İbrahim Halil Er
Ak parti büyük bir başarı elde etti ama aslında oyları düştü. Bu düşüşün nedeni iyi analiz edilmelidir. Gerçekte Ak Partinin oyu %48-50 bandındadır. Benim yaptığım gözlem ve geziler sonucu Ak partinin oylarındaki temel düşüş nedeni özellikle Doğu ve Güneydoğudaki yanlış aday listesidir. Özellikle HDP’nin çok oy aldığı yerlere baktığımızda Ak Partiye verme eğiliminde olan seçmenin adaylara olan kızgınlığından HDP’ye yönelmişlerdir.
Ben seçim sürecinde Diyarbakır’ın tüm ilçelerini dolaştım, gördüğüm temel durum adaylara karşı büyük bir tepki olduğuydu. Hatta adaylar hiç meydanlara çıkmasalar daha çok oy alınacaktı. Diyarbakır’da ilk kez Erdoğan’ın mitingi öncesinde adaylar yuhlandı . Ak partinin yeni dönemde doğu ve güneydoğu bölgelerini mercek altına alması ve bölgeyi iyi bilen bilen bir danışmanlar heyetini kurması gerekir. Böylece bölge ile ilgili analizler daha sağlıklı yapılacaktır.
Seçim sürecinde bölgedeki aşiret ve seydaları gezdik. Gördüğümüz en büyük hata aday isimleriyle ilgiliydi. Hatta bir ak partili belediye başkanı adayları halka anlatamıyoruz demişti. Örneğin Diyarbakır’da dayı yeğenin aday yapılması, hdp sempatizanı birisinin gösterilmesi,
Zazalardan hiç kimsenin gösterilmemesi, bazı ilçelerden adayların gösterilmemesi, adayların Mehdi Eker’in çevresinden olması ve adaylar ile ilgili dolaşan şaibeler bunlardan birisidir. Ayrıca Urfa’da Surç’da yaşanan olaylarda Ak partinin olayı araştırmadan hemen kendi vekilinin yanında durması, bölgenin tefecilerin ve mafyanın kontrolüne girmiş olması, güçlü ailelerin ak parti ile birlikte hareket ederek nüfuz elde edip halka zulmetmesi görülmedi.
Bazı illerde halkın fetocu olduğunu bildiği veya böyle bir şayianın yayılmış olduğu kişilerin inadına gösterilmesi de tepkiye neden oldu.
Ak Parti doğu ve güneydoğuda aday seçiminde daha özenli davranması halinde daha çok oy alacağı gibi hdp’yi de baraja gömerdi ama maalesef seçim stratejileri kuranlar bu konuda iyi bir sınav vermediler.
Ak partinin sloganı da yanlıştı “Vakit Türkiye Vakti” sloganı 16 yıllık iktidarı kullanan bir partinin değil de yönetime yeni talip olan bir partinin kullanacağı slogandı. Zaten 16 yıldır yönetiyorsunuz bu zamana kadar olan vakit neyin vaktiydi? Soruları akla gelmekteydi. Bu slogan heyecandan yoksun bir slogandı.
Müzikler de heyecan yaratmıyordu. Örneğin mitinglerde halkı heyecanlandırmayan müziklerin kullanılması, hafif müzik kullanılması da hiç doğru olmamıştı.
Ak parti teşkilatları çalışmadı ve adaylar da halka tepeden bakan kibirli kişilerdi. Fakıbaba’nın Urfa’da listeyi eleştiren birisine “hiçte şeyimde değil” demesi bir çok açıdan halkı incitmişti. Emin olun Ak parti stratejisi ve davranışıyla artık yorulduğunu ve bırakmak istediğini söylerken, halk hayır bırakma diyerek zorla iktidar yapıyordu. Bunda en büyük motivasyon Erdoğan’ın kendisiydi. Onun yorulmak bilmeyen enerjisi kitlelerin kopuşunu engelliyordu. Zaten Erdoğan’ın partisinden daha çok oy alması da bunu göstermekteydi. Erdoğan’ın yeni dönemde Ak partiyi sırtında taşımaktan vaz geçip daha şaibesiz ve sıkıntıya bulaşmamış, halka tepeden bakmayan bir teşkilat veya parti ile yola devam etmesi onu daha da güçlendirecektir.
Ak parti oyların %38’e kadar düşmesi bekleniyordu. 4 puan son haftalardaki olaylar neticesinde geri gelmiş oldu. Bunda da Millet ittifakı mensubu olan partilerin yanlış stratejileri ve söylemlerin halkı ürkütmesi etkili olmuştur. Onların, proje odaklı bir strateji yerine intikam ve rövanş alma, yatırımları durdurma ve Erdoğan’ı yargılama istekleri vatandaşda tepkiye neden olduğu gibi gelecekle ilgili kaos ve bunalımlı günlerin olacağı endişesine de yol açtı.
Muhalefetin tüm stratejilerinin Erdoğan’ı yok etme ve Erdoğan gitsin de ne olursa olsun gibi bir söylem izlemesi de küskünlerin, kırgınların ne pahasına olursa olsun Ak partiye oy vermesine yol açmıştır. Ak parti tabanı olup da Feto olayından dolayı zarar gören kesimler bile karşı tarafın bu hırçınlığından dolayı Ak partiye yöneldiğini bizzat yaptığımız görüşmelerde şahit olduk. Ak parti eleştirilirken bile ümitler tamamen tükenmemiş ve çözüm talebi bu partiden beklenir olmuştu. Sanki “yaparsa Ak Parti yapar” sloganı halk tarafından içsellenmiş gibiydi.
BAŞKANLIK
Erdoğan, yeni dönemde başkanlık sistemini oturtmaya çalışırken diğer yandan da partiyi yeniden toparlaması gerekmektedir. Seçim sürecinde gördüğümüz Ak Parti’nin başsız bir görüntü çizdiğiydi. Çünkü parti başkanı cumhurbaşkanı olunca partiye tüm enerjisini verememekte bunu da partiyi vekillerle (başkan vekili) idare etme yoluyla çözmeye çalışmaktadır. Fakat gördüğümüz vekilin başkan gibi güçlü olmadığından parti içerisinde dört veya beş grubun oluştuğuydu. Bu gruplar kendi içerisinde çatışarak, birbirlerinin ayağını kaydırarak çalışmaları sekteye uğratmakta bu durum listelere bile yansımakta ve sonuçta herkes birbirinin adayının önünü kestiğinden ortada hiçbir söylemi ve iddiası olmayan zayıf adaylar çıkmaktadır.
Seçim sürecindeki patates ve soğan fiyatların yükseltilmesi vatandaşta tepkiye neden olurken, doların yükselmesi de halkta Erdoğan’a karşı dış güçlerin bir operasyonu olarak görülüp tepkiye neden olmuştur.
Bu seçim aslında Erdoğan için zor bir seçim olacaktı fakat muhalefetin bütünlük arz etmemesi ve herkesin kendi adayı ile seçime girmesi halkta güvensizliğe neden olmuştur. Başkanlığa talip olan adayların net bir proje ortaya koymadığı gibi birbirine zıt kişilerin başkan yardımcısı yapılacağı söylenmesi de iyi bir strateji olmadı. Böyle bir söylem ikinci tura kaldığında söylenebilecek bir söylem olmalıydı. Halk, partisinde bile aday yapılmayan Muharrem İnce’yi yeterli bulmadığı gibi iktidarı alacak bir Muharrem İnce’nin hangi kadrolarla ülkeyi yöneteceğini de görmedi. CHP içerisindeki kliklerin devletin tepesinde de sorun çıkaracağı endişesi yaşanacağını düşünmüştür.
Ak Parti yine bir seçim zaferini elde etti. Üstelik hem Türkiye’nin ilk başkanını ve hem de seçimi kazandı. Fakat bu seçim aynı zamanda Ak partiye bazı mesajlar da veriyordu. Umulur ki Ak Parti bu mesajları doğru okuyup gerekli önlemleri alacaktır.
Öncelikle Ak Parti’nin başarısı MHP’nin kendisini desteklemesi ile sağlandı. Bu hem meclis partinin %40 bandının altına düşmesini engellemiş ve hem de Cumhurbaşkanlığı için ihtiyaç duyulan kritik oyun verilmesini sağlamıştır. Zatin Ak Parti’nin aldığı oy ile Cumhurbaşkanığı için verilen oyları karşılaştırdığımızda aradaki farkın nereden kaynaklandığını görmekteyiz.
Tabi bir de olayı başka türlü de okuyabiliriz. Yani Ak Parti seçmeni hükümetin yaptıklarından ve partinin performansından memnun kalmadılar ve milletvekilliğinde oyları MHP’ye verirken Cumhurbaşkanlığında Erdoğan’a verdiler.
Meral Akşener
Meral Akşener’in beklenen çıkışı yapmaması Erdoğan’ın izlediği akıllı siyasetin bir sonucu olmuştur. Erdoğan, belli çevrelerce alternatif olarak sunulan ve karşısında şişirilen birisini muhatap almayarak ve hatta mitinglerde hiç eleştirmeyerek gündemden düşmesini sağladı. Erdoğan, nispeten zayıf gördüğü Muharrem İnce’ye yüklenerek Meral Akşener’in alternatif olmasını engelledi. Edoğan, İnce’yi muhatap alarak sol oyların Akşener’de yoğunlaşmasını önlemiş oldu. Seçimin ilk dönemlerinde sol kesimler İnce’yi sevmelerine rağmen Erdoğan karşısında milliyetçi ve muhafazakar oy da alacağını düşündükleri Akşener’i desteklemek gibi bir eğilim çizerken Erdoğan’ın İnce’yi muhatap alması ve İnce’nin de iyi bir hatiplik sergilemesi oyların oraya kaymasına neden oldu. Erdoğan, böylece karşı tarafı bölmüş oldu.
Muharrem İnce
İnce’nin diğer bir handikapı da partisine rağmen bu oyları almış oldu. Bu onun için büyük bir başarıdır. Bu başarı Chp muhalefetinde güç almasına neden olacaktır. Chp, birçok çalışmada İnce’yi desteklemezken Kılıçdaroğlu’nun onu Cumhurbaşkanı olarak değil harcamak için ortaya attığını göstermiş oldu. Buna rağmen İnce’nin kullandığı birleştirici ve esprili dil, sol siyaset açısından ümit vaad etmiş olacağı gibi, ilk kez sol kesimde bir heyecan oluşturdu, başaracaklarına olan güveni oluşturdu. İlk kez sol seçmen bir mitinge bu kadar büyük bir katılım gösterdi. Sol kesimin heyecanlanması ve siyaseti bir değişim aracı olarak görüp başka yollara tevessül etmemesi açısından da önemlidir. İnce’nin CHP’nin başına geçmesi muhalefeti daha yapıcı ve uzlaşıya açık şekle getirecektir.
Eksik olan nokta, proje yoksunluğu ve stratejinin yıkım, Erdoğan karşıtlığı üzerine oturtmasıdır. Bu konuda kendilerini yeniler öz eleştiri yaparlarsa Türkiye ve CHP kazanmış olur.
CHP
İnce’nin seçim sırasında dindar kesimle barışma isteği, namaz ve dini ritüelleri kullanması aslında chp ve sol seçmen açısından önemlidir. Bu solun Türkiye’nin gerçeklerine uyanması açısından önemli olduğu gibi, chp’nin ülkemizin muhafazakar kesimle barışması açısından da önemlidir. Chp, yeni sistemde güçlü olmak istiyorsa geleneksel tabanının dışında başka kesimlere yelken açması gerekmektedir. İttifak ile böyle bir teşebbüse başlamış olmaları Türkiye için büyük bir kazanımdır. Yeni seçim sistemi artık ittifakları ve karşılıklı empatiyi zorunlu kılmaktadır.
Kılıçdaroğlu’nun seçim sürecinde pek gözükmemesi ve İnce’nin daha çok öne çıkması Chp’ye tepki oylarının azalmasına neden olmuştur. Fakat chp şunu iyice bilmesi gerekir ki tabanları %25’in biraz üstüdür. Bunu artıramayacakları için diğer kesimlerle ittifaklar yapması gerekecektir. Bu ittifakların sağlayacağı en büyük yarar, uç kesimlerin birbirlerini tanımalarına ve karşılıklı düşmanlıkların hafiflemesine yol açacaktır.
Chp için umut ve stratji gerekmektedir. İnce umut verdi ama strateji konusunda hala almaları gereken yol bulunmaktadır. CHP için belki de en büyük şans Bekaroğlu’nun kendilerinde olmasıdır. Bekaroğlu’nun geleneksel muhafazakar tabanı biliyor olması, bu konuda chp’nin ihtiyaç duyduğu strtajilerin sunulmasına ve karşılıklı nefretlerin törpülenmesine yol açacaktır.
Fakat yakın vadede chp’nin tek başına iktidara gelmesi yani başkanlığı alması zor gözükmektedir. İleriki dönemlerde başarılı olmaların yolu sağ kesimden de oy alabilecek olan daha ılımlı kişilerle yola devam etmesidir. Böyle bir adayla chp bildiğimiz chp de artık olmayacaktır. Marjinal kesimlerle chp yollarını ayırıp Türkiye’nin partisi olmak ve herkesi kucaklamak zorundadır. Yoksa sonsuza dek muhalefetette kalacaktır.
MHP
Bu seçimin en büyük sürprizini aslında MHP yaptı. Bu nedenle kendisini müstakil olarak değerlendirmemiz gerekmektedir.
MHP, hiçbir seçim çalışması yapmadan oylarını %11’de tutmayı başarmıştır. MHP oylarında ciddi bir düşüş olacağı ve iyi partiye kayacağı söylenirken mhp’nin %11 ve iyi parti’nin %11 oy alması bir anlamda mhp’nin kendisini clonladığı izlenimi de vermektedir.
Peki gerçek durum nedir?
Aslında beklendiği gibi mhp’den iyi partiye ciddi bir oy kayması yaşandı. Bunun %5 olduğu öngörülmektedir. Bizim sahada yaptığımız çalışmalarda da böyle bir izlenim elde ettik. Geleneksel MHP tabanından olan kişi ve gruplar Bahçeli’nin icraatlarını eleştirerek iyi partiye oy vereceklerini söylediler ve bu sayı çok fazla olunca ciddi olarak mhp adına endişe ettik.
Gerçekten de mhp’den iyi partiye oy gitti ve bu %5-6 civarındaydı. MHP’yi kurtaran Ak parti oldu. Bazıları Ak partiyi mhp kurtardı diye düşünürken aynı zamanda MHP’yi de ak parti kurtardı ve mhp’den giden oy oranı kadar Ak partiden listeye ve icraatlarına tepki gösteren kitleler tercihlerini mhp’den yana yaptılar. Sahada yaptığımız çalışmalarda Ak partiyi kurulduğu günden beri destekleyen kitleler ve grupların cumhurbaşkanlığında Erdoğan’ı ama milletvekilinde MHP’yi destekleyeceklerini söylemekten çekinmediler. Bu kadar çok kişinin tepki göstermesi bizde Ak Parti oylarının %40’ın altına kadar ineceği düşüncesine sevk etti. Sanırım son haftalardaki Erdoğan’ın çıkışı bu düşüşü önlediği gibi, Erdoğan’ın zayıf bir meclisle çalışamayacağı seçeneği de bazılarının tercihini etkiledi.
Peki MHP’den %6 gibi oy iyi partiye gitmişken, geri kalanlar nereden geldi?
Geri kalan oylar aslında yine Ak Parti’den ve kısmen chp’den geldi. Özellikle feto olaylarından dolayı mağdur olan bir kesim iyi partiye yönelirken, Bahçeli’den şikayetçi olan bir grup da buraya oy vermiş oldu. İyi parti Ak parti ve MHP’den oy alırken çok az bir kısmı da chp seçmeninden oy aldı.
MHP başarılı mıydı?
Kendi çapında başarılıydı. Yani %10 kritik barajı aşmış gözüktü. Meral Akşener fırtınasını kazasız belasız atlatmış oldu. Kendisinden kopan bazı oyların seçimden sonra yeniden geleceğini beklemeye başladı. Ayrıca iktidarın kilit ortağı olarak bundan sonra Erdoğan ile birlikte ülke yönetiminde söz sahibi olacağı gibi, seçilecek bakanlar içerisinde kendi adamlarını koyacağı gibi bundan sonraki devlet makamlarında adamlarını da yerleştirerek kadrolaşmış olacaktır.
Belki de iktidar Ak partide ama gerçek muktedir mhp olacaktır. Tokmak ellerine geçti. Bu durum Ak parti seçmeninde ileriki dönemde huzursuzluğa yol açacaktır. Aynı zamanda devlet kademelerinde yükselmek isteyen kişilerin mhp’ye yanaşmasına da yol açacaktır. Bu süreç, Erdoğan ile Bahçeli’yi ister istemez karşı karşıya getirecek ve bir erken seçime yol açacaktır diye düşünüyorum.
SAADET PARTİSİ
Bu seçimin belki de tek kaybedeni Saadet Partisi oldu. Erbakan’ın emaneti olan bu partinin düştüğü bu durum gerçekten yürek burkmaktadır.
Peki olaylar bu sürece nasıl geldi?
Öncelikle Erdoğan’ın milliyetçi cephe kurma teklifinde sp ile de görüşüldü ama bu görüşmede sp’nin kendi ismi ile seçime girme talebi mhp’nin muhalefeti nedeniyle kabul edilmedi. Bunun üzerine tekliflerini kabul eden chp ile ittifak kuruldu. Bu doğru muydu yanlış mıydı ileride çok tartışılacak… Burada değinmek istediğim nokta sp’nin kendi ismi ile listeye alınması teklifinin kabul edilmesi daha iyi olacaktı ve bu konuda yanlış yapıldı. Kendilerinden olan bir grubun karşı tarafa geçmesine neden olundu.
Olayın Ak parti açısından durumu bu…
Sp’nin millet ittifağına geçmesi Cumhur ittifağını gerçekten üzdü. Bu üzüntünün saldırıların odağına sp’nin oturmasına kadar götürdü. Çünkü kendilerinden kabul ettikleri bir oluşumdan bu davranış beklenmiyordu ve bu ihanet olarak okunmaktaydı. Zaten tabanlarının birbirine bu kadar yakın olduğu geçişken olduğu her türlü oluşumlarda böyle tavırlar olunurdu. Gerçi mhp ile ip arasında bile bu kadar gerginlik yaşanmazken sp ile ak parti arasındaki bu gerginlik iki tarafın birbirini çok içsellemesinden kaynaklandığı şeklinde düşünmemize yol açtı.
Bir de saadet açısından bakalım.
Ben iki tarafı da çok iyi bilen birisi olarak bazı gözlem ve analizler yapacağım. Saadet partisi Erbakanın emaneti olan ve milli görüş çizgisinde olan bir partidir. Bu partinin çok iyi yetişmiş bir ekibi ve ciddi projeleri bulunmaktadır. Bu partinin bir şekilde meclise girmesi ve muhalef yapması Türkiye’nin yararına olacaktır. Bu ekipten ülkenin yararlanması gerekir. Hatta Erdoğan’ın bir şekilde bu partinin önünü açması onun da yararına olacaktı. Çünkü bu iki taban birbirlerini çok kızsalar da bu kardeşler arasındaki kırgınlıktı.
Ayrıca sp teşkilatları hala canlı ve diriydi. Başarıya susamıştı. Bu teşkilatların ve insanların değerlendirilmesi gerekirdi. Seçim sürecinde en çok çalışan ve gayret eden bu kesim olmuştu.
Saadet Partisinin chp ile ittifak yapması bence siyasi açıdan yanlış olmuş olsa da Türkiye’nin kutuplaşmasını engellemesi ve özellikle sol kesimler üzerinde Müslümanlara karşı bakışın yumuşaması açısından olumlu olmuştur. Bu ittifak uç noktaların ve zıtların ittifakıydı. Bu sayede iki kesim birbirlerini de tanımış oldular. Ama siyasi açıdan büyük bir riski barındırıyordu. İntihar girişimiydi ve kendi güçleriyle milletvekili alamamaları da intiharı sağlamış oldu. Ama bu kesim oldukça dinamiktir ve küllerinden doğrulma özelliğine sahiptir. Çünkü bu partiler misyon ve ideoloji partileridir. Bu misyonlar bitmeyeceği için Türkiye’de her zaman bu kesimin ve milliyetçi ideolojinin temsilcileri olacaktır. Sayıları az da olsa özgül ağırlıkları çok olacaktır.
Bu ittifağın bence mimarı Bekaroğlu olmuştur. Bekaroğlu Chp’nin sağ ve muhafazakar kesimlere açılmasını sağladığı gibi bu işin alt yapısını da kurmuştur.
Fakat saadet partisinin bu hareketi muhafazakar kesimde gerekli olumlu yankı bulmadı. Taban, bu tür pragmatik ilişkileri içine sindiremedi. Chp ile birlikte hareket etmek onlar için zor oldu. Her ne kadar Erbakan chp ile ittifak kurmuşsa bu iki partinin hükümet ittifakı olmuş, seçim ittifakı olmamıştı. Taban sp’den yüz çevirdi. Hatta Erbakan’ın da aleyhte konuşması bu kesimin kendi içerisinde bile birlik olmadığını ve kararsız olduğunu gösterdi. Bu da oylara yansımış oldu.
Peki Sp’nin %0.7’den %1.5’e çıkmasını nasıl izah edebiliriz. Göreceli olarak oylarını artırmıştı. Benim gördüğüm bu oyların Ak partiden değil HDP ve CHP tabanından geldiğiydi. Sahada yaptığımız çalışmada Ak partili olup da milletvikilliğinde sp’ye oy vereceğini söyleyen bir kişiye bile rastlamazken hdp tabanından ve hatta chp tabanından Temel beyin söylemlerinden dolayı oylarını mv’de oylarını sp’ye vereceğini söyleyen geniş bir kesimle karşılaştım. Yani SP, chp’nin beklediği gibi Ak partiden değil diğer partilerden oy almıştır. Bu durum sp’nin kendisine yeni bir taban bulduğunu da gösterdiği gibi Ak partiye kaptırdığı tabanının artık orada baki kaldığını ve kendisine dönmek yerine başka partilere dönebileceğini göstermiştir.
Peki bunun nedeni nedir?
Benim gördüğüm bunun temel nedeninin bizzat sp’nin ve onun trollerinin izlediği yanlış politikalar olmuştur. Sp tabanı ve sosyal medya trolleri Ak parti ve oraya oy verenleri o kadar çok tahkir edip incittiler ki artık o kesim sp’ye dönemeyecek duruma gelmiştir. Bu kesim kendisinin dışında kalan herkesi Siyonist işbirlikçi olarak niteleyip imanını sorgulayacak yetkiyi kendisinde görüp herkesi küstürdü. En ufak bir eleştiride hemen imanı ve inancı gündeme getirdi. Bu durum onları yalnızlığa itti. Seçim çalışmalarında o küstürdüğü insanların tepkisini aldı. Ben bu süreci daha önce de parti merkezine bildirip uyardım. Tabanlarının yaptığının yanlış olduğunu ve uyarmalarını söyledim. Ama maalesef onlar bunu görmediler veya zımmen onayladılar.
Zaman sp’nin de kendisini sorgulaması gereken bir zamandır. Sp’nin mevcut statüyle ciddi bir değişikliğe gideceğini sanmıyorum. Parti ancak eski günlerinin dolması ve gençleşmesi ile olur. Bana göre Sp’de böyle güçlü bir damar da bulunmaktadır.
Bu seçim eski siyasi mücadelenin tarih olacağını ve yeni statüye göre partilerin kendilerini yeniden düzenlemeleri gerektiğini göstermiştir. Bütün partiler Ak parti de dahil olmak üzere kendilerini yeni duruma uyarlamaları gerekmektedir.
Allah razı olsun. Görüşlerinize katılıyorum. Tespitler yerinde. Ders alınması gereken bir çok konular var. Umarım yetkililer etrafındaki çemberi kırıp halkımızın istediği şekilde dizayn edilirse daha güzel neticeler alınacaktır. Halk şunu söylememeli bence: Oyumu Tayyibe veriyorum, milletvekillerine değil. Bu ğörüş bir çok yerde aynı. Ahbab çavuş ilişkileri bitmeli gerçek samimi ğörüşlere değer verilmelidir. Selam ve hürmetlerimle....
YanıtlaSil