Ebû Ömer b. Dâvud
Geçmişte meydana gelen bir olayı bir edebiyatçıdan okursanız duygularını ve hayallerini kattığı bir metinle karşılaşmanız büyük bir olasılık… Edebiyatçı kuru, duygusuz ve ruhsuz bir metinle edebiyatçı olamaz zaten… Aynı olayı bir film olarak izlerseniz, yönetmenin hayal gücünü görürsünüz. Onun etkisinde kalır, onun penceresinden dünyayı okursunuz.
Olayı bir tarihçiden
okursanız, gelişmelere sadık kalarak, olayın kahramanlarından kimseyi kayırmayarak, düşmanlık yapmayarak, karalamayarak ve aklamayarak anlatmasını beklemelisiniz.
Bu sebeple tarihçinin
anlatımı, bizi yanıltmamalı, bilinçli olarak bazı verileri gizlememeli ya da veri
üretmemeli… Bir inancın, ideolojinin, ön kabulün ispatını ya da reddini hedeflememeli…
Sözüm ona niyet okuyarak insanlara konum belirlememeli. Tarihçinin metninde aramamız gereken bunlar…
Tarihçi anlatımını hakikat
arayışının serüveni olarak inşa etmeli. Kendisini hakikate ulaşmaktan
engellemeye hazır birçok engeli aşarak yapmalı bunu… Bunun için verilerdeki
engelleri, zihinsen bariyerleri, kültürü, çevre faktörlerini, aidiyetlerini
aşarak metnini inşa etmeli… Elbette tarihçi bunu yapabildiği oranda başarılı
olur.
Oysa bizde başarılı kabul
edilen tarihçiler, taraf olan basmakalıp düşünceleri temellendirmek için tarihi
istihdam eden kişilerdir çoğunlukla… Bu istihdamın istismara kapı araladığını
bilmeden tarihçinin işini yapmasına mani olacak talep ve beklentilerin içine
girilir.
Burada kalsak iyi… Bir de her
konuda sözü olanlar var. Ortaya herhangi bir konu atın, hemen onunla ilgili bir
konuşma ya da metin ortaya çıkarabilir. Herkes işini yapsa ve işinin hakkını
verse böyle olmayacak. Ama nafile… Her konuda görüşü olanlara, hatta her konuda
konuşanlara ve yazanlara bakıyorum ve üzülüyorum. Sığlaşma, sığlaştırma,
yanılma ve yanıltmadan başka bir şey değil…
Bir gün bir Hoca bana bir
hadisi yorumlatmak ve hüküm çıkartmak için bir usul-i fıkıh uzmanı sordu. Ben de
fıkıh alanında doktora yapmış bir araştırmacıyı tavsiye ettim. Alanı ne, diye
sordu. Her alandan anlar, dedim. Her alandan anlayan hiçbir alanı bilmez, diye
cevap verdi.
Yukarıda arz ettiğim
çerçevenin dışına çıkan tarihçileri, özellikle her alanda at koşturan uzmanlığı
kendinden menkul kişileri okurken dikkat etmek gerekir. Tarih okuyacaksak iyi tarihçiyi,
hukuk okuyacaksak iyi hukukçuyu, felsefe okuyacaksak iyi felsefeciyi
araştırmalı, bulmalı ve okumalıyız.
Zamanımız kıymetli… Yıllar sonra
yanıltıldığımızı söylememiz bizi rahatlatsa da kayıplarımızı telafi etmez.
Defalarca yürünen ve hatalı olduğu bilinen yoldan tekrar yürümenin ne anlamı
var?
0 yorum:
Yorum Gönder