Şahsiyeti
Artuklular’ın
Mardin şubesinin kurucusu olan Necmettin İlgazi, Ortadoğu İslam alemini ciddi
tehlikelere maruz bırakan Haçlılar’a Musul ve Suriye Atabegi İmadüddin
Zengi’den ve Zengi’nin komutanı olan Selahaddin-i Eyyübi’den önce ağır darbeler
indirmiş bir şahsiyettir. Onun ölümüyle Halep, Haçlılar karşısında savunmasız
kalmıştır.
İlgazi,
özellikle Irak Türkmenleri üzerinde büyük bir nüfuza sahipti. Çok karışık bir
dönemde imparatorluğun en önemli ve prestijli görevi olan Bağdat Şahneliği[1]
görevini Bağdat’ta dört yıla yakın bir süre yapması, Haçlı saldırıları
karşısında bunalmış olan Halep halkına rahat bir nefes aldırması, onun iyi bir
asker olduğu kadar dirayetli bir devlet adamı olduğunu göstermektedir. Halife
Müsterşid-Billah ile Irak Selçuklu Sultanı Mahmut’un kendisine sığınan Hille
Emiri Dübeys b. Sadaka’nın teslim edilmesini istemelerine rağmen himayeye devam
etmesi, babası Artuk’un Melikşah’a kafa tutmasına benzemektedir.
Babaları
Artuk’un siyasi teşekkül kurmakta gecikmesine rağmen, oğulları üç adet Artuklu
Emirliği kurmuşlardır. Bunlardan Necmettin İlgazi’nin kurduğu Mardin şubesi, üç
asırlık süresiyle Selçuklu döneminin en uzun süren hanedanı olmuştur. Artuk
oğulları aynı zamanda Haçlıların yanında önemli itibarları vardı ve onlar
üzerinde büyük bir korku salmışlardı.[2]
Necmettin
İlgazi, Haçlılarla mücadele ile uğraşması sonucu devletini
kurumsallaştıramamıştır. Örneğin para basamamıştır. Mardin’de Necmettin
mahallesinde bir camii ve bir medrese kuran[3]
İlgazi’nin vefatından sonra Mardin Artuklu Beyliği’nin idaresi oğlu Hüsameddin
Timurtaş’a geçmiştir.[4]
Oğulları ve çocukları hakkında İbn Ezrak’ta geniş bilgiler mevcuttur.[5]
İlgazi sonrası eski Türk devlet anlayışı olan devletin hanedan mensuplarının
ortak malı kabul etme düşüncesi esas alınıp o dönemdeki ön planda olan iki oğlu
arasında bölüşülmüştür.[6]
Son olarak
Necmettin İlgazi’nin Meyyafarıkın’i ele geçirmesi sonrası İbnü’l-Ezrak’ın onun
yaptığı işler konusundaki aktarımı ile konuya son vermek istiyoruz:
“Necmettin İlgazi,
Meyyafarıkin’e yerleşti. İlgazi, halka adalet ihsan etti, onlardan birçok
vergiyi ve külfeti kaldırdı. Halkın evlerine huzur içinde dönmelerini sağladı.
Çünkü halk daha önce büyük bir korku içinde evlerine dönerlerdi. İdarecilerin
sürtüşmeleri ve sık sık meydana gelen iktidar değişikliği yerleşim yerlerinin
pek çoğunu harabeye çevirmişti. Ayrıca iktidarı ele alanlar saltanatta sürekli
kalamayacaklarını bildikleri için halkın mallarını müsadere edip onlara zulüm
ve işkence etmişlerdi. Necmettin İlgazi,
Meyyafarıkin’e hakim olduğu günden itibaren halk huzura kavuşmuş
evlerine rahatlıkla yerleşmişlerdi. Kalacak yerleri olmayan askerler de şehrin
harap olmuş yerlerinde kendilerine barınak yapıp yerleşmişlerdi. Çünkü şehrin
büyük kısmı harap olmuş, aynı zamanda yollar eşkıya ve yol kesicilerle dolu
idi. Necmettin İlgazi, şehre hakim olur olmaz yollar ve beldeler emniyete
kavuştu, eşkıya hezimete uğradı, mezralar, köyler bayındır oldu, imar başladı,
şehir iyi yönetildi.” [7]
Benzer sözleri İbn Şeddat’ta da bulunmaktadır; “Meyyafarikin’den Amid, Hani,
Erzen, Mardin, ve Hısn-ı Keyfa’ya ancak
askeri birlikler eşliğinde gidiliyordu. [8]
0 yorum:
Yorum Gönder