Adnan Demircan
Daha önceki yazımızda geçmişte yapılan evliliklerle ilgili tarihsel olguyu ve bunun nasıl okunması gerektiğini arz etmeye çalışacağımızı söylemiştik. Bu yazımızda dönemin ele alacağımız boyutuyla okunmasına dair nerede durduğumuzu göstermek üzere ilkesel bir çerçeve çizmeye çalışalım.
1.
Geçmişte yaşayan insanların rol model olarak gösterilmesi ve
hayatlarındaki olumlu ve örnek alınabilecek yönleri etrafında bir anlatım
tercihi, bu insanların her davranışlarının örnek olduğu anlayışının oluşmasına
sebep olmaktadır. Oysa her insanın hayatında olumlu davranışlarının yanında
olumsuz davranışlar olabilir. Hatta bir insanın kendisine sorma imkânımız olsa
bizzat kendisi hatalarından, yanlışlarından, zaaflarından bahsedecektir. İnsanların
hayatı mekanik bir yapıya sahip değildir. Duruma, ortama, psikolojik yapısına
göre değişkenlik gösterir. Kaynaklarda da rol model olarak sunulan insanların
hayatlarında yaptıkları yanlışlara ilişkin bilgiler bulmak mümkündür. O halde
bir insanın rol model olarak gösterilmesi her davranışında rol model olduğu
anlamına gelmez.
2.
Seçmeci ve yüceltici tarih anlatımı, bazı insanların karşılaştıklarında
kabul etmekte zorlandıkları bilgileri inkâr etmelerine yol açmaktadır. Oysa tarih
bizim kabullerimizle şekillenmez, yaşananlarla şekillenir. Tarih, yakıştırma ya
da yakıştıramama işi değildir. Teville olayları tersyüz etmek de yanlıştır.
3.
Günümüz insanının yaşam koşulları, kültürü, sosyal ilişkileri, hayat
felsefesi geçmişte yaşayanlardan farklılık gösterir. Hayat bir boyutuyla
benzer, başka boyutuyla farklıdır. Bugün düne suyun benzediği gibi benzer, ama
aynı nehirde iki kez yıkanılmaz. Nereden baktığımıza bağlı olarak ikisi de
doğrudur.
4.
Günümüz insanına geçmişteki gibi yaşamasını dayatma, geleceği olan bir
tavır değildir. Esasen bu mümkün de değildir.
5.
Geçmişte yaşananlar, bugün için doğru olmayabilir. Geçmişi geçmişte,
bugünü bugünde okumak gerekir. Geçmişi günümüz değerleriyle yargılamak doğru değildir.
6.
Toplumlar ve hatta bireylerin aile ve evlilikle ilgili algıları
değişkendir. Bu algı değişimi dünyanın her tarafında vardır. Bugün Batıdaki
aile algısıyla bir asır önceki aile algısı arasında büyük bir fark vardır.
7.
Hz. Peygamber ve ilk halifeler dönemindeki uygulamalarla ilgili
rivayetlerin şekillendiği ilk asırlardan bir asır öncesine kadar dönemin
evlilik ve aile hayatıyla ilgili anlatılanlar bugünkü insanın bakış açısına
benzer şekilde eleştirilmemiştir. O rivayetler kaynaklarda duruyordu ve
insanlar tarafından okunuyordu, ancak bu konularda insanların zihinlerinde
istifhamlar ve bugünkü gibi inkârcı bir yaklaşım yoktu. Bu da anlatılanlarla
modern döneme kadarki zamanda bir çatışma yaşanmadığını gösterir.
8.
Kaynaklarda anlatılan evlilik yaşı, çok eşlilik gibi konular meydana
geldiği dönemde eleştiri konusu yapıldığına dair bir bilgi yoktur. Oysa evlatlığın
boşadığı eşiyle evlenme konusunun daha Hz. Peygamber döneminde müşriklerin
eleştirisine sebep olduğu anlatılmaktadır. O halde bugün kabullenilmekte
zorlanılan konular, yaşandıkları dönemde problem olarak görülmemiştir.
9.
Bugün kadınların evlilik yaşının büyütülmesiyle ilgili rivayetlere
yapılan zorlama yorumların bu asrın insanını ikna etme çabalarının ürünü olduğu
görülmektedir. Bu ikna çabaları yeni soruları engelleyemeyeceği gibi insanların
çoğunu ikna etmekten uzaktır. Yakın zamanda okuduğum Hz. Aişe’nin evlilik
yaşının rivayetlerde zikredilenden büyük olduğuna dair iddiaları ihtiva eden
bir makalenin altında bir okuyucunun özetle, “Dediğiniz gibi olsa bile yaşı
elliyi geçkin bir insanın on sekiz yaşında bir kızla evlenmesi kabul edilemez” şeklindeki
eleştiri, soruların ve eleştirilerin durmayacağını gösteriyor. Haydi, yaş
meselesini zorlama yorumlarla hallettiniz, on kadar kadınla evlilik konusunu
nasıl çözeceksiniz? Bu kadınların yaşamadıklarını mı söyleyeceksiniz?
10.
Soruların iyi niyetle ya da kötü niyetle ileri sürülmüş olması da önem
arz eder. Kendisini dini değerler mücadeleye şartlandırmış bir insanı ikna
etmek neredeyse imkânsızdır. Ancak hakikati arayış çabasında olan iyi niyetli
insanların soruları ve araştırmaları önemlidir.
Tartışma konularını ileride yukarıda
çizdiğimiz çerçevede değerlendirmek ümidiyle şimdilik bu kadar…
0 yorum:
Yorum Gönder