20 Eylül 2020 Pazar

Geçmişte İlmin Merkezi Olan, Şimdilerde Cehaletin Yüceltildiği Mekân

 

Adnan Demircan

Bir süre önce Cuma namazı kıldığım bir camide hoca hutbe okurken hadisin bitiminden sonra, -hadislerin vahiy gibi kesin olmadığını ifade sadedinde okunan- “Allah Elçisi söylediği sözde ya da benzer sözde doğru söylemiştir” “Sadaḳa Resûlullah fî-mâ ḳâl ev kemâ ḳâl” ibaresini “Sadaḳa Resûlullah ev kemâ ḳâl fî-mâ ḳâl” şeklinde okudu. İlk gittiğimde bunun dil sürçmesi olduğunu düşündüm, ama sonraki haftalarda da ibareyi bu şekilde okumaya devam etti. Anladığım kadarıyla ibareyi yanlış ezberlemiş veya aklında yanlış kalmıştı. Namazdan sonra cami için yardım toplayan görevlinin yanına gittim. “Hoca için bir not bırakmak istiyorum” dedim. “Bana söyleyin, ben Hoca’nın oğluyum” dedi. Ben de ona durumu izah ettim. Cemaatin çoğunun Arap olduğunu ibarenin bu şekilde okunmasının onları rahatsız edeceğini ifade ettim. Hoca, sağ olsun sonraki haftalarda ibareyi hutbeden tamamen kaldırdı. Ya oğlu anlattıklarımı tam aktaramadı ya da hocanın dili yeni ve doğru olan forma alışamadı. Neyse önemli değil, ama sorun kalmadı.


Biliyorsunuz son zamanlarda ilahiyatlara karşı yoğun bir saldırı var. Bunu özellikle bazı kişiler ve hatta gruplar sosyal medyada organize ediyorlar, destekliyorlar. Aslında sayıları ve etkileri çok güçlü değil ve toplumun gövdesini oluşturmuyorlar, ancak sesleri çok çıkıyor. Bunu yapmalarının sebebi için çok şeyler söylenebilir, ancak konumuz bu değil. Binlerce takipçisi olan biri ilahiyat okumadığı için Allah’a şükrediyor. Şunu demek istiyor: “İlahiyat okusaydım, benim de itikadım bozuk olurdu.” Hatta bu ifadeleri kullanıyor, kullanıyorlar. Bu, ilahiyatlar için ağır bir iftiradır. İlahiyat fakültelerinden mezun olanların sayıları yüzbinleri bulmuştur. Halen bu fakültede görev yapan binler, öğrenim gören onbinler var. Bunların içinde çeşitli renkler olması kaçınılmaz. Standart bir ilahiyatçı tipolojisi yok anlayacağınız gibi. Bunların bir kısmının görüşlerine katılmayanlar olabilir. Ancak tekfir etme, İslam’da olmayan aforoz mekanizmasını işleterek cemaatten atmak kabul edilebilecek bir şey değil. Aynı durum ilahiyat dışında din eğitimi aldığını söyleyen insanlar arasında yok mu? Medrese denen yapılardan standart insanlar mı çıkıyor? Peki birini eleştirmek, bütün bir geçmişi ve birikimi eleştirme hakkı verir mi insana?

İlahiyat düşmanlığı bilinçli bir şekilde pompalanıyor ve insanlar arasında yayılıyor. Ülkemizin yüksek din öğretiminin yapıldığı bu kurumlardan çalışan 5.000’e yakın öğretim elemanı var. Hepsini zan altında bırakacak saldırıları iyi niyetli eleştiriler olarak değerlendirmek mümkün değil. Bu işin sonu iyi yerlere varmayacak, belli…

Bir süre önce yazının girişinde kendisinden söz ettiğim hoca Cuma namazından önce vazediyor. Bir kişinin dini konuları kendisiyle tartıştığını, onun da kendisine Kur’an’dan birer sayfa açıp okumayı ve mealini vermeyi önerdiğini, ancak bu kişinin Kur’an’ı yüzünden okumayı bilmediğini söylediğini anlattı. Bu adama karşı eleştirilerini sıraladıktan sonra tevazu göstermek istedi. Aslında kendisini büyük bir âlim olarak göstermek niyetinde olmadığını, ihtilal dönemlerinde hafızlık yaparken kurslarının kapandığını, köye döndüğünü, çobanlık yaparken ne öğrendiyse o sırada öğrendiğini söyledi. Ardından da “İyi ki ilahiyat okumamışım. Allah korusun okusaydım, belki benim itikadım da bozulurdu. Bir ilahiyat profesörü ‘Arabistan’da fil ne gezer? Fil suresinde anlatılan efsanedir’ diyor” dedikten sonra ilahiyat okumamakla ne büyük bir erdem elde ettiğini birkaç cümle ile anlatmaya devam etti.

O anda itiraz etseydim, konu muhtemelen istemeyeceğim bir şekil alacaktı. Kaldı ki bizim gelenekte camilerde bu tür tartışmalar yapmak pek hoş karşılanmamış. Yaptığının yanlış, ayrıca suç olduğunu söylemek için bekleyecektim, ancak dersim olduğu için hemen ayrılmam gerekti. İleriki günlerde müsait olduğumda bu konuyu hocayla konuşma niyetindeyim. İkna olur mu bilmem, ama tepkisiyle ilgili kayda değer bir durum olursa onu da anlatırım.

İlginçtir, başkanı ve yardımcılarının bir kısmı İlahiyat fakültesinde öğretim üyeliği yapmış olan, görev yaptığı şehrin müftüsünün de ilahiyat hocası olduğu bir kuruma mensup camide görev yapan hoca, ilahiyat okumadığı için şükrediyor.

Bir kere ilahiyat okumamakla imanını koruduğunu zanneden bir adamın imanıyla problemi olması muhtemel. Çünkü imanını gelebilecek saldırılara karşı korumasız görüyor. Diğer taraftan ilahiyat fakültesinde 20 ayrı bilim dalında çalışmalar yapılıyor ve hocanın hayal edemeyeceği kadar renkli bir yer. Kur’an kursunda ve dışarıdan bazı hocalara giderek ne öğrenmiş olabilir ki bunlar ilahiyatta bulunmasın.

Çok yazık, okumayarak ve öğrenmeyerek, düşünmeyerek ve tartışmayarak iyi yolda olduğunu düşünüyor hoca… Bu insanlara cehaleti savunmanın kötü bir şey ve hatta ayıp olduğunu anlatmak gerekir.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar