Adnan Demircan
Elimdeki bazı çalışmalar sebebiyle Ömerli’nin sosyal tarihiyle ilgili yazılara biraz ara verdim. Planladığımı uygulayabilirsem inşallah Ömerli’yle ilgili yazılar aralıklı olarak devam edecek.
Kahvehanelerde zaman geçirme
kültürünün baskın hale gelmesinden önce Ömerli’de insanların sosyal
ilişkilerini geliştirdikleri yerlerden biri olan ve bugün pek bilinmeyen bir mekândan,
mışrēḳeden (مشراقة) bahsedeceğim. Mışrēḳe,
güneş gören, güneşli yer anlamına geliyor. Evlerin güney cephesine bakan duvarının
dibi ya da tepelerin güney cephesi mışrēḳe olarak isimlendirilir. Evlerin güney
cephesi güneş aldığı için özellikle kışın güneşlenmek için buluşulan bir
yerdir.
Ömerli’de çocukluğumuzdan
beri kahvehaneler önemli bir buluşma yeridir. Bir yazıda kahvehaneleri de
anlatmayı düşünüyorum. Kahvehaneye gitmek, erkeklerin uyumak, yemek yemek gibi
ihtiyaçlarından biridir adeta. Hatta bunda abartıldığı dahi söylenebilir. Zamanını
kahvehanede geçiren gençlerin yapabilecekleri birçok yararlı işten uzak
kaldıkları, dahası bu alışkanlığın kendilerine maddi ve manevi olarak zarar
verdiğini düşünenlerdenim. Ancak eskiden kahvehaneler bu kadar yoğun ilgiye
mazhar olmuyordu. En azından çocukluğumuzda yaşını başını almış insanların
kahvehaneye gitmek yerine alternatif buluşma yerleri vardı. Bu kültür de esasen
insanların meslekleriyle ve günlük faaliyetleriyle ilişkiliydi.
Çiftçilikle geçinen Ömerlili bir
ailenin bireyleri arasında güzel bir iş bölümü vardı. Herkes yaşına göre işin
ucundan tutardı. Dört beş yaşındaki çocuktan seksen yaşındaki nineye kadar,
aileye katkıda bulunmayan olmazdı.
İnsanların yaptıkları işler
haliyle mevsimine göre değişirdi. Sonbaharda bağ bozumundan sonra tarlaların ve
bağların bir sonraki seneye hazırlanması amacıyla karasabanla sürülmesinin (kırbén) ardından
sert geçen kış günleri gelirdi. O dönemde karın (hebbé) birkaç ay yerde
kaldığını, damlardan sokaklara kürelen (çıḥfén) karın bazen evlerin hizasına
kadar yükseldiği, damların hizasından yürüdüğümüz zamanlardı. Haliyle kış, işlerin
en az olduğu dönemdir. Sair zamanlarda insanların gün boyunca yapacak bir işleri
vardır.
Kış (şıté) günlerinde en
önemli meşgale hayvanların yemlenmesidir. Kışın bitiminden sonra baharın
(rabî‘) başında nohut, mercimek gibi bazı ürünlerin ekimi, bağ budaması,
bostanların hazırlanması, kışın hayvanlara yedirmek için ot biçimi, yazın (ṣayf)
başında sırayla mercimek (‘ads), nohut (ḥımmıs), arpa (ış‘îr) ve buğday (ḥınṭ)
biçimi, harman kaldırılması (baydar), kışın yenecek bulgurun hazırlanması (sılḳén),
üzüm kurutulması (zeyyîd), bağ bozumuyla birlikte pekmez (dıbs), pestil (ḥerîré)
ve cevizli sucuk (ı‘ḳûdé) yapımı, meşe koruluklarından (ḥımé) odun (ḥaṭab)
kesme ve ardından tarlaların bir sonraki seneye hazırlanması, buğday ve arpanın
ekimi günlük meşgaleleri oluşturuyordu. Bu süreçte peynir (cıbné), salça (may
ıfrincî) yapımı ve kışın tüketilecek kurutmalık (ımneşeffēt), turşu (tırşi)
hazırlanması, kışlık tüketim için besi hayvanlarının (dırmâla) boğazlanması ve
etin tuzlanarak saklanması (kısdénı’l-laḥmé) gibi işler yapılırdı. Bazılarını
sıraladığım bu işler ailelerin bütün bireylerini yeterince meşgul ediyordu. İnsanlar
istatistiğe giriyorlar mıydı, bilmiyorum ama herkesin yaşına, gücüne ve
cinsiyetine göre bir işi vardı.
Bahsettiğim işlerin bir kısmı
eşek, katır, at, öküz gibi hayvanlardan yararlanarak insan gücüyle yapılıyordu.
Her şey doğaldı ve insanlar tüketecekleri gıdayı asırların birikimiyle
üretiyorlardı.
Hâsılı bu çalışma sürecinde
insanların kahvehane köşelerinde oturup geçirecekleri boş zamanları olmazdı. Ancak
kış günlerinde hayvanların yemlenmesi ve bakımı dışındaki diğer işler pek
olmazdı. Bir de meraklılar ava giderlerdi.
Hayvanların yemlenmesi çok
zaman almazdı. Bu işleri çoğunlukla erkekler yapardı. İşlerini yaptıktan sonra
erkeklerin buluştukları yerlerden biri, güneşlendikleri mışrēḳelerdi. Tabii mışrēḳede
güneşlenebilmek için güneşli bir gün olması lazım.
Mışrēḳelerin kuzey tarafı
duvar olduğu için rüzgârdan korunaklı olur. Bu sebeple nispeten sıcaktır. Burada
ihtiyarlar, gençler ve çocuklar bir araya gelir. Genellikle büyükler sohbet
ederler, eskilerden hikâyeler anlatırlar. Çocuklar ise deneyimin ve kültürün
paylaşıldığı bu yerlerde eğitilirlerdi. Birçok dini bilgiyi buralarda
öğrendiğimizi, gündelik hayatla ilgili tecrübeleri mışrēḳelerde dinlediğimizi
ifade edeyim. Bundan dolayı mışrēḳeler kültür aktarımının yapıldığı, çocukların
ve gençlerin eğitildiği, küçüklerin büyüklerin yanında nasıl konuşulacağını ve
nasıl davranılacağını öğrendikleri yerlerdi.
0 yorum:
Yorum Gönder