22 Aralık 2017 Cuma

Ebul’l-Beşer el-Ebyazi Yazdı: Tevbe

Ebul’l-Beşer el-Ebyazi
İnsan tabii olarak hata etme ve günah işleme özelliğine sahiptir.  Onun ruhunda hayır ile şer, iyilik ile kötülük her zaman birlikte vardır. Bu nedenle insanlar hem günahsız olan meleklik, hem de günahlar içinde bocalayan şeytanlık sıfatlarını üzerlerinde taşırlar. Sadece peygamberler ismet yani günah işlememe vasfıyla korunmuşlardır. 
Allah kullarına doğruyu göstermek için hidâyet önderi olan peygamberler ve insanlara ışık olarak ilahi kitaplar göndermiş, onlara neyin iyi neyin kötü, neyin faydalı neyin zararlı olduğunu bu şekilde bildirmiş ve kurtuluşa ermeleri için ne yapmaları gerektiğini onlara duyurmuştur. Bu emirlere uyan insanlar kurtuluşa erecekler, uymayanlar ise hüsrana uğrayacaklardır.  Kullarının güzel amellerini kat kat mükafatla ödüllendiren Cenab-ı Hakk, onların günahlarını ise sadece misliyle cezalandırmakta, ayrıca onların günahlardan kurtulmaları için, yapılanlardan pişmanlık duymak anlamına gelen tevbe kapısını her zaman sonuna kadar açık tutmakta ve pek çok âyette tevbe edenleri bağışlayacağını bildirmektedir.

“Ey Muhammed, deki: Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım. Allah’ın rahmetinde umudunuzu kesmeyin. Doğrsu Allah, günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayan, çok esirgeyendir”[1].
“Ey insanlar, Yürekten tevbe ederek Allah’a dönün ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi içlerinden ırmaklar akan cennetleri koysun...”[2].
“Allah, kötülüğü bilmeyerek yapıp da, hemen tevbe edenelerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah, işte onların tevbesini kabul eder.  Allah bilendir hikmet sahibidir”[3]. Bu âyetlerden Cenab-ı Allah nefsine uyarak günaha bulaşmış kullarından pişmanlık duyarak kendisine tevbe etmelerini tavsiye ve talep etmekte, son âyette ise bu tür tevbeleri kabul edeceğini neredeyse garanti etmektedir.  Tekrar vurgulamak gerekir ki, kabul edilecek tevbe gerçekten pişmanlık sonucu olmalı, günah işleyen kişi samimi olarak bir daha bu günaha dalmama konusunda kesin karar vermelidir.  Yoksa bütün hayatını Allah’a isyan yolunda harcayan kişinin ölüm kendisine gelince yapacağı tevbe kabul edilmeyecektir.  Bu husus “Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman “şimde tevbe ettim” diyenler ile kafir olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. İşte onlara acıklı azab hazırlanmıştır”[4] âyetiyle açıkça ortaya konulmaktadır. 
İslâm dini hiç bir zaman umutsuzluk telkin etmez.  Her insanın hata yapması mümkündür.  İnsan Rabbine karşı isyanda bile bulunabilir. Yeter ki, isyanında ısrarlı olmasın, hatasını anladığı anda tevbe kapısına yönelip Rabbi’den avf dileyebilsin.  Şüphesiz Allah, ihlasla kendise açılan elleri boş çevirmeyecektir. Ancak işlenilmiş olan günahlar kul hakkıyla ilgili olmamalıdır. Allah, kendisine ait haklarla ilgili olan günahları bağışlamakla birlikte, başka kulları mağdur eden günahlar konusunda yetkiyi hakkı gasbedilen insana bırakmakta, o razı olmadıkça günahkârın tevbesini kabul etmemektedir. Bu nedenle, insanların haklarını alanlar, ne kadar pişman olurlarsa olsunlar, bu günahtan kurtulamayacaklardır. Çare olarak hakkını gasbettikleri insanlardan helallik dileyecekler, onların rızasını ve hoşnutluğunu kazanacaklar, sonra pişmanlıklarını Yüce Allah’a ileteceklerdir. Ancak bu şekilde kul hakkı sorumluluğundan kurtulmak mümkündür. 
Tevbe etmek, sadece farkında olunarak işlenilen bir günah sonucunda yapılması gereken bir davranış değildir. İnsanlar, farkında olmadan da günah işleyebilirler. Bu nedenle sürekli olarak tevbe kapısına yönelmeleri gerekir. İsmet sıfatını, yani günah işlememe özelliğini üzerinde taşıyan Hz. Peygamber (sav) “Ey insanlar, Allah’a tevbe ediniz. Ben günde yüz kere tevbe ediyorum”[5] buyurmaktadır. Allah’ın elçisi Hz. Muhammed bile günde yüz defa tevbe ediyorsa, her gün sayısız günah işlemekle karşı karşıya kalan bizlerin acaba günde kaç defa tevbe ve istiğfarda bulunmamız gerekir?
Sonuç olarak söylemek gerekirse, hatasız kul olmaz kuralı gereğince, sürekli hata yapan, günah işleyen biz kulların tevbe kapısından başka gideceğimiz bir sığınağımız yoktur. Yüce Allah ihlasla, samimiyetle, pişmanlıkla kendisine yönelen ve sözünde sadık kalan hatalı kullarını her zaman bağışlayacağını tekrar tekrar beyan etmektedir.








[1]    Zümer, 53
[2]    Tahrîm, 8
[3]    Nisâ, 17
[4]    Nisâ, 18
[5]    Müslim, Zikr, 42.  Başka bir rivâyette Hz. Peygamber günde yetmiş defa tevbe ettiğini söylemiştir.  bk. Buhârî, Da’avat, 3

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar