İnsan
tabii olarak hata etme ve günah işleme özelliğine sahiptir. Onun ruhunda hayır ile şer, iyilik ile
kötülük her zaman birlikte vardır. Bu nedenle insanlar hem günahsız olan
meleklik, hem de günahlar içinde bocalayan şeytanlık sıfatlarını üzerlerinde
taşırlar. Sadece peygamberler ismet yani günah işlememe vasfıyla
korunmuşlardır.
Allah
kullarına doğruyu göstermek için hidâyet önderi olan peygamberler ve insanlara
ışık olarak ilahi kitaplar göndermiş, onlara neyin iyi neyin kötü, neyin
faydalı neyin zararlı olduğunu bu şekilde bildirmiş ve kurtuluşa ermeleri için
ne yapmaları gerektiğini onlara duyurmuştur. Bu emirlere uyan insanlar
kurtuluşa erecekler, uymayanlar ise hüsrana uğrayacaklardır. Kullarının güzel amellerini kat kat mükafatla
ödüllendiren Cenab-ı Hakk, onların günahlarını ise sadece misliyle cezalandırmakta,
ayrıca onların günahlardan kurtulmaları için, yapılanlardan pişmanlık duymak
anlamına gelen tevbe kapısını her zaman sonuna kadar açık tutmakta ve pek çok
âyette tevbe edenleri bağışlayacağını bildirmektedir.
“Ey Muhammed, deki: Ey kendilerine
kötülük edip aşırı giden kullarım. Allah’ın rahmetinde umudunuzu kesmeyin.
Doğrsu Allah, günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayan, çok
esirgeyendir”[1].
“Ey insanlar, Yürekten tevbe ederek
Allah’a dönün ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi içlerinden ırmaklar
akan cennetleri koysun...”[2].
“Allah, kötülüğü bilmeyerek yapıp da,
hemen tevbe edenelerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah, işte
onların tevbesini kabul eder. Allah
bilendir hikmet sahibidir”[3]. Bu âyetlerden Cenab-ı Allah nefsine
uyarak günaha bulaşmış kullarından pişmanlık duyarak kendisine tevbe etmelerini
tavsiye ve talep etmekte, son âyette ise bu tür tevbeleri kabul edeceğini
neredeyse garanti etmektedir. Tekrar
vurgulamak gerekir ki, kabul edilecek tevbe gerçekten pişmanlık sonucu olmalı,
günah işleyen kişi samimi olarak bir daha bu günaha dalmama konusunda kesin
karar vermelidir. Yoksa bütün hayatını
Allah’a isyan yolunda harcayan kişinin ölüm kendisine gelince yapacağı tevbe
kabul edilmeyecektir. Bu husus “Kötülükleri işleyip dururken, ölüm
kendisine geldiği zaman “şimde tevbe ettim” diyenler ile kafir olarak ölenlerin
tevbesi makbul değildir. İşte onlara acıklı azab hazırlanmıştır”[4]
âyetiyle açıkça ortaya konulmaktadır.
İslâm
dini hiç bir zaman umutsuzluk telkin etmez.
Her insanın hata yapması mümkündür.
İnsan Rabbine karşı isyanda bile bulunabilir. Yeter ki, isyanında
ısrarlı olmasın, hatasını anladığı anda tevbe kapısına yönelip Rabbi’den avf
dileyebilsin. Şüphesiz Allah, ihlasla
kendise açılan elleri boş çevirmeyecektir. Ancak işlenilmiş olan günahlar kul
hakkıyla ilgili olmamalıdır. Allah, kendisine ait haklarla ilgili olan
günahları bağışlamakla birlikte, başka kulları mağdur eden günahlar konusunda
yetkiyi hakkı gasbedilen insana bırakmakta, o razı olmadıkça günahkârın
tevbesini kabul etmemektedir. Bu nedenle, insanların haklarını alanlar, ne
kadar pişman olurlarsa olsunlar, bu günahtan kurtulamayacaklardır. Çare olarak
hakkını gasbettikleri insanlardan helallik dileyecekler, onların rızasını ve
hoşnutluğunu kazanacaklar, sonra pişmanlıklarını Yüce Allah’a ileteceklerdir.
Ancak bu şekilde kul hakkı sorumluluğundan kurtulmak mümkündür.
Tevbe
etmek, sadece farkında olunarak işlenilen bir günah sonucunda yapılması gereken
bir davranış değildir. İnsanlar, farkında olmadan da günah işleyebilirler. Bu
nedenle sürekli olarak tevbe kapısına yönelmeleri gerekir. İsmet sıfatını, yani
günah işlememe özelliğini üzerinde taşıyan Hz. Peygamber (sav) “Ey insanlar, Allah’a tevbe ediniz. Ben
günde yüz kere tevbe ediyorum”[5]
buyurmaktadır. Allah’ın elçisi Hz. Muhammed bile günde yüz defa tevbe ediyorsa,
her gün sayısız günah işlemekle karşı karşıya kalan bizlerin acaba günde kaç
defa tevbe ve istiğfarda bulunmamız gerekir?
Sonuç
olarak söylemek gerekirse, hatasız kul olmaz kuralı gereğince, sürekli hata
yapan, günah işleyen biz kulların tevbe kapısından başka gideceğimiz bir
sığınağımız yoktur. Yüce Allah ihlasla, samimiyetle, pişmanlıkla kendisine
yönelen ve sözünde sadık kalan hatalı kullarını her zaman bağışlayacağını
tekrar tekrar beyan etmektedir.
[5] Müslim, Zikr, 42. Başka bir rivâyette Hz. Peygamber günde
yetmiş defa tevbe ettiğini söylemiştir.
bk. Buhârî, Da’avat, 3
0 yorum:
Yorum Gönder