Dört Halife Dönemi
Abbas mal düşkünü yapısını Hz. Ebu Bekir döneminde de gösterdi.
Hz. Peygamber’in vefatını müteakip halifeden Hz. Peygamber’in mirasından pay
istedi. Ancak halife vermedi.[1]
Onun gerek Hz. Ebu Bekir gerekse de Hz. Ömer döneminde bu özellikleri bilinse de Hz. Peygamber’in
amcası olduğu için halifeler nezdinde hürmet görüyordu.[2]
Hatta zaman zaman bu hürmeti kötüye kullanıp halifeleri sıkıntıya soktuğu da
oluyordu.[3]
Hz. Ömer’in “fitnelerin kapısı olduğu, onun ölümüyle fitne
kapısının açılacağı” şeklindeki rivayet, özellikle Sünni kültürde yoğun olarak
ön plana çıkarılır.[4]
Sünni gelenek böylece cebriyeci bir mantıkla Hz. Osman dönemi olaylarının sorumlusunu aramaktan kaçmanın yolunu
bulmuş olur. Uydurma rivayetler bununla da kalmamıştır. Abbasi iktidarının
etkisiyle benzer rivayetler Abbas için de anlatılır. Böylece Şiilere mesaj verilmek istenir.
Buna göre Hz. Ömer bir gün Şam’a doğru yola çıkınca Hz. Ali, “Nereye ya Ömer!” şeklinde sorar Hz. Ömer de “Abbas ölmeden önce cihata çıkıyorum. Çünkü sizler
Abbas’ı yitirecek olursanız kötülükler çorap söküğü gibi artarak birbirini
kovalayacaktır”[5]
der. Sonuçta fitnelerin de onun ölümüyle başlamış olduğuna vurgu yapılır. Ancak
Abbasi halifelerine yaranmak için bu uydurmayı yapan kişi yanlış bir hesaplama
yapmış olmalıdır. Fitnelerin başlangıcı h.
28 kabul edilirken Abbas, h. 32
yılında ölmüştür.[6]
Hz. Ömer
dönemiyle ilgili tasavvuf erbabının ön plana çıkardıkları bir rivayette, yağmur
duasına Hz. Ömer’in Abbas’ı götürüp onun vesilesi ile yağmur duası yaptırdığı
ve neticede onun sayesinde yağmur yağdığı anlatılır.[7]
Bu rivayet, Ebu Leheb’in torununun bir
şiirinden dolayı üretilmiş olmalıdır. Bu şiirde Abbas’la yağmur istendiği ve
Hz. Peygamber’in onların kabilesinden çıktığına vurgu yapılmaktadır.[8]
Eğer böyle bir vesile yapılacaksa bu kadar öncü ve değerli sahabi dururken,
Abbas ile vesile edinilmesi pek mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki Hz. Ömer gibi Haceru’l-Esved’i selamlama[9]
ve Rıdvan ağacını kestirme[10]
konusunda tevhit inancı hassasiyeti yüksek bir halifenin böyle bir vesile
istemesi mümkün gözükmemektedir. Bu olsa olsa Abbas’ı yüceltmeye yönelik bir
uydurma olmalıdır.
Abbas’ın
Hz. Ömer döneminde de mal konusunda hırslı tavırları bulunmaktadır. O, Fey arazileri konusunda Hz.
Ali ile tartışmıştı.[11]
Yine bir seferinde beytülmalde mallar dağıtıldıktan sonra artan malın hiçbir
sebep yokken ve sanki çok fakir biriymiş gibi kendine verilmesini talep etmiş
ve bu malı elde edebilmek için de Hz. Peygamber’in amcası olması yönünü
kullanmaktan çekinmemiş ve şöyle diyebilmiştir, “eğer Musa’nın amcası olsaydı
ne yapardınız? Ben ondan daha layıkım! Ben peygamberinizin amcasıyım.”[12]
Abbas yeğeni Hz. Peygamber’in vefatı sırasında Hz. Ali’ye hilafeti Haşimoğulları adına Peygamber’den istemesi konusunda ısrar
etmişti. Ancak Hz. Ali bundan kaçınmıştı. Benzer bir telaş, Hz. Ömer’in vefatı
sırasında oldu. Abbas halife Hz. Ömer’e yerine kimi atayacağını sormuştu. Bu arada Hz. Ali’yi hilafeti alma konusunda ısrarcı olmadığı için
suçlamaktaydı.[13]
Hz. Ali’ye şöyle demişti:
Ey Ali sana ne
zaman bir öneri sunsam hep reddettin. Resullullah ölmeden önce hilafeti iste
dedim reddettin, vefattan sonra acele et dedim vazgeçtin, Ömer’in hilafet için
seçtiği şuraya dahil olma dedim girdin, bari şu tek sözümü dinle. Bu şurada
senin hilafetin dışında hiçbir şeyi kabul etme, dikkat et hilafet bizden
gitmesin.[14]
İlk başta “muhalefeti
sevmem!” diyerek[15]
bu görüşü kabul etmeyen Hz. Ali, daha sonraları güya “keşke Abbas’a uysaydım” diye hayıflanmıştır.[16]
Hatta Hz. Ali öyle pişman olmuştur ki Abbas’ın elini ayağını öpmüş ve “benden
razı ol!” diye yalvarmıştır (!)[17]
Bu
rivayetler Hz. Ali’nin hilafetten kaçtığını, Abbas’ın ise hilafeti Haşimoğullarında tutmak
için çırpındığını ispatlamaya yönelik rivayetlerdir. Abbasiler dönemindeki Ebu
Cafer Mansur ile Muhammed b. Abdullah (Nefsu’z-Zekiyye) arasındaki
mektuplaşmaları hatırlarsak, bu rivayetlerin Abbasi dönemi uydurmaları olduğunu
rahatlıkla anlarız. Hilafetin kendilerinin hakkı olduğunu iddia eden Alioğullarına karşı
Abbasiler devamlı olarak hilafeti kendilerinin elde ettiğini, Alioğullarının
ise Emevilere kaptırdıkları
fikrini canlı tutmaya çalışmışlardır. Bu rivayetler de bu fikirlerin uzantısı
olmalıdır.[18]
Aynı zamanda Abbasilerin mücadele ettikleri düşmanları olan Alioğullarının
lideri olan Hz. Ali’nin Abbas karşısındaki zelil durumu anlatılarak rakiplerine
siyasi üstünlük kurma çabası gösterilmektedir.
[1] İbn
Hanbel, I, 188.
[2] İbnü’l-Esir,
II, 321.
[3] İbn
Sad, IV, 20.
[4] Buhari,
Fiten, 17.
[5] İbnü’l-Esir,
II, 500.
[6] İbn
Sad, IV, 31; Zehebi, II, 97.
[7] Buhari,
Fedail, 11.
[8] İbnü’l-Esir,
II, 557.
[9] Buhari,
Hac, 60.
[10] İbn
Sad, II, 100.
[11] Buhari,
Feraiz, 2.
[12] İbn
Sad, IV, 30.
[13] İbnü’l-Esir,
II, 217.
[14] İbnü’l-Esir,
III, 67.
[15] İbnü’l-Esir,
II, 66.
[16] İbn
Sad, IV, 28.
[17] Zehebi,
II, 94.
[18] Bu mektuplar için bkz. Azimli, X. Yüzyıla Kadar Şii
Karakterli Hareketler, 43.
0 yorum:
Yorum Gönder