11 Eylül 2020 Cuma

Hz. Ömer Hz. Ali’nin Kızıyla Evlendi mi?

 

Adnan Demircan

İnançlarımız ve geçmişe ilişkin sahip olduğumuz kanaatler genellikle geçmişe ilişkin değerlendirmelerimizi belirliyor. Eğer anlatılanlar bizim kanaatimize uymuyorsa inkâr etmek, kendimizi rahatlatmanın yollarından biri… Bu sebeple birçok rivayeti hatta olayı inkâr sıklıkla karşılaştığımız bir durum… Peki, olanı mı anlatmalıyız, yoksa olması gerekeni mi kurgulamalıyız? Bu soruya samimi bir cevap vermek durumundayız.


Yaklaşık on yıl önce bir gün telefon adresimde kayıtlı olmayan bir numaradan arandım. Arayan kişi, kendisini tanıtırken mensubu olan birkaç kişiyi tanıdığım Mardinli bir aileden olduğunu söyledi. Ailesi bölgede seyyid olarak kabul ediliyor. Ayrıca tasavvufi faaliyetleriyle de bilinen bir aile… Konuştuğum zat ayrıca Caferi olduğunu söylemeyi ekleme gereği duydu. Ben de Mardin’de aileden öğrenilmiş olarak Caferilik bulunmadığını, ailesinin Sünni ve Şafii olduğunu söyleyince, mezhep değiştirdiğini belirtti.

Tabii ki kişinin mezhebini yani yolunu seçme hakkı vardı. Bu konu kendisinin özeliydi. Beni pek ilgilendirmezdi. Biraz sonra asıl konuya geldi. “Sünniler, Ömer’in Hz. Ali’nin kızıyla evlendiğini söylüyorlar. Böyle bir şey yok, nereden uyduruyorlar?” tarzında ifadeler kullandı. Ben de “Bu Sünnilerin görüşü değil, tarih kitaplarında anlatılan bir olay” dedim.

Söylediklerim muhatabımın hoşuna gitmedi, pek. “Hangi kitapta bu bilgi var?” diye sordu. O sırada dışarıda olduğum için kaynaklar hakkında bilgiyi mail adresine gönderebileceğimi söyledim. Daha sonra bana gönderdiği mail adresine kaynaklarda yer alan bilgileri ilettim, ancak bir daha dönüş yapmadı.

Hz. Ömer, Hz. Ali’den yaklaşık 15-16 yaş büyük… Ancak Araplarda ileri yaşta olan birisinin genç biriyle evlenmesi sıklıkla karşılaşılan bir durum. İlk kaynaklardan başlayarak anlatılanlara göre Hz. Ömer, Hz. Ali’den kızı Ümmü Külsum’u istemiş. Hz. Ali, kızlarını kardeşi Cafer’in çocuklarıyla evlendirmek istediğini, ayrıca Ümmü Külsum’un yaşının küçük olduğunu söylemişse de Hz. Ömer ısrarcı olmuş. Hz. Ali de kabul edince Ümmü Külsum’la evlenmiş. Hz. Ömer’in ondan Zeyd ve Rukayye adını verdikleri iki çocuğu olmuş. Zeyd, annesiyle aynı gün vefat etmiş. Rukayye ise yaşamış ve İbrahim b. Nuaym adlı biriyle evlenmiş.

Ümmü Külsum, Hz. Ömer’in vefatından sonra amcasının oğlu Avn b. Caʻfer ile evlenmiş. Ondan sonra Avn’ın kardeşi Muhammed b. Cafer; daha sonra da diğer kardeşi Abdullah b. Cafer’le evlilik yapmış. Bunlar Esma bt. Umeys’in çocukları… Kardeş olan kocaları peş peşe vefat edince Esma’nın onu uğursuz bir kadın olarak değerlendirebileceğinden çekinmiş. Neyse ki son eşi Abdullah b. Cafer ile evliyken vefat etmiş.

Bu bilgiler birçok kitapta var. Peki, bütün bu bilgiler farklı bölgelerde, ayrı zamanlarda ve onlarca müellif tarafından uydurulmuş olabilir mi? Tabii ki mümkün değil.

Esasen bu evlilikle ilgili bilgiler Şii kaynakların bir kısmında geçiyor. Ancak daha sonraları inkâr yolu en makul yol olarak görülmüş. Mesela en eski kaynaklarımızdan biri olan Ya‘kûbî’nin Tarih’inde bu konu Sünni olarak nitelendirilen kitaplarda anlatılanlara benzer şekilde anlatılmış.[1] Ya‘kûbî, hicri 3. asrın sonlarında vefat etmiş. Yani Taberi’nin çağdaşı sayılır, ama ondan önce vefat etmiş bir tarihçi… O, bu konuyu inkâr etmiyor, ama bu asırda yaşayan bir Şii bu evlilikten rahatsız oluyor. Evlilik işi rızayla oluyor. Taraflar rızalarını ortaya koyarak bir evlilik akdi gerçekleştirmişler. Peki, günümüz insanına ne oluyor? Bu evlilik onun inancına uymuyor da ondan inkâr yoluna gidiyor.

Şii-İmami rivayetleri 110 cilt olarak yayınlanan bir eserde bir araya getiren 17. yüzyılda vefat etmiş olan Meclisî de kitabında bu rivayetlere yer veriyor.[2] Ancak naklettiği bu bilgiyle birlikte Şiilerin görüşlerini de vurguluyor ve bu evliliğin özellikle Hz. Ömer’in ısrarı üzerşne gerçekleştiğini, Hz. Ali’nin gönülsüz olduğunu ve birçok bahane ileri sürdüğünü, ayak direttiğini ancak başka yol bulamayınca Ümmü Külsum’u evlendirme işini Abdullah b. Abbas’a havale ettiğini belirtiyor.[3] Böylece naklettiği Hz. Ali’nin bu işe rızası olmadığı ifade ediliyor. Zira eğer rızası dâhilinde olan bir iş meydana gelmişse o zaman Şia’nın Hz. Ömer’e yönelik olumsuz bakışıyla tarihî gelişmeler arasında çelişki ortaya çıkmaktadır. Öte yandan Meclisî, kitabına konuyla ilgili Ahmed b. Hanbel gibi Sünnî yazarların rivayetlerini de alıyor.[4]

Hâsılı tarihte olanlar ayrı, inandıklarımız ve çoğu zaman kalıp yargılarla bize öğretilenler ayrıdır. Tarih okumak, hem de yargılarımız temellendirmek  için değil hakikat arayışıyla okumak gerekir.

 

Kaynaklar

el-Meclisî, Muḥammed Bâḳır (ö.1111/1699), Biḥâru'l-Envâr, I-CX, Muessesetu'l-Vefâ, Beyrut 1403/1983.

el-Yaʿḳûbî, Ebû Yaʿḳûb Aḥmed b. İsḥâḳ (ö.292/905'den sonra), et-Târîḫ.



[1] el-Yaʿḳûbî, et-Târîḥ, s. 165.

[2] el-Meclisî, Biḥâru'l-Envâr, XXV, 247.

[3] Bk. el-Meclisî, Biḥâru'l-Envâr, XLII, 93.

[4] el-Meclisî, Biḥâru'l-Envâr, XLII, 97.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar