1 Eylül 2020 Salı

Boyacı Küpü Değil

 

Ebû Ömer b. Dâvud

Hatırlarsınız, depremin çok konuşulduğu günlerde ekranlarda arz-ı endam eden uzmanlar, çoğu zaman birbirlerini nakzeden görüşler serdediyorlardı. O dönemde uzmanların insanların kafasının karışmasına sebep olduklarına ilişkin eleştiriler hatırlıyorum.


Benzer bir durumu pandemi sürecinde tıp alanındaki uzmanlarda da gördük. Bu süreci takip eden kişiler, başlarda salgının birkaç hafta sonra etkisinin biteceğinden öldürücü etkisini kaybedeceğine, havalar ısındığında virüsün öleceğinden maskenin yararının olmadığına, hatta virüs diye bir şeyin olmadığına kadar farklı görüşler dinlediler. İnsanların kafalarını karıştırdıkları için doktorlara da eleştiride bulunanlar oldu.

İlahiyat alanında konuşan uzmanların görüş farklılıkları çoğu kişi tarafından hoş karşılanmaz. Onların da insanların kafalarının karışmasına sebep olmakla itham edildiklerini görürüz. Oysa tıp alanı ilahiyat alanıyla karıştırıldığında deneysel bir boyutu var. Onlar bile ortak bir görüşte birleşemiyorlarsa ilahiyatçılar nasıl birleşecek?

İlahiyatçıların alanı soyut bir alan… Üstelik metafizik boyutuyla insan için mutlak gayb tarafı var…

Konu bir metni anlama ise metin ile aramıza giren asırlar, anlama kapasitemiz, dilin imkânları gibi sebepler sözün sahibinin kastı ile bizim anladığımız arasında mesafe açılması gibi birçok sorunla birlikte ilahiyatçı bir şeyler söylediğinde eleştiriye muhatap olur. Doğal olarak görüş farklılıkları ortaya çıkar. Bu sefer de bir kısmı iyi niyetli, bir kısmı ise “ilahiyatçı istemezük korosu” olarak ortaya çıkanlar genellemeci bir yaklaşımla ilahiyat eleştirisi yapmaya başlarlar.

Oysa bir kısmını yukarıda saydığım sebeplerden dolayı ilimde kritik, yorum ve farklı görüş olması kaçınılmaz…

Tıpçılar konuşunca da farklı görüşler ortaya çıkabilir, jeolog konuşunca da, ilahiyatçı konuşunca da farklı görüş ve tartışmalar olabilir. Aslında tersi normal değil… İlim, soruyla, tartışmayla, eleştiriyle gelişir.

Bazı arkadaşlar muhayyel geçmişlerinde böyle tartışmaların olmadığını zannediyorlar.

Olmayan bir geçmiş hayal ediyorlar.

Gerçekte geçmiş hayal ettikleri gibi değil…

Geçmişte tartışmaların ve görüş farklılıklarının alası var. Ama bugünkü kadar ortaya dökülmemiş. Daha dar bir alanda tartışıldığı için bazılar geçmişte ittifak olduğu zannediliyor.

Peki, geçmişte reddiyeler neden yazıldı? Görüş birliği olmasına rağmen mi birbirlerine reddiye yazanlar oluyordu? Kelam kitaplarındaki tartışmalar neyin nesiydi?

Hâsılı, ilim boyacı küpü değil ki batırıp çıkarasınız. Tıp’ta da, iktisatta da, ilahiyatta da, tarihte de görüş farklılıkları olması kaçınılmaz.

Sosyal bilimlerde kesin bilgi sahibiymiş gibi konuşmanın bir üslup meselesi olduğunu unutmamak gerekir. Daha fazlası olguya muhalefettir, olanı inkârdır.

 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar