 Kur’ân-ı Kerim’de bazı peygamberlerin mucizeleri (kelime olarak 
mucize geçmese de âyet/âyât vb. kelimelerle ve doğrudan olaylarla) 
anlatılır. Peygamber kıssaları ibret almamız için anlatılırken öte 
taraftan Hz. İbrahim örneğinde olduğu üzere (Mümtehine 60/4) 
peygamberler bizim için örnek teşkil ederler. Bu sebeple peygamber 
mucizelerinin Kur’ân-ı Kerim’i okuyanlar için ne gibi faydalarının 
olduğunu düşünmek gerekmektedir. Ancak Peygamber mucizelerinin tabiat 
kanunlarına aykırı olduğundan hareketle onların söz konusu kanunlara 
uygun hale getirilmesi ve böylece mucizelerin salt akılla anlaşılır 
kılınma düşüncesi bu yazının kapsamına dâhil değildir.
Kur’ân-ı Kerim’de bazı peygamberlerin mucizeleri (kelime olarak 
mucize geçmese de âyet/âyât vb. kelimelerle ve doğrudan olaylarla) 
anlatılır. Peygamber kıssaları ibret almamız için anlatılırken öte 
taraftan Hz. İbrahim örneğinde olduğu üzere (Mümtehine 60/4) 
peygamberler bizim için örnek teşkil ederler. Bu sebeple peygamber 
mucizelerinin Kur’ân-ı Kerim’i okuyanlar için ne gibi faydalarının 
olduğunu düşünmek gerekmektedir. Ancak Peygamber mucizelerinin tabiat 
kanunlarına aykırı olduğundan hareketle onların söz konusu kanunlara 
uygun hale getirilmesi ve böylece mucizelerin salt akılla anlaşılır 
kılınma düşüncesi bu yazının kapsamına dâhil değildir.
Acaba
 Kur’ân-ı Kerim’de örneğin Hz. İsa’dan söz ederken Allah Teala, neden 
onun mucizelerinden bahsetmiştir? Hz. İsa’nın beşikte konuşması, (Meryem
 19/29-33) onun çamurdan kuş benzeri bir şey yapıp ona üfleyerek onun 
bir kuş haline gelmesi, doğuştan görme engelli birini görür hale 
getirmesi ya da ölüleri diriltme kudretinin olduğunu söylemesi (Âl-i 
İmran 3/49) Kur’ân-ı Kerim’i okuyan bir insan ya da inanan bir Müslüman 
için ne ifade etmektedir? Burada akla gelen bir başka soru ise bu 
mucizeleri gösteren peygamberlerin bizim için örnek alınıp alınamayacağı
 meselesidir. Hz. Peygamber için de kullanılan (Ahzab 33/21) bir 
ifadeyle bizim için üsvetün hasene/güzel örnek olarak gösterilen Hz. 
İbrahim’in oğlunu kurban etme emrine uyarak oğlunu kesmek istemesi ve 
onun yerine bir kurbanlık ikram edilmesi (Saffat 37/102-107) bizim için 
nasıl bir örneklik teşkil etmektedir? Ya da Musa (as)’ın mucizelerini 
nasıl örnek alabiliriz?
Kur’ân-ı
 Kerim’i okuyanlar için öncelikle her bir mucizeyle ilgili farklı, 
kendine özgü faydaların olabileceğini söyleyelim. Mesela Hz. İsa’nın 
özellikle tıp ile ilgili mucizeleri, tıp ilminin gelişimi ile ilgili 
insanların ufkunu açabilme faydasını haiz olabilir. Ya da Süleyman 
(as)’ın hayvanların dilini anlayabilmesi (Neml 27/16-22) insanlar ile 
hayvanlar arasındaki iletişim konusunda çalışmalar yapılmasını 
sağlayabilir. Kısacası her bir mucizenin kendi bağlamıyla ilgili 
inananlar için bir takım faydalarının olduğu düşünülebilir. Ancak genel 
manada Cenab-ı Hakk’ın, peygamberlerin mucizelerinden Kur’ân-ı Kerim’de 
bahsetmesi her şeyden önce onun yaratıcı, her şeye gücü yeten ve kudreti
 olan bir ilah olarak anlaşılmasının somut bir örneği olsa gerektir. 
Evet, her şeyiyle insanın Rabbi olan Allah Teâlâ, peygamberlere verdiği 
mucizelerle kudretini ortaya koymuş olmaktadır. Bu bağlamda insanın, arz
 ve semavatın yaratılışı… vb. pek çok husus da aslında O’nun kudretini 
ortaya koyan mucizelerdir. Ancak böylesi genel mucizeler yanında Allah 
Teâlâ, peygamberlere verdiği özel mucizelerle de kudretini insanlara 
hissettirmekte ve sadece kendisini Rab bilmemizi, mümin ve Müslüman 
olmamızı veya inancımıza uygun bir hayat sürmemizi istemektedir.
Rabbimizin
 Kur’ân-ı Kerim’de peygamber mucizelerinden bahsetmesinin bir başka 
hikmeti, inananlara yönelik güven, huzur ve itminan duygusunun 
sağlanmasıdır. Hz. İbrahim’in birkaç kuşu alıp parça parça ettikten 
sonra farklı yerlere koyması ve onları çağırması neticesinde gerçekleşen
 mucize de Hz. İbrahim’in kalbinin yatışması, rahatlaması ve başkalarına
 rahatlıkla anlatacak derecede Allah’ın kudretine inanması içindi. 
(Bakara 2/260) Demek ki mucizeler, insanlar için bir güven duygusu 
oluşturuyor ve huzur ve gönül rahatlığı içinde Allah’a ve onun kudretine
 iman edebiliyorlar.
Kimilerine
 göre insanların bir peygambere inanmakla sorumlu tutulabilmeleri için 
onların mucize göstererek normal insanlardan farklı olduklarını ortaya 
koymaları gerekmektedir. Hatta mezhepler arasında bu konuda farklı 
görüşler vardır. Bir görüşe göre, peygamberler bir mucize 
göstermedikleri takdirde ahirette insanlar, peygamberleri ayırt edecek 
bariz bir mucizeye sahip olmadıklarını ve sorumlu tutulmamaları 
gerektiğini söyleyebilirler. Bu sebeple bahaneleri kalmasın diye Cenabı 
Hak, peygamberlerini mucizeleri ile desteklemiş; böylece onların 
peygamberliğinin ispatı mucizeleri olmuştur. Bu bağlamda kimi 
peygamberlerin gönderildiği toplumlar, peygamberlerden mucizeler 
istemişler, peygamberler eliyle Allah onlara mucizeler göstermiştir.
Kur’ân-ı
 Kerim’de zikredilen peygamber mucizelerinin elbette daha birçok faydası
 olabilir. Ancak biz burada aklımıza gelen birkaç faydayı hatırlamış 
olduk. Bunlara göre peygamberlerin mucizelerinin Kur’ân-ı Kerim’de 
zikredilmesinin bizler için bazı faydalar içerdiğini söyleyebiliriz. O 
zaman ikinci sorumuza geçebiliriz: Yapmaktan aciz olduğumuz bu 
mucizelere sahip olan peygamberleri nasıl örnek alabiliriz?
Peygamberlerin
 mucizeleriyle ilgili, okuyanlar veya inananlar için bir takım 
faydaların olduğu ön kabulünden hareketle Kur’ân-ı Kerim’de mucizelerin 
anlatılması, bize göre onların birebir yaşanması ile örneklik alınacağı 
tezini çürütmektedir. Bir başka ifadeyle mucizeler bir takım faydaları 
içermekte, ancak bizim onları örnek almamız için yaşanmış ve anlatılmış 
hususlar değildir. Peygamberler bizim için örnektir; ancak onların 
örnekliği onlarla aynı hayatı birebir yaşamak anlamına gelmemelidir. 
Böyle bir şey mümkün de değildir zaten. Ben İbrahim peygamberi örnek 
alırken, onun mucizesi gibi bir mucize göstermem gerekmemektedir. Kaldı 
ki mucize gösterse de göstermese de bizden kaç bin yıl önce yaşayan 
birinin hayatını her şeyiyle birebir örnek almamız zaten mümkün 
değildir. Dolayısıyla onların mucizeler göstermesi ile bizim onları 
örnek almamız arasında doğrudan bir bağlantı olmadığı söylenebilir. 
İnsanların melekleri ayrı varlıklar olması hasebiyle örnek alamaması son
 derece normal bir husus iken, birbirlerini örnek alacak insanların her 
konuda birebir benzer olmalarını beklemek de o derece sıkıntılı bir 
durumdur. Aksi bir kabul, örneğin çocuğun anne babasını veya öğretmenini
 de örnek almasını imkânsız hale getirecektir.
Sonuç
 itibariyle Kur’ân-ı Kerim’de peygamberlerin mucizelerinin bizim 
açımızdan bir takım faydaları olduğu aşikârdır. Cenab-ı Hak, bu 
mucizeleri boş yere ve gereksiz bir şekilde anlatmamıştır. Her bir 
mucizeye mahsus faydalar olmakla birlikte genel olarak mucizelerin 
Yaratıcı’nın güç ve kudretini anlatması, inananlar için bir gönül huzuru
 sağlaması ve insanlar açısından gerçek peygamberler ile sahte 
peygamberlerin ayırt edilmesi vb. faydaları söz konusu edilebilir. Yine 
bizim için örnek olan peygamberlerin mucizelerinin olması, bizim onları 
örnek almamız veya almamamız ile doğrudan alakalı bir husus olmasa 
gerektir. Zira bir insanın başka bir insanı örnek alması için 
hayatlarının her alanında birebir benzerlik aranması, mümkün olan bir 
husus değildir.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
