17 Eylül 2020 Perşembe

İslam Tarihinin İlk Dönemlerindeki Evliliklerle İlgili Çağdaş Tartışmalara Dair (1)

 

Prof. Dr. Adnan Demircan

İnsanlık tarihinin en eski ve önemli kurumlarından biri olan aile, çağdaş sorular ve sorunlar çerçevesinde dini değerler ve tarihi pratikler açısından tartışma konu yapılmaktadır. Bu tartışmaların çoğu bugüne aittir. Elbette geçmişte de bazı tartışmalar olmuştur, ancak bugün tartıştığımız bağlamdan ve gündemden farklı olarak…


Bu kısa makalede aileyle ilgili tartışmalarda nerede durmamız gerektiği hususunda bir çerçeve çizmek istiyoruz.

Aile kurumu ve aileyle ilgili gelenek be görenekler,  uzun bir geçmişe sahip olmasına rağmen zamana ve mekâna bağlı olmak üzere farklılıklar gösterir. Aynı coğrafyada dahi farklı zamanlarda değerlerin ve algının değiştiği bir gerçektir.

Aile kurumunun kuruluşu İslam tarihindeki pratiğe göre bir akitle gerçekleştirilir. Bu akidin icap ve kabulle ortaya çıkması gerekir. İrade beyanının erkek ile kızın velisi tarafından ifade edilmesi yeterli görülmüştür. Bu durum cahiliye döneminde böyle olduğu gibi İslam’dan sonra da genellikle bu şekilde devam etmiştir. Şafii, Hanbeli ve Malikilere göre veli bu işi deruhte ederken Hanefiler, kızın beyanıyla nikâh akdini uygun görmüşlerdir. Ancak onların uygulaması da diğer mezheplerin tarihi uygulamalarından tamamen bağımsız değildir. Veli, akdedilen nikâhın sosyal statüsüne uygun olmadığını (küfüv, denklik) iddia ederek akdin feshini talep edebilir.

Bir ailenin oluşturulması sosyal, hukuki, psikolojik ve biyolojik koşullara ve kabullere bağlıdır. Nikâh akdiyle birlikte kadın ile erkek arasında halvet meydana gelmesini toplum meşru görmeye başlar. İslam dönemindeki uygulamaya göre kadın ile erkek baş başa görüldüklerinde bunun garip görülmemesi için akdin en az iki şahit huzurunda gerçekleştirilmesi, dolayısıyla ilan edilmesi şarttır. Esasında veli izni de bu meşruiyetle ilgilidir. Veliden habersiz akdedilecek olan nikâhın sosyal meşruiyet ayağının zarar göreceği düşünülmüştür.

Yukarıda kısaca değindiğimiz koşullar toplumdan topluma ve dönemden döneme değişiklik gösterir. Bu bağlamda tartışılan konulardan biri evlilik yaşıdır. Bunu kabullenmek istemeyen kişiler geçmişte küçük yaşlarda kadınların yaptıkları evlilikleri inkâr etmek ya da evlenen kadınların yaşlarını çeşitli yorumlarla büyük göstermeye çalışmaktadırlar.

Öncelikle şunu açıkça ifade edelim ki, yaşı küçük bir kadınla evliliğin sapkınlık olarak değerlendirilmesi modern dönemin algıları çerçevesinde ortaya çıkmaktadır. Kaynaklarımızda küçük yaşlarda olduğu ifade edilen kadınların evlilik yaşlarıyla ilgili rivayetler asırlar boyunca kaynaklarda yer almasına rağmen neredeyse bir asır öncesine kadar bu konular üzerinde tartışmalar olmamıştır. Öte yandan küçük yaştaki kadınların evlilikleri İslam dünyasının geniş coğrafyasında asırlar boyu devam etmiştir.

Tartışmaların son dönemlerde ortaya çıkmasının İslam dünyasında yaşanan değişim ve günümüzse hâkim olan batı kültürüyle ilişkili olduğu muhakkaktır. Bu konuda ileri ortaya çıkan soruların tek bir cevabının olmadığını ifade etmek gerekir. Bunu yaşadığımız dönemden hareketle de anlatabiliriz.

 

Hukuki Durum

Nikâh akdi, hukuki meşruiyeti sağladığı gibi taraflara görev ve sorumluluklar getirir. Aile bireylerinin birbirlerine karşı sorumlulukları ve miras meselesi gibi konular nikâha bağlı olarak ortaya çıkar.

2001 yılında kabul edilen yeni medeni kanundaki evlilik yaşıyla ilgili düzenlemelerle eski kanundaki düzenlemeler arasında fark vardır. Eski medeni kanunun uzun yıllar yürürlükte kaldığı dönemde kanuni uygulama yaygındı.

 

Biyolojik Durum

Evlenecek kişilerin zihnen ve bedenen evliliğe hazır olmaları önem arz eder. Bu da kurumun meşruiyet zeminlerinden birisini oluşturur. Akli melekesi yerinde olmayan ya da evliliğe mani bir durumu olan kişi, evliliğin gerektirdiği sorumlulukları yerine getiremez. Peki, kişinin biyolojik olarak evliliğe hazır olması hususunda insanların kesin olarak kabul ettikleri ilkeler var mıdır? Tarihte evlilik yaşının bölgesel ve dönemsel farklılığı bu konuda tek bir görüşün ve kabullerin olmadığını göstermektedir.

Çok değil, 30-40 yıl önce bugün yasal olarak ve insanların kabulleriyle çocuk sayılan yaşta evlenen kadınlar şimdi kızlarını 25-30 yaşından evvel evlendirmemeyi tercih etmektedirler. Bir iki nesilde bu değişiklikler meydana gelmişse daha uzun zamanlarda değişikliler olmaması düşünülemez.

İnsanın biyolojik gelişimiyle ilgili kabullerde de zamanla değişiklikler olabilmektedir. Geçmişe ait kabulleri bugün eleştirdiğimize göre bugüne ait kabullerin de gelecekte tartışılabileceğini söylemek yanlış değildir.

 

Cinsellik

İnsanların cinselliği evlilik dışında yaşama imkânlarının sınırlı olduğu toplumlarda evlilik yaşı daha erken başlar. Bu hem neslin korunması hem de sosyal barış açısından düşünülmüştür. Aynı zamanda evliliğin cinsel suçlara karşı bir kalkan olarak düşünüldüğü de söylenebilir.

 

Sosyolojik Durum

İnsanların evlilik yaşı sosyolojik olarak da değişebilmektedir. Hayata hazırlanmanın ve eğitimin daha kısa sürdüğü dönemlerde ve yerlerde insanlar daha erken bir zamanda evliliği düşünmeye başlarlar. Çölde yaşayan bir bedeviyi düşünelim. Ailenin bütün bireyleri üzerlerine düşen görevleri yapmakla mükelleftirler. Aile nüfusunun kalabalık olması, varlıklarını devam ettirebilmek için elzemdir.

Babasının yanında develeri nerede otlatacağını bilen, ergenlik yaşına gelen biri evlenmeyi düşünmeye başlar. Aynı şey kızlar için de geçerlidir. Çadırdaki bazı basit görevleri öğrendikten sonra evlenmemesi için bir neden görülmez.

 

Psikolojik Durum

Evlilik namzedi kişinin kendisini evliliğe hazır hissetmesi, evini geçindirebilecek ya da idare edebilecek durumda olduğunu düşünmesi de evliliğe karar vermede etkili olmaktadır.

İnsanların yaşadıkları ortam ve gelenekler evliliğe bakışlarını etkilediği gibi evlilik yaşıyla ilgili algıyı da etkilemektedir. Bu durum, kızların kendilerini daha erken dönemde evliliğe hazır hissetmelerini de sağlar. Bugün üniversiteyi bitiren bir kızın kendisini evliliğe hazır hissetmemesi söz konusu olabilirken geçmişte çok daha küçük yaşta birisinin hal ve hareketleriyle bir kadın gibi davranabildiğini görmek mümkündür.

 

Ekonomik Durum

Evlilik yaşını belirleyen etkenlerden biri ekonomik durumdur. Daha az parayla geçinme imkânının olduğu ve evlenmenin maliyetinin düşük olduğu yerlerde insanlar daha erken dönemlerde evlenmeyi düşünmeye başlarlar. Erkek eve ekmek getirebileceği yaşta olduğunu düşündüğünde namzet aramaya başlar.

Buraya kadar durum tespiti amacıyla çizdiğimiz çerçevenin İslam Tarihindeki yansımalarının nasıl olduğunu ve nasıl okunması gerektiğini bir sonraki yazımızda ele almaya çalışacağız.

 

1 yorum:

  1. Oryantalistlerin bizi çokca vurduğu bir yere değinmişsiniz sayın hocam. Özellikle Hz. Aişe ile peygamberimizin evliliği meselesi.
    Günümüz şartlarıyla ve değerleriyle 1000 yıl öncesini anlamaya çalışmak sıkıntı oluşturuyor. Evlilik yaşınında dönemsel şartlardan bağımsız anlamak yanlıştır.

    YanıtlaSil

Yazarlar