bu önemli yolculuğu anlamamızı da sağlamayacaktır. Çünkü onun mağarada ve diğer zamanlarında devamlı korunduğu şeklindeki bir anlatım tarzı, onun hayatını örten ve son peygamberin başarılarını da perdeleyen bir durumdur. Esasen o, hicrette Allah’ın yürüttüğü pasif bir nesne değil, ne yapacağına kendi karar veren, olayları bizzat yöneten ve müdahale eden aktif bir özne konumdaydı.





[1]       Münir Muhammed Gadban, Nebevi Hareket Metodu, çev. Tarık Akarsu, İstanbul, 1998, I, 194.

[2]       Bkz. Adnan Demircan, Nebevî Direniş Hicret, İstanbul, 2000, 112.

[3]       İbn Kayyım el-Cevziyye, Zadu’l-Mead, trc ve thk; Muzaffer Can, İstanbul, 1990, III, 1056. dipnot, 25; Kur’an’da bahsedilen, hicret sırasında ilahi yardımla ilgili olarak bu yardımın manevi güçler yardımıyla verilen bir sükunet ve teşcî anlamında olduğu konusunda bkz. Muhammet Esed, Kur’an Mesajı, çev. Cahit Koytak, Ahmet Aktürk, İstanbul, 1999, Tevbe Suresi 26. ve 40. ayetlerin tefsiri ve Al-i İmran Suresi 124-125. ayetlerin tefsiri, dipnot, 93.

[4]       Ahzab Suresi, 21.

[5]       İbn Hişam, es-Siretu’n-Nebeviyye, Beyrut, 1994, IV, 125.

[6]       Taberi, Tarihü’l-Ümem ve’l-Mülük, Beyrut, 1995, I, 567.

[7]       İbn Sad, et-Tabakatu’l-Kübra, Beyrut, 1985, I, 227.

[8]       Belazuri, Ensabu’l-Eşraf, Dımeşk, 1997, I, 301.

[9]       Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, çev. Mehmet Yazgan, İstanbul, 2004, 290.

[10]      İbn Sad, VIII, 52.

[11]      Enfal suresi, 30, “İnkar edenler, seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken, Allah da düzenlerini bozuyordu. Allah düzen yapanların en iyisidir.”

[12]      Vakıdi, Kitabu’l-Meğazi, Beyrut, 1984, I, 365; İbn Hişam, VI, 159.

[13]      Abdurrezzak, el-Musannef, Lubnan, 1972, V, 359; biraz farklı bir şekilde bkz. Ebu Davut, Harac ve’l-İmare ve’l-Fey, 22-23; Beyhaki, Delailü’n-Nübüvvet, Beyrut, 1985, III, 179.

[14]      Bu konuya temas eden İbn Hacer el-Askalani, şöyle der: “II. rivayet I. rivayete göre sıhhat yönünden daha sağlam olmasına rağmen (maalesef) siyerciler ve meğazi yazarları I. rivayeti tercih etmişlerdir.” İbn Hacer el-Askalani, Fethu’l-Bari, Beyrut, trz., VII, 332. İbn Hacer olayın I. rivayetteki gibi olmadığı konusunda akli delillerle konuyu anlatmaya çalışır.

[15]      Maide, 67, tefsirlerde bu ayetin Mekke’de indiğine dair kayıtlar vardır. Buna rağmen Hz. Peygamber’i Haşimoğullarının korumaya devam etmesi ilginçtir. Bu da bu ayetin daha çok ruhi ve psikolojik yardımı anlattığını gösteren delillerdendir. Ayrıca ayetin Medine döneminde indiğini kabul etsek bile Medine döneminin sonuna kadar (Hudeybiye’de kılıçla bekleme, Tebuk’ta koruma gibi)onun sahabe tarafından korunması da dikkate değerdir. Bkz. Taberi, Tefsiru’t-Taberi, Beyrut, 2001, VI, 366; Reşit Rıza, Tefsiru’l-Menar, trz, byy, IV, 473; ayrıca bkz. Muhammet Esed, Kur’an Mesajı, Tevbe Suresi 26. ve 40. ayetlerin tefsiri ve Al-i İmran Suresi 124-125. ayetlerin tefsiri, dipnot, 93. Bu ayetin anlamı konusunda tabiinden Hasan Basri hazretlerinin naklettiği bir rivayet, meseleyi aslında çok güzel bir şekilde izah etmektedir. Bu rivayete göre Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Allah beni elçiliğine memur ettiğinde çok sıkıldım. Biliyordum ki insanlardan bir kısmı beni yalanlıyorlar. Kureyş müşrikleri, Yahudiler, Hıristiyanlar tehdit ediyorlar. Bunun üzerine bu ayetle tebliğ vazifesinin korkusuzca yerine getirilmesi emredildi. (Artık benden o sıkıntı ve endişe tamamen zail oldu.)” Sa’lebi, el-Keşfu ve’l-Beyan, Beyrut, 2004, II, 477; Tabatabai, el-Mizan, byy, 1971, VI, 61.

[16]      İbn Sad, II, 203.

[17]      Hz. Peygamber’i kılıçla öldürme teşebbüsünde bulunulduğu ve onun mucizevi tavırlarla kurtulduğu şeklinde aktarımlar vardır. Ancak hepsinde de Hz. Peygamber’in tedbir ve gayretleri ile kurtulması diğer rivayetlerle bildirilmektedir.

1 yorum:

  1. ALLAH’IN DİLEMESİ NEDİR?

    Yunus suresi

    100-ALLAH izin vermeden hiç kimse inanamaz. O, azabı akıllarını kullanmayanlar üzerine verir.

    -ALLAH’ın izin vermesi veya dilemesi, O’nun KANUNLARIDIR.
    Yunus suresi-100. Ayetin ikinci cümlesi ALLAH’ın izin vermesinin ne olduğunu çok güzel açıklamış. ALLAH’ın kullarına izin vermeyi dilemesi kimler üzerine gerçekleşiyor? Akıllarını kullanıp, akıllarıyla ALLAH’ın varlığını ve Kuranın doğruluğunu idrak edebilenlere ve kibirlerini yenip idrak etmek isteyenler için gerçekleşiyor. Yani, ALLAH’ın dilemesi keyfi bir dileme olmayıp, kanunlarına bağlı. Nisa suresi-147, Ayette de, ALLAH’ın kanunlarına uyup iman edenlere karşılıklarının verileceği açıkça yazılmış.

    Nisa suresi

    147-Eğer siz şükreder ve iman ederseniz ALLAH size ne diye azap edecek? ALLAH şükrün karşılığını verendir ve bilendir.

    Tekvir suresi

    29-ALLAH dilemedikçe, siz bir şey dileyemezsiniz.

    -İnsanların yaptıkları her şey, iyilikler ve kötülükler ALLAH’ın kanunlarına uygundur. Atılan bir taş dahi yere ALLAH’ın dilemesine yani kanunlarına uygun olarak fizik formüllerine uygun olarak düşer.Evrende de her şey O’nun kanunlarına uygun olarak hareket eder.O’nun kanunlarına göre her şey zıtlarıyla beraber var olur. İyilikler de , kötülüklerle beraber varolurlar. (0=+1-1)Ancak bu durum ALLAH’ın, insanların işledikleri kötülüklerden razı olduğu anlamına gelmez. Nisa suresi-36. Ayetin yazdığı gibi ALLAH kibirlenenleri nasıl sevmiyorsa, büyük günahlarda ısrar edenleri de sevmez.

    Ankebut suresi

    21-Dilediğine azap eder, dilediğine de merhamet eder. O’na döndürüleceksiniz.

    YanıtlaSil

Yazarlar