30 Aralık 2017 Cumartesi

Silvan’lı Zehebî

Prof. Dr. Mehmet Azimli
Bu çalışmamızda Silvan’lı olup İslam Tarihinin en önemli bilginlerinden sayılan Muhammed bin Osman bin Kaymaz bin Abdullah el-Farıkî, (Mertapolis, Meyyafarikin, Silvan) ed-Dımeşkî, (Şam) et-Türkmanî, (Türkmen kökenli) ez-Zehebî’nin (babası kuyumcu) hayatı ve İslam tarihçiliğini tanıtmak istiyoruz.
Ortaçağın mühim kale-şehirlerinden biri olan Silvan, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun Sultanı Melikşah devrinde Selçuklulara intikal etmesinden önce (1085), Diyarbakır bölgesi dolaylarına Türkmen ahali yerleşimi mevcuttu.[1] Selçuklu akınlarıyla birlikte de Silvan, yoğun Türkmen göçlerine sahne olmuştu. Bu yoğun göç ile gelen Türkmen toplulukları kendilerini, o dönemde İslam dünyasına karşı batıdan gelen haçlı seferlerine karşı mücadele içinde buldular. Şunu rahatlıkla söylemek mümkündür ki; bu göçlerle gelenler Haçlıların bölgede hakim bir güç olarak kalmalarını kesin olarak engelledi. Bu dönemde haçlı güçleriyle mücadeleyi özellikle Mardin, Harput ve Hasankeyf merkezli devletler kuran Artuklular ve onların ilk liderleri olan Necmettin İlgazi, Sökmen ve Belek’in birlikte yaptıklarını görüyoruz. Özellikle Artukluların Mardin şubesinin başındaki Necmettin İlgazi, Haçlıların doğudaki emelleri üzerine esaslı darbeler vurmuştur. Daha sonra bu bayrağı Urfa Fatihi Nurettin Zengi alacaktır.

İşte bu göçlerin olduğu dönemde Silvan’daki Türkmen hakimiyeti sadece askeri bazda değil, aynı zamanda ilmî alanda da gerçekleşmiştir. Nitekim bunlardan biri olan Bağdat ve Herat Nizamiye Medreselerinde görev yapmış olan Taşkent kökenli Ebubekir Şaşi(1037-1092) de Silvan da doğmuştu.[2]Hilyetu’l-Ulema” adlı eser sahibi bu şahsa ilmi derecesinden dolayı “Fahru’l-İslam” lakabı verilmişti.[3] İşte bu kentte Büyük İslam Tarihçisi Şemşeddin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmed bin Osman bin Kaymaz bin Abdullah el-Farikî et-Türkmanî ez-Zehebî [4] 6 Ekim 1274 (H. 3 Rebiülahir 673) tarihinde[5]  dünyaya geldi. [6]
Zehebî’nin büyük dedesi Kaymaz[7] hayatını Silvan’da geçirmiş, yüz seneyi aşkın bir yaşta vefat etmişti. Babası Şihabuddin Ahmed; devrinin tanınmış hadis bilginlerindendi. Esas mesleği marangoz olan bir ailedendi.[8] Ayrıca önceleri ticaretle uğraşsa da çok mahir bir kuyumcu olduğu da bilinmektedir. Bundan büyük gelir sağlamış ve oğlunun tahsili için geniş imkanlar elde etmiştir. Onun hadis meclislerine devamı, yaratılıştan mütecessis ve zeki olan oğlu üzerinde tesirli olmuştur. Tarihçimiz Zehebî de babasının bu sanatı ile anılmıştır.
Zehebî, ilköğrenimini Meyyafarikin’de bitirdikten sonra ilim tahsiline devam etmek için 1291 yılında Şam’a gitmiştir.[9]  Zehebî’nin yaşadığı dönemdeki Memluklular devleti, Moğol istilasına karşı koyabilecek ve Şam bölgesindeki Haçlı kuvvetlerini tasfiye edebilecek güçte bir devlet idi. Zehebî’nin yetiştiği bölge olan Şam ise fikri hayatın büyük merkezlerinden biriydi. Orada medreseler ve birçok darulhadis ve darulkur’an kurulmuş, özellikle Nureddin Zengi (1118-1174) döneminde yoğunlaşan ilmi hareketlilik devam ediyordu.[10]
İlme düşkün olan babası, oğlunu önce Ali bin Muhammet el-Başbaş’ın yanına gönderdi. Burada 4 sene ilk bilgileri öğrenen Zehebî, daha sonra Kur’an’ın hıfz ve kıraatı üzerinde ilerlemek için Me’sud bin Abdullah’ın talebesi oldu. 1292’den itibaren hadis öğrenmeye başladı. Bu uğurda büyük seyahatler yaptı. Dımaşk’ta Ömer b. Kavvas ile Ahmed b. Hibbat ve Abdullah b. Asakir ve benzerlerinin, Ba’lebek’te Abdulhalik b. Ulvan ve Zeynep bt. Ömer b. Kindi’nin, Halep’te Şavkar al-Zayni’nin, Nablus’ta el-İmad  b. Bedran’ın, Mekke’de el-Tuzari’nin, İskenderiye’de Ebu’l Hasan Ali b. Ahmed  el-Iraki ve Abdu’l Hasan Yahya b. Ahmed al-Savvaf’ın, nihayet Kahire’de Lisan’ül Ârab’ın müellifi İbn Manzur el-İfriki’nin ve bilhassa hadis öğretmek istediği talebelerini büyük bir itina ile seçen Şeyhülislam İbn Dakik el-Îd’in yanında sürdürdü.  Ebu Zekeriya b. el-Şayrafi, İbn ebi’l-Hayr ve el-Kasım el-İrbili vb. den icazet aldı.[11] Nahiv ilmini Muvaffakuddin Ebi Abdullah Muhammed b. ebi’l-Ala en-Nasıbi el-Ba’lebeki’den aldı. Arap dili ve edebiyatını ise Mısır’ın en seçkin edebiyatçısı Bahauddin Muhammed b. İbrahim’den öğrendi. Ayrıca Cemaleddin Ebu’l-Haccac Yusuf b. Abdurrahman el-Mizzi, Takiyuddin İbn Teymiye el-Harrani, İlmuddin Ebu Muhammed el-Kasım b. Muhammed el-Birzali O’nun yakın dostları arasında yer alan ünlü bilginlerdir.[12]
Zehebî, Dımaşk ovasındaki Kefr-Batna köyünde 1303-1318 yıllarında hatiplik yaptı. Bu sırada çok sayıda eser yazdı. Sonra Ümmü’s-Salihiyye Medresesi’ne müderris oldu.[13] Ayrıca Zahiriye Hadis Medresesi, Nefisiye Medresesi vb. gibi yerlerde hocalık yapıp, çok sayıda alim ve hafız yetiştirdi, sadece bir konu veya ilimle yetinmedi, mümkün olduğunca her türlü konularda yazılan eserleri okuyup, bunları cerh ve ta’dile tabi tuttu, doğru ve yanlışlarını belirtti.[14] 1341 yılında el-Mizzi ölünce onun yerine Daru’l-Hadis el-Eşrefiyye’ye müderris olmak istediyse de Hanbelilere olan temayülü dolayısıyla vakıf şartlarına uymadığı için bu göreve getirilmedi.[15] Yaşadığı dönemde Eşariler, buna bağlı olarak Şafiler ve sufilerden tenkitler gördü, zaman zaman görev yapması engellendi. O, inançla ilgili müteşabih konulara dalmazdı. Bu konularda susmayı en doğru ve güvenilir yol sayardı.  Akide alanında önemli ölçüde İbn-i Teymiye’nin etkisinde kaldı. Ancak O, akaid konularını ehl-i hadisin anlayışı üzere araştırdı. Esas olarak hadisçilere itimat etti.[16] Felsefecilere, şafi olmasına rağmen Eşarilere, kelamcılara karşıydı, sufilerle anlaşamazdı.[17]



[1] İbrahim Kafesoğlu, Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi, Yıl 1, Sayı 2, Ankara, 1964, 192.
[2] Yazıcı, 257.
[3] Turan, 239.
[4] Turan, 257.
[5] Şevket Beysanoğlu,  Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları,   Ankara, 1996, 24.
[6] Zehebî, Siyeru Alemu’n-Nubela, Beyrut, 1990, I, 14-15.
[7] Son yıllarda yapılar tetkiklerde Arap milliyetçiliği gayreti ile onu bir Arap olarak göstermekte ısrar edilmesi ilginçtir. Şunu bilmek gerekir ki, İslam medeniyeti mozaik bir medeniyettir. Herhangi bir ırka hamledilemez. Aksine bu dine giren milletlerin müşterek medeni mahsulleri olduğu gerçektir. Bkz. Beysanoğlu, 24.
[8] Ahmet Keleş,  “Diyarbakır’lı Bir Muhaddis Olarak Zehebî’nin Hadis İlmindeki Yeri”, Oğuzlardan Osmanlıya Diyarbakır Sempozyumu, Diyarbakır, 2003, 539
[9] M.Şemsettin Günaltay, İslam Tarihinin Kaynakları-Tarih ve Müvverihler, İstanbul, 1991, 201.
[10] Zehebî, I, 12-13.
[11] Moh. Ben Cheneb, “Zehebî”, İA.
[12] Sabri Hizmetli, İslam Tarihçiliği Üzerine, Ankara, 1991, 76,77.
[13] Kafesoğlu, 193.
[14] Hizmetli, 80,81.
[15]Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul, 1998, 282.
[16] Hizmetli, 80-81.
[17] Şeşen, 185.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar