İSRAİL KATLİAMLARI KARŞISINDA MÜSLÜMANLAR
Doç. Dr. İbrahim BARCA
Siyonist Yahudi aşırı milliyetçisi olan İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü katliamlar, cinayetler, zulümler ve insan hakları ihlalleri bugün 12.02.2024 itibariyle durmaksızın devam etmektedir. Bunun yanında Gazze’de sayısı tam olarak net olmayan nice hastane, okul, cami, kilise ve benzeri gibi yapılar yerle bir edildi. Filistinlilere ait nice mallar, mülkler, değerli eşyalar çalındı, talan edildi veya kullanılamaz hale getirildi. Siyonist barbarlar çetesi, öncesinde Refah güvenli bölgedir diye Filistinli sivilleri o bölgeye göç etmeye mecbur bırakmıştı. Şimdi ise o bölgeye saldırı düzenliyorlar ve bu saldırılarda da yine büyük katliamlar, vahşilikler, aşağılamalar Tik-tok gibi sosyal medya platformlarında canlı bir şekilde insanlara özellikle de dünya Müslümanları ahalisine gösterilmektedir. Bugüne kadar katledilen Filistinlilerin sayısı ise 30 bini aştı ve bunların çoğu çocuk ve kadındı.
İsrailli aşırı Yahudi milliyetçisi bu barbar topluluğun bu soykırım
uygulamalarına şimdiye değin Güney Afrika Cumhuriyeti vasıtasıyla bir önemli ve
ciddi bir tepki verildi. Nitekim Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail
Filistinlilere soykırım uyguluyor diye Uluslararası Lahey Adalet Divanına
başvurdu. Bu mahkeme ise 2’ye karşı 15 oyla İsrail'in Gazzelilere yönelik
öldürme, saldırı ve yıkımla ilgili her türlü eylemden kaçınması ve soykırımı
önlemek için tüm tedbirleri almasına karar verdi. Ancak İsrailli Siyonistlerin
avukatları, adeta bu kararla alay ederek Gazze’de sivilleri korumak için
savaşıyoruz diye savunmada bulundular. İsrail başkanı Netenyahu ise Gazze’ye
yardım tırlarının geçmesine Mısır devleti izin vermiyor, diye açıklamada
bulundu. Onun bu sözü hem gerçeklik hem
de yalan içermektedir. Mısır Gazze ile
var olan 1600 tüneli ve kapıyı kapattırmıştır. Fakat kapının bu dört ay içinde
özellikle Gazzelilerin toptan açlık ve susuzlukla perişan edilmesinde ise
İsrail’in isteği ve etkisi ağırlıktadır. Söz konusu karar sonrasında bugüne
kadar da İsrailli Siyonistler, soykırım yaptıklarını ve yapıyor olduklarını
tescilleyen birçok cinayete imza attılar.
Güney Afrika
dışında İsrail’in komşularından Lübnan Hizbullah’ı, Suriye, Irak ve Yemen’den
İsrail’e yönelik hafif dozda ve şimdilik onlara karşı İsrail’in topyekün bir
savaş açmasını gerektirmeyecek bazı karşılıklar verildi ve verilmeye devam
etmektedir. Hamas’a ve bu sayılan unsurlara destek veren bölge ülkesi ise
İran’dır. İran rejimi ABD tarafından gerçekleştirilmek istenen ve yıllardır
uygulanmaya çalışılan Büyük Ortadoğu ya da Büyük İsrail projesinin, çepeçevre
ABD üsleri tarafından kuşatılmış olduğunun ve sırada kendi rejiminin olduğunun farkındadır.
ABD ve İsrail şimdilik, Büyük Ortadoğu projesinin önündeki en büyük engel
olarak Rusya’nın çok önemli bir müttefiki Şii karakterli İran rejimini
görmektedir. Onlara göre ikinci engel ise Mısır’da, Tunus’ta, Ürdün ve diğer
bazı ülkelerde değişik yollarla etkinlikleri kırılan ama son darbeyi hala
yememiş İhvan-ı Müslimin hareketidir. Kendileri
ve ülkeleri için en iyisinin ABD ve İsrail ittifakında yer almak olduğuna
inanan Arap ve Müslüman ülke yöneticilerinin çoğu, bu projeye uygun hareket
etmektedir. Buna karşı olanlar veya diğer bir tabirle Rusya, Çin, İran hattında
olmayı yeğleyenler ise ya hapse atıldı ya öldürüldü ya iktidardan düşürüldü ya
da ambargo gibi değişik yollarla iktidardan düşürülmeye çalışılmaktadır. Aslında
bu karşıtlık Batı medeniyeti ile doğu medeniyeti arasındaki bir karşıtlığı ve
savaşımı da ifade etmektedir. Nitekim bugünlerde artık gündemde olmayan tarihin
sonu, medeniyetler çatışması tezi de yine bu projenin fikirsel esaslarındandır.
Batı medeniyeti adeta “madem benim medeniyetim karşısında diğer tüm
medeniyetlerin herhangi bir alanda ortaya koyacak bir sözleri ve katkıları
yoksa ve herkes benim medeniyetimi muhtaçsa ve beni taklit etmekteyse o halde
herkes hakkında benim çizdiğim projeler geçerli olacaktır” demektedir.
Bu olayların siyasi yönü, BOP projesi bağlamında birçok Müslüman ve/veya
Arap ülke yöneticilerinin tavır ve tutumları, İsrail’in son katliamları
konusunda değişik ve birbirini zahiren tutmayan söylemleri ve pratikleri bir
tarafa milyonlarca Müslüman ahali, bu yaşanılanlar karşısında değişik durum, duygu
ve düşünce içine girmiştir. Zira Müslüman ülkelerin ahalisi arasında Müslüman
olmayan veya Müslümanlığını öne çıkarmayan dünyadaki birçoklarının yaşadığı
zulümler ve katliamlar zaten görünmemekteydi ya da yeterli duyarlılığa haiz
olamamaktaydı. Bunun sebeplerine bu yazıda değinemeyeceğiz. Çin’de Sudan’da,
Myanmar’da, Hindistan’da ve benzeri coğrafyalarda Müslümanlara yönelik
gerçekleşen katliamlar ve zulümler ise Müslüman yöneticilerin ve devletlerin
yer aldığı blokun maslahatlarına ve stratejisine göre gündem yapılırdı. Ancak
günümüzde Filistin’de gerçekleşen katliamlar Filistinli mazlumlar tarafından
sosyal medya platformları ile anında dünyaya yayılmaktadır. İsrailli aşırı
Yahudi milliyetçisi olan Siyonistler, Filistinliler üzerinde
gerçekleştirdikleri tüm soykırım uygulamalarını, cinayetleri, tacizleri,
hırsızlıkları, işkenceleri kahkahalar atarak, alay ederek canlı yayın ile
özellikle de Müslüman dünyaya servis etmektedirler. Bunun sebepleri de yine
ayrı bir yazı konusudur. Neredeyse her gün sosyal paylaşım platformlarında parçalanmış
çocuklarının parçalarını poşetlerde taşıyan babaların ve annelerin; açlıktan
ölmek üzere olan çocuk ve yaşlıların; esir edildikten sonra türlü türlü tecavüz
ve tacizlere uğramış erkek ve kadınların Müslümanlar nerede? Müslüman ve Arap
Ülkeler ve Liderler nerede? diye sitem ve feryat etmeleri ve bunun karşısında
ABD ve Avrupa’daki Müslüman olmayan sivil muhalif insanlar gibi bile bir eylem
ve duruş içinde bulunmamaları ve/veya bulunamamaları Müslüman ülkelerin
ahalisinin ruhunda baskı stres ve acı meydana getirmektedir. Ve bu durum,
Müslüman ruhun homeostatik dengesini bozmaktadır. İçlerinde çoktandır dinle
ilişkilerini kesmiş, gizli ateist ve deist olup seküler ve batı tazı bir hayatı
benimsemiş ve dini artık bir gelenekten ibaret sayanları da dahil ahaliye gelen
“Müslüman yöneticilerimiz, ülkemiz ve bizim konforuna ve rahatlığına
alıştığımız bu hayatımız ve geleceğimizin maslahatı real olarak İsrail ile
beraber olmaktadır ama İsrail de katliamları ve zulümleri ile her gün Müslüman veya
insan kardeşlerimizi katletmektedir”, “Müslüman olmasaydık bile insanoğluna
yapılan bu katliam ve zulümlerden dolayı bir şeyler yapmalıydık” düşünceler bir
çoklarını derin bir endişeye, üzüntüye ve utanca sevk etmektedir.
Sayısı iki milyarı aşkın Müslüman ahali içinde İslamcı olan, İslamcılığı
ile bilinen; dinden ve dini ilimlerden ekmek yiyen veya itibar kazanmış olan, dinden
ve dindarlığından herhangi bir rütbe ve makam, maddi ve manevi ayrıcalıklı bir
konum elde edenlerin durumu daha kötü. Çünkü hem tüm ibadetleri yerine getirdikleri;
siyer, tefsir, fıkıh dersleri alıp verdikleri; İslam ahlakı ve adaleti
konusunda hemen hemen her gün nasihatlerde bulundukları, program yaptıkları ve
ideal olanın anlattıkları ve buyurdukları olduğunu dillendirdikleri zamanda her
an katledilen ve zulme uğrayan binlerce bebek, çocuk ve kadınlar namına bir
şeyler söyleyemiyor/söylemiyor ve yapamıyorlar/yapmıyorlar. Çok az bir kesimi bir
şeyler yapıp söylediklerine inansalar bile Müslüman olmayan bir İrlandalı, bir
İspanyalı veya Yeni Zelanda yerlileri Moronilerin yaptıklarını ve
söylediklerini daha ciddi, etkili ve samimi görüyorlar. Zira ABD, Avrupa
ülkelerinde Müslüman olmadığı halde İsrail karşıtı eylem, protesto ve duruşları
neticesinde günlerdir rahatlarını bozan ve ekmekleri, işlerini kaybetmek
pahasına bunu devam ettiren önemli bir kesim bulunmaktadır. Öyle anlaşılıyor
ki; bu yaşanılan katliamlar Müslüman ülkelerin birçok ahalisinin sadece
Müslümanlık değil insani anlamda da sorunları olduğunu ortaya koymaktadır.
İki milyarı aşkın Müslüman ahalinin birçoğu bu durumda ruhi
dengelerini korumak ve ızdıraplarını gidermek için yaşanılanların bir katliam
olmadığına, asıl suçlunun Filistinliler olduğuna ya da İsrail kadar
Filistinlilerin de suçlu olduğuna, Hamas’ın bir terör örgütü olmasından dolayı
yaş ve kurunun beraberce yandığına, tüm suçun bölgeyi karıştırmak isteyen Şii
İran’da olduğuna, ABD ve İsrail’in göstermek istediği ve kurguladığı kurumsal
ve siyasi İslamcılığın ancak bu şekilde bitebileceğine, savaşın aslında
Şiilerin etkisini kırması neticesinde Sünnilerin lehine olacağına kendilerini
inandırmaktadır. Bazıları ise düşmanımın
dostu dostumdur diyerek sayılan hiçbir gerekçeye ihtiyaç duymadan İsrail’in
yaptıklarını onaylamaktadır. Kısa vadede kendisini bu şekilde rahatlatacağını
düşünmektedir.
Biz de iki
milyarı aşkın bu ahalinin bir ferdi olarak ruhi dengemizi kısa vadede
rahatlatmak için tüm bahaneleri bir tarafa bırakarak, tüm siyasi, ideolojik ve
dini bağlamlardan, düşüncelerden ve azade olarak şunu söyleyebiliriz ki; Filistinliler
aslında nerden alırsanız alın dinleri ve vatanları; en doğal olan yaşam
hakları, onurları ve izzetleri, namus ve özgürlükleri; miras ve kültürleri için
mücadele etmektedirler. Bu durumu ortaya çıkaran ise aşırı Yahudi Milliyetçisi
olan Siyonist İsrail devletidir. Zira bunlar Hristiyan Siyonistlerle bir olup, Filistinlilerin
sayılan tüm bu özelliklerine 75 yıldır saldırdı ve saldırıyor. Eğer aksi
olsaydı ve Filistinliler, İsraillilere bunları yapmış olsaydı. Bu yazının
kahramanı Filistinliler değil İsrailliler olurdu. Haklının, mazlumun ve
mağdurun gün kadar aşikâr olduğu bu çatışma ve savaşta elimizden geleni
yapamadığımız ve/veya yapmadığımız için hiçbir akıl yürütmemiz ve bahanemiz
yoktur maalesef. Yöneticisi-yönetileni, seküleri-dindarı, alimi-cahili,
ateisti- deisti, teisti, velhasıl her kesimden insanı ile tüm Müslüman ülkeler
ve Müslüman ahaliler birinci dereceden bu katliam ve zulümlerden mesuldür.
Günümüz Müslümanları elinden ve dilinden emin olunamayacak hale gelmiş ve hatta bırakın bir uzuv hasta olduğunda onun acısıyla huzurunun kaçmasını, aksine o uzvu kendi hastalığıyla başbaşa bırakacak belki de daha fazla başı ağrımasın diye kesip atacak hale gelmiştir maalesef.
YanıtlaSil