Prof. Dr. Adnan Demircan
İnsanlık tarihinin en eski ve önemli kurumlarından biri olan aile, çağdaş sorular ve sorunlar çerçevesinde dini değerler ve tarihi pratikler açısından tartışma konu yapılmaktadır. Bu tartışmaların çoğu bugüne aittir. Elbette geçmişte de bazı tartışmalar olmuştur, ancak bugün tartıştığımız bağlamdan ve gündemden farklı olarak…
Bu kısa makalede aileyle
ilgili tartışmalarda nerede durmamız gerektiği hususunda bir çerçeve çizmek
istiyoruz.
Aile kurumu ve aileyle ilgili
gelenek be görenekler, uzun bir geçmişe
sahip olmasına rağmen zamana ve mekâna bağlı olmak üzere farklılıklar gösterir.
Aynı coğrafyada dahi farklı zamanlarda değerlerin ve algının değiştiği bir
gerçektir.
Aile kurumunun kuruluşu İslam
tarihindeki pratiğe göre bir akitle gerçekleştirilir. Bu akidin icap ve kabulle
ortaya çıkması gerekir. İrade beyanının erkek ile kızın velisi tarafından ifade
edilmesi yeterli görülmüştür. Bu durum cahiliye döneminde böyle olduğu gibi
İslam’dan sonra da genellikle bu şekilde devam etmiştir. Şafii, Hanbeli ve
Malikilere göre veli bu işi deruhte ederken Hanefiler, kızın beyanıyla nikâh
akdini uygun görmüşlerdir. Ancak onların uygulaması da diğer mezheplerin tarihi
uygulamalarından tamamen bağımsız değildir. Veli, akdedilen nikâhın sosyal
statüsüne uygun olmadığını (küfüv, denklik) iddia ederek akdin feshini talep
edebilir.
Bir ailenin oluşturulması sosyal,
hukuki, psikolojik ve biyolojik koşullara ve kabullere bağlıdır. Nikâh akdiyle birlikte
kadın ile erkek arasında halvet meydana gelmesini toplum meşru görmeye başlar. İslam
dönemindeki uygulamaya göre kadın ile erkek baş başa görüldüklerinde bunun
garip görülmemesi için akdin en az iki şahit huzurunda gerçekleştirilmesi, dolayısıyla
ilan edilmesi şarttır. Esasında veli izni de bu meşruiyetle ilgilidir. Veliden
habersiz akdedilecek olan nikâhın sosyal meşruiyet ayağının zarar göreceği
düşünülmüştür.
Yukarıda kısaca değindiğimiz
koşullar toplumdan topluma ve dönemden döneme değişiklik gösterir. Bu bağlamda
tartışılan konulardan biri evlilik yaşıdır. Bunu kabullenmek istemeyen kişiler
geçmişte küçük yaşlarda kadınların yaptıkları evlilikleri inkâr etmek ya da
evlenen kadınların yaşlarını çeşitli yorumlarla büyük göstermeye
çalışmaktadırlar.
Öncelikle şunu açıkça ifade
edelim ki, yaşı küçük bir kadınla evliliğin sapkınlık olarak değerlendirilmesi
modern dönemin algıları çerçevesinde ortaya çıkmaktadır. Kaynaklarımızda küçük
yaşlarda olduğu ifade edilen kadınların evlilik yaşlarıyla ilgili rivayetler
asırlar boyunca kaynaklarda yer almasına rağmen neredeyse bir asır öncesine
kadar bu konular üzerinde tartışmalar olmamıştır. Öte yandan küçük yaştaki
kadınların evlilikleri İslam dünyasının geniş coğrafyasında asırlar boyu devam
etmiştir.
Tartışmaların son dönemlerde ortaya
çıkmasının İslam dünyasında yaşanan değişim ve günümüzse hâkim olan batı
kültürüyle ilişkili olduğu muhakkaktır. Bu konuda ileri ortaya çıkan soruların
tek bir cevabının olmadığını ifade etmek gerekir. Bunu yaşadığımız dönemden
hareketle de anlatabiliriz.
Hukuki Durum
Nikâh akdi, hukuki meşruiyeti
sağladığı gibi taraflara görev ve sorumluluklar getirir. Aile bireylerinin birbirlerine
karşı sorumlulukları ve miras meselesi gibi konular nikâha bağlı olarak ortaya
çıkar.
2001 yılında kabul edilen
yeni medeni kanundaki evlilik yaşıyla ilgili düzenlemelerle eski kanundaki düzenlemeler
arasında fark vardır. Eski medeni kanunun uzun yıllar yürürlükte kaldığı
dönemde kanuni uygulama yaygındı.
Biyolojik Durum
Evlenecek kişilerin zihnen ve
bedenen evliliğe hazır olmaları önem arz eder. Bu da kurumun meşruiyet
zeminlerinden birisini oluşturur. Akli melekesi yerinde olmayan ya da evliliğe
mani bir durumu olan kişi, evliliğin gerektirdiği sorumlulukları yerine
getiremez. Peki, kişinin biyolojik olarak evliliğe hazır olması hususunda
insanların kesin olarak kabul ettikleri ilkeler var mıdır? Tarihte evlilik
yaşının bölgesel ve dönemsel farklılığı bu konuda tek bir görüşün ve kabullerin
olmadığını göstermektedir.
Çok değil, 30-40 yıl önce
bugün yasal olarak ve insanların kabulleriyle çocuk sayılan yaşta evlenen
kadınlar şimdi kızlarını 25-30 yaşından evvel evlendirmemeyi tercih
etmektedirler. Bir iki nesilde bu değişiklikler meydana gelmişse daha uzun
zamanlarda değişikliler olmaması düşünülemez.
İnsanın biyolojik gelişimiyle
ilgili kabullerde de zamanla değişiklikler olabilmektedir. Geçmişe ait
kabulleri bugün eleştirdiğimize göre bugüne ait kabullerin de gelecekte
tartışılabileceğini söylemek yanlış değildir.
Cinsellik
İnsanların cinselliği evlilik
dışında yaşama imkânlarının sınırlı olduğu toplumlarda evlilik yaşı daha erken
başlar. Bu hem neslin korunması hem de sosyal barış açısından düşünülmüştür. Aynı
zamanda evliliğin cinsel suçlara karşı bir kalkan olarak düşünüldüğü de
söylenebilir.
Sosyolojik Durum
İnsanların evlilik yaşı sosyolojik
olarak da değişebilmektedir. Hayata hazırlanmanın ve eğitimin daha kısa sürdüğü
dönemlerde ve yerlerde insanlar daha erken bir zamanda evliliği düşünmeye
başlarlar. Çölde yaşayan bir bedeviyi düşünelim. Ailenin bütün bireyleri
üzerlerine düşen görevleri yapmakla mükelleftirler. Aile nüfusunun kalabalık
olması, varlıklarını devam ettirebilmek için elzemdir.
Babasının yanında develeri
nerede otlatacağını bilen, ergenlik yaşına gelen biri evlenmeyi düşünmeye başlar.
Aynı şey kızlar için de geçerlidir. Çadırdaki bazı basit görevleri öğrendikten
sonra evlenmemesi için bir neden görülmez.
Psikolojik Durum
Evlilik namzedi kişinin
kendisini evliliğe hazır hissetmesi, evini geçindirebilecek ya da idare
edebilecek durumda olduğunu düşünmesi de evliliğe karar vermede etkili
olmaktadır.
İnsanların yaşadıkları ortam
ve gelenekler evliliğe bakışlarını etkilediği gibi evlilik yaşıyla ilgili
algıyı da etkilemektedir. Bu durum, kızların kendilerini daha erken dönemde
evliliğe hazır hissetmelerini de sağlar. Bugün üniversiteyi bitiren bir kızın
kendisini evliliğe hazır hissetmemesi söz konusu olabilirken geçmişte çok daha
küçük yaşta birisinin hal ve hareketleriyle bir kadın gibi davranabildiğini
görmek mümkündür.
Ekonomik Durum
Evlilik yaşını belirleyen
etkenlerden biri ekonomik durumdur. Daha az parayla geçinme imkânının olduğu ve
evlenmenin maliyetinin düşük olduğu yerlerde insanlar daha erken dönemlerde
evlenmeyi düşünmeye başlarlar. Erkek eve ekmek getirebileceği yaşta olduğunu
düşündüğünde namzet aramaya başlar.
Buraya kadar durum tespiti
amacıyla çizdiğimiz çerçevenin İslam Tarihindeki yansımalarının nasıl olduğunu
ve nasıl okunması gerektiğini bir sonraki yazımızda ele almaya çalışacağız.
Oryantalistlerin bizi çokca vurduğu bir yere değinmişsiniz sayın hocam. Özellikle Hz. Aişe ile peygamberimizin evliliği meselesi.
YanıtlaSilGünümüz şartlarıyla ve değerleriyle 1000 yıl öncesini anlamaya çalışmak sıkıntı oluşturuyor. Evlilik yaşınında dönemsel şartlardan bağımsız anlamak yanlıştır.