
Acaba
Kur’ân-ı Kerim’de örneğin Hz. İsa’dan söz ederken Allah Teala, neden
onun mucizelerinden bahsetmiştir? Hz. İsa’nın beşikte konuşması, (Meryem
19/29-33) onun çamurdan kuş benzeri bir şey yapıp ona üfleyerek onun
bir kuş haline gelmesi, doğuştan görme engelli birini görür hale
getirmesi ya da ölüleri diriltme kudretinin olduğunu söylemesi (Âl-i
İmran 3/49) Kur’ân-ı Kerim’i okuyan bir insan ya da inanan bir Müslüman
için ne ifade etmektedir? Burada akla gelen bir başka soru ise bu
mucizeleri gösteren peygamberlerin bizim için örnek alınıp alınamayacağı
meselesidir. Hz. Peygamber için de kullanılan (Ahzab 33/21) bir
ifadeyle bizim için üsvetün hasene/güzel örnek olarak gösterilen Hz.
İbrahim’in oğlunu kurban etme emrine uyarak oğlunu kesmek istemesi ve
onun yerine bir kurbanlık ikram edilmesi (Saffat 37/102-107) bizim için
nasıl bir örneklik teşkil etmektedir? Ya da Musa (as)’ın mucizelerini
nasıl örnek alabiliriz?
Kur’ân-ı
Kerim’i okuyanlar için öncelikle her bir mucizeyle ilgili farklı,
kendine özgü faydaların olabileceğini söyleyelim. Mesela Hz. İsa’nın
özellikle tıp ile ilgili mucizeleri, tıp ilminin gelişimi ile ilgili
insanların ufkunu açabilme faydasını haiz olabilir. Ya da Süleyman
(as)’ın hayvanların dilini anlayabilmesi (Neml 27/16-22) insanlar ile
hayvanlar arasındaki iletişim konusunda çalışmalar yapılmasını
sağlayabilir. Kısacası her bir mucizenin kendi bağlamıyla ilgili
inananlar için bir takım faydalarının olduğu düşünülebilir. Ancak genel
manada Cenab-ı Hakk’ın, peygamberlerin mucizelerinden Kur’ân-ı Kerim’de
bahsetmesi her şeyden önce onun yaratıcı, her şeye gücü yeten ve kudreti
olan bir ilah olarak anlaşılmasının somut bir örneği olsa gerektir.
Evet, her şeyiyle insanın Rabbi olan Allah Teâlâ, peygamberlere verdiği
mucizelerle kudretini ortaya koymuş olmaktadır. Bu bağlamda insanın, arz
ve semavatın yaratılışı… vb. pek çok husus da aslında O’nun kudretini
ortaya koyan mucizelerdir. Ancak böylesi genel mucizeler yanında Allah
Teâlâ, peygamberlere verdiği özel mucizelerle de kudretini insanlara
hissettirmekte ve sadece kendisini Rab bilmemizi, mümin ve Müslüman
olmamızı veya inancımıza uygun bir hayat sürmemizi istemektedir.
Rabbimizin
Kur’ân-ı Kerim’de peygamber mucizelerinden bahsetmesinin bir başka
hikmeti, inananlara yönelik güven, huzur ve itminan duygusunun
sağlanmasıdır. Hz. İbrahim’in birkaç kuşu alıp parça parça ettikten
sonra farklı yerlere koyması ve onları çağırması neticesinde gerçekleşen
mucize de Hz. İbrahim’in kalbinin yatışması, rahatlaması ve başkalarına
rahatlıkla anlatacak derecede Allah’ın kudretine inanması içindi.
(Bakara 2/260) Demek ki mucizeler, insanlar için bir güven duygusu
oluşturuyor ve huzur ve gönül rahatlığı içinde Allah’a ve onun kudretine
iman edebiliyorlar.
Kimilerine
göre insanların bir peygambere inanmakla sorumlu tutulabilmeleri için
onların mucize göstererek normal insanlardan farklı olduklarını ortaya
koymaları gerekmektedir. Hatta mezhepler arasında bu konuda farklı
görüşler vardır. Bir görüşe göre, peygamberler bir mucize
göstermedikleri takdirde ahirette insanlar, peygamberleri ayırt edecek
bariz bir mucizeye sahip olmadıklarını ve sorumlu tutulmamaları
gerektiğini söyleyebilirler. Bu sebeple bahaneleri kalmasın diye Cenabı
Hak, peygamberlerini mucizeleri ile desteklemiş; böylece onların
peygamberliğinin ispatı mucizeleri olmuştur. Bu bağlamda kimi
peygamberlerin gönderildiği toplumlar, peygamberlerden mucizeler
istemişler, peygamberler eliyle Allah onlara mucizeler göstermiştir.
Kur’ân-ı
Kerim’de zikredilen peygamber mucizelerinin elbette daha birçok faydası
olabilir. Ancak biz burada aklımıza gelen birkaç faydayı hatırlamış
olduk. Bunlara göre peygamberlerin mucizelerinin Kur’ân-ı Kerim’de
zikredilmesinin bizler için bazı faydalar içerdiğini söyleyebiliriz. O
zaman ikinci sorumuza geçebiliriz: Yapmaktan aciz olduğumuz bu
mucizelere sahip olan peygamberleri nasıl örnek alabiliriz?
Peygamberlerin
mucizeleriyle ilgili, okuyanlar veya inananlar için bir takım
faydaların olduğu ön kabulünden hareketle Kur’ân-ı Kerim’de mucizelerin
anlatılması, bize göre onların birebir yaşanması ile örneklik alınacağı
tezini çürütmektedir. Bir başka ifadeyle mucizeler bir takım faydaları
içermekte, ancak bizim onları örnek almamız için yaşanmış ve anlatılmış
hususlar değildir. Peygamberler bizim için örnektir; ancak onların
örnekliği onlarla aynı hayatı birebir yaşamak anlamına gelmemelidir.
Böyle bir şey mümkün de değildir zaten. Ben İbrahim peygamberi örnek
alırken, onun mucizesi gibi bir mucize göstermem gerekmemektedir. Kaldı
ki mucize gösterse de göstermese de bizden kaç bin yıl önce yaşayan
birinin hayatını her şeyiyle birebir örnek almamız zaten mümkün
değildir. Dolayısıyla onların mucizeler göstermesi ile bizim onları
örnek almamız arasında doğrudan bir bağlantı olmadığı söylenebilir.
İnsanların melekleri ayrı varlıklar olması hasebiyle örnek alamaması son
derece normal bir husus iken, birbirlerini örnek alacak insanların her
konuda birebir benzer olmalarını beklemek de o derece sıkıntılı bir
durumdur. Aksi bir kabul, örneğin çocuğun anne babasını veya öğretmenini
de örnek almasını imkânsız hale getirecektir.
Sonuç
itibariyle Kur’ân-ı Kerim’de peygamberlerin mucizelerinin bizim
açımızdan bir takım faydaları olduğu aşikârdır. Cenab-ı Hak, bu
mucizeleri boş yere ve gereksiz bir şekilde anlatmamıştır. Her bir
mucizeye mahsus faydalar olmakla birlikte genel olarak mucizelerin
Yaratıcı’nın güç ve kudretini anlatması, inananlar için bir gönül huzuru
sağlaması ve insanlar açısından gerçek peygamberler ile sahte
peygamberlerin ayırt edilmesi vb. faydaları söz konusu edilebilir. Yine
bizim için örnek olan peygamberlerin mucizelerinin olması, bizim onları
örnek almamız veya almamamız ile doğrudan alakalı bir husus olmasa
gerektir. Zira bir insanın başka bir insanı örnek alması için
hayatlarının her alanında birebir benzerlik aranması, mümkün olan bir
husus değildir.