Ebû Ömer b. Dâvud
Hatırlarsınız, depremin çok konuşulduğu günlerde ekranlarda arz-ı endam eden uzmanlar, çoğu zaman birbirlerini nakzeden görüşler serdediyorlardı. O dönemde uzmanların insanların kafasının karışmasına sebep olduklarına ilişkin eleştiriler hatırlıyorum.
Benzer bir durumu pandemi
sürecinde tıp alanındaki uzmanlarda da gördük. Bu süreci takip eden kişiler,
başlarda salgının birkaç hafta sonra etkisinin biteceğinden öldürücü etkisini
kaybedeceğine, havalar ısındığında virüsün öleceğinden maskenin yararının
olmadığına, hatta virüs diye bir şeyin olmadığına kadar farklı görüşler
dinlediler. İnsanların kafalarını karıştırdıkları için doktorlara da eleştiride
bulunanlar oldu.
İlahiyat alanında konuşan
uzmanların görüş farklılıkları çoğu kişi tarafından hoş karşılanmaz. Onların da
insanların kafalarının karışmasına sebep olmakla itham edildiklerini görürüz. Oysa
tıp alanı ilahiyat alanıyla karıştırıldığında deneysel bir boyutu var. Onlar bile
ortak bir görüşte birleşemiyorlarsa ilahiyatçılar nasıl birleşecek?
İlahiyatçıların alanı soyut
bir alan… Üstelik metafizik boyutuyla insan için mutlak gayb tarafı var…
Konu bir metni anlama ise
metin ile aramıza giren asırlar, anlama kapasitemiz, dilin imkânları gibi
sebepler sözün sahibinin kastı ile bizim anladığımız arasında mesafe açılması
gibi birçok sorunla birlikte ilahiyatçı bir şeyler söylediğinde eleştiriye muhatap
olur. Doğal olarak görüş farklılıkları ortaya çıkar. Bu sefer de bir kısmı iyi
niyetli, bir kısmı ise “ilahiyatçı istemezük korosu” olarak ortaya çıkanlar genellemeci
bir yaklaşımla ilahiyat eleştirisi yapmaya başlarlar.
Oysa bir kısmını yukarıda
saydığım sebeplerden dolayı ilimde kritik, yorum ve farklı görüş olması
kaçınılmaz…
Tıpçılar konuşunca da farklı
görüşler ortaya çıkabilir, jeolog konuşunca da, ilahiyatçı konuşunca da farklı
görüş ve tartışmalar olabilir. Aslında tersi normal değil… İlim, soruyla,
tartışmayla, eleştiriyle gelişir.
Bazı arkadaşlar muhayyel
geçmişlerinde böyle tartışmaların olmadığını zannediyorlar.
Olmayan bir geçmiş hayal
ediyorlar.
Gerçekte geçmiş hayal
ettikleri gibi değil…
Geçmişte tartışmaların ve
görüş farklılıklarının alası var. Ama bugünkü kadar ortaya dökülmemiş. Daha dar
bir alanda tartışıldığı için bazılar geçmişte ittifak olduğu zannediliyor.
Peki, geçmişte reddiyeler neden
yazıldı? Görüş birliği olmasına rağmen mi birbirlerine reddiye yazanlar oluyordu?
Kelam kitaplarındaki tartışmalar neyin nesiydi?
Hâsılı, ilim boyacı küpü değil
ki batırıp çıkarasınız. Tıp’ta da, iktisatta da, ilahiyatta da, tarihte de
görüş farklılıkları olması kaçınılmaz.
Sosyal bilimlerde kesin bilgi
sahibiymiş gibi konuşmanın bir üslup meselesi olduğunu unutmamak gerekir. Daha fazlası
olguya muhalefettir, olanı inkârdır.
0 yorum:
Yorum Gönder