18 Aralık 2017 Pazartesi

Ebu’l-Beşer el-Ebyazi Yazdı: Teslimiyet

Ebu’l-Beşer el-Ebyazi
Teslimiyet, Allah’ın kamil iman sahiplerine bahşettiği çok önemli bir haslettir. Bu sırrı kavrayan müminler, karşılaştıkları her türlü zorluk ve sıkıntılı durumlarda bu hali yaratanın Allah olduğunun şuurunda olurlar. Dolayısıyla teslimiyet, onların azimlerini, şevk ve imanlarını ziyadeleştirir. Bu üstün ahlâkın en güzel örnekleri de şüphesiz insanların en üstünleri olan peygamberlerin hayatlarında görülür. Kur’ân-ı Kerîm buna şahitlik eder:
“Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahitler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. (Bakara, 2/133).

Deyin ki: "Biz Allah’a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Bakara 2/136).
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Âli İmrân, 3/84).
“Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler ve yüksek bilginler de,  Allah'ın Kitabı’nı korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim'in indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır. (Maide, 5/44).
Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed (sav)  her durumda Allah’a tam teslim olmuş, her işte ona yönelmiş, bu güzel davranışları neticesinde de Allah katından yardımla mükafatlandırılmıştır:
“De ki: "Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum." (Mü'min, 40/66)
Yerlerin ve göklerin sahibi olan Cenab-ı Allah’a duyulan güven ve teslimiyet, diğer bir ifadeyle tevekkül, iman edenlerin hayatları boyunca yaşadıkları büyük bir imkandır. Öyle ki, Müminler her olayın Allah’ın kontrolünde gerçekleştiğini bilirler. Bu yüzden hiç bir olay karşısında sıkıntı, ümitsizlik ya da yılgınlık hissetmezler. Hayatları boyunca karşılaşacakları her olayın kaderlerinde olduğunu ve kaderlerinin de Allah’ın takdirinde olduğunu bilirler.
Müminler, başlarına gelenler bazıları için olumsuz ve aleyhlerine gibi gözükse de, gerçekte bu onlar için hayırlara vesile olacaktır. Kur’an ”…Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara, 2/216) ayeti gereği, iman eden bir kimse Allah’ın kendisi için en hayırlısını dilemiş olduğundan emin olur ve Allah’a teslim olur ve ona sonsuz bir güven duyar. Dolayısıyla da müminler “Allah’a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.” (Ahzab, 33/3) hükmünün gereği olarak, Allah’a tevekkül ederek en güzel teslimiyet örnekliğini ve en üstün ahlâkı sergilemiş olurlar.
İslâm inancının temelini temsil eden Tevhid’in esası da teslimiyettir. Tevhid, yaratıcıyı birlemek ve ona şirk koşmamaktır. Kulluk, sadece tek bir ilaha yapılır. Bu uluhiyete teslim olma sonuncuda insanoğlunun kalbinde ve dış dünyasında Allah'ın hükümranlığından başka bir varlığın yeri kalmaz. Uluhiyet tektir, yön bir tektir. İnanların kendisine ibadet etmesinde, onların değer yargılarını belirlemesinde, emrine bağlanmasında tevhid esastır. Bütün değer ve ölçülerinin tespitinde hak ve yetki sahibi bir ilah vardır ve her hususta ona teslimiyet şarttır.  Bu durumda İslam, sadece dil ile söylenen kuru bir laftan ibaret değildir. Yalnız kalbe, vicdanlara etki eden bir düşünce sistemi değildir. Yalnızca insanların oruçta, namazda, hacda, elde ettikleri kişisel bir takım ibadetler hiç değildir. Allah’ın insanlar için ortaya koyduğu, Rasûlü’ne öğrettiği din bu değildir. Burada sözü edilen din itaat ve teslimiyettir.
İslam’da Allah’a teslimiyetin en zirve örnekliğini şüphesiz Hz. Peygamber (sav) verir. Kur’ân-ı Kerim onun teslimiyetini şu şekilde zikreder: "Seninle mücadeleye girişirlere de ki: "Ben bana uyanlarla birlikte tüm varlığım ile Allah’a teslim oldum. Kendilerine kitap verilenlerle kitapsız müşriklere "siz de teslim oldunuz mu" diye sor. Eğer teslim olurlarsa doğru yola girmiş olurlar. Eğer sırt dönerlerse sana düşen sadece duyurmaktır. Allah, kullarını hakkıyla görür." (Ali İmran, 3/20)
Böylece netice belli olmuştur. İnsanlar ya uluhiyet ve hükümranlığın tek olduğu itiraf edilip söylenecek ve bu yolla tabiiyeti kabul edip teslim olacaklar ya da uzun uzadıya pazarlıklar yapıp, art niyetler besleyerek İslamı reddedecekler. Bundan dolayıdır ki, Yüce Allah, Resulü'ne (s.a.v.) onun akide ve yaşam tarzını ifade eden bir kelimeyi telkin buymuştur.
Hasılı tevhid akidesinin sadece dille söylenip kalple tasdikle gerçekleşmez. Bunun yanında itaat ve teslim olmak vardır Allah Rasulün’ün (sav) itikadı ve yaşayış tarzı, teslimiyet anlayışı bu şekildedir. Onu örnek alan Müslümanlarında inancı ve yaşam biçimi de bu olmalıdır.





0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar