22 Eylül 2020 Salı

Mışrēḳe

 

Adnan Demircan

Elimdeki bazı çalışmalar sebebiyle Ömerli’nin sosyal tarihiyle ilgili yazılara biraz ara verdim. Planladığımı uygulayabilirsem inşallah Ömerli’yle ilgili yazılar aralıklı olarak devam edecek.


Kahvehanelerde zaman geçirme kültürünün baskın hale gelmesinden önce Ömerli’de insanların sosyal ilişkilerini geliştirdikleri yerlerden biri olan ve bugün pek bilinmeyen bir mekândan, mışrēḳeden (مشراقة) bahsedeceğim. Mışrēḳe, güneş gören, güneşli yer anlamına geliyor. Evlerin güney cephesine bakan duvarının dibi ya da tepelerin güney cephesi mışrēḳe olarak isimlendirilir. Evlerin güney cephesi güneş aldığı için özellikle kışın güneşlenmek için buluşulan bir yerdir.

Ömerli’de çocukluğumuzdan beri kahvehaneler önemli bir buluşma yeridir. Bir yazıda kahvehaneleri de anlatmayı düşünüyorum. Kahvehaneye gitmek, erkeklerin uyumak, yemek yemek gibi ihtiyaçlarından biridir adeta. Hatta bunda abartıldığı dahi söylenebilir. Zamanını kahvehanede geçiren gençlerin yapabilecekleri birçok yararlı işten uzak kaldıkları, dahası bu alışkanlığın kendilerine maddi ve manevi olarak zarar verdiğini düşünenlerdenim. Ancak eskiden kahvehaneler bu kadar yoğun ilgiye mazhar olmuyordu. En azından çocukluğumuzda yaşını başını almış insanların kahvehaneye gitmek yerine alternatif buluşma yerleri vardı. Bu kültür de esasen insanların meslekleriyle ve günlük faaliyetleriyle ilişkiliydi.

Çiftçilikle geçinen Ömerlili bir ailenin bireyleri arasında güzel bir iş bölümü vardı. Herkes yaşına göre işin ucundan tutardı. Dört beş yaşındaki çocuktan seksen yaşındaki nineye kadar, aileye katkıda bulunmayan olmazdı.

İnsanların yaptıkları işler haliyle mevsimine göre değişirdi. Sonbaharda bağ bozumundan sonra tarlaların ve bağların bir sonraki seneye hazırlanması amacıyla  karasabanla sürülmesinin (kırbén) ardından sert geçen kış günleri gelirdi. O dönemde karın (hebbé) birkaç ay yerde kaldığını, damlardan sokaklara kürelen (çıḥfén) karın bazen evlerin hizasına kadar yükseldiği, damların hizasından yürüdüğümüz zamanlardı. Haliyle kış, işlerin en az olduğu dönemdir. Sair zamanlarda insanların gün boyunca yapacak bir işleri vardır.

Kış (şıté) günlerinde en önemli meşgale hayvanların yemlenmesidir. Kışın bitiminden sonra baharın (rabî‘) başında nohut, mercimek gibi bazı ürünlerin ekimi, bağ budaması, bostanların hazırlanması, kışın hayvanlara yedirmek için ot biçimi, yazın (ṣayf) başında sırayla mercimek (‘ads), nohut (ḥımmıs), arpa (ış‘îr) ve buğday (ḥınṭ) biçimi, harman kaldırılması (baydar), kışın yenecek bulgurun hazırlanması (sılḳén), üzüm kurutulması (zeyyîd), bağ bozumuyla birlikte pekmez (dıbs), pestil (ḥerîré) ve cevizli sucuk (ı‘ḳûdé) yapımı, meşe koruluklarından (ḥımé) odun (ḥaṭab) kesme ve ardından tarlaların bir sonraki seneye hazırlanması, buğday ve arpanın ekimi günlük meşgaleleri oluşturuyordu. Bu süreçte peynir (cıbné), salça (may ıfrincî) yapımı ve kışın tüketilecek kurutmalık (ımneşeffēt), turşu (tırşi) hazırlanması, kışlık tüketim için besi hayvanlarının (dırmâla) boğazlanması ve etin tuzlanarak saklanması (kısdénı’l-laḥmé) gibi işler yapılırdı. Bazılarını sıraladığım bu işler ailelerin bütün bireylerini yeterince meşgul ediyordu. İnsanlar istatistiğe giriyorlar mıydı, bilmiyorum ama herkesin yaşına, gücüne ve cinsiyetine göre bir işi vardı.

Bahsettiğim işlerin bir kısmı eşek, katır, at, öküz gibi hayvanlardan yararlanarak insan gücüyle yapılıyordu. Her şey doğaldı ve insanlar tüketecekleri gıdayı asırların birikimiyle üretiyorlardı.

Hâsılı bu çalışma sürecinde insanların kahvehane köşelerinde oturup geçirecekleri boş zamanları olmazdı. Ancak kış günlerinde hayvanların yemlenmesi ve bakımı dışındaki diğer işler pek olmazdı. Bir de meraklılar ava giderlerdi.

Hayvanların yemlenmesi çok zaman almazdı. Bu işleri çoğunlukla erkekler yapardı. İşlerini yaptıktan sonra erkeklerin buluştukları yerlerden biri, güneşlendikleri mışrēḳelerdi. Tabii mışrēḳede güneşlenebilmek için güneşli bir gün olması lazım.

Mışrēḳelerin kuzey tarafı duvar olduğu için rüzgârdan korunaklı olur. Bu sebeple nispeten sıcaktır. Burada ihtiyarlar, gençler ve çocuklar bir araya gelir. Genellikle büyükler sohbet ederler, eskilerden hikâyeler anlatırlar. Çocuklar ise deneyimin ve kültürün paylaşıldığı bu yerlerde eğitilirlerdi. Birçok dini bilgiyi buralarda öğrendiğimizi, gündelik hayatla ilgili tecrübeleri mışrēḳelerde dinlediğimizi ifade edeyim. Bundan dolayı mışrēḳeler kültür aktarımının yapıldığı, çocukların ve gençlerin eğitildiği, küçüklerin büyüklerin yanında nasıl konuşulacağını ve nasıl davranılacağını öğrendikleri yerlerdi.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar