Prof. Dr. Mehmet Azimli
Hükümdarlık Abbasilerin(!)
Abbas ile ilgili olarak hadis
ve tarih kitaplarına yansıyan onun evladı olan Abbasilerin hükümdarlığı
hakkındaki rivayetlere göz atmak istiyoruz.
Hz.
Peygamber, Abbas’a hitaben “Ey Abbas! Sen kıyamete kadar benim ümmetimden
meliklerin babasısın.”[1]
Yine “Ey Abbas! Nübüvvet ve mülk sizindir”[2]
demektedir. Bu rivayetlerde Abbasilerin halifeliklerinin kıyamete kadar baki
olduğu ve bunun Hz. Peygamber tarafından söylendiği aktarılıyor. Hz. Peygamber,
“Allahım Abbas’ı, çocuklarını, onları sevenleri affet, günaha düşürme, onu ve
çocuklarını ateşten koru”[3]
demiştir. Bu tür rivayetler, tarihçileri şu satırları yazmaya itmiştir: “Hz.
Peygamber, Abbas’ın çocuklarına hilafeti müjdelemişti, Abbasiler bunu bekliyorlardı.”[4]
Hz.
Peygamber bir gün Süreyya yıldızına baktı ve “Ey Abbas! Şu gökyüzündeki
yıldızlar sayısınca senin neslinden melikler bu ümmeti yönetecektir”[5]
dedi. Burada Abbasilerden ne kadar çok sultanın geleceği anlatılıyor. Böylece
halka Hz. Peygamber’in Abbas’ın soyundan birçok sultanın geleceğini önceden
haber verdiğini, dolayısıyla hükümdarlığın onların hakkı olduğunu Abbasilere
karşı hilafet iddiasıyla yola çıkan Alioğullarının yanlış yolda olduklarına
delalet-i nübüvvet cephesinden vurgu yapılmaktadır.
Abbasiler döneminde Hz. Ali
taraftarlarına yoğun baskılar yıllar boyu sürmüştü. Alioğulları artık bu
mücadeleyi başaramayacaklarını düşünüyorlardı. İşte bu umutsuz durum, Şia’da
kurtarıcı bir mehdi düşüncesini geliştiriyordu. Hatta sonunda Şia’da 12.
İmam’ın gaib olduğu ve kurtarıcı olarak geleceği gibi düşünceler yayıldı. İşte
bu düşüncelere karşı iktidarlarını korumayı düşünen Abbasiler de antipropaganda
amaçlı düşünceler ortaya sürdüler ve mehdinin kendilerinden geleceğini
belirttiler. Bu düşünceler de o dönemdeki hadis ve tarih kitaplarına yansıdı.
Doğu’dan
birtakım insanlar çıkacak ve mehdinin hükümdarlığını hazırlayacak.[6]
Horasan’dan
siyah bayraklar çıkacak hiçbir kuvvet onları önleyemeyecek.[7]
Bu rivayetler, isyan eden
Şiilerin yeşil alemlerine karşı, siyah alem kullanarak ihtilallerini
Horasan’dan hareket ederek başlatan Abbasileri göstermektedir. Ayrıca Şia’nın
“Mehdi Ehli Beyttendir”[8]
gibi düşüncesine karşı Ebu Cafer Mansur’un oğluna Mehdi adı verilip halka
“gerçek Mehdi budur” mesajı verilmek istenmiştir. Hz. Ali için söylenen “Benden
sonra veliniz Ali’dir” hadisine karşı[9]
“Abbas bendendir, ben de Abbas’tanım” şeklinde hadisle cevap verilmeye
çalışılmıştır.[10]
Yine Abbasi dönemi muhaliflerinin Abbasiler ve dolayısıyla Abbas’a kötü sözler
söylemesi üzerine Hz. Peygamber ağzından şu sözlerle bu muhalifler susturulmak
istenmiştir: “Abbas bendendir, ona söven bana sövmüş olur.”[11]
Esasen Hz. Peygamber döneminde Abbas’a sövülmesi mümkün değildir. Bunu kimse
göze alamaz. Bu tür rivayetler bu anlamda sonraki siyasi mücadeleler gereği ve
sonraki dönemlerdeki sövmelere karşı uydurulsa gerektir. Şu örnek de bunu
anlatmaktadır:
Bir gün Abbas
b. Abdulmuttalib öfkeli bir vaziyette Resulullah (sav)’ın yanına girdi.
Resulullah (sav) niçin öfkelisin diye sordu. Abbas “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz
Haşimoğulları ile Kureyş arasında ne var, kendi kendilerine buluştuklarında
güler yüzle buluşuyorlar bizim karşımıza çıktıkları zaman değişik yüzle
çıkıyorlar.” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber kızdı, yüzü kırmızılaştı ve şöyle
buyurdu: “Ey insanlar! Her kim benim amcama eziyet ederse bana eziyet etmiş
olur. Bir insanın amcası onun babası gibidir.[12]
Buradaki
hedef de hilafeti gasp eden Emeviler olmalıdır.
Son olarak Abbas hakkında
kaynaklarımızdaki mübalağalı bir anlatımı aktaralım:
Abbas şerefli, heybetli, akıllı, güzel, beyaz derisi yumuşak, iki örgülü
saçını uzatmış, düzgün vücutlu, insanların en uzunu, en güzel suretlisi, en
parlağı, en gür seslisi, hilmi çok olan, şahsında efendilik bulunan, çevresine
hakimiyeti olan birisiydi.[13]
Yukarıda aktardıklarımız,
Abbas hakkında anlatılan abartılı aktarımların tamamı değildir. Abbasi
halifelerinin atası olan Abbas hakkındaki bu abartılı ifadeler, onu gereği gibi
tanımamızı zorlaştırmış ve olduğunun çok ötesinde bir Abbas portresi karşımıza çıkarmıştır.
Esasen o, çok pragmatist, risk alamayan, menfaatlerini ön planda tutan,
Müslümanların gücü ortaya çıkınca İslam’ı seçen birisidir. Bununla da kalmamış
Hz. Peygamber’in yakınlığını kullanarak menfaatlerini artırmaya çalışıp her
fırsatta mal edinmeye gayret eden birisidir.
Tuleka’dan sayılması
gerektiği halde onun aleyhine hiçbir rivayet bulunmamaktadır. Bütün rivayetler
onu övmeye ve Huneyn’de olduğu gibi kahramanlaştırmaya yöneliktir. Bu
ifadelerin tersine Abbasilerin rakipleri olan Emeviler ise çok kötü ifadelerle
anlatılmaktadır. Bunlar bir arada düşünülünce bu tür rivayetlerin Abbasi
döneminde yazılan kitaplarda dönemin sultanlarının etkisi ile olduğu gerçeğini
ortaya çıkmaktadır.[14]
Bu ifadeler daha sonraki dönemdeki kitaplara da bu kitaplardan yansımıştır.[15]
[1] İbn
Ezrak, Meyyafarikin ve Amid Tarihi, çev. Ahmet Savran, Erzurum 1992, 47.
[2] Belazuri,
III, 9; Zehebi, II, 93.
[3] Zehebi,
II, 89.
[4] İbnü’l-Esir,
V, 408.
[5] İbn
Hanbel, I, 209; Zehebi, II, 97.
[6] İbn
Mace, Fiten, 34.
[7] Tirmizi,
Fiten, 64; tabi ki rakipleri de bunun tersini uydurmuşlardır, “Ahir zamanda
bir kavim gelecek. Beyazı siyaha çevirecek, Onlar yaratıkların en kötüleri olup
ateştedirler”; Dırar b. Amr, Kitabu’t-Tahriş, çev. Mehmet Keskin,
İstanbul, 2014, 115.
[8] İbn
Mace, Fiten, 34.
[9] Tirmizi,
Menakıb, 19.
[10] Zehebi,
II, 102.
[11] İbn
Sad, IV, 24.
[12] Tirmizi,
Menkabe, 83.
[13] Zehebi,
II, 79.
[14] Örnek
olarak bkz. İbn Habib, el-Munemmak, 38-41(Abbas’ın fezaili bölümü)
[15] Ahmet
Önkal, “İslam tarihçiliğinde Tarafsızlık Problemi”, İslami Araştırmalar
Dergisi, C. 6, Sayı: 3, Ankara 1992.
0 yorum:
Yorum Gönder