Bu
çalışmamızda Silvan’lı olup İslam Tarihinin en önemli bilginlerinden sayılan
Muhammed bin Osman bin Kaymaz bin Abdullah el-Farıkî, (Mertapolis,
Meyyafarikin, Silvan) ed-Dımeşkî, (Şam) et-Türkmanî, (Türkmen kökenli)
ez-Zehebî’nin (babası kuyumcu) hayatı ve İslam tarihçiliğini tanıtmak
istiyoruz.
Ortaçağın
mühim kale-şehirlerinden biri olan Silvan, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun
Sultanı Melikşah devrinde Selçuklulara intikal etmesinden önce (1085),
Diyarbakır bölgesi dolaylarına Türkmen ahali yerleşimi mevcuttu.[1] Selçuklu
akınlarıyla birlikte de Silvan, yoğun Türkmen göçlerine sahne olmuştu. Bu yoğun
göç ile gelen Türkmen toplulukları kendilerini, o dönemde İslam dünyasına karşı
batıdan gelen haçlı seferlerine karşı mücadele içinde buldular. Şunu rahatlıkla
söylemek mümkündür ki; bu göçlerle gelenler Haçlıların bölgede hakim bir güç
olarak kalmalarını kesin olarak engelledi. Bu dönemde haçlı güçleriyle
mücadeleyi özellikle Mardin, Harput ve Hasankeyf merkezli devletler kuran
Artuklular ve onların ilk liderleri olan Necmettin İlgazi, Sökmen ve Belek’in
birlikte yaptıklarını görüyoruz. Özellikle Artukluların Mardin şubesinin
başındaki Necmettin İlgazi, Haçlıların doğudaki emelleri üzerine esaslı
darbeler vurmuştur. Daha sonra bu bayrağı Urfa Fatihi Nurettin Zengi alacaktır.
İşte bu
göçlerin olduğu dönemde Silvan’daki Türkmen hakimiyeti sadece askeri bazda
değil, aynı zamanda ilmî alanda da gerçekleşmiştir. Nitekim bunlardan biri olan
Bağdat ve Herat Nizamiye Medreselerinde görev yapmış olan Taşkent kökenli
Ebubekir Şaşi(1037-1092) de Silvan da doğmuştu.[2]
“Hilyetu’l-Ulema” adlı eser sahibi bu şahsa ilmi derecesinden dolayı “Fahru’l-İslam”
lakabı verilmişti.[3] İşte bu
kentte Büyük İslam Tarihçisi Şemşeddin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmed bin
Osman bin Kaymaz bin Abdullah el-Farikî et-Türkmanî ez-Zehebî [4] 6 Ekim
1274 (H. 3 Rebiülahir 673) tarihinde[5] dünyaya geldi. [6]
Zehebî’nin
büyük dedesi Kaymaz[7] hayatını
Silvan’da geçirmiş, yüz seneyi aşkın bir yaşta vefat etmişti. Babası Şihabuddin
Ahmed; devrinin tanınmış hadis bilginlerindendi. Esas mesleği marangoz olan bir
ailedendi.[8] Ayrıca
önceleri ticaretle uğraşsa da çok mahir bir kuyumcu olduğu da bilinmektedir.
Bundan büyük gelir sağlamış ve oğlunun tahsili için geniş imkanlar elde
etmiştir. Onun hadis meclislerine devamı, yaratılıştan mütecessis ve zeki olan
oğlu üzerinde tesirli olmuştur. Tarihçimiz Zehebî de babasının bu sanatı ile
anılmıştır.
Zehebî,
ilköğrenimini Meyyafarikin’de bitirdikten sonra ilim tahsiline devam etmek için
1291 yılında Şam’a gitmiştir.[9] Zehebî’nin yaşadığı dönemdeki Memluklular
devleti, Moğol istilasına karşı koyabilecek ve Şam bölgesindeki Haçlı
kuvvetlerini tasfiye edebilecek güçte bir devlet idi. Zehebî’nin yetiştiği
bölge olan Şam ise fikri hayatın büyük merkezlerinden biriydi. Orada medreseler
ve birçok darulhadis ve darulkur’an kurulmuş, özellikle Nureddin Zengi
(1118-1174) döneminde yoğunlaşan ilmi hareketlilik devam ediyordu.[10]
İlme düşkün
olan babası, oğlunu önce Ali bin Muhammet el-Başbaş’ın yanına gönderdi. Burada
4 sene ilk bilgileri öğrenen Zehebî, daha sonra Kur’an’ın hıfz ve kıraatı
üzerinde ilerlemek için Me’sud bin Abdullah’ın talebesi oldu. 1292’den itibaren
hadis öğrenmeye başladı. Bu uğurda büyük seyahatler yaptı. Dımaşk’ta Ömer b.
Kavvas ile Ahmed b. Hibbat ve Abdullah b. Asakir ve benzerlerinin, Ba’lebek’te
Abdulhalik b. Ulvan ve Zeynep bt. Ömer b. Kindi’nin, Halep’te Şavkar
al-Zayni’nin, Nablus’ta el-İmad b.
Bedran’ın, Mekke’de el-Tuzari’nin, İskenderiye’de Ebu’l Hasan Ali b. Ahmed el-Iraki ve Abdu’l Hasan Yahya b. Ahmed
al-Savvaf’ın, nihayet Kahire’de Lisan’ül Ârab’ın müellifi İbn Manzur
el-İfriki’nin ve bilhassa hadis öğretmek istediği talebelerini büyük bir itina
ile seçen Şeyhülislam İbn Dakik el-Îd’in yanında sürdürdü. Ebu Zekeriya b. el-Şayrafi, İbn ebi’l-Hayr ve
el-Kasım el-İrbili vb. den icazet aldı.[11]
Nahiv ilmini Muvaffakuddin Ebi Abdullah Muhammed b. ebi’l-Ala en-Nasıbi
el-Ba’lebeki’den aldı. Arap dili ve edebiyatını ise Mısır’ın en seçkin
edebiyatçısı Bahauddin Muhammed b. İbrahim’den öğrendi. Ayrıca Cemaleddin
Ebu’l-Haccac Yusuf b. Abdurrahman el-Mizzi, Takiyuddin İbn Teymiye el-Harrani,
İlmuddin Ebu Muhammed el-Kasım b. Muhammed el-Birzali O’nun yakın dostları
arasında yer alan ünlü bilginlerdir.[12]
Zehebî, Dımaşk
ovasındaki Kefr-Batna köyünde 1303-1318 yıllarında hatiplik yaptı. Bu sırada
çok sayıda eser yazdı. Sonra Ümmü’s-Salihiyye Medresesi’ne müderris oldu.[13] Ayrıca
Zahiriye Hadis Medresesi, Nefisiye Medresesi vb. gibi yerlerde hocalık yapıp,
çok sayıda alim ve hafız yetiştirdi, sadece bir konu veya ilimle yetinmedi,
mümkün olduğunca her türlü konularda yazılan eserleri okuyup, bunları cerh ve
ta’dile tabi tuttu, doğru ve yanlışlarını belirtti.[14]
1341 yılında el-Mizzi ölünce onun yerine Daru’l-Hadis el-Eşrefiyye’ye müderris
olmak istediyse de Hanbelilere olan temayülü dolayısıyla vakıf şartlarına
uymadığı için bu göreve getirilmedi.[15]
Yaşadığı dönemde Eşariler, buna bağlı olarak Şafiler ve sufilerden tenkitler
gördü, zaman zaman görev yapması engellendi. O, inançla ilgili müteşabih
konulara dalmazdı. Bu konularda susmayı en doğru ve güvenilir yol sayardı. Akide alanında önemli ölçüde İbn-i
Teymiye’nin etkisinde kaldı. Ancak O, akaid konularını ehl-i hadisin anlayışı
üzere araştırdı. Esas olarak hadisçilere itimat etti.[16]
Felsefecilere, şafi olmasına rağmen Eşarilere, kelamcılara karşıydı, sufilerle
anlaşamazdı.[17]
[1]
İbrahim Kafesoğlu, Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi, Yıl 1, Sayı 2,
Ankara, 1964, 192.
[2]
Yazıcı, 257.
[3]
Turan, 239.
[4]
Turan, 257.
[6]
Zehebî, Siyeru Alemu’n-Nubela, Beyrut, 1990, I, 14-15.
[7]
Son yıllarda yapılar tetkiklerde Arap milliyetçiliği gayreti ile onu bir Arap
olarak göstermekte ısrar edilmesi ilginçtir. Şunu bilmek gerekir ki, İslam
medeniyeti mozaik bir medeniyettir. Herhangi bir ırka hamledilemez. Aksine bu
dine giren milletlerin müşterek medeni mahsulleri olduğu gerçektir. Bkz.
Beysanoğlu, 24.
[8]
Ahmet Keleş, “Diyarbakır’lı Bir Muhaddis
Olarak Zehebî’nin Hadis İlmindeki Yeri”, Oğuzlardan Osmanlıya Diyarbakır
Sempozyumu, Diyarbakır, 2003, 539
[9]
M.Şemsettin Günaltay, İslam Tarihinin Kaynakları-Tarih ve Müvverihler,
İstanbul, 1991, 201.
[10]
Zehebî, I, 12-13.
[11]
Moh. Ben Cheneb, “Zehebî”, İA.
[12]
Sabri Hizmetli, İslam Tarihçiliği Üzerine, Ankara, 1991, 76,77.
[13]
Kafesoğlu, 193.
[14]
Hizmetli, 80,81.
[15]Ramazan
Şeşen, Müslümanlarda Tarih Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul, 1998, 282.
[16]
Hizmetli, 80-81.
[17]
Şeşen, 185.
0 yorum:
Yorum Gönder